BANKA KASASININ AÇILMASININ TESBİTİ - İSTANBUL NOTER ODASI

 

Noterlerin özel olarak yapacakları işler arasında tespit işleri de yer almaktadır. Noterlik Kanunu'nun 61. maddesi uyarınca, noterler, bir şeyin veya yerin hal ve şeklini, kıymetini, ilgili şahısların kimlik ve ifadelerini tespit ederler ve davet edildiklerinde piyango ve özel kuruluşların kur'a, seçim ve toplantılarında hazır bulunarak durumu belgelendirirler. Anılan tespit işlemlerinin, noterce, tutanak şeklinde gerçekleştirilmesi gerekir (Noterlik Kanunu m. 102).

 

Noterlerce, Noterlik Kanunu'nun 61. maddesi hükmü çerçevesinde gerçekleştirilmiş bulunan tespit işlemleri, teknik anlamda bir delil tespiti işlemi HMK. m. 400 vd olarak Nitelendirilemez; onların yapmış olduğu bu tespit işlemelerini, vakıa ya da durum tespiti olarak değerlendirilmesi, daha sağlıklı bir yaklaşım biçimi teşkil eder. Noterler tarafından, Noterlik Kanunu'nun 61, maddesi çerçevesinde yapışan tespit işlemlerinin, teknik anlamda delil tespiti işlemi niteliği taşımaması: onlara, ispat hukuku bağlamında hiçbir değer atfedilemeyeceği anlamına da asla gelmez. Mahkemeler, nasıl ki, delil tespiti yoluyla elde olunan tanık beyanlarını bilirkişi ve keşif incelemesinin sonuçlarını serbestçe değerlendirebiliyorlarsa; noterlerin tespit işlemlerini içeren tutanaklarında yer alan beyan, bilgi ve olguları da, önlerine gelen davalarda serbestçe değerlendirirler, takdir ederler.

 

Nitekim yeni Hukuk Muhakemeleri Kanununun 401. maddesinde, noterlerin, noterlik Kanunu'nun 61. maddesi çerçevesinde yapmış oldukları olgu ve durum tespitlerinin saklı olduğu hususuna bir vurgu yapılmak suretiyle, adı geçen usul Kanunu'nun delil tespitine ilişkin hükümleriyle, teknik anlamda delil tespiti niteliği taşımasa bile, noterlerin yapacakları özel işler arasında yer alan tespit işleri arasında, bir bağ, bir ilişki kurulmak istenmiştir.

 

Bu çerçevede, bir kamu hizmeti gören ve kamu güvenine en ziyade mazhar resmi görevli konumunda bulunan noterlerin, Noterlik Kanunu 61. maddesi hükmü çerçevesinde yapmış oldukları tespit işlemlerini içeren ve aynı Kanun'un 82. maddesinin son fıkrası uyarınca, aksi ispat edilinceye kadar içerikleri doğru kabul edilen tutanaklarının, mahkemelerde, inandırıcılık ve güvenirlik açısından (yani, ispat ölçüsü bağlamında), takdiri delillerden daha üstün bir güce sahip olacağı ve bu suretle yargı organlarının İşleri önemli ölçüde kolaylaştıracağı hususunu da göz ardı etmemek gerekir.

 

Uygulamada, dava açılmasından önceki evrede, en sık müracaat edilen işlem kategorilerinden birisini de, delil tespiti işlemleri oluşturmaktadır. Bu bağlamdaki talepler de, zaten ağır iş yükü altında bulunan mahkemelerin, iş yükünü daha da ağırlaştırmaktadır. O nedenle, olması gereken hukuk bağlamında, dava açılmasından önceki evrede gerçekleştirilecek olan teknik anlamda delil tespiti işlemleri çerçevesinde, mahkemelerin yanı sıra, gerekli ait yapı kurumlarını oluşturmak ve özel usul hükümleri öngörmek suretiyle, adliye teşkilatı bütünü içinde yer alan ve artık birçok yargısal görevleri de (çekişmesiz yargının bir organı olma, koruyucu ya da önleyici yargının asli bir unsuru konumunda bulunma ve tahkim yargılamasında hakem olarak işlev görme gibi) üstlenen bir kuruluş haline gelen noterlik kurumundan da yararlanılması düşünülmelidir.

 

Dava açılmasından sonraki evrede gerçekleştirilecek olan delil tespiti işlemleri bakımından, münhasıran mahkemeler yetkili kılınmıştır. Burada sözü edilen mahkemeden maksat, davaya bakan mahkemedir (HMK. m. 401.IV. İYUK.m.31,58. AYİMK.m.58). Bir davanın açılmasından sonra o davaya bakan mahkemeden başka bir mahkeme, o. davaya ilişkin delillerin tespitine karar veremez ve delil tespiti yapamaz; yaparsa böyle bir delil tespiti geçersizdir ve mahkemece alınacak hükme esas tutulamaz.

 

Bunun temelinde yatan olgu, davanın açılmasından sonra, bir davayla ilgili olan delillerin tespiti işleminin, en sağlıklı ve en doğru bir biçimde, bizatihi davanın açıldığı ve halen görüldüğü mahkemece gerçekleştirileceği düşüncesi ve yargılamaya başlanılmasından sonraki evrede, birer yargılama ilkesi olan ve delillerin toplanması, incelenmesi ve tartışılmasıyla yakın ilişki içerisinde bulunan doğrudan doğruyalık, sözlülük ve yüzyüzelik (vicahilik) ilkelerinin işlerlik kazanmış olmasıdır.

 

Davanın açılmasından sonraki evrede bir davayla ilgili delillerin tespiti işleminin davanın açıldığı mahkeme dışında bir başka mahkemece gerçekleştirilmesine dahi izin verilmediğine göre, olması gereken hukuk açısından davanın açılmasından sonraki evrede, noterlere de delillerin tespiti ite ilgili olarak herhangi bir görev verilmesi sağlıklı ve doğru bir yaklaşım biçimi teşkil etmez.

 

Noterlerin tespit işlemlerini düzenleyen Noterlik Kanunu'nun 61. maddesinde, tespit işlemlerinin kapsamına dair, herhangi bir sınırlama getirilmemiştir. Bu düzenlemenin yorum gerektirmeyecek kadar açık metninin varlığına rağmen. Adalet Bakanlığının, konu ile ilgili genelge ve mütalaalarına göre, noterler cezayla ilgili konular ile hukukla ilgili konulardan adliyeye intikal etmiş olanlar hakkında hiçbir tespit işleminde bulunamazlar. Bir başka ifadeyle, noterlerin yapacakları tespit işlemleri, kapsamı itibariyle, yalnızca henüz adliyeye intikal etmemiş, yani dava yoluyla ileri sürülmemiş olan hukuki konularla sınırlıdır.

Adalet Bakanlığı ile idari vesayet denetimine tabi olma şeklinde beliren bir bağ içerisinde bulunan Türkiye Noterler Birliği de, bu bağın doğası gereği, noterlerin tespit işleriyle ilgili münferit genelgelerinde, noterlerin tespit işlemlerinin kapsam itibariyle henüz yargıya intikal etmemiş hukuki konularla sınırlı bulunduğunu; cezai konularda ise, ceza soruşturması evresinde Cumhuriyet savcılarının; ceza kovuşturması evresinde de, ceza hakimlerinin yetkili kılınmış olmaları sebebiyle, herhangi bir tespit işlemini gerçekleştiremeyeceklerini açıkça ifade etmiştir.

 

Yine, Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü 2.5.1997 günlü ve 7516 sayılı yazısında, idari davalara konu olabilecek hususlar bağlamında, bir irdeleme yapmış ve bir idari davanın açılmasından önceki evrede dayanılacak olan delillerin tespitinin, en çabuk ve en az giderle, o yerdeki sulh veya asliye hukuk mahkemesi yahut idare mahkemesinden istenebileceğini gerekçe göstererek; noterlerin, idari dava açılmasından önceki evrede, herhangi bir tespit faaliyetinde bulunamayacağını belirtmiş ve ayrıca aynı yazısında, idari davanın açılmasından sonraki evrede ise, açılan dava ile ilgili delillerin tespitinin, ancak davaya bakan idari yargı organınca gerçekleştirileceği hususunun da altını çizmiştir. Türkiye Noterler Birliği de, münferit genelgelerinde" Adalet Bakanlığı mütalaası doğrultusunda, idari davanın hem açılmasından önce hem de açılmasından sonraki evrede, idari davalara konu olabilecek hususlar hakkında, noterlerin herhangi bir tespit işleminde bulunamayacağını açıkça ifade etmiştir.

Noterlerin tespit işlerinin kapsamının ne olacağının tayininde, genel eğilimin, delil tespitiyle ilgili düzenlemeler bağlamında irdelemelerde ve değerlendirmelerde bulunulması yönünde olduğu açıkça gözlemlenmektedir. Burada, gözden kaçırılan husus, noterlerce yapılan tespit işleriyle, delil tespitinin hukuki niteliği itibariyle tümüyle birbirinden farklı kurumlar olduğudur. O nedenle, delil tespitiyle ilgili hükümlerden hareketle, noterlerin hangi alanlarda tespit faaliyetinde bulunabileceği konusunda bir yargıya ulaşmak, sağlıklı ve doğru bir yaklaşım biçimi olmaz.

Öte yandan, Noterlik Kanunu'nun, noterlerin tespit işlerini düzenleyen 61. maddesi hükmünde, hukuki, cezai ve idari konular şeklinde kategorik herhangi bir ayrımlaşmaya da gidilmemiştir. Anılan yasal düzenlemenin tespit işlerinin kapsamını ve genel çerçevesini belirleyen düzenlemesinin yorum gerektirmeyecek kadar son derece açık metni karşısında, noterlerin tespit işlemlerinin, salt hukuki konularla sınırlılık gösterdiği şeklinde bir yargıya ulaşmak da pek mümkün gözükmemektedir.

Yine, noterlerin tespit işlerinin kapsamının tayini bağlamında, göz ardı edilen diğer bir hususu da, bir olgunun yahut durumun noterce tespitinin mümkün olup olmadığı ile noterce yapılmış olan olgu ya da durum tespitinin, delil gücüne sahip olup olamayacağının, sürekli birbiriyle karıştırılıyor bulunması teşkil etmektedir. Çünkü, bir şeyin yapılabilirliği ile ona ispat gücü atfedilip atfedilemeyeceği hususları, nitelik itibariyle, tümüyle birbirinden farklı hususlardır. Kanımızca da, noterler, hem hukuki hem cezai hem de idari konularda, tespit işlemi yapabilirler Yapılmış olan bu tespitlere delil gücünün tanınıp tanınmayacağı hususunun, takdiri, tümüyle davaya bakacak olan mahkemeye aittir.

Ancak davanın açılmasından sonraki evrede, delillerin tespiti bağlamında, davaya bakan mahkeme dışındaki bir başka mahkemece yapılmış olan delil tespitleri dahi geçersiz olduğuna göre, bir yargı organı konumunda bulunmayan noter tarafından yapılan tespitlere de evveliyatla itibar edilmeyeceğinden, davanın açılmasından sonraki evrede, noterlerin, hukuki, idari ve cezai konularda tespit faaliyetinde bulunamaması gerekir. Çünkü, bir kimsenin noter tespiti yaptırmasının gayesi onu, ileride yargısal süreçte bir şekilde kullanmaktır.

Davanın açılmasından sonraki evrede yapılan noter tespitine, hiçbir şekilde itibar edilmeyeceğine göre, noterin sözü edilen sürecin işlemesinden sonra Noterlik Kanunu 61. maddesi çerçevesinde herhangi bir tespit faaliyetine girişmemesi daha uygun olur. Yine, burada, kamu davasının açılmasından önceki evre olarak tanımlanan ceza soruşturmasının başlatılmasından sonraki aşamada, yani soruşturma evresinde, kişi hürriyeti ve güvenliğinin (AY. m. 19) söz konusu olması, kişinin bir suç işlediği isnadıyla karşı karşıya bulunması ve bu bağlamda yapılacak tespitler büyük ölçüde koruma tedbirlerine (CMK. m.90140) (örneğin, arama, el koyma gibi) işlerlik kazandırması suretiyle gerçekleştirilecek olması hususu gözetildiğinde, anılan tedbirlere ihtiyaç duyulmadığı ve bunların işlerlik kazanamadığı ölçüde ve dolayısıyla son derece sınırlı bir alanda, noter aracılığıyla tespit yapılabileceğinin de altının çizilmesi gerekir.

Noterlerin tespit işlemlerinin kapsamı konusunda, Yargıtay ve Danıştay'ın muhtelif kararlan bulunmaktadır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun, 14.3.1990 günlü ve 231/169 sayılı kararında, şöyle denilmektedir: "... Uyuşmazlık davet edilen eve yasal süresi içinde giden ve kapının açılmadığını noter aracılığıyla tevsik eden davalı eşin, bu belirlemesinin ihtara icabet etmiş sayılması için yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır... İhtara uyarak davet edildiği eve gelen eşe düşen görev de, içeriye giremediğini ya da alınmak istemediğini belgelendirmektir. Bu belgelendirme işlemi, hakime başvurularak HUMK'mm 368 (HMK m. 400) ve sonraki maddeleri uyarınca, delil tespiti yoluyla yapılabileceği gibi zabıtaya veya muhtarlığa başvuruda bulunarak, onların tutacağı tutanakla tevsik biçiminde de olabilir. Gerekirse, bu hususun, noter aracılığıyla da tespiti mümkündür... Somut olaya, davalı eş, ihtara uyarak, yasal süre içerisinde davet edilen eve gelmiş ve kapının ısrarla çalındığı halde açılmadığını, noter aracılığıyla düzenlenen tutanakla tespit ettirmiştir. Noter aracılığıyla yapılan bu tespit, Noterlik Kanunu'nun 61 inci maddesine aykırı olmadığı bir yana, fiili durumu belirleyen bir belge niteliğindedir... Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır".

 

Yine, Danıştay'ın 8. Dairesi'nin, 1.6.1994 günlü ve 1657/1646 sayılı karamda da, şöyle denilmektedir: "Noter oto davacı tarafından, bir hırsızlık olayına tanık olan kişilerin kimlik ve ifadesi tespit edilmiş, cezai konularda kimlik ve ifade tespitine noterlerin yetkili bulunmadığı gerekçesiyle davalı Birlik Disiplin Kurulu kararıyla notere kınama cezası verilmiş, anılan disiplin cezasının iptali amacıyla, noter, Danıştay'da iptal davası açmıştır... 1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun noterlerin özel görevlerini belirleyen tespit işleri başlıklı 61 inci maddesi, noterler bir şeyin veya bir yerin hal ve şeklini, kıymetini, ilgili şahısların kimlik ve ifadelerini tespit ederler veya davet edildiklerinde piyango ve özel kuruluşların kur'a, seçim ve toplantılarında hazır bulunarak durumu belgelendirirler hükmünü taşımaktadır. Belirtilen yasa hükmünün, hukuki ve cezai konu ayrımı yapmaması karşısında, bu madde uyarınca görev yapan davacı notere disiplin ceza verilmesinde hukuki isabet bulunmadığı..."

 

Noterlik Kanunu'nun 61. maddesinde, noterlerin, ilgili şahısların kimlik: ve beyanlarını da tespit edebileceği hususu yer almaktadır. Bu durumda, noter, kendisine müracaat eden şahsın, sadece kimliğini değil; bunun yanı sıra huzurunda yapmış olduğu

açıklamaları da tespit edebilecektir. Kanun koyucu, anılan düzenleme ile, Anglosakson kökenli bir kurum olan "affidavit" kurumuna işlerlik kazandırma hususunda, olumlu bir adım atmak istemiştir. Ancak, atılan bu olumlu adım, yeterli değildir. Bu olumlu adımın sonuç verebilmesi ve affidavit kurumunun Türk hukukunda da işlerlik kazanabilmesi için, ifade tespiti işlerinde, noterlere, kendisine beyanda bulunan kişiye yemin verdirme yetkisinin de, bir an önce, yapılacak yasal değişiklikle tanınması gerekir. Çünkü Noterlik Kanunu'nun 75. maddesinde öngörülen hal dışında, noterin, kendisine beyanda bulunan kimseye yemin verdirme yetkisi mevcut değildir.

Burada sözü edilen affidavitten maksat, karşı tarafa haber verilmesi gerekmeden, bir kimsenin, yemin verdirmeye yetkili kişi ya da mercii huzurunda, kendi arzusuyla doğruluğunu yeminle teyit etmek suretiyle yapmış olduğu açıklamalarını içeren ve belirti şekil şartlarına uygun bir biçimde düzenlenmiş bulunan yazılı belgedir. Affidavitte, yemin eden kimsenin, bildiği olaylar yer alır; bu belge, bir kişinin kimliğiyle ilgili olabileceği gibi; hukuki bir konu veya hesap yahut zararın miktarıyla da ilgili olabilir.

 

Dava dilekçeleri, taraf beyanları, tanıkların ifadeleri, mütalaalar (uzman tanık görüşü) affidavit şeklinde yani içeriğinin doğruluğu yetkili kişi ya da merci huzurunda yeminle teyit edilmek suretiyle verilebilir. Affidavit uygulamasında esas olan, tanığın ve uzman tanığın kendi bilgilerinin, metinde, tam, doğru ve kesin bir biçimde yer almasıdır; başkalarından duyulanları aktarma, ancak istisna en kabul edilebilir.

Yine, affıdavitte yer alan hususların delil teşkil edebilmesi için, onun, öncelikle tümüyle şekil şartlarını uygun bir biçimde gerçekleştirmiş olması ve içeriğindeki hususların mahkemece kabule şayan bulunması gerekir. Affidavitier, mahkemece ihtiyatlı bir biçimde değerlendirilir: gerçekle ilgili aksi ispat edilebilir karine sayılırlar ve aksini ispat külfeti karşı tarafa aittir.

 

Affidavit kurumu özellikle uzman tanıklık kurumu bakımından özel bir anlam ve önem taşır. Uzman tanıklık kurumu ilk defa Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 67. maddesinin 6. fıkrasında yer alan düzenlemeyle hukukumuza girmiş durumdadır. Anılan yasal düzenlemeye göre cumhuriyet savcısı, katılan, vekili, şüpheli veya sanık, müdafii ve kanuni temsilci yargılama konusu olayla ilgili olarak veya bilirkişi raporunun hazırlanmasında değerlendirilmek üzere uzmanından bilimsel mütalaa alabilir.

 

Yine Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Uzman Görüşü" üst başlıklı 297. maddesinde Ceza Muhakemesi Kanunu'ndaki düzenlemeye paralel bir biçimde taraflara dava konusu olayla ilgili olarak uzmanından bilimsel mütalaa alabileceği hususuna açıkça vurgu yapılmıştır. Anılan düzenleme hukuk yargısı bağlamında taraf bilirkişisi (uzman ve bilirkişi) olarak da adlandırılan Anglosakson menşeli bir kurum olan uzman tanıklık kurumuna açıkça işaret etmektedir.

 

Uzman tanık yahut özel bilirkişiden maksat, bir delil veya vakıa hakkında bilgisi, yeteneği, deneyimi ve eğitimi ile bilimsel, teknik veya diğer bir konuda uzman sıfatıyla görüş beyan edebilecek olan kimsedir. Uzman tanık (özel bilirkişi) kullanımında iki husus belirleyici işlev görür. Bunlardan birincisi uzman tanığın (özel bilirkişinin) bilgisine başvurulan hususu, sıradan bir kimsenin bilemeyeceği bilimsel, teknik ve mesleki bir konuyla ilgili olması, yani spesifik ve uzmanlığı gerektiren bir nitelik taşımasıdır. İkincisi ise bilgisine başvurulan kimsenin kendisine müracaat edilen konuda engin bilgi birikimine, deneyime ve donanıma sahip olması, konunun gerçekten otoritesi konumunda bulunmasıdır.

 

Hukuk Muhakemeleri Kanunu çerçevesinde, bugün için, uzman görüşü, bir delil konumunda bulunmamakta; yazılı belgeye bağlı taraf beyanı olarak nitelendirilmektedir. Noterlere uzmanın, yani özel bilirkişilerin (taraf bilirkişilerin ve tanıkların beyanlarını yemin verdirmek sureti ile tespit etme olanağı tanınırsa, mahkemelerin bir anlamda taraf bilirkişi sayılan uzman tanıklara görüşlerini kale alması, tartışması ve neden itibar edildiğini gerekçelendirmesi zorunluluğu ortaya çıkar ve bu suretle yargı yerlerinin taraf bilirkişilerinin vermiş oldukları bilimsel mütalaalara önyargıyla yaklaşılmasının da önüne geçilmiş olur. Çünkü uzmanın (özel bilirkişinin yahut taraf bilirkişisinin) görüşlerini mahkemenin kararında tartışmaması, benimsememişse hangi gerekçelerle benimsemediğini karamda göstermemiş bulunması hukuki dinlenilme hakkının (HMK m. 27) daha genel çerçevede onun da ayrılmaz bir parçasını oluşturduğu adil yargılanma hakkının (AİHS m. 6; Anayasa m. 36,1) ihlali anlamına gelir.

Prof. Dr.Süha TANRIVER Türkiye Noterler Birliği Danışma Kurulu Üyesi

 

TESPİT

Noterler tarafından yapılan tespit işleri Noterlik Kanunu'nun 61. maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddede;"Noterler bir şeyin veya bir yerin hal ve şeklini, Kıymetini,ilgili şahısların kimlik ve İfadelerini tespit ederler..."Denilmek suretiyle noterlere bazı konularda tespit işlemi yapmak yetkisi tanınmıştır.

Ancak bu yetki aynı Kanunu'nun 60. maddesi ile sınırlandırılmıştır. Noterlerin görevlerinin sayıldığı bu maddenin birinci ve ikinci fıkrasının hükümlerine göre, yapılması kanunla başka bir makam, merci veya şahsa verilmemiş olan hukuki işlemleri düzenlemek ile kanunlarda resmi olarak yapılmaları emredilen ve mercileri belirtilmiş olan hukuki işlemleri yapmak noterlerin görevleri dışındadır.

Noterler, yapılması kanunla başka bir makam, merci veya şahsa verilmemiş olan;

        Bir şeyin veya bir yerin hal ve şekline,

        Kıymetine,

        İlgili şahısların kimlik ve ifadelerine,

İlişkin tespit işlemlerinin yapmakla görevlidirler.

 

Noterlikler açısından tespit isterinin;

1..         Ceza soruşturma veya kovuşturmasına konu teşkil eden olayların tespiti,

2..         Hukuk ve idari davalara konu olabilecek veya dayanak teşkil edecek delillerin tespiti,

3..         Bu iki husus dışında kalan konuların tespiti,

Şeklinde üç başlık altında incelenerek değerlendirilmesi gerekmektedir:

 

CEZA SORUŞTURMA VEYA KOVUŞTURMASINA KONU TEŞKİL EDEN OLAYLARIN TESPİTİ

Ceza soruşturması veya kovuşturmasına konu teşkil eden tespitin, Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri doğrultusunda soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı, kovuşturma aşamasında ise ilgili mahkeme tarafından yapılması gerekmektedir. Bu tespit işlemlerini yapabilecek merciler Ceza Muhakemeleri Kanunu'nda belirlendiği için, noterlerin bu konuda tespit yapma yetkileri bulunmamaktadır.

 

HUKUK VE İDARİ DAVALARLA İLGİLİ DELİLLERİN TESPİTİ

 

Delillerin tespiti, açılmış veya ileride açılacak olan bir dava ile ilgili delillerin, bazı şartlar altında zamanından önce toplanıp güvence altına alınmasını sağlamak için kabul edilmiş bir hukuki müessesedir.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 400. maddesinde, taraflardan her birinin, görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açacağı davada ileri süreceği bir vakıanın tespiti amacıyla keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da tanık ifadelerinin alınması gibi işlemlerin yapılmasını talep edilebileceği belirtilmiştir.

Aynı Kanunun 401. maddesinin birinci fıkrasında, henüz dava açılmamış olan hallerde delil tespitinin, esas hakkındaki davaya bakacak olan mahkemeden veya üzerinde keşif yahut bilirkişi incelemesi yapılacak olan şeyin bulunduğu veya tanık olarak dinlenilecek kişinin oturduğu yer sulh mahkemesinden isteneceği; ikinci fıkrasında da noterlerin 18.01.1972 tarihti ve 1512 sayıl. Noterlik Kanunu uyarınca yapacağı vakıa tespitine ilişkin hükümlerin saklı olduğu belirtilmiştir.

HMK. nın 401, maddesinin ikinci fıkrası, Noterlik Kanununun 61, maddesinde belirtilen tespit işlemleri dışında noterler tarafından vakıa, tespitlerinin yapılabileceğini ve bunun saklı tutulduğunu belirtmektedir.

Türk Dil Kurumu, vakıa kelimesini, olgu (Birtakım olayların dayandığı sebep veya bu sebeplerin yol açtığı sonuç) olarak tanımlamaktadır.

HMK. nın 400. maddesi hükmünden anlaşılacağı üzere; mahkemece de yapılan bir vakıa tespitidir. Taraflar, ileride açacakları davada ileri sürecekleri bir vakıanın tespitini talep etmektedirler. Ancak, noterlerin vakıa (olgu) tespitinden farklı olarak, mahkemelerce yapılan tespitte vakıanın (olgunun) oluşum nedenlerinin ve sonuçlarının keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da tanık ifadelerinin alınması gibi işlemlerle tespiti yapılmaktadır. Mahkemelerce yapılan delil tespitlerinde sadece vakıa (olgu) değil, vakıanın (olgunun) oluşum nedenlerinin ve sonuçlarının hakim, bilirkişi, tanık gibi kişilerin görgü, bilgi ve değerlendirmeleri belirtilmek ve alınmak suretiyle yerine getirilmektedir.

Buna göre; Noterlik Kanunu'nun 60 ve 61. maddeleri ile HMK. nın 401 maddesi gereğince noterler, yapılması kanunla başka bir makam, merci veya şahsa verilmemiş olan:

Bir şeyin veya bir yerin hal ve şeklini,

Kıymetini;

İlgili şahsın kimlik ve ifadelerini,

Vakıaları

Tespit edebilirler.

Noterler tarafından yapılan vakıa (olgu) tespitinde, noterler vakıanın (olgunun) oluşum nedenleri ve sonuçlan hakkında bir değerlendirme yapamazlar, sadece fiili durumu belirleyip tutanak altına alırlar.

Örneğin; noter, bir dükkanın boş durumda olduğunun tespitini yapabilir. Aynı dükkanın boşaltıldığının ve boşaltma sırasında zarar verildiğinin tespitini ise, olgunun sebep ve sonucu ite ilgili değerlendirme yapılması gerektiğinden yapamaz.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 14.03.1990 günlü ve 231/169 sayılı kararında :"... Davet edilen eve yasal süresi içinde giden ve ısrarla çalınmasına rağmen kapının açılmadığını noter aracılığıyla tevsik eden davalı eşin yaptırdığı bu tespit işleminin, Noterlik Kanunu'nun 61 inci maddesine aykırı olmadığını, fiili durumu belirleyen bir belge niteliğinde bulunduğunu" kabul etmiş ve bu tespitin yapılmasının mahkemenin görevi içinde olduğunu kabul eden yerel mahkemenin direnme kararını bozmuştur.

İleride bir davaya konu olsa dahi, bir futbolcunun antrenmana gelmediğinin, bir işçinin işyerinde olmadığının tespitlerini, fiili durumların belirlenmesi niteliğinde olması nedeniyle noterler yapabilirler.

HMK. nın 401. maddesi, noterlerin tespit işlemlerinin daha geniş bir alanda yapılmasına ve tespit işlemlerini içeren tutanaklarında yer alan beyan, bilgi ve olguların mahkemelerce delil olarak değerlendirilmesine olanak sağlamıştır.

 

BU İKİ HUSUS DIŞINDA KALAN KONULARIN TESPİTİ

Bu nitelikteki tespit işlemlerini de üç gruba ayırmak mümkün bulunmaktadır. Mevzuat Gereği;

A) Sadece noterler tarafından yapılabilecek tespitler.

Buna örnek olarak da 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun 8. maddesinin (p) bendi gösterilebilir.

Bu madde ve bent uyarınca "Medya hizmet sağlayıcı tarafından yapılan veya yaptırılan anket ve kamuoyu yoklamalarının, hazırlık aşamasından sonuçların ilanına kadar noter nezaretinde gerçekleştirilmesi zorunludur."

Keza; Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü Karşılığı Nakit Olmayan Piyangolar ve Çekilişler Hakkında Yönetmeliğin 18. maddesinin dördüncü fıkrası gereğince de "Çekilişlerin, piyangoyu düzenleyenlerin yetkililerinden oluşan bir heyet tarafından noter huzurunda ve İdarenin izin yazısında belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde gerçekleştirilmesi zorunludur."

 

B..Başka merciler yanında noterlerin de yapabileceği tespitler

Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumlan Genel Müdürlüğünün 2 Mart 2011 günlü 1529 sayılı yazısı il Milli Eğitim Müdürlüklerine duyurulan Özel Motorlu Taşıt Sürücü Kurslarındaki Uygulamalar İle Sınav Kurulları Ve Sınav Esaslarının "2 Direksiyon Eğitim Araçları bölümünün 4. maddesinin (b) bendinde "İl milli eğitim müdürlüklerince bu belgeler incelenerek, direksiyon eğitim araçlarının çift fren, çift debriyaj, tek direksiyon sistemli ve aracın olup olmadığı, kamu kurum ve kuruluşlarında görevli teknik elamanlara veya teknik öğretmenlere bilirkişi olarak görev verilerek tespit ettirilir Bilirkişi görevlendirme imkanı bulunmaması halinde durum notere tespit ettirilir." hükmünün yer alması nedeniyle, bilirkişi görevlendirme imkanı bulunmayan yerlerde noterlikler bu tespit işlemini yapılabilmektedir.

 

C..Yapılması başka bir makam, merci veya şahsa verilmemiş olan tespitler.

Noterlik Kanunu'nun 60. maddesi hükmü gereğince bu nitelikteki tespitler noterler tarafından yapılmaktadır.

Bu açıklamalar doğrultusunda;

1.Noterlik Kanunu'nun 60 ve 61. maddeleri hükümleri doğrultusunda, noterlerin, yapılması kanunla başka bir makam, merci veya şahsa verilmemiş olması halinde;

Bir şeyin veya bir yerin hal ve şeklini, kıymetini ve ilgili şahısların kimlik ve ifadelerini tespit etmeleri yanında,

Keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da tanık ifadelerinin alınması gibi işlemleri gerektirmeyen vakıa (olgu) tespitlerini de yapabilecekleri düşünülmektedir.

 

2.İnternet yayınlarının tespitiyle ilgili 2004/27 sayılı genelgenin, bir ayrım yapılmaksızın tüm internet yayınlarını, kapsaması uygulamada zorluklar yaşanmasına ve iş sahiplerinin mağdur olmalarına yol açması Yönetim Kurulunun 12.12.2011 tarihli toplantısında görüşülmüş ve daha önce verilen görüşün yeniden değerlendirilmesi Hukuk işleri Genel Müdürlüğünden talep edilmiş ise de, adı geçen Genel, Müdürlükçe gönderilen 08/02/2012 günlü ve 1844/3479 sayılı cevabi yazıyla daha önce verilen görüşün değiştirilmesine gerek görülmediği bildirilmiştir.

 

Internet ortamında işlenen belirli suçlarla içerik, yer ve erişim sağlayıcıları üzerinden mücadeleye ilişkin esas ve usuller ile içerik sağlayıcı, yer sağlayıcı, erişim sağlayıcı ve toplu kullanım sağlayıcılarının yükümlülük ve sorumlulukları "5651 sayılı internet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda" yer almaktadır.

Gerek 5651 sayılı Kanun hükümleri, gerekse ceza soruşturma veya kovuşturmasına konu teşkil eden olayların tespitinin yapılamayacağına ilişkin 1993/27, 1995/55 sayılı genelgeler hükümleri dikkate alındığında, suç oluşturduğu ve dolayısıyla kanunların belirlediği yasaklayıcı kurallara aykırılık teşkil ettiği şüphesi bulunan internet yayınlarının tespitinin noterlerce yapılması mümkün bulunmamaktadır,

 

HİGM. nün görüşünü içeren 2004/27 sayılı genelgenin "internet yayınlarında uyulması gereken kurallara uyulup uyulmadığının noterliklerde tespit edilip edilemeyeceği" konusu ile ilgili olduğu ve sadece konudaki tespitleri kapsadığı.

Bu yayınlarda kurallara uyulmamasının, yayının suç teşkil etmesi veya kişilerin haklarının ihlal edilmesi suretiyle oluştuğu, bu hallerde de, ilgili makam ve mahkemeler görevli ve yetkili olduğu İçin bunların tespitinin de bu makam ve mahkemeler tarafından yapılması icap ettiği ve bu sebeple de;"internet yayınlarında uyulması gereken kurallara uyulup uyulmadığının" noterlikler tarafından tespit edilemeyeceği, bu durum dışında kalan, ceza, hukuk ve idari yargı davalarına konu olacağı şüphesi bulunmayan, internet üzerinden yapılan anket, kamuoyu yoklamaları, oylamalar gibi yayınları içeren veya bilimsel ve eğitici nitelikte bulunan ya da bunlara benzer olan yayınların noterlikler tarafından tespit edilebileceği.

 

30.03.1998 tarihi: ve 11 sayılı genelgede yer alan Adalet Bakanlığı görüşünde de benzer nitelikte olan radyo yayınlarının tespitinin noterlerce yapılabileceğinin belirtildiği, 2004/27 sayılı genelgede yer alan HİGM görüşünde yukarıda açıklanan ayrımın yapılmadığı ve dolayısıyla uygulamada sıkıntılar yaşandığı, sonucuna varılmıştır.

 

3.Ceza, hukuk ve idari yargı davalarına konu olmayacağı açık şekilde anlaşılan SMS kayıtlarının da bir vakıa (olgu) olarak kabulü gerektiğinden, bu nitelikteki tespitlerin de noterlerce yapılması mümkün bulunmaktadır.

H. NECDET TEKİN

HUKUK İŞLERİ MÜDÜRÜ

 

Not: Noterler Birliği Danışmanları tarafından hazırlanan bu görüş ve değerlendirmelerin bazılarına Adalet Bakanlığı Yetkilileri katılmamaktadır.

 

KASA AÇILIMI

YASAL MEVZUAT

BANKACILIK KANUNU

Kanun Numarası: 5411

Kabul Tarihi: 19.10.2005

Yayımlandığı R.Gazete: Tarih: 1.11.2005 Sayı: 25983 (Mük.)

Yayımlandığı Düstur: Tertip: 5 Cilt: 45

BEŞİNCİ KISIM

Mevduata ve Katılım Fonu Toplamaya İlişkin Hükümler Mevduat ve katılım fonu kabulü

Madde 60 — Kredi kuruluşları ile özel kanunlarına göre yetkili olanlar dışında hiçbir gerçek veya tüzel kişi, aslen veya fer'an meslek edinerek mevduat veya katılım fonu kabul edemez, ticaret unvanları ve kamuya yapacakları açıklamalar ile ilan ve reklamlarında bu izlenimi yaratacak ifade ve deyimleri kullanamaz.

Karşılığında hesap cüzdanı yerine makbuz, katılma belgesi, senet ve benzeri belgelerin verilmesi, alınan paraların mevduat veya katılım fonu kabulü sayılmasına engel değildir.

Resmi ve özel kuruluşlar ile ortaklıklarda, yalnız çalışanlarına ait olmak üzere sağlık ve sosyal yardım, emeklilik, ihtiyat ve tasarruf sağlama amaçlarıyla kurulan sandık ve vakıfların münhasıran kendi üyelerinden bu amaçlar için topladıkları paralar ile sigorta şirketlerinin işlemleri bu Kanun uygulamasında mevduat ve katılım fonu kabulü sayılmaz.

Kalkınma ve yatırım bankalarının kendi müstakrizlerinden, ortak ve ortaklıklarından genel esaslar dahilinde sağladıkları fonlar ile bankalardan, para piyasaları, sermaye piyasaları ve organize piyasalardan sağlayacakları fonlar bu Kanun uygulamasında mevduat sayılmaz.

Türkiye'de kurulan kredi kuruluşlarının yurt dışındaki şubeleri ve ortaklıkları, mevduat cüzdanı ve fon toplamaya ilişkin evrakın düzenlenmesi işlemlerini faaliyette bulundukları ülkede yapmak zorundadır. Bu şube veya ortaklıklar adına Hiçbir şekil ve surette yurt  içinde mevduat cüzdanı ve fon toplamaya ilişkin evrak düzenlenemez veya verilemez.

Türkiye'de Kurulu kredi kuruluşları, yurt dışında kurulu ortaklıkları veya başka banka veya finansal kuruluşlar adına yurt içinde yerleşik kişilerden mevduat veya katılım fonu kabul etmek amacıyla; evrak ya da cüzdan bulundurmaları, personel istihdam etmeleri, bu ortaklıklar veya başka kredi kuruluşu veya finansal kuruluşlar adına toplanacak mevduat ve katılım fonu üzerinden personele ücret, komisyon, prim ve benzeri adlar altında para ödemek veya personele bu kuruluşların reklamını yaptırmak suretiyle müşterilerini anılan kuruluşlara yönlendirmeleri, bu ve benzeri yöntemler kullanarak yurt dışında kurulu kuruluşlar adına mevduat ve katılım fonu kabul etmeleri, bu madde kapsamında izinsiz mevduat ve katılım fonu kabulü sayılır.

 

Kredi kuruluşları, mevduat hesapları ile katılım fonu hesaplarını Kurulun görüşü alınmak suretiyle Merkez Bankasınca tespit edilecek vade ve türlerine göre tasnif etmek, tasarruf mevduatı ve gerçek kişilere ait katılım fonunu diğer hesaplardan ayırmak zorundadırlar.

2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu hükümlerine göre ihraç edilen sermaye piyasası araçları hakkında bu madde hükümleri uygulanmaz.

 

Mevduatın ve katılım fonunun çekilmesi

Madde 61 — 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun rehinlere ve hapis hakkına, 818 sayılı Borçlar Kanununun alacağın devir ve temlikine, takasa dair hükümleri ile diğer kanunların verdiği yetkiler ve koyduğu yükümlülükler saklı kalmak şartıyla mevduat ve katılım fonu sahiplerine ödenmesi gereken tutarları geri alma hakları hiçbir suretle sınırlandırılamaz. Mevduat veya katılma hesabı sahipleri ile kredi kuruluşları arasında vade ve ihbar süresi hakkında kararlaştırılan şartlar saklıdır.

 

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usül ve esaslar Kurulca belirlenir.

Zamanaşımı

Madde 62 — Bankalar nezdindeki mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklardan hak sahibinin en son talebi, işlemi, herhangi bir yazılı talimatı tarihinden başlayarak on yıl içinde aranmayanlar zamanaşımına tabidir.

 

Zamanaşımına uğrayan her türlü mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklar banka tarafından hak sahibine ulaşılamaması halinde, yapılacak ilanı müteakiben Fona gelir kaydedilir.

 

Bu maddenin uygulanması ile ilgili usul ve esaslar Kurulca belirlenir.

 

Mevduatın ve katılım fonunun sigortalanması

Madde 63 — Kredi kuruluşları nezdindeki tasarruf mevduatı ve gerçek kişilere ait katılım fonları, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından sigorta edilir.

 

Kredi kuruluşları, nezdindeki tasarruf mevduatı ve gerçek kişilere ait katılım fonlarını, sigortaya tabi kısım üzerinden sigorta ettirmek ve bunun üzerinden prim ödemek zorundadır.

 

Sigortaya tabi olacak tasarruf mevduatı ve gerçek kişilere ait katılım fonlarının kapsamı ve tutarı, Merkez Bankası, Kurul ve Hazine Müsteşarlığının olumlu görüşü alınmak suretiyle Fon Kurulu tarafından belirlenir. Risk esaslı sigorta priminin oranı, yıllık baz da sigortaya tabi tasarruf mevduat ve katılım fonunun binde yirmisini aşamaz. Risk esaslı sigorta priminin tarifesi, tahsil zamanı, şekli ve diğer hususlar Kurulun görüşü alınmak suretiyle Fon Kurulu tarafından belirlenir.

 

Kredi kuruluşlarının iflası halinde mevduat ve katılım fonu sahipleri, Fonun imtiyazlı alacaklarından ve Devlet ile sosyal güvenlik kuruluşlarının 6183 sayılı Kanun kapsamındaki alacaklarından sonra gelmek üzere sigortaya tabi olmayan Kısım için 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 206 ncı maddesindeki üçüncü sıra anlamında imtiyazlı alacaklıdırlar.

 

Kredi kuruluşlarınca Fona ödenen sigorta primleri kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilir.

Faaliyet izni kaldırılan kredi kuruluşları nezdinde bulunan ve doğruluğu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtlanan mevduat ve katılım fonunun sigorta kapsamındaki kısmı, Fon kaynaklarından ödenir.

 

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Görev, Yetki ve Sorumluluk Kurumun görev ve yetkileri

Madde 93 — Kurum, bu Kanun ve ilgili diğer mevzuatın verdiği yetkiler çerçevesinde finansal piyasalarda güven ve istikrarın sağlanması, kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışması, mali sektörün gelişmesi, tasarruf sahiplerinin hak ve

Menfaatlerinin korunması için;

a)Bankalar ve finansal holding şirketleri ile diğer kanunlarda ve ilgili mevzuatta yer alan hükümler saklı kalmak kaydıyla finansal kiralama, faktorink ve finansman şirketlerinin; kuruluş ve faaliyetlerini, yönetim ve teşkilat yapısını, birleşme, bölünme, hisse değişimini ve tasfiyelerini düzenlemek, uygulamak, uygulanmasını sağlamak, uygulamayı izlemek ve denetlemek,

b)Yurt içi ve yurt dışı muadil kurumların katıldığı uluslararası mali, iktisadi ve mesleki teşekküllere üye olmak, görev alanına giren hususlarda yabancı ülkelerin yetkili mercileri ile mutabakat zaptı imzalamak,

c)Kanunla verilen diğer görevleri yapmak İle görevli ve yetkilidir.

Kurum, tasarruf sahiplerinin haklarını ve bankaların düzenli ve emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye sokabilecek ve ekonomide önemli zararlar doğurabilecek her türlü işlem ve uygulamaları önlemek, kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışmasını sağlamak üzere gerekli karar ve tedbirleri almak ve uygulamakla yükümlü ve yetkilidir.

 

Kurum; her türlü faaliyetinde, kuruluş kanununda verilen yetkiler saklı kalmak kaydıyla kalkınma planı, programlar ve hükümet programında yer alan ilke, strateji ve politikalara uyar.

 

(Değişik birinci cümle: 8.3.20065472/1 md.) Kurum, bu Kanun ve ilgili diğer mevzuat hükümleri çerçevesinde kendisine verilen yetkilerini, Kurulca tesis edilecek düzenleyici işlemler veya alınacak özel nitelikli kararlar ile kullanır.

 

Kurum, Kurul kararıyla bu Kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmelikler ve tebliğler çıkarmaya yetkilidir.

Kurum, iç düzenlemeleri dışındaki düzenleyici işlemlerini yürürlüğe koymadan önce sektör stratejisi ve politikaları ile ilişkisinin kurulması bakımından ilişkili Bakanlığın, kalkınma planı ve yıllık programla ilişkisinin kurulması açısından

Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının ve diğer ilgili kurum ve kuruluşların görüşünü alır. İlişkili Bakanlık ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı en geç yedi gün içinde cevap vermezse olumlu görüş verilmiş sayılır.

Kurumun hazırlayacağı ikincil düzenleme taslakları en az yedi gün süreyle Kurumun internet sayfası başta olmak üzere uygun vasıtalarla kamuoyunun bilgisine sunulur.

 

Özel nitelikli kararlardan gerekli görülenler doğrudan ilgili kişi ve kuruluşlara ve uygun görüldüğü takdirde Kurumun haftalık bülteni ile duyurulur.

Kamu kurum ve kuruluşları, Kanun ile belirlenmiş görev alanlarında Kuruma gerekli yardımı sağlamakla yükümlüdür.

 

01.11.2006 tarihli ve 26333 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır

28.5.2011         tarihli ve 27947 sayılı Resmi Gazete,

1.11.2012         tarihli ve 28454 sayılı Resmi Gazete,

14.12.2012         tarihli ve 28497 sayılı Resmi Gazete

Değişikliği işlenmiştir

 

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu

MEVDUAT VE KATILIM FONUNUN KABULÜNE,

ÇEKİLMESİNE VE ZAMANAŞIMINA UĞRAYAN MEVDUAT,

KATILIM FONU, EMANET VE ALACAKLARA

İLİŞKİN USUL VE ESASLAR HAKKINDA

YÖNETMELİK

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç ve Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Amaç ve kapsam

MADDE 1  (1) Bu Yönetmeliğin amacı, bankalarda mevduat ve katılım fonunun kabulü, çekilmesi ile zamanaşımına uğrayan mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklara ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

Dayanak

MADDE 2  (1) Bu Yönetmelik, 19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 60, 61, 62 ve 93 üncü maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.

Tanımlar

MADDE 3  (1) Bu Yönetmelikte yer alan;

a)         Banka: Kanunun 3 üncü maddesinde tanımlanan bankaları,

b)         Birim değeri: Katılım bankasının katılma hesaplarına fon kabul ettiği ilk gün için 100 olarak kabul edilen ancak kar veya zarar edildiğinde değişen, kar veya zarar kayıtlarının yapıldığı günlerde, vadelerine göre ayrılmış her bir fonun toplam değerinin fonun bir önceki günkü toplam hesap değerine bölünmesi suretiyle hesaplanan, kar veya zarar kaydı yapılmayan günlerde ise bir önceki günün birim değerine eşit olan katsayıyı,

c)         Birim hesap değeri: Katılma hesabının cari değerini belirleyen ve birim değeri ile hesap değerinin çarpılması suretiyle hesaplanan, katılma hesabı sahibinin, üzerinde hak iddia edebileceği tutarı,

ç) Fon: Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunu,

d)         Hesap Değeri: Katılım bankasının katılma hesaplarına fon kabul ettiği ilk gün, hesap sahibince yatırılan tutarın 100 olarak kabul edilen birim değere bölünmesi suretiyle, müteakip günlerde ise, para yatıran veya çeken kişiye ait hesap değerine, hesap sahibince yatırılan veya çekilen miktarın birim değere bölünmesi ile bulunacak tutarın, para yatırılmışsa eklenmesi, para çekilmişse çıkarılması suretiyle hesaplanan ve katılma hesabı sahiplerinin fon mevcuduna katılma oranını gösteren katsayıyı,

e)         Kanun: 5411 sayılı Bankacılık Kanununu,

f)         Katılım fonu: Kanunun 3 üncü maddesinde tanımlanan katılma fonunu,

g)         Katılma hesabı: Kanunun 3 üncü maddesinde tanımlanan katılma hesabını, ğ) Kredi kuruluşu: Kanunun 3 üncü maddesinde tanımlanan kredi kuruluşunu,

h)         Kurul: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunu,

ı) Kuruluş birlikleri: Kanunun 3 üncü maddesinde tanımlanan kuruluş birliklerini,

i)         Kurum: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunu,

j)         Mevduat: Kanunun 3 üncü maddesinde tanımlanan mevduatı,

k)         Özel cari hesap: Kanunun 3 üncü maddesinde tanımlanan özel cari hesabı, ifade eder.

İKİNCİ BÖLÜM

Mevduatın ve Katılım Fonunun Kabulü ve Çekilmesi

Mevduat ve katılım fonu kabulü

MADDE 4  (1) Kredi kuruluşlarınca, Kanunun 144 üncü maddesi esas alınarak belirlenecek mevduat faizleri ve katılma hesaplarına ilişkin kar ve zarara katılma oranları ilan edilmek suretiyle uygulanır.

(2)         Kredi kuruluşlarının, müşterileri adına mevduat veya katılım fonu kabul edebilmeleri için, müşterilerini tanımak amacıyla müşterilerin kimliklerini, T.C. kimlik ve vergi numaralarını belgelemesi ve Kanunun 76 ncı maddesinin üçüncü fıkrası hükmüne istinaden Maliye Bakanlığınca yapılan düzenlemelerde yer alan yükümlülükleri yerine getirmesi zorunludur.

(3)         Kredi kuruluşları müşterileri ile, kabul ettikleri mevduatın veya katılım fonunun Kanunun 63 üncü maddesi kapsamında sigortalanan tutarını, 8 inci maddede belirtilen usul ve esaslar dikkate alınarak zamanaşımına uğraması halinde yapılacak uygulamaları, mevduat veya katılım fonu sahibi tarafından doğrudan veya vereceği talimat ile bir başkası tarafından çekilmesi veya Kanunun 60 ıncı maddesi hükümleri saklı kalmak kaydıyla kendilerinin ya da bir başkasının Türkiye'de veya yurtdışında kurulu bir başka banka nezdindeki hesabına aktarılmasına ve bu kapsamdaki elektronik bankacılık uygulamalarına ilişkin usul ve esasları içerecek çerçeve bir sözleşme düzenlemekle yükümlüdürler.

(4)         Çerçeve sözleşmelerde üçüncü fıkrada belirtilen hususlara ilaveten,

a)         Vadesiz mevduat hesabı ve özel cari hesap sözleşmelerinde hesap sahibinin talebi halinde mevcudunu geri alma hakkının bulunduğuna,

b)         Vadeli mevduat hesabı ve katılma hesabı sözleşmelerinde, hesabın türüne göre Kanunun 144 üncü maddesi uyarınca belirlenecek azami miktar ve oranlar dahilinde uygulanacak faiz veya kar ve zarara katılma oranının Kanunun anılan maddesi hükümleri saklı kalmak kaydıyla vade sonuna kadar değiştirilemeyeceği, vadesinde kapatılmayan hesapların hesap sahibinin yeni vade sonunun hafta sonu tatiline gelmesi ve bu vadenin ilk iş gününe ötelenmesi hususunda talimat vermesi durumunda yeni bir vade, söz konusu talimatın verilmemesi durumunda ise aynı vade ve yenileme tarihinde geçerli olan faiz veya kar ve zarara katılma oranı üzerinden yenilenmiş sayılacağı ve hesap sahibinin kredi kuruluşundan talep hakkının hesabın vadesinin bittiği tarihteki birim hesap değeri veya faiz oranı üzerinden hesaplanan tutarda olacağına,

c)         (a) ve (b) bentlerinde belirtilen hesapların yenilenmesi halinde hesap sahibi tarafından herhangi bir itirazda bulunulmadığı müddetçe sözleşmenin de yenilenmiş sayılacağına,

ilişkin hususların da yer alması zorunludur.

(5)         Üçüncü ve dördüncü fıkralar dikkate alınarak akdedilecek sözleşmelerin şekil ve içeriğinde, belirtilen hususlara ilaveten yer alacak diğer asgari hususlar Kanunun 76 ncı maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Kurulun uygun görüşü alınarak kuruluş birlikleri tarafından belirlenir.

(6)         Düzenlenecek sözleşmelerin bir nüshası ile hesap sahipleri adına kredi kuruluşlarının düzenleyecekleri hesap cüzdanlarının müşterilere verilmesi zorunludur. Hesap cüzdanlarında, hesap sahibinin açık isim ve unvanı, hesap açılan şubeyi tanımlayan kod numarası ve şube adı, hesabın açılış tarihi, hesap ve cüzdan numarası, hesabın tutarı ile birlikte, üçüncü ve dördüncü fıkralar uyarınca çerçeve sözleşmelerde yer alan hükümlere aynen yer verilmesi ya da tarihi belirtilmek suretiyle hesap sahibiyle düzenlenen çerçeve sözleşmesinin bu kapsamdaki ilgili hükümlerinin madde numaralarına atıf yapılarak bunların uygulanacağına ilişkin ibarelerin konulması zorunludur. Vadeli mevduat hesabı ve katılma hesabı cüzdanlarında hesabın türüne göre Kanunun 144 üncü maddesi uyarınca belirlenecek azami miktar ve oranlar dahilinde uygulanacak faiz veya kar ve zarara katılma oranı ile vade ve ihbar süresinin yer alması zaruridir.

(7)         Bir gerçek ya da tüzel kişinin bir kredi kuruluşu nezdinde aynı ya da farklı türde birden fazla hesabının bulunması halinde, her hesap için ayrı ayrı üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarda belirtilen hususları içerecek şekilde çerçeve sözleşme düzenlenmeyebilir. Ancak, bu halde, bahse konu hesaplara ilişkin verilecek hesap cüzdanlarında, müşterinin kabul etmesi ve sözleşmenin tarihinin açık bir şekilde belirtilmiş olması koşuluyla, hesap sahibi ile imzalanan çerçeve sözleşme hükümlerinin ilgili hesap için de geçerli olacağına ilişkin bir ibare konulması zorunludur. Bu kapsamdaki hesapların yenilenmesinde de aynı usul ve esaslar uygulanır.

Mevduat ve katılım fonunun çekilmesi

MADDE 5  (1) 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun rehinlere ve hapis hakkına, 22.4.1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanununun alacağın devir ve temlikine, takasa dair hükümleri ile diğer kanunların verdiği yetkiler ve koyduğu yükümlülükler saklı kalmak şartıyla mevduat ve katılım fonu sahiplerine ödenmesi gereken tutarları geri alma hakları hiçbir suretle sınırlandırılamaz. Mevduat veya katılma hesabı sahipleri ile kredi kuruluşları arasında 4 üncü maddeye göre yapılacak olan sözleşmede vade ve ihbar süresi hakkında belirlenecek hükümler saklıdır.

 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Katılım Fonuna İlişkin Esaslar

Katılım fonlarına ilişkin genel koşullar

MADDE 6  (1) Özel cari hesaplar ve katılma hesapları karşılığında, hesap sahibine herhangi bir nam altında önceden belirlenmiş bir getiri garantisi verilemeyeceği gibi, katılma hesaplarında, yatırılan anaparanın hesap sahibine aynen geri ödenmesi de garanti edilemez. Bu hususlar, katılım bankalarının şubelerinde açıkça görülebilecek bir şekilde asılarak ilan edilir.

(2)         Katılım fonu hesapları üzerinde hesap sahibinin talep hakkı ve katılım bankasının ödeme yükümlülüğü; özel cari hesaplarda yatırılan tutar, katılma hesaplarında ise vade sonunda geçerli birim hesap değeri kadardır.(...)

1         Fıkranın ikinci cümlesi 28.5.2011 tarihli ve 27947 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmelikle metinden çıkartılmıştır. (Çıkarılan cümle: Birim hesap değeri, Ek1'de yer alan örneğe uygun olarak hesaplanır.")

2         Maddenin üçüncü fıkrası 28.5.2011 tarihli ve 27947 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmelikle değiştirilmiştir. (Değişiklikten önceki hali: Katılma hesaplarının işletilmesinden doğan kar veya zarar, para cinsi bazında her vade grubunun toplam katılma hesapları içindeki birim hesap değeri üzerinden ağırlığı oranında, günlük veya haftalık olarak bu hesaplara dağıtılır.)

(3)         Katılma hesaplarının işletilmesinden doğan kar veya zarar, para cinsi bazında her vade grubunun toplam katılma hesapları içindeki ağırlığı oranında, Ek1'de yer alan Günlük Birim Değeri Hesaplama Tablosuna uygun olarak bu hesaplara dağıtılır.

(4)         Kanunun 144 üncü maddesi hükümleri saklı kalmak kaydıyla, katılım bankaları, katılma hesaplarının işletilmesinden doğacak kar ve zarara katılma oranlarını, zarara katılma oranı kara katılma oranının yüzde 50'sinden az olmamak kaydıyla, para cinsi, tutar ve vade grupları itibariyle ayrı ayrı belirleyebilir.

(5)         Katılma hesabının açıldığı anda geçerli olan kar ve zarara katılma oranı hesap cüzdanına kaydedilir ve bu kayıt, Kanunun 144 üncü maddesi hükümleri saklı kalmak kaydıyla hesap açıldıktan sonra vade bitimine kadar değiştirilemez. Vadesinde kapatılmayan hesap aynı vade ve yenileme tarihinde geçerli olan kar ve zarara katılma oranı üzerinden yenilenmiş sayılır.

Özel fon havuzları

MADDE 7  (1) Katılım bankaları, Kanunun 60 ıncı maddesinin yedinci fıkrası uyarınca Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca tespit edilen vade ve türlerine bağlı kalmaksızın önceden belirlenmiş projelerin veya diğer yatırımların finansmanında kullanılmak üzere müstakil hesaplarda fon toplamak suretiyle vadesi bir aydan daha az olmayan özel fon havuzları oluşturabilir.3 Bu şekilde toplanan fonlara ait katılma hesapları, vadeleri itibariyle ve diğer hesaplardan bağımsız olarak ayrı hesaplarda işletilir ve toplanan fonlardan diğer vade gruplarına aktarma yapılamaz. Özel fon havuzları ile ilgili olarak, oluşturulmasını ve tasfiyesini izleyen onbeş gün içinde Kuruma bilgi verilir. Finansman süresinin sonunda özel fon havuzları tasfiye edilir.

3         Fıkranın birinci cümlesi 1/11/2012 tarihli ve 28454 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmelikle değiştirilmiştir. (Cümlenin ilk hali: "Katılım bankaları, Kanunun 60 ıncı maddesinin yedinci fıkrası uyarınca Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca tespit edilen vade ve türlerine bağlı kalmaksızın önceden belirlenmiş projelerin veya diğer yatırımların finansmanında kullanılmak üzere müstakil hesaplarda fon toplamak suretiyle vadesi üç aydan daha az olmayan özel fon havuzları oluşturabilir.")

4         Fıkra, 1.11.2012 tarihli ve 28454 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmelikle değiştirilmiştir.(Fıkranın önceki hali: "Bankalar bir takvim yılı içinde zamanaşımına uğrayan ve tutarı 50 Yeni Türk Lirası ve üzerindeki her türlü mevduat, katılım fonu, emanet ve alacakların hak sahiplerini, başvuruda bulunmadıkları takdirde hesaplarının Fona devredileceği hususunda, izleyen takvim yılının Ocak ayı sonuna kadar iadeli taahhütlü mektupla uyarmak zorundadır.

Söz konusu mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklar ile tutarı 50 Yeni Türk Lirasının altındaki her türlü mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklar Şubat ayının başından itibaren bankanın kendi internet sitesinde liste halinde üç ay müddetle ilan edilir. Banka, söz konusu listelerin kendi internet sitesinde ilan edildiği hususunu, Şubat ayının on beşinci gününe kadar ülke genelinde yayım yapan tirajı en yüksek iki gazetede iki gün süreyle ilan eder. İnternet sitelerinde ilan edilen listeler, bankalar tarafından eşzamanlı olarak ayrıca Fona gönderilir. Fon bu listeleri Nisan ayının sonuna kadar konsolide edilmiş olarak kendi internet sitesinde yayınlar.")

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Zamanaşımı

Zamanaşımına uğrayan mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklar MADDE 8

(1)         Bankaların emanetinde bulunan hisse senedi ve tahviller, yatırım fonu katılma belgeleri, çek karnesi teslim edilmemiş dahi olsa çek karnesi verdikleri müşterileri adına açılan mevduat hesaplarında bulunan tutarlar, havale bedelleri, mevduat, alacak ve emanetlerin zamanaşımı süresi sonuna kadar işleyecek faizleri ile katılma hesabına ilişkin kar payları da dahil olmak üzere her türlü mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklardan hak sahibinin en son talebi, işlemi, herhangi bir yazılı talimatı tarihinden başlayarak on yıl içinde aranmayanlar zamanaşımına uğrar.

(2)         Bankalar bir takvim yılı içinde zamanaşımına uğrayan ve tutarı 50 Türk Lirası ve üzerindeki her türlü mevduat, katılım fonu, emanet ve alacakların hak sahiplerini, başvuruda bulunmadıkları takdirde hesaplarının Fona devredileceği hususunda, izleyen takvim yılının Ocak ayı sonuna kadar iadeli taahhütlü mektupla uyarmak zorundadır.

Söz konusu mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklar ile tutarı 50 Türk Lirasının altındaki her türlü mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklar Şubat ayının başından itibaren bankanın kendi internet sitesinde liste halinde dört ay müddetle ilan edilir.

Banka, söz konusu listelerin kendi internet sitesinde ilan edildiği hususunu, Şubat ayının on beşinci gününe kadar ülke genelinde yayım yapan ve ilan talebi tarihinde Basın İlan Kurumu listelerindeki tirajı en yüksek ilk beş gazeteden ikisinde Basın İlan Kurumu aracılığıyla iki gün süreyle ilan eder.

İnternet sitelerinde ilan edilen listeler, bankalar tarafından eşzamanlı olarak ayrıca Kuruluş Birliklerine ve Fona gönderilir. Kuruluş Birlikleri ve Fon bu listeleri Mayıs ayının sonuna kadar konsolide edilmiş olarak kendi internet sitesinde yayınlar.

(3)         İlan edilen zamanaşımına uğramış her türlü mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklardan Haziran ayının on beşinci gününe kadar hak sahibi veya mirasçıları tarafından aranmayanlar, faiz ve kar payları ile birlikte Haziran ayı sonuna kadar Fonun Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasındaki veya Fon Kurulu tarafından belirlenecek bankalar nezdindeki hesaplarına devredilir.

Söz konusu hesap, emanet ve alacakları devretmekle yükümlü bankalar, bu durumu, hak sahiplerinin kimlik bilgileri, adresleri ve haklarının faiz ve kar payları ile birlikte ulaştıkları tutarlar gösterilmek suretiyle düzenlenecek bir liste ile devir tarihinden itibaren bir hafta içerisinde Fona bildirmekle yükümlüdür.

5         Fıkra, 1.11.2012 tarihli ve 28454 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmelikle değiştirilmiştir.(Fıkranın önceki hali: "İlan edilen zamanaşımına uğramış her türlü mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklardan Mayıs ayının on beşinci gününe kadar hak sahibi veya mirasçıları tarafından aranmayanlar, faiz ve kar payları ile birlikte Mayıs ayı sonuna kadar Fonun Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasındaki hesaplarına devredilir.

Bankalar, bu durumu, hak sahiplerinin kimlik bilgileri, adresleri ve haklarının faiz ve kar payları ile birlikte ulaştıkları tutarlar gösterilmek suretiyle düzenlenecek bir liste ile devir tarihinden itibaren bir hafta içerisinde Fona bildirmekle yükümlüdür")

6         Fıkra, 1.11.2012 tarihli ve 28454 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmelikle değiştirilmiştir.(Fıkranın önceki hali: "Kiralık kasalardaki kıymetler için zamanaşımı, kasanın en son açıldığı tarihten itibaren başlar")

7         Madde, 28.5.2011 tarih ve 27947 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmelikle eklenmiştir.

(4)         Söz konusu mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklar, faiz ve kar payları ile birlikte devir tarihi itibariyle Fon tarafından gelir kaydedilir.

(5)         Zamanaşımına uğramış mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklar ile bunlara ait faiz ve kar payları için düzenlenecek liste örnekleri ve bunların hangi hesaplara yatırılacağı veya ne suretle tevdi ve teslim edileceği, Fon tarafından kuruluş birlikleri vasıtasıyla bankalara duyurulur.

Kiralık kasalardaki kıymetler, üzerinde bloke bulunan hesaplar ve ergin olmayanlar adına ve yalnızca bunlara ödeme yapılmak kaydıyla açtırılan hesaplarda zamanaşımı

MADDE 9  (1) Kiralık kasalardaki kıymetler için zamanaşımı, kasa kira bedelinin en son tahsil edildiği ya da kasanın en son açıldığı tarihten itibaren başlar.

(2)         Ergin olmayanlar adına ve yalnızca bunlara ödeme yapılmak kaydıyla açtırılan hesaplarda, zamanaşımı süresi kişinin ergin olduğu tarihte işlemeye başlar.

(3)         Yetkili merciler tarafından üzerine bloke konulan hesaplarda zamanaşımı süresi blokenin konduğu tarihte durur. Zamanaşımı süresi, hesaptaki blokenin kaldırıldığı tarihten itibaren işlemeye devam eder.

BEŞİNCİ BÖLÜM

Çeşitli ve Son Hükümler

Çerçeve sözleşmeye intibak

GEÇİCİ MADDE 1  Bankalar 1.7.2007 tarihine kadar durumlarını 4 üncü maddenin birinci ve ikinci fıkrası hariç diğer hükümlerine uygun hale getirirler.

1.11.2005 ile 31.12.2005 tarihleri arasında zamanaşımına uğrayan mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklar

GEÇİCİMADDE 2  1.11 .2005 ile 31.12.2005 tarihleri arasında zamanaşımına uğrayan her türlü mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklar, 2006 yılında zamanaşımına uğramış mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklarla birlikte değerlendirilerek işleme tabi tutulur.

Birim değerin günlük olarak hesaplamasına ilişkin geçiş süresi

GEÇİCİ MADDE 3  Bankalar durumlarını 1.1.2012 tarihine kadar bu Yönetmeliğin 6 ncı maddesinde, bu geçici maddenin yürürlüğe girdiği tarihte yapılan değişikliğe uygun hale getirirler.

Yürürlük

MADDE 10  (1) Bu Yönetmelik hükümleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 11  (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı yürütür.

Ek: Günlük Birim Değer Hesaplama Tablosu ve Açıklamaları

Kanun Numarası         : 1512

Kabul Tarihi         : 18.1.1972

Yayımlandığı Resmi Gazete : Tarih: 5/2/1972 Sayı: 14090 Yayımlandığı Düstur : Tertip: 5 Cilt: 11 Sayfa: 408

İKİNCİ BÖLÜM

Özel Olarak

Tespit işleri

Madde 61  Noterler bir şeyin veya bir yerin hal ve şeklini, kıymetini, ilgili şahısların kimlik ve ifadelerini tespit ederler ve davet edildiklerinde piyango ve özel kuruluşların kur'a, seçim ve toplantılarında hazır bulunarak durumu belgelendirirler.

Tutanak

Madde 101  Noter tarafından düzenlenecek tutanak:

1.         Tutanağın düzenlendiği yeri ve tarihi (Rakam ve yazı ile),

2.         (Değişik: 2.4.1998  4358/3 md.) İlgilinin kimliği, adresi ve vergi kimlik numarasını,

3.         İlgili noter tarafından tanınmıyorsa, kimliği hakkında getirilen ispat belgesini,

4.         Tutanağın konusunu,

5.         İlgilinin, varsa tercüman, bilirkişi ve tanıkların imzalarıyla noterin imza ve mührünü, Kapsar.

Şu kadar ki, emanet tutanağında, emaneti alma ve verme şartları da gösterilir. Tutanak şeklinde yapılacak işlemler

Madde 102  Bu kanunun 61 ve 62 nci maddelerinde yazılan işlemler tutanak şeklinde yapılır.

NOTERLİK KANUNU YÖNETMELİĞİ

Resmi Gazete Tarihi: 13.07.1976

Resmi Gazete Sayısı: 15645

ONBEŞİNCİ KISIM

Noterlik İşlemlerinde Uyulması Gerekli Hususlar Kimlik tespitinde izlenecek yol

Madde 90  Noter, belgelendirme isteminde bulunan ilgili ile işleme katılan kimselerin kimliğini tespit edebilmek için nüfus hüviyet cüzdanı, buna dayalı olarak resmi mercilerden verilmiş pasaport, ehliyet, fotoğrafı kimlik kartı ve sair kimlik belirten belgeleri aramak zorundadır.

Bu belgelerin gösterilmemesi veya noterin gerekli görmesi halinde tanık dinlemek yoluyla da kimlik tespit olunabilir.

Yeteneğin tespiti

Madde 91  Noterin ilgilinin yeteneği hakkında bir kanı sahibi olması gereklidir. Temyiz kudretine sahip bulunan ve işlemin niteliğine göre gerekli yaşa girdiği anlaşılan herkes hukuki işlemleri yapmaya ehil olup, bu yaş resmi belge ile saptanır. Tanık veya kanı ile yaş tespit edilemez.

İlgilinin yaşlılık, hastalık veya dış görünüşü itibariyle yeteneğinden şüphe edilmesi veya bu konuda ihbar ve şayet bulunması hallerinde temyiz kudretinin varlığı doktor raporu ile saptanır. Bu takdirde metnin içinde tarih ve numarası ile rapordan bahsedilir, raporun aslı işlemin noterde kalan nüshasına eklenir.

Hukuki işlerin belgelendirilmesi anında ilgili iradesini serbestçe ve kendi isteğine uygun olarak beyan etmelidir. Beyanın tam ve eksiksiz olarak yazılması gereklidir. Yapılan işlemin niteliğine göre gerekli soruların sorularak işlemin sonucu hakkında ilgiliye açıklama yapılması gereklidir.

Başkaları adına işlem yaptıracaklardan aranacak belgeler

Madde 92  Başkaları adına işlem yaptıracaklardan Noterlik Kanununun 79 uncu maddesinde yazılan belgelerin aranması işlemle ilgili kısımlarının örneklerinin işlem kağıdına eklenmesi zorunludur. Vekil ve mümessilin temsil ettikleri kişiler birden çok iseler, temsil ettikleri bütün kişilerin ad ve soyadlarının işleme teker teker yazılması ve ibraz olunan belge veya belgelerin bu kişileri tamamen kapsaması şarttır.

Yetki izni gösteren belgeler:

a  Vekil için, vekaletname düzenlemeye yetkili makam veya noterlerce onanmış vekaletname,

b  Veli için, kendisi veya velayeti altında bulunan küçüğün nüfus hüviyet cüzdanları, c  Vasi ve kayyım için, mahkeme kararı ve nüfus cüzdanları, d  Mirasçı için veraset belgesi ve nüfus hüviyet cüzdanları, e  Mümessiller için, temsil veya izin kağıdı,

f  Köy hükmi şahsiyetini temsil yetkisine haiz muhtarlar için yetkili idare makamların usulüne göre verecekleri yetki belgeleridir.

İşlemlere fotoğraf yapıştırılması

Madde 93  Aşağıdaki noterlik işlemlerinde ilgilinin fotoğrafının yapıştırılması zorunludur.

a  Niteliği bakımından tapuda işlem yaptırılmasını gerektiren sözleşmelere, b  Niteliği bakımından tapuda işlem yaptırılmasını gerektiren vekaletnamelere, c  Vasiyetname,

d  Mülkiyeti muhafaza kaydıyla satış, e  Gayrimenkul satış vaadi, f  Vakıf senedi, g  Evlenme mukavelesi, h  Evlat edinme, ı  Tanıma,

j  Mirasın taksimi sözleşmesi,

k  Boşanma davaları için düzenlenecek vekaletnameler,

Yukarıda sayılan işlemler dışında kalmakla beraber, diğer kanunların öngördüğü, noterin işlemin ve ilgilinin durumuna göre gerekli bulduğu veya bizzat ilgilinin istemde bulunduğu işlem kağıtlarına da fotoğraf yapıştırılabilir.

Asıllarına fotoğraf yapıştırılması zorunlu noterlik işlemlerinin, çıkartılacak örneklerine de fotoğraf yapıştırılması zorunludur.

Kanun No. 6100 Kabul Tarihi: 12/1/2011

Görev ve yetki

MADDE 401 (1) Henüz dava açılmamış olan hallerde delil tespiti, esas hakkındaki davaya bakacak olan mahkemeden veya üzerinde keşif yahut bilirkişi incelemesi yapılacak olan şeyin bulunduğu veya tanık olarak dinlenilecek kişinin oturduğu yer sulh mahkemesinden istenir.

(2)         Noterlerin, 18.1.1972 tarihli ve 1512 sayılı Noterlik Kanunu uyarınca yapacağı vakıa tespitine ilişkin hükümler saklıdır.

(3)         Esas hakkında açılan davada, delil tespiti yapan mahkemenin yetkisiz ve görevsiz olduğu ileri sürülemez.

(4)         Dava açıldıktan sonra yapılan her türlü delil tespiti talebi hakkında sadece davanın görülmekte olduğu mahkeme yetkili ve görevlidir

BANKA KİRALIK KASASININ AÇILMASININ NOTERCE TESBİTİ

Banka tarafından Bankada bulunan bir kasanın açılması talep edildiğinde şu hususlara dikkat edilmesi gerekmektedir.

Banka resmi bir yazı ile kendilerinde bulunan bir kasanın açılması olayının ve içindekilerin tespitini talep ettiğinde, bu talep yazısında tespitin hangi banka yetkililerinden kimin huzurunda açılacağını belirtmiş olması gerekmektedir.

Burada değişik durumlar söz konusu olabilmektedir.

A.         .BANKA KENDİSİNE AİT SAHİPSİZ BİR KASANIN AÇILMASININ TESBİTİNİ İSTEMİŞ İSE:

Banka şayet resmi yazısında Bankamıza ait         numaralı kasanın bankamız yetkili memurları         ile         huzurunda açılması şeklinde talepte bulunmuş ise herhangi bir başkaca belge aramaksızın kasa noter tarafından banka yazısında da belirtilen yetkili huzurunda açılır. Banka yetkililerinde anahtar yoksa çilingir marifeti ile açılır. Tutanağa işleme katılan olarak çilingirinde imzası ve kimliği alınır.

Açılma neticesinde kasa boş çıkmışsa boş çıktığına dair tutanak noter ve banka yetkilisi ile birlikte imzalanır.

Şayet kasanın içerisinden bir şeyler çıkacak olursa çıkacak emtiaya göre; Örneğin Altın çıkarsa kuyumcu,

Silah çıkarsa Emniyetten bir kişi veya bu konuda uzman bir bilirkişi seçilir ve rapor yaptırılarak tespit tutanağı düzenlenir. Şayet kasanın içerisinde suç unsuru bir madde çıkacak olursa bilirkişi ile birlikte yapılacak tespit, Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulmak şartıyla banka yazısında belirtilen yetkiliye teslim edilir veya ihbarda bulunulur.

B.         .BANKA, MÜŞTERİSİNE AİT BİR KASANIN AÇILMASININ TESBİTİNİ İSTEMİŞ İSE;

Banka Resmi yazısında müşteri A... ya ait.... Numaralı kasanın açılmasını istemiş ise;

Bu durumda bankadan müşteri ile banka arasında imzalanmış bulunan KİRALIK

KASA MUKAVELESİNİN istenilerek kasa açılmadan önce mukavelenin iyice tetkik edilip, kasanın açılabilmesi için bankaca yapılması gereken şartların yerine getirilip getirilmediğinin araştırılması gerekmektedir. Yani sözleşme şartları yerine getirilmiş olması gerektiği düşünülmektedir.

Örneğin: Mukavele kendiliğinden veya ilgilinin isteği üzerine yenilenmiş belirli bir süre geçmesine rağmen ücret ödenmemiş ise böyle bir kasanın açılabilmesi için mukavelede bu nedenlerden dolayı sözleşmenin fesih edildiği en geç .... Ay İçerisinde ücret ödenmez ise kasanın Noter huzurunda bankaca açılacağının içerisinden çıkan emtianın masrafları karşılamak üzere satılabileceğini ihtar edilmiş ve bunun tebliğinin yapılmış olması gerekmektedir.

Yine bu mukavelede bir maddesinde kiralık kasa sahibinin veya birden fazla sahip var ise bunlardan birinin ölümü halinde sadece ve sadece SULH HUKUK HAKİMİ tarafından

tespit edilebileceği hususları var olabileceğinden mutlaka ve mutlaka açılmaya başlanılmadan önce kişi ile banka arasında yapılan sözleşmenin istenilerek incelenmesinde yarar vardır.

Bütün bu şartlar yerine getirildikten sonra banka yetkilisi huzurunda çilingir vasıtası(Anahtarı yoksa) ile kasa açılıp, Şayet kasanın içerisinden bir şeyler çıkacak olursa çıkacak emtiaya göre,

Örneğin Altın çıkarsa kuyumcu, Silah çıkarsa Emniyetten bir kişi bilirkişi seçilerek rapor yaptırılarak tespit tutanağı düzenlenir.

Şayet kasanın içerisinde suç unsuru bir madde çıkacak olursa bilirkişi ile birlikte yapılacak tespit ile Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulmak şartıyla banka yazısında belirtilen yetkiliye teslim edilir.

C.         .BANKA KASALARININ YENİ BİNAYA TAŞINMASI

OLAYININ NOTERCE TESBİTİ

Bu durumda bankadan alınacak talep yazısında, yapılacak bu nakliye işinin banka yetkililerinden kimin huzurunda yapılacağına dair bir yazının alınması yeterli olacaktır. Gerekirse taşıma nakliye işlemine katılanlarında kimlik ve imzaları tutanağa alınır.

KASA TESBİTİNDE TESBİT TUTANAĞI SİSTEMİ

TOPLU KASA AÇIMLARINDA DÜŞÜNÜLEN SİSTEMLER

1..         Sahibi Belli Sözleşmesi Olan ve Boş Çıkanlar Ayrı Ayrı Tutanakta Yapılabilir. GEREKÇE: İlgili işlemin mahkemeden istenmesi halinde başka kasa tutanaklarında bilgilerin gizliliğinin korunması, başka kişilere ait kasa tutanakları bilgilerinin başka kişilerin evraklarının arasında bulunmaması hedeflenmektedir.

2..         Sahibi Belli .Sözleşmesi Olan ve Eşya Çıkanlar Ayrı Ayrı Tutanakta Yapılabilir. GEREKÇE: İlgili işlemin mahkemeden istenmesi halinde başka kasa tutanaklarında bilgilerin gizliliğinin korunması, başka kişilere ait kasa tutanakları bilgilerinin başka kişilerin evraklarının arasında bulunmaması hedeflenmektedir.

3..         Sahibi Belirsiz Sözleşmesi Olmayan ve Kasadan Eşya Çıkanlar Ayrı Ayrı Tutanakta Yapılabilir.

GEREKÇE: Eşyalı tutanaklarla, eşyasız tutanakların ayrı ayrı yerlerde korunması, karışıklığa sebebiyet verilmemesi, Mühürlenen eşya torbalarının çok olması halinde karışıklığının yaşanmaması hedeflenmektedir.(örneğin Bir adet tutanağa bağlı elli adet kasanın eşyalı torbalarının aynı yerde korunması gibi)

4..         Sahibi Belirsiz Sözleşmesi Olmayan ve Boş Olanlar Birleştirilerek Hepsi Tek Bir Tutanakta Yapılabilir.

GEREKÇE: Hepsinin bir tutanakla yapılması işlem ekonomisi bakımından düşünülmektedir.

VEYA

1..         Sahibi Belli .Sözleşmesi Olan ve Boş Çıkanlar Ayrı Ayrı Tutanakta Yapılabilir. GEREKÇE: İlgili işlemin mahkemeden istenmesi halinde başka kasa tutanaklarında bilgilerin gizliliğinin korunması, başka kişilere ait kasa tutanakları bilgilerinin başka kişilerin evraklarının arasında bulunmaması hedeflenmektedir.

2..         Sahibi Belli .Sözleşmesi Olan ve Eşya Çıkanlar Ayrı Ayrı Tutanakta Yapılabilir. GEREKÇE: İlgili işlemin mahkemeden istenmesi halinde başka kasa tutanaklarında bilgilerin gizliliğinin korunması, başka kişilere ait kasa tutanakları bilgilerinin başka kişilerin evraklarının arasında bulunmaması hedeflenmektedir

3..         Sahibi Belirsiz Sözleşmesi Olmayan ve Kasadan Eşya Çıkanlar ile

Sahibi Belirsiz Sözleşmesi Olmayan ve Boş Olanlar Birleştirilerek Hepsi Tek Bir Tutanakta Yapılabilir.

GEREKÇE: Hepsinin bir tutanakla yapılması işlem ekonomisi bakımından düşünülmektedir.

ÖNEMLİ NOT:

Uygulamada Bankalar uhdelerinde bulunan kasaların açılmasının tespitini talep etmektedirler.

Bu tespitlerde;

a.         .. Kiralık kasa sözleşmelerin müstenit olarak eklenmesi,

b.         ..Bankanın İmza sirkülerinin eklenmesi ,

c.         Kasa açılımı için çekilen ihtarnamenin müstenit olarak eklenmesi,(Bankaca yapılan yasal işlemlerin.)

d.         ..Kasadan çakan eşyaların tek tek yazılması,

e.         Kasadan çıkan evrakların fotokopilerin eklenmesi

f.         ..Kuyumcu bilirkişi olduğu takdirdi mesleği yaptığına dair belge h... Çilingirin mesleği yaptığına dair belge ve

g.         .. Kasaların birlikte veya ayrı ayrı tespit tutanağının yapılması durumunda Noterlik kanunu gereği farklı işlem şeklinde yapılan tutanakların fiyatları farklılık arz etmektedirler.

Bankalar bu duruma niye farklı diye itiraz etmektedirler.

Bu konuyu banka yetkililerine önceden anlatıp paylaşılması ve yapılacak işlemle ilgili olarak hangi şekilde talep edildiği, önceden yazılı olarak alınmasında fayda olacağı düşünülmektedir.

Bu durum sonraki itirazları kaldıracaktır. Yoksa makbuz kesildikten sonra itirazların çözümü olmamaktadır. Noter arkadaşlar rahatsız olmaktadırlar.

Bankamız kasa dairesinde bulunan         ait olan         nolu kasanın ilgili

ile yapılan sözleşme şartlarına uyulmayarak kasa kapalı bir şekilde kullanılmadan tutulmaktadır.

Aramızda yapmış olduğumuz sözleşmenin         Maddesi gereği olarak açılması

zorunluluğu doğmuş bulunmaktadır.

Sözleşme kasa açma şartlarını ve yasal mevzuat hükümlerini bankamız yerine getirmiş olup,bununla ilgili bildirimler yapılmış ve ilgili belgeler ekte sunulmuştur.İlgili kasanın

bankamız yetkili memurları         ve         huzurunda çilingir vasıtası ile

açılacağından durumun, içindekilerin tespitine ait bir tutanağın tutulması için gereğini saygı ve hürmetlerimle arz ve talep ederim.

Banka yetkilileri

Not. Toplu kasa açılımlarında,Talebe göre....

a.         .Kasaların tutanaklarının tek tek yapılmasını

b.         .Kasaların tutanaklarının sahipli olanların tutanaklarının ayrı ayrı yapılmasını

c.         . Kasaların tutanaklarının hepsinin tek bir tutanakta yapılmasını talep ediyoruz şeklinde beyan alınmasında fayda vardır.

Bankamız kasa dairesinde bulunan ilgilisi olmayan         nolu kasanın açılımı ile ilgili yasal

mevzuat hükümlerini bankamız yerine getirmiş olup, bununla ilgili bildirimler yapılmış

ve ilgili belgeler ekte sunulmuş olup,bankamız yetkili memurları         ve

        huzurunda çilingir vasıtası ile açılacağından durumun, içindekilerin

tespitine ait bir tutanağın tutulması için gereğini saygı ve hürmetlerimle arz ve talep ederim.

Banka         Şube yetkilileri

Not... Kasanın açılması ile, tespit edilenler, bilirkişi ve çilingir huzurunda, banka yetkililerince getirilen sağlam bir torbaya konulur. Torbanın ağzı iple bağlanır. Açılmasının önlenmesi bakımından iplere mum damlatılarak noterlik mührü ile mühürlenir ve banka yetkililerine teslim edilir. Bu durum tutanağa bağlanır.

Bankamız kasa dairesinde bulunan         ait         nolu kasanın ilgilisinin vefat ettiğini ,mirasçıların veraset ilamı ibraz etmeleri üzerine öğrenmiş bulunmaktayız. Yasal mevzuat hükümlerini bankamız yerine getirmiş olup, bununla ilgili bildirimler yapılmış ve ilgili belgeler ekte sunulmuştur.

Veraset ve intikal vergisi kanunun 23.maddesi gereği varisler ve vergi dairesi memuru huzurunda açılacağından,açma olayının tespitinin bankamız yetkili memurları         ve         huzurunda yapılması için gereğini arz ederim

Banka         Şube yetkilileri

İlk baskısı 26.11.1999'da yapılan bu kitabımız da çok beğenilmiş ve kendi alanındaki boşluğu tek başına doldurmuştur.

Mevzuat değişiklikleri nedeniyle bu kitabın 2nci baskısına ihtiyaç doğmuş ve güncelleme çalışmaları tamamlanmıştır. Ancak bu kez kitabı kağıt ortamında bastırmamayı ve kitap metnini internet sitemize koyup sürekli güncellemek suretiyle ve ÜCRETSİZ şekilde Türk Halkı' nın kullanımına sunmayı uygun bulduk.

Bu Kitabımızı

        Ekranda okuyabilirsiniz,

        Maddeler itibariyle print edebilirsiniz,

        Arama motorları ile kavram aratabilirsiniz.

Web sitemizin ziyaretçilerinden ricamız, kitabımızı incelerken, değişiklik ve eklenti önerilerini tjamali@asasalu.com.tr adresine göndermeleridir. Sizlerin de desteği ile bu Ekitabı güncel, güvenilir halde tutarak hizmetimizi sürdüreceğiz.

Mehmet Maç YMM         Dr.Tarık Jamali SMMM

 

İÇİNDEKİLER

KISIM 1 VERASET VE İNTİKAL VERGİSİ KANUNU YORUM VE AÇIKLAMALARI

MADDE METNİ: VERASET VE İNTİKAL VERGİSİ KANUNU

MADDE 23: BANKALARDAKİ KİRALIK KASALAR MUHTEVİYATININ TESPİTİ

Madde 23  Bankalar nezdindeki kiralık kasa sahiplerinden birinin ölümü halinde (Sulh hakimi tarafından yapılacak tespit hariç) vergi dairesinin salahiyetli bir memuru hazır bulunmadıkça kasanın açılmasına ve bu memur huzurunda tespit edilmedikçe muhteviyatının mirasçıları veya kanuni temsilcileri veya vekilleri tarafından alınmasına müsaade edemezler.

VERASET VE İNTEKAL VERGİSİ KANUNU 23.

MADDE İLE İLGİLİ GENEL TEBLİĞLER:

Tebliğ No         Bölüm

1         16

MADDEYE İLİŞKİN YORUM VE AÇIKLAMALAR:

1.         KİRALIK KASANIN AÇILMASI

Bankalar nezdinde bulunan kiralık kasa sahibinin ölümü halinde, kiralık kasanın açılabilmesi için vergi dairesinden yetkili bir memurun bulunması şarttır. Yetkili bir memurun nezareti ile kiralık kasa açılarak, içindeki değerlerin tespiti yapılır. Bu tespit yapılmadıkça kiralık kasalarda yer alan değerlerin mirasçılar ve onların kanuni temsilcileri veya vekilleri tarafından alınmasına izin verilmez.

1 Sıra No.lu Veraset ve İntikal Vergisinde tevkifata ilişkin şu açıklamalar yer almaktadır:

"... Madde metninde istihkak sahiplerine bu verginin mevzuuna giren herhangi muamele dolayısıyla para ve senet verebilmek için vergi karşılığı olarak tayin olunan nispetlerde tevkifat yapılacağından bahsedilmekte olduğuna göre, vergi mevzuuna giren herhangi bir muamelenin mevcut olması, ödenecek istihkakın para veya senetten ibaret bulunması lazımdır. Bu suretle yapılacak tevkifatın Kanunun 23. maddesinde zikrolunan kiralık kasalar muhteviyatına da şamil olduğuna şüphe yoktur."

Yine 1 sıra no.lu Veraset ve İntikal Vergisi Genel Tebliğinde aşağıdaki açıklamalar yer almaktadır: "...gereken tevkifatın yapılabilmesi için evvel emirde istihkakı verecek şahıs tarafından keyfiyet bir yazı ile mensup oldukları vergi dairesine bildirilerek nezdlerinde veya kiralık kasada mevcut yukarıda beyan olunan menkul kıymetlerle yabancı paraların değerlerinin takdir ettirilmesi istenecektir. (Kiralık kasaların açılması ve muhteviyatının tespit ve bundan sonra alakadarlara verilmesi, 23. madde iktizasından bulunduğu cihetle değerlemenin, mezkur madde dolayısıyla verilen izahatta tebarüz ettirildiği veçhile tespit sırasında yapılması da mümkündür.) Bu suretle değerleme yapıldıktan sonra belli olacak meblağlar üzerinden tevkifat yapılır."

Kasa muhteviyatının, banka tarafından hak sahiplerine verilebilmesi için değerinin tespit ettirilmesi gereken (nakit dışı) senetler ve sair eşyaların Takdir Komisyonu tarafından takdir ettirilmesi ve kiralık kasadan çıkan para ve senetler üzerinden (tasdikname ibraz edilmemişse) tevkifat yapılması zorunludur. (Bkz. m. 17)

2.         KASA MUHTEVİYATININ TESPİTİ

Bir kiralık kasa sahibinin ölümü banka tarafından haber alındığında, kasa mühürlenmekte ve ölenin ikametgahının bulunduğu yer vergi dairesine bildirilmektedir. Vergi dairesinden gelen bir memurun nezaretinde kasa açılır ve içindekiler tutanakla tespit olunur. Mirasçılar tarafından vergi ilişiğinin olmadığına dair yazının bankaya ibraz edilmesi ile kasa muhteviyatı mirasçıların tümünün imzası karşılığında para olması halinde derhal, paradan başka değerlerin olması halinde (mücevher, menkul kıymet vs.) ise, bu kıymetlerin değerinin Takdir Komisyonu tarafından takdir edilmesinden sonra yukarıdaki 1.1 no.lu bölümdeki açıklamalarımız çerçevesinde teslim edilebilmektedir.

Sulh mahkemesi hakiminin, kiralık kasanın açılmasına bizzat nezaret ettiği hallerde vergi dairesi memurunun bulunmasına gerek yoktur. Sulh mahkemesi hakimi mirasın taksimi, resmi tasfiyesi, tenfiz vs.gibi hususlarda murisin malvarlığına ilişkin tespitleri yapmak için re'sen veya mirasçıların talebi üzerine ilgili yerlere müracaat edebilir. İşte bu gibi hallerde sulh hakimi bankadaki kiralık kasa muhteviyatının tespiti açısından kasanın açılması esnasında hazır bulunur ve kiralık kasa muhteviyatı kendisi tarafından tespit edilir.

Kiralık kasa içinde muhteviyat itibariyle takdir ve değerleme işleminin bilirkişi vasıtasıyla yapılmasını gerektiren eşya bulunması halinde, yetkili memur eşyanın takdir komisyonu marifetiyle bilirkişi tarafından değerinin tespiti için gerekli işlemleri yapar. Örneğin kiralık kasa içinden elmas, pırlanta, vs. gibi değer tespiti açısından uzmanlık gerektiren eşyaların çıkması halinde, bu eşyaların bilirkişiye değer tespiti yaptırılmadığı sürece hak sahipleri tarafından tasarruf edilmesi imkansızdır.

Bu konuda 1 Sıra No.lu Genel Tebliğde şu ifadelere yer verilmiştir: "...Kasada bulunan malların nev'i ve mahiyetleri ve kıymetleri itibariyle tahvil, hisse senedi, mücevherat, altın ve saire gibi mühim kıymetler olabileceği göz önünde bulundurularak tespit sırasında dikkatli davranılması lazımdır. Bu malların ileride takdir komisyonunca kıymet takdiri cihetine gidileceğinden, takdirde herhangi bir hataya düşülmemesi için lüzum hasıl olduğu hallerde tespit esnasında eksper bulundurulması ve hatta takdir komisyonunun hazır bulundurularak takdir işinin orada yapılması, işin ehemmiyetine binaen muvafık olur. Şu kadar ki; bu işlerin mümkün olduğu kadar süratle yapılması hususunun mutlak temini icap eder."

Tebliğdeki ifadelerden anlaşılacağı üzere hak sahiplerinin bir an önce kiralık kasa muhteviyatına tasarruf edebilmeleri için ivedilikle hareket edilmesi, gerektiği takdirde eksper bulunması, hatta takdir komisyonunun hazır bulunması ve değer tespitinin hemen orada yapılmasını düzenlemiştir. Ancak vergi dairesinden yetkili kişi yerine sulh hakiminin bulunması halinde değerlemeye tabi mallar için hakimin yaptığı tespit üzere tutulan zabtın da vergi idaresine yollanması gerekir..

Sadece kiralık kasalar değil Menkul kıymetlerin saklanmasına ilişkin düzenlemeler de verginin kavranmasına yardımcı olmaktadır. Örneğin Menkul Kıymetler Borsasında müşteri bazında hisse senedi saklamayı öngören ve bu zorunluluğu 01.10.1995 tarihinde yürürlüğe koyan SPK'nun Takasbank işlemleri hisse senetlerini müşteri bazında (müşteri adıyla) takip edilmesine imkan vermekte ve sermayenin vergilendirilmesinde özellikle miras yoluyla kalan hisse senetlerinin varlığının ortaya konulabilmesinde önemli bir rol oynamaktadır

3.         MİRASÇILARIN KİRALIK KASADAN HABERDAR OLMAMALARI

Kiralık kasa sahibinin ölmüş olduğu banka tarafından kendiliğinden haber alınmaz. Kiralık kasanın açılması (eğer mirasçıların da böyle bir kasanın varlığından haberleri var ise) mirasçıların talebi ile olur. Mirasçıların böyle bir kasanın varlığından haberleri yok ise, kiralık kasanın varlığı ancak, kira döneminin hitamında kira talebi hususunda yapılan yazışma ile veya başka suretlerle ortaya çıkabilir. Kiralık kasalarda murisin ailesinden habersiz olarak sakladığı değerli eşyaların bulunması genelde görülen bir durumdur.

Mirasçıların böyle bir tereke unsurundan haberdar olmamaları sebebiyle beyannamelerinde kiralık kasa muhteviyatı yer almamaktadır. Çoğu zaman beyanname verme dönemi geçtikten sonra öğrenilen kiralık kasanın varlığı vergisel açıdan çeşitli sorunlar yaratmaktadır. Sadece kiralık kasa değil mirasçıların sonradan iktisap ettikleri sigorta tazminatları ve varlığını sonradan öğrendikleri herhangi bir servet unsuru da bu cümledendir. Beyan dışı bırakılan bu tereke unsuru için mükellefin iyi veya kötü niyetli olmasına bağlı olarak ceza gündeme gelebilmektedir. Diğer taraftan bunun yeni bir tarhiyat olarak değil, daha önce aynı hukuki sebepten verilen beyannamedeki tereke ile birleştirilmesi ve tarhiyatın kümülatif matrah üzerinden yapılması gerekmektedir.

Bize göre böyle bir durumda mükelleflere ceza uygulanmaması gerekir. Çünkü mükellefin zaten vergi dairesinin bilgisi olmaksızın bu kiralık kasa muhteviyatı mallara tasarruf etmesi imkansızdır. Öte yandan 20. maddeden de hatırlanacağı üzere söz konusu maddenin (b) bendinde, verilen beyannamede gösterilmeyen mallarla ilgili vergi mükellefiyetinin, bu malların İdarece tespit edildiği tarihte başlayacağı hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla gösterilemeyen mallar için mükellefiyet de kiralık kasanın açıldığı tarihte başlamalıdır.

Nitekim bu konuda Danıştay tarafından verilen bir kararda 394 şu ifadeler yer almaktadır.

" Kiralık kasa kullanımındaki özellik nedeniyle, murisin böyle bir kiralık kasası bulunduğunu bilmemesi doğal olup aksi de kanıtlanmış değildir. Bu itibarla söz konusu kiralık kasadaki malların yasal süre içinde verilmiş olan ilk beyannamede gösterilmemiş olmasının yükümlünün iradesi dışındaki nedenlerden ileri geldiği, dolayısıyla ortada 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 13/4 kapsamına giren bir mücbir sebebin mevcut olduğunun kabulü gerekir. Nitekim yükümlünün beyanname ile birlikte Vergi Dairesine verdiği dilekçede, murisin beyan edilenden başka mallarının bulunmasının muhtemel olduğu bildirilerek durum açıklığa kavuştuğunda bildirimde bulunacağını bildirmesi de bunu doğrulamaktadır.

Vergi Usul Kanunu'nun 15. maddesine göre mücbir sebeplerden herhangi birisinin bulunması halinde bu sebep ortadan kalkıncaya kadar süreler işlemeyeceğinden, olayda beyanname verme süresinin kiralık kasanın açıldığı tarihte başladığının kabulü zorunludur.

"Bkz. Dokuzuncu maddedeki ceza uygulamalarına ilişkin açıklamalar Danıştay. 7.D. E: 1986/1472 K: 1988/2472

4.         KİRALIK KASALARDA BAŞKALARINA AİT EŞYALARIN BULUNMASI

Murise ait kiralık kasanın içinde kendisine ait olmayan eşyaların bulunması da muhtemeldir. Muris ölümünden önce yakınlarına veya üçüncü bir şahsa ait bir takım eşyaları kendisine ait kiralık kasada saklıyor olabilir. Böyle bir durumun varlığı halinde mirasçıların kiralık kasada bulunan bazı eşyaların kendilerine ait olduğunu çok açık bir emare olmadığı sürece ispat etmeleri mümkün olmaz. Konu hakkında aşağıya aldığımız bir Danıştay Kararının bir bölümünü vererek açıklamalarımızı sürdürelim:

Danıştay. 11D. 13.12.1966, E:966/586 K:966/1808 (Karagöz335)

"...kasadan çıkan eşyanın kadın ziynet eşyası olduğu Medeni Kanuna göre aile reisinin, aile fertlerinin eşyalarının muhafaza etmek zorunluluğunda bulunması ve eşler arasındaki emanet ilişkilerinde senet düzenlenmesi teamülden olmaması sebebiyle ziynet eşyasının eşe ve kızına aidiyetini kabul etmek gerektiğinden bahisle bu kalemleri matrahtan düşerek tadilen onayan Temyiz Komisyonu kararı yerinde görüldüğünden davanın reddine karar verilmiştir"

Bu örnekte olduğu gibi mirasçıların kasadan çıkan değerli eşyaların kendilerine aidiyetini gösteren bir belirtinin olması gerekir. Erkek murisin kadın ziynet eşyalarını tasarruf olarak saklamayacağı düşünülerek bu eşyaların karısına ve kızına ait olduğu hükmedilmiştir. Hatta Danıştay bir başka kararında açılan bir kiralık kasadan üzerinde başkalarının isimlerinin yazılı olduğu zarflar içindeki altın keselerinin murise ait olmadığına karar vermiştir. Danıştay. 11D. 10.11.1965, E:965/337 K:965/447 (Karagöz 336)

İstanbul Defterdarlığının bu konuda verdiği bir mukteza ise şu şekildedir.

" İlgi yazınız ekini teşkil eden İstanbul 3. Sulh Hukuk Hakimliğinin 1981/97 sayılı kasa açma ve tespit zaptı tetkik olundu.

Söz konusu zabıt 7.7.1980 tarihinde vefat eden ...'ın ....Bankasında mevcut kiralık kasa muhteviyatını tespit için tutulmuştur. Mezkur kasada iki ayrı çanta içindeki yüzon ve yüzondört adet Ata altını tespit edilmiştir.

Ancak bu tespit sırasında her iki çantada da bir kağıt parçasında '...Bu altınlar ablam ...'ye aittir..' şeklinde bir yazı bulunduğu görüldüğü de zapta geçmiştir.

Müteveffa varisi ...bu altınların kendisine ait olduğu iddia ile veraset matrahına dahil edilmemesini (müşterek kasa kiracısı bulunduğunu beyanla) talep etmekte ise de bu talebin kabulü mümkün değildir.

Zira kasa zaptında mezkür kasanın 9.8.1979 tarihinde... ve varisi... Namına müştereken kiralandığı ancak banka kartoteksinde varis... İmzası bulunmadığı ve kasanın sadece müteveffa tarafından açıldığının saptandığı görülmüştür.

Bu durumda kasa kiralayıcısı olarak sadece murisi kabul etmek gerekir. Müteveffa tarafından yazıldığı ifade edilen ancak doğruluğu kanıtlanamayan imzasız kağıtları da geçerli addetmemek icap eder.

Aksi ispat olunana kadar söz konusu altınların veraset matrahına dahil edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır"

Bu örnekte de görüldüğü gibi Maliye İdaresi kasa kiralama işleminin muris tarafından yapılmış olmasını malların murise ait olduğu yönünde bir kabul için yeterli görmüştür.

İst. Deft. Muk. 31.05.1982214990

Kiralık kasa haczi: Kiralık kasa sözleşmesi banka ile müşterisi arasında kurulan ve bir ivaz karşılığında müşterisine ait eşyanın korunması ve saklanması için kiralık kasa dairesinde bulunan kasayı müşterisinin kullanımına sunmaya amaçlayan tam iki taraflı bir sözleşmedir.

Kiralık kasa ile ilgili olarak Türk hukukunda özel bir düzenleme yoktur.

Kiralık kasalar bağımsız olarak yalnız müşteri tarafından açılabilecek biçimde yapılmış olabileceği gibi banka memurunun iştirakini gerçekleştirecek bizimde çift anahtarlıda olabilir.

Banka tek başına kasa üzerine fiili tasarruf gücünden yoksundur ayrıca banka kasanın içindekileri bilme olanağına sahip değildir kasanın açılması için gerekli anahtarların birisinin bankada olması da sonucu değiştirmez, zira, bankanın kasayı istediği zaman açtırma imkanı yoktur, banka kasanın içerisinde ne olduğunu bilmediğinden bilgi verme konusunda ne hakkı nede böyle bir görevi vardır, banka sadece müşterinin kiralık kasası olup olmadığı konusunda icra dairesine bilgi verebilir,

Banka müşterisine ait mal veya alacağı elinde bulunduran 3. şahıs değildir bu nedenle kiralık kasa içinde bulunan menkullerin haczinde İ.İ.K.'nun 89. maddesinin uygulanması söz konusu olamaz. Alacaklı kasayı mühürletebileceği gibi yine icra kanalıyla kasayı açtırıp içindekilere haciz koydurabilir. Kiralık kasa ile ilgili bir düzenleme olmamakla birlikte kiralık kasa haczi; talepten sonra icra müdürlüğünce ilgili bankaya gidilerek kiralık kasanın mühürlenmesi ile başlatılarak borçluya tespit edilecek gün ve saat bildirilmek üzere kiralık kasanın açılacağı bildirilen gün ve saatte kiralık kasanın bulunduğu bankada hazır olması tebliğ edilerek tespit edilen gün ve saatte borçlu geldiği takdirde banka ve borçlu huzurunda açılmak sureti ile Borçlu bildirilen gün ve saatte gelmediği taktirde çilingir marifeti ile açılmak sureti ile uygulanması yerinde olacağı düşüncesindeyim.

ÖRNEK BANKA

KİRALIK KASA SÖZLEŞMESİ

Madde 1  Kira Sözleşmesinin tarafları: Bir tarafta bu sözleşmede "Banka" diye

anılacak olan         BANKASI A.Ş         ŞUBESİ ile diğer tarafta bu sözleşmede

"Kiracı"diye anılacak olan son sayfada isim, adres ve imzaları bulunan Kiracı/Kiracılar arasında müzakere edilmek ve mutabık kalınarak suretiyle aşağıdaki koşullar çerçevesinde bir Kiralık Kasa Kira Sözleşmesi ("Sözleşme") akdedilmiştir.

Madde 2  Kiralanan kasa: Banka, kiralık kasalar dairesindeki (   ) numaralı çelik

kasayı Kiracıya aşağıda yazılı şartlarla kiraya vermiştir.

Madde 3  Kira süresi: Kira süresi 1 (bir) yıldır. Kira başlangıcı ( / / ) tarihidir. İşbu Sözleşme'nin 12. maddesi hükümleri saklıdır.

Madde 4  Kira bedeli: Bir yıllık kira bedeli         TL'dir. Kira bedeline ilişkin

Banka ve sigorta muameleleri vergisi, diğer vergi, resim, harç ve masraflar Kiracı tarafından ayrıca ödenecektir. Bu bedel yukarıda 3. maddede belirtilen süreye ait olup, Taraflar bir yıllık kira süresinin sonunda Banka'nın kira bedelini iktisadi şartlardaki değişiklik duruma göre önceden bildirimde bulunmak kaydı ile uygun göreceği şekilde arttırabileceği hususunda anlaşmışlardır.

Madde 5  Kiralanan kasada saklanacak menkuller: Kiralanan kasa, ancak para, belgeler, mücevherat, pay senedi ve tahvilat, tapu senetleri, ticari evrak ve sair menkul kıymetlerin muhafazası için kullanılabilir. Patlayıcı, akıcı, kokulu, zamanla çürüyen, bozulan veya bunlar gibi çevreye zarar vermesi ve problem çıkarması muhtemel maddeler ile kanunen bulundurulması yasak ve suç teşkil eden maddeler kasalara konamaz. Kiracı kasa muhteviyatından bizzat sorumlu olduğunu kabul eder.

Madde 6  Banka'nın güvenlik gereği muayyene hakkı: Banka, güvenlik nedeniyle Kıracı'nın veya vekilinin huzurunda kasa muhteviyatını Madde 5 kapsamında ve haklı sebeplerin varlığı durumunda gerekli görmesi halinde muayyene edebilir.

Madde 7 Banka'nın sorumlu olmadığı haller: Banka kiraya verdiği kasanın muhteviyatından dolayı kusuru hariç hiçbir sorumluluk kabul etmez. Her türlü kaza, yangın, soygun ve benzeri olaylar, mücbir sebep ve beklenilmeyen haller dahil Banka kusuru dışında zarar, ziyan ve hasarlardan sorumlu değildir.

Madde 8  Kira bedelini ödeme zamanı: Bir yıllık kira bedeli Kiracı tarafından peşin ödenir. Taraflar, Kıracı'nın, Banka'da hesapları veya cari hesabı bulunduğu takdirde Banka kira bedellerini ve bu sözleşmeden doğan diğer bütün hak ve alacaklarını, Kiracıya ayrıca bir bildirim yapılmasına ya da muvafakatinin alınmasına gerek olmaksızın bu hesaplara borç kaydetmeye ve bu hesaplardan mahsup etmeye yetkili olduğu hususlarında anlaşmışlardır.

Madde 9  Kasa anahtarları: Kiracı, işbu Sözleşme'nin imzalandığı tarihte birbirinin aynı olan ve Sözleşme'nin sona ermesi halinde Banka'ya geri verilmesi gereken iki anahtarı işbu Sözleşme'yi imzaladığında Banka'dan teslim almıştır. Bu anahtarlardan birinin veya her ikisinin kaybolması halinde Kiracı derhal Banka'yı yazı ile haberdar eder. Anahtarların kaybolması nedeniyle doğabilecek sonuçlardan dolayı Banka ancak varsa kendi kusuru çerçevesinde sorumlu olacaktır. Banka, Kiracıdaki her iki anahtarın kaybolması halinde Kıracı'nın huzurunda kilidi kırdırmak suretiyle kasayı açacaktır. Anahtarlardan yalnız birinin kaybolması halinde kilit tadil edilecektir. Kırma ve tadilat giderlerinin tamamı Kiracıya aittir. Bu borç, kırma ve tadilat ile ilgili masrafların yapıldığı anda muaccel olur.

Kiracı kasayı açtığı durumda anahtarını da kasa kilidinden bizzat çıkartır. Kiracının anahtarını kasanın kilidinde unutmasından doğabilecek sorunlardan Kiracı sorumlu olacaktır. Kasa anahtarlarının Kiracı tarafından eşinin yapılması yasak olduğundan Kiracı ancak Banka'dan almış olduğu orijinal anahtarları kullanacaktır.

Madde 10  Kiracının vekili: Kiracı kasanın kendi adına kullanılması için başka bir şahsa vekaletname verebilir. Kiracı birden fazla kişiyi vekil olarak tayin edemez. vekaletname noterlikçe tanzim edilir ve resimli olması şartı aranır. vekaletten azil Bankaya Kiracı tarafından yazılı olarak ya da noter kanalıyla bildirilmedikçe, vekilin kiralanan kasayı Kiracı adına kullanmasından dolayı sorumluluk Kiracıya aittir.

Madde 11  Kasanın kullanışının belgelenmesi: Kiracı veya vekili kasa dairesine girerken her seferinde Banka tarafından bu işe tahsis edilmiş defter veya karton veyahut çizelgeyi, tarih ve saati de yazarak imzalamakla yükümlüdür. Sözü geçen defter, karton veya çizelgeye Kıracı'nın ve varsa vekilinin de fotoğrafları yapıştırılacak ve Kiracı tarafından bu fotoğrafların üzeri imzalanacaktır. Ayrıca Kiracı ve vekilinin kimliğini gösterir belgelerin fotokopileri alınarak diğer evraka eklenecektir.

Madde 12  Kira sözleşmesinin feshi: Banka işbu Sözleşme'yi haklı sebeplerin varlığı halinde kendi takdirine göre dilediği zamanda kira parasının henüz işlememiş süreye ait olan kısmını Kıracı'nın borçlarına mahsup ettikten sonra geri kalanını Kiracıya ödedikten sonra feshetmek hakkına sahiptir.

Fesih tarihi üzerinden itibaren 15 (on beş) gün geçmesine rağmen Kiracı Banka'ya anahtarları geri vermez ise Banka 14. maddenin 2. fıkrasındaki hükümlere göre hareket eder. Kiracı, kiraladığı kasayı başkasına kiralamak, devretmek veya kullandırmak hakkına sahip değildir. Aksine bir davranış işbu Sözleşme'nin feshi sebebidir.Ayrıca Banka, kiralık kasanın bulunduğu şubenin kapanması, bir başka şubeye devredilmesi veya şubenin bir başka yere taşınması hallerinde, durumu Kıracı'nın bu Sözleşme'de yazılı adresine yazılı olarak bildirecektir. Bu yazıda Banka bir tarih belirleyerek, Kıracı'nın bu tarihe kadar şubeye şahsen müracaat etmesini ve Sözleşmesi'ni sürdürmek isteyip, istemediğini bildirmesini talep edecektir. Kiracı, bu bildirim üzerine şubeye gelerek Sözleşme'yi devam ettirmek istemediğini bildirdiği takdirde, Sözleşme karşılıklı olarak sona erdirilebilecek ve Kiracı tarafından kasa boşaltılacaktır.Kiracı şubenin taşınacağı/ ya da devredileceği yeni adreste bu hizmetten faydalanmaya devam etmek istediğini bildirmesi halinde Banka tarafından mevcut kasasının boşaltması talep edilir, Kiracıya yeni adreste yeni bir kasa verilir ve sözleşme süresi bitimine kadar ayrıca ücret alınmaz. Banka tarafından belirlenen süre içerisinde müracaat etmeyen Kiracılara ait kasalar noter huzurunda açılarak düzenlenecek tutanak ile kasa muhteviyatı, yine Banka'nın uygun göreceği, Banka'nın yedindeki bir yerde Kiracı adına muhafaza edilecektir. Yukarıdaki usuller çerçevesinde kiralık kasanın bulunduğu şubenin kapanması, bir başka şubeye devredilmesi veya şubenin bir başka yere taşınması hallerinde de Kiracı Banka'ya müracaat ederek Sözleşme'yi feshedene kadar işbu Sözleşme geçerlidir.

Madde 13  Kira sözleşmesinin yenilenmiş sayılması: Sözleşme'nin sona erme tarihine kadar, ne Banka ne de Kiracı yazılı ihbarda bulunarak işbu Sözleşme'yi feshetmemiş ise ve Kiracı her iki anahtarı da geri vermemişse işbu Sözleşme Banka'nın belirleyeceği yeni kira ücreti üzerinden 1 (bir) yıl için yenilenmiş sayılacaktır. Müteakip yıllarda da aynı uygulama devam edecektir.

Taraflar her yeni kira süresi için iktisadi şartlardaki değişiklik duruma göre, kira bedelinin Banka tarafından saptanması hususunda mutabıktırlar. Kıracı'nın kasayı kullanabilmesi için kira bedelini ödemesi gerektiğinden, yenileme tarihinden itibaren Banka tarafından yapılan bildirime ve 15 (on beş) gün ödeme günü verilmesine rağmen, kira bedeli Kiracı tarafından nakit olarak ödenmediği takdirde, Banka kira ücretini Kiracıdan hesabın tahsil edebilir ya da Sözleşme'yi fesih ederek, anahtarların teslimini talep edebilir. Banka bu durumda Sözleşme'yi fesih ettiğini bildireceği tarihe kadar geçen süreye ilişkin kasa ücretini de Kiracıdan talep hakkına sahiptir.

Madde 14  Kira sözleşmesinin yenilenmemesine rağmen kasa anahtarlarının geri

verilmemesi:Banka ve/veya Kiracı işbu Sözleşme'yi yemlemeyeceğini bildirmesine rağmen, Kiracı 15 (on beş) gün içinde kasanın anahtarlarını geri vermezse, Kiracı anahtarları teslim edeceği tarihe kadar geçecek olan süreye ait Banka'ca saptanacak kira parasını ödemeyi kabul ve taahhüt eder..

Taraflar, Sözleşme'nin sona erdiği tarihten itibaren Kıracı'nın 7(Yedi) gün içinde anahtarları geri vermemesi, kira bedelini de ödememesi durumunda Banka'nın noter huzurunda kasayı açtırmaya, muhteviyatını almaya, saklamaya veya münasip göreceği bir biçimde satmaya yetkili olduğu hususunda anlaşmışlardır. Bu hususta yapılacak bütün giderler Kiracıya aittir. Banka bu alacaklarını kasa muhteviyatından tahsile veya satış bedelinden mahsuba yetkilidir. Kiracı, kasadan çıkartılıp Banka'ca muhafaza altına alınan kasa muhteviyatı için muhafaza süresine göre Banka'nın uyguladığı tarife uyarınca ayrıca muhafaza ücreti ödemeyi kabul ve taahhüt eder. .

Madde 15  Depozito: Kiracı, anahtar kaybetme ve kilit değiştirme giderleriyle kira bedelinin ve bu Sözleşme'den doğacak olan diğer borçlarının Banka tarafından zamanında tahsil edilebilmesi için; Banka'ya yatıracaktır. TL (Yalnız) depozito Banka, Kiracı'nın her türlü borcunu bu depozitodan re'sen mahsuba yetkilidir. Taraflar Banka'nın depozito miktarını, bildirimde bulunmak kaydıyla uygun göreceği şekilde arttırmaya yetkili olduğu hususunda anlaşmışlardır. Banka'nın depozito miktarını arttırması veya depozitonun yapılan masraflar nedeniyle azalması halinde Kiracı depozitoyu tamamlamakla yükümlüdür. Banka, Kiracı tarafından depozitonun tamamlanmasına kadar Kiracıya kasayı kullandırmamaya yetkilidir. Kiracı buna muvafakat etmediği ve 15 (on beş) gün içinde depozitoyu tamamlamadığı takdirde Banka bu Sözleşme'yi 12. maddedeki yazılı esaslar dairesinde feshetmeye yetkilidir.

Taraflar, Banka'nın kiralık kasalar dairesine asacağı bir ilanla veya müşteriye yazılı olarak bildirmesi ve fesih hakkı vermek şartıyla bu Sözleşme'deki şartları her zaman değiştirmeye yetkili olduğunu kabul etmişlerdir. Banka isterse Kiracı ile tadil edilmiş şartlarla yeni bir kira sözleşmesi yapabilir. Yeni bir sözleşme yapılmayan hallerde Kiracı, Banka tarafından kiralık kasalar dairesinde asılan ilanda yazılı yeni şartlara aynen ve tamamen uymakla yükümlüdür.

Madde 16  Kasanın ortaklaşa kiralanması: Kasa, birden fazla kimseye kiralanmış ise, Kiracılar, her bir Kiracının münferiden ve asaleten kendi adına ve vekaleten diğeri adına kasayı açabileceğini kabul etmiş sayılırlar ve bu konuda Banka'ya karşı hiçbir itirazda bulunmayacaklarını beyan ederler. Kasanın birden fazla kişi tarafından kiralanmak istenmesi halinde tüm Kiracılar işbu sözleşmeyi aynı anda imzalayacaklardır. Birden fazla Kiracının bulunduğu durumlarda kasanın tek bir Kiracı tarafından kullanılmasını tüm Kiracılar kabul etmiş sayılır ve bu konuda Banka'ya herhangi bir itirazları olmayacağını işbu Sözleşme ile kabul ederler.

Müşterek Kiracılardan biri, kasayı müşterek kullanmaktan vazgeçerse, tüm Kiracılar tarafından imzalanan bir yazı ile durum Banka'ya bildirilir.. Banka bu durumda dilerse işbu Sözleşme'yi fesheder ve diğer Kiracı/larla yeni bir sözleşme imzalar ya da işbu Sözleşme kapsamında diğer Kiracılara kasayı kullandırmayı devam edebilir. Eğer kullanımdan vazgeçmek isteyen Kiracı sadece kendisinin imzaladığı bir yazı ile kasanın kullanımından vazgeçmek isterse Banka işbu Sözleşme'yi feshetme hakkına sahip olur, bu durumda fesihten doğabilecek sorumlulukların Banka'ya ait olmadığını tüm Kiracılar kabul eder.

Madde 17  Kiracının sözleşmeye uymaması: Kiracının işbu Sözleşme'de belirtilen veya 15. maddede açıklandığı üzere kiralık kasalar dairesine asılacak ilanlarda veya yazılı bildirdiği şartlardan herhangi birine uymaması halinde Banka işbu Sözleşme'yi 12. maddede yazılı fesih hakkını kullanarak derhal sona erdirebilir. Kiracı, Banka'nın bu yüzden doğabilecek olan her türlü zararını Banka'nın ilk talebi üzerine derhal tazmin edeceğini, ödeme yapmaması halinde bahse konu zararın Kiracının Banka nezdindeki hesaplarından Banka tarafından alınmasını kabul eder.

Madde 18 Kiracıya tebligat: Taraflar, tebligat adreslerinin aşağıda "kanuni ikametgah adresi" kısmında yazılı olan yer olduğunda mutabıktırlar. Taraflar belirtilen adreslerine yapılacak olan her türlü tebligatın geçerli olacağını kabul eder.

Kiracı, sözü geçen konut, ikametgah veya adresini değiştirdiğinde değişikliği Banka'ya yazılı olarak en geç 7 (yedi) gün içinde bildirmediği takdirde işbu Sözleşme'nin sonunda yer alan"kanuni ikametgah adresi" kısmında yazılı adresi Kiracının ikametgahı sayılmaya devam edecektir. Kiracı bu adrese yapılacak tebligatları tebliğ almasa dahi kendisine tebliğ edilmiş sayılacağını kabul ve taahhüt eder.

Madde 19  Kiracının vefatı: Kiracının vefatına ilişkin veraset ilamının mirasçılar tarafından Banka'ya iletilmesi üzerine ya da mahkeme ya da Veraset Vergi Dairesi'nin resmi ihbarı üzerine Banka tarafından vefatın öğrenildiği tarihten itibaren kiralık kasa Banka tarafından mühürlenir.

Kiracının vefatı halinde ilgili mahkeme veya vergi dairesinin yetkililerinin huzuru ve muvafakati ile ve ancak veraset ilamıyla mirasçı oldukları belli olan tüm mirasçıların hepsinin birlikte veya müşterek temsilci aracılığı ile müracaatı üzerine kasa açılabilecek ve muhteviyatı alınabilecektir.

Kiracının mirasçıları tarafından, kasa muhteviyatının alınışı tarihine kadar işleyecek kira bedelleri mirasçılar tarafından ödenmek zorundadır.

Kasa birden çok müşteri tarafından ortaklaşa kiralanmışsa, Kiracılardan birinin vefatı halinde varislerden birinin ölüm olayını Banka'ya ibraz edeceği veraset ilamı ile bildirmesi halinde veya mahkemenin yahut veraset vergi dairesinin resmi ihbarları ile Banka vefat olayını resmi olarak öğrenirse, bu tarihten itibaren kasa Banka tarafından mühürlenir ve kanunen yetkili merciler dışında hiç kimseye açtırılamaz. Bu durumda kasa, vefat eden Kiracının mirasçıları ile sağ olan diğer Kiracılar ve yetkili vergi memurunun huzurunda açılır.

Kiracı/lar ölüm ihbarının hatalı, asılsız, yanlış veya kasıtlı bildirimlerinin sonuçlarından dolayı Banka'nın sorumlu olmayacağını kabul ederler. Vefat eden Kiracının varisleri ile diğer Kiracılar arasında ya da mirasçılar arasında yaşanabilecek ihtilaflarda Banka taraf değildir.

Kiracı tüzel kişi ise ve kasayı kullanmaya yetkili temsilci vefat ederse, şirket tarafından yeni bir yetkilendirme yapılması ve Banka tarafından gerekli belgelerin tamamlanması gerekir. Bu eksikler tamamlanana kadar Banka'nın kasayı kullandırmama yetkisi vardır.

Kiracı tüzel kişi şahıs şirketi ise ortağın birinin vefatı halinde vefat eden Kiracının mirasçıları ve şirketin diğer ortaklarının birlikte müracaatı ve yetkili memurun katılımı ile kasa açılır. Şirketin devamına karar verildiği Banka'ya yazılı olarak bildirildiği takdirde verilecek yeni imza sirkülerine göre şirketi temsile yetkili kılınan kişi veya kişiler kasayı açar. Aksi halde kasa açtırılamaz.

Madde 20: Tüzel Kişi Kiracıyı Temsile Yetkili Kişilerin Değişmesi: Kiracının bir tüzel kişi olması ve işbu Sözleşmenin imzalandığı tarihte Kiracıyı temsil ve ilzama yetkili olduğu beyan edilen kişilerde daha sonra herhangi bir nedenle değişiklik olması halinde,

Kiracı söz konusu değişikliği ve bu değişiklikten sonra kendisini temsil ve ilzama yetkiliyi/ yetkilileri, derhal yazılı olarak Banka'ya bildirecek ve yeni yetkilileri gösterir belgeleri ibraz edecektir. Söz konusu değişikliğin Banka'ya bildirilerek belgelerin ibraz edilmemesi halinde,

Banka'nın değişiklikten önce Kiracıyı temsil ve ilzama yetkili/ler ile işlem yapmaya devam etmesi bir başka deyişle kiralık kasanın bu yetkili/ler tarafından açılması ve kullanımı nedeniyle her türlü sorumluluğun münhasıran Kiracıya ait olacağını, Banka'nın kendi kusuru dışında sorumluluğu olmayacağını ve Kiracının bu maddede belirtilen yükümlülüğüne aykırı hareket etmesi nedeniyle Banka'nın uğrayacağı maddi ve manevi tüm zararlardan sorumlu olacağını Kiracı kabul eder.

Madde 21  Sigorta hükümleri: Kiralık kasa muhteviyatı kıymetlerin yangın, yıldırım, deprem, infilak, hırsızlık, dahili su ve seylap risklerine karşı sigorta ettirilmesi münhasıran Kiracının sorumluluğu altında olup, bu hususta Kiracının aşağıda örneği bulunan talimatına göre hareket edilecektir.

Kiralık kasa muhteviyatı kıymetlerin sigorta ettirilmesi Kiracı tarafından işbu Sözleşme'de yer alan seçenekli bölümdeki gerekli beyanın seçilmesi suretiyle ayrıca talep edilmedikçe, bu kıymetlerin sigorta kapsamı dışında olduğunu Kiracı kabul eder.

Kiracı kiralık kasa muhteviyatı kıymetleri sigorta ettirdiği takdirde, sigorta prim, vergi ve diğer masraflarının kendisine ait olacağını, sigorta poliçesinin vadesinin sonunda poliçenin Banka tarafından Kiracı adına yenilenmesine peşinen muvafakat ettiğini ve sigorta primlerini Bankanın ilk talebinde ödeyeceğini veya Banka nezdindeki hesabından Banka'nın mahsup etmeye yetkili olduğunu kabul ve taahhüt eder.

Kiracı, kiralık kasa muhteviyatı kıymetleri sigorta ettirmediği takdirde doğabilecek bilcümle zarar ve ziyandan bizzat kendisinin sorumlu olacağını ve Bankanın sorumlu olduğu iddiasında bulunmayacağını kabul ve beyan eder.

Madde 22  Kiralık Kasanın Haczi ya da Tedbir Konulması, Kiracı'nın İflası

Banka, hakkında tedbir kararı alınan gerçek ya da tüzel kişiye ait kiralık kasa ile ilgili tedbir konulduğuna ilişkin gerekli şerhi kayıtlarına işler ve tedbir kararının Banka'ya tebliğ edildiği andan tedbirin kalktığına ilişkin resmi bir tebligat alana kadar Kiracı ya da vekili veya kanuni temsilcisine kiralık kasayı kullandırmaz.

Gerçek ya da tüzel kişi Kiracının Banka'da mevcut hak ve alacaklarının haczi istenirse, Banka gerekli şerhi kayıtlarına işler ve haczin devamı süresince Kiracıya, vekiline ya da kanuni temsilcisine kiralık kasayı kullandırmaz.

Kıracı'nın iflası halinde Kiracı, iflas masasına Banka'daki kasası ve kasanın içindekiler hakkında bilgi vermek mecburiyetindedir. Banka, iflas eden Kıracı'nın kasasının kullanımına ilişkin olarak iflas dairesinden gelecek talimatlar doğrultusunda hareket eder.

Kiracı bu madde gereği Banka'nın kendisine kiralık kasayı kullandırmaması nedeniyle Banka'ya karşı herhangi bir itirazda bulunmayacağını kabul ve taahhüt eder.

Madde 23 Yetkili Mahkeme ve Uygulanacak Hukuk

Bu sözleşmeden doğacak her türlü anlaşmazlıklarda, Türkiye Cumhuriyeti Kanunları uygulanacak ve anlaşmazlıkları çözümlemeye kiralık kasanın bulunduğu Şubenin bulunduğu yer Mahkemesi ve icra Daireleri yetkili olacaktır.

Ancak yukarıda anılan yerdeki Mahkeme ve İcra Dairelerinin yetkili kılınması, genel mahkemelerin yetkisini bertaraf etmez. Banka tarafından Kiracının ikametgahının veya mal varlığının bulunduğu veya kiralık kasanın nakledildiği şube ikametgahındaki Mahkeme ve İcra Dairelerine başvurmasına engel değildir.

Madde 24  Sözleşme Tarihi: Toplam 24 (yirmi dört) maddeden ibaret olan işbu sözleşme, taraflar arasında bütün hükümleri kabul edilerek /         / tarihinde

imza ve teati edilmiştir.

İşbu Sözleşme'nin bir nüshasını elden teslim aldım. İsim:         İmza:

Kiracının Sigortayla İlgili Talimatı

Kiralık kasa muhteviyatı kıymetlerin yangın, yıldırım, deprem, infilak, hırsızlık, dahili

su ve seylap risklerine karşı azami         TL'ye kadar Banka'nın dilediği sigorta

şirketine sigorta ettirilmesini talep eder ve sigorta masraflarını ve primlerini ödemeyi kabul ederim.

Kiralık kasa muhteviyatı kıymetlerin sigorta ettirilmemesini kabul ederim. Sözleşmeyi imzalayanlar

İmza İmza

ÖRNEK BANKA

KİRALIK KASA SÖZLEŞMESİ

        Bankası A.Ş         Şubesi (Banka) tarafından Müşteriye kasa

kiralanması Aşağıdaki hükümlere tabi olacaktır.

Kira süresi

Madde 1. Kasa 1 ( bir) yıllık süre ile kiraya verilmiştir. Müşteri kira müddetinin bitmesinden 15 gün evvel kasayı boşaltacağını yazı ile bildirmez ve en geç sözleşmenin son gününe kadar anahtarı Bankaya teslim etmez veya sözleşme süresinin sona ermesinden önce feshi ihbar yapılmaz ise, sözleşme aynı şartlarla bir yıl uzatılmış sayılır.

Kira bedeli ve depozito

Madde 2. Kira bedeli yıllık dönemler için peşin ödenir. Kira dönemi başlangıcı işbu Sözleşmenin imzalandığı tarih olup, Müşteri Bankanın belirlediği yıllık kira bedellerini müteakip yıllarda bu tarihe tekabül eden her bir yıllık kira dönemi başlangıç tarihinde, nezdindeki hesaplarından veya dilerse kredi kart hesabından tahsile yetkili olduğunu ve başlangıçta bir depozito bedeli alındı ise bu tutarı kasa ile ilgili her türlü alacaklarına mahsup etmeye yetkili olduğunu beyan ve kabul eder. Müşteri, bu sebeplerle Banka nezdindeki mevduat hesabının bakiyesinin Bankaca belirlenecek tutarın altına düşmemesi konusunda özen göstermekle yükümlü olup, aksi bu sözleşmeye bir aykırılık teşkil edecektir.

Kasa anahtarı

Madde 3.1. Müşteri, kasa anahtarını işbu sözleşmenin imzalandığı tarihte teslim aldığını ve sözleşmenin sona ermesi halinde Bankaya aynen iade edeceğini beyan, kabul ve taahhüt eder.

3.2.         Anahtarın kaybedilmesi halinde, Müşteri bu hususu Bankaya derhal yazılı olarak bildirmekle yükümlü olup, bu bildirimin yapamamasından doğacak zararların sorumluluğu ile anahtarın kaybedilmesi nedeniyle yapılacak giderler Müşteriye aittir.

Devir yasağı

Madde 4. Müşteri, kullandığı kasayı başkasına kiralayamaz, devredemez ve müştereken kiralanmadıkça başkasıyla müştereken kullanamaz.

Kasanın müştereken kiralanması

Madde 5.1 Kasanın birden fazla kişiye müştereken kiralanması halinde, bunlardan her biri tek başına kasayı açabilir.

5.2.         Müşterilerden her biri kasa kira bedeli ile Bankanın bu sözleşmeden doğan alacaklarından müşterek borçlu sıfatıyla sorumlu olduklarını beyan ve kabul ederler.

Kasa kullanım kuralları

Madde 6.1 Müşteri, kiralık kasaların kullanılmasına ilişkin şube usul ve prosedürlerine uymakla ve kasanın her açılışı öncesinde kimlik belgesini ve varsa kasanın kiralanması münasebeti ile kendisine verilmiş belgeyi Bankaya ibraz etmekle yükümlüdür.

6.2.         Müşterinin kasaya yanıcı, patlayıcı maddelerle, kokan, bozulabilen maddeleri ve kanunen bulundurulması, saklanması suç teşkil eden maddeleri koyması yasak olup, bu koşula aykırı olarak kasaya Eşya konulmasından doğacak zararlardan Müşteri sorumludur. Banka emniyet tedbirleri gerektirdiği takdirde kasayı müşterinin huzurunda açtırıp içindekileri kontrol etme hakkına sahiptir.

Bankanın sorumluluğu

Madde 7. Banka, hırsızlık, terör olayları veya yangın, sel felaketi, deprem vs. gibi tabii afetler sonucu kasa muhteviyatının uğrayabileceği zararlardan, kasa'nın Müşteri tarafından bu Sözleşme hükümlerine aykırı kullanımından doğabilecek hasarlardan, değer eksilmelerinden sorumlu değildir.

Bankanın kasayı açma yetkisi

Madde 8.1. Banka, yangın, sel felaketi vs, tabii afetler gibi kasa muhteviyatının korunmasının gerektiren acil durumların ortaya çıkması halinde herhangi bir ihbara gerek kalmaksızın ve şubenin ayrı bir binaya taşınması, kapanması gibi haller sebebiyle kasanın nakledilmesinin gerekmesi veya işbu Kira Sözleşmesinin bu Sözleşmedeki sebeplerden herhangi biriyle feshedildiğinin ve kasayı boşaltmasının Noter marifetiyle bildirilmesine rağmen Müşterinin bu tebligatı aldığı yahut almış sayılacağı tarihten itibaren 15 gün içinde şubeye gelerek kasayı boşaltmaması hallerinde Müşteri hazır olmaksızın kasayı açmaya ve muhteviyatını ayrı bir yerde emanete almaya yetkilidir. Müşteri bu maddede sayılan hallere dayalı olarak kasanın Bankaca boşaltılmış olmasından ötürü her hangi bir iddia ve itirazda bulunamaz

8.2.         Kasanın Bankaca açılması sebebiyle yapılan giderlerin kendisine ait olduğunu, ödenmeyen borçlan için Bankanın kasa muhteviyatı üzerinde hapis hakkı bulunduğunu, Bankanın bu alacaklarını kasa muhteviyatından yeteri kadarını paraya çevirerek tahsile ve alacaklarına mahsuba yetkili bulunduğunu Müşteri kabul ve taahhüt eder.

Vergiler

Madde 9. işbu Sözleşmenin Damga Vergisi ve kiralık kasa ile ilgili her türlü vergi, resim ve harçlar Müşteri'ye aittir.

Sözleşmenin sona ermesi

Madde 10.1 İşbu Sözleşme taraflarca her zaman tek taraflı olarak feshedilebilir.

Sözleşmenin feshedilmesi halinde Müşteri kasayı boşaltmak ve anahtarı teslim etmekle yükümlüdür.

10.2.         Kiracının ölümü halinde sözleşme herhangi bir ihbar veya ihtara gerek olmaksızın kendiliğinden sona erer. Bu durumda kasa muhteviyatı mirasçılık sıfatlarını veraset ilamı ile kanıtlayan kişilerin hepsinin birlikte veya müşterek vekilinin hazır olması kaydı ile yetkili vergi memuru huzurunda açılacak, kasanın içindekiler tespit edilecek ve vergi dairesinden ilişiksiz belgesi getirilmesini müteakiben kendilerine teslim edilecektir.

Madde 11. İşbu Sözleşme Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesinin eki ve ayrılmaz parçası olup, işbu Sözleşmede hüküm bulunmayan hallerde söz konusu sözleşme hükümleri uygulanacaktır.

MÜŞTERİ                   BANKASI A.Ş.

İşlem Formül No: 1

TESPİT TUTANAĞI

(OKURYAZARLAR İÇİN)

(Noterlik Kanunu  61, 101,102, HMK 401, Noterlik Kanunu Yönetmeliği 9093)

        yılı         ayının         günü ..././          

Aşağıda mühür ve imzası bulunan ben         Noteri, adresindeki

dairemde görev yaparken yanıma gelen ve gösterdiği ... verilmiş gün, kayıt ve          

        seri numaralı, fotoğraflı göre ili, ilçesi,         mahallesi/köyü

nüfusuna cilt, aile sıra, sıra numaralarında kayıtlı olup, baba adı         , ana

adı doğum tarihi olan,         T.C. kimlik numaralı, halen adresinde

oturduğunu okuryazar olduğunu söyleyen         bir tespit tutanağı

düzenlenmesini istedi.

İlgilinin kimliği hakkında yukarıda yazılı belge ile kanı sahibi olduğum gibi bu işlemi yapma yeteneğinin bulunduğunu ve okuryazar olduğunu anladım.

Bunun üzerine         şu suretle söze başladı: "         ( * )         "belgelendirmesini

istedi."         ( ** ) "

Yazılan tutanak okunması için kendisine verildi, okuduktan sonra tutanağın altı

İlgili (varsa bilirkişi, tanık, tercüman) ve tarafımdan imzalandı, mühürlendi         yılı

        ayının         günü         /         /          

(VARSA)

(BİLİRKİŞİ, TANIK, TERCÜMAN)

(İMZA)

NOT:

1         5490 sayılı Kanun gereğince noterlik işlemlerinde, ilgili T.C. vatandaşı gerçek kişilerin T.C. kimlik numaralarının, tüzel kişilerin de vergi kimlik numaralarının yazılması yasal zorunluluk olup, yabancı gerçek şahısların ise Ülkemizden alınmış yabancılara mahsus kimlik numaraları, yoksa aldıkları veya alacakları vergi kimlik numaraları işleme yazılır. 2006/57 numaralı Genelge'de belirtilen işlemlerde bu numaraların yazılması zorunludur.

2         TNB'nin 1997/22, 1998/16, 2003/22, 2004/27, 2007/54 sayılı Genelgeler ile ilgili sair genelgeler göz önünde tutulmalıdır.

3         Formül ilgilinin okuryazar olmasına göre hazırlanmış olup, diğer durumlarda formülde gerekli düzeltme yapılmalıdır.

* Bir şeyin, bir yerin hal ve şeklini, kıymetini, ilgili şahısların kimlik ve ifadelerinin, (piyango), (özel kuruluşların kur'a ve seçim toplantılarında) hazır bulunarak durumunun,

** İsteğe göre bilirkişi, tercüman, tanık dinlenmesini gerektiren işlemlerde bu kişilerin kimlikleri tespit edilir. Bilirkişi, tercüman, tanıkların yeminleri yaptırılır. (İfade tespitinde yemin yaptırılmaz.)

4         Tutanağın metninde bu tespitin Noterlik Kanunu'nun 61. maddesi ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 401. maddesinin 2. fıkrası hükmü gereğince yapıldığının belirtilmesi önerilir.

(BANKADAKİ KASANIN AÇILMASI İÇİN)

(N.K.61.101.102)

        yılı         ayının         günü

Aşağıda mühür ve imzası bulunan ben Noteri ,         adresindeki dairemde

görev yaparken yanıma gelenler ve gösterdiği Bankası         Şubesini         temsilen

hareket edenler; hareket edenler; verilmiş tarih kayıt,         seri numaralı fotoğraflı göre ili ilçesi mahallesi/köyü nüfusuna cilt aile sıra sıra numaralarında nüfusa kayıtlı olup, baba adı , ana adı doğum tarihi doğum yeri olan ve halen adresinde oturduğunu, okur yazar         olduğunu söyleyen T.C. kimlik numaralı         ile gösterdiği verilmiş tarih, kayıt, seri numaralı fotoğraflı göre ili ilçesi mahallesi/köyü nüfusuna cilt, aile sıra, sıra numaralarında nüfusa kayıtlı olup, baba adı , ana adı doğum tarihi doğum yeri olan ve halen         adresinde oturduğunu, okur yazar olduğunu söyleyen, T.C. kimlik numaralı         birlikte bana başvurarak bir tespit tutanağı düzenlenmesini

istediler. İlgililerin kimlikleri hakkında yukarıda yazılı belge ile kanı sahibi olduğum gibi bu işlemi yapma yeteneklerinin bulunduğunu ve okur yazar olduklarını anladım.

Bunun üzerine Tespiti İsteyenler; ... Bankası         Şubesi'ni temsilen hareket edenler;         (müdür) ile         (2.müdür) (Banka yetkilileri yazılır) şu suretle söze başladılar "         Bankası         Şubesinin         adresindeki binanın         katında bulunan kasa dairesindeki         numaralı kasanın açılarak içindekilerin tespitini talep ettiler. Bunun üzerine bugün (../../ ) saat .... 'da yukarıda açık adresi ve unvanı belirtilen banka şubesinin katında bulunan kasa dairesine hazır bulunan banka yetkilileri ile geldim. Burada         numaralı kasanın bulunduğunu tespit

ettim ve görevlilerce açılmasında hazır bulundum. Açılan numaralı kasanın içinden üzerinde         .'ya yazılı bir zarf çıktı. Zarfı açtım. Zarfta ve         yılları         Bankası  Şubesine ait         adet banka hesap cüzdanı ve         tutarında         (Dövizin cinsi belirtilir) bulunduğunu gördüm.

Bunları bir torbaya koydum, torbanın ağzını mühürleyerek banka yetkililerine teslim ettim. Bu şekilde gerçekleşen         numaralı         kasanın açılma işlemi saat         .'da tamamlanarak sona erdi.

Yazılan bu tespit tutanağı banka yetkililerine okumaları için verildi. Okudular. Yazılanlara karşı bir diyeceklerinin olmadığını beyan etmeleri üzerine tutanak birlikte imzalandı, mühürlendi yılı         ayının         günü ..../         /          

Bankası         Şubesi'ni temsilen

Adı ve Soyadı

İmza

NOTER

ADI VE SOYADI ÜNVANI RESMİ MÜHÜR VE İMZA

NOT:

1-Noterlik işlemlerinde, ilgili T.C vatandaşı gerçek kişilerin T.C kimlik numaralarının yazılması gerekir.

2-Noterlik Kanununun 61.maddesi gereğince Noterler " Bir şeyin, bir yerin hal ve şeklini, kıymetini, ilgili şahısların kimlik ve ifadelerini tespit ederler ve davet edildiklerinde piyango, özel kuruluşların kur'a ve seçim toplantılarında hazır bulunarak durumu belgelendirirler..

3-İsteğe göre bilirkişi, tercüman, tanık dinlenmesini gerektiren işlemlerde bu kişilerin kimlikleri tespit edilir. Bilirkişi, tercüman, tanıkların yeminleri yaptırılır.

4-Bankalardaki Kiralık Kasalar Muhteviyatının tespiti: Bankalar nezdindeki kiralık kasa sahiplerinden birinin ölümü halinde (Sulh Hakimi tarafından yapılacak tespit hariç) vergi dairesinin salahiyetli bir memuru hazır bulunmadıkça kasanın açılmasına ve bu memur huzurunda tespit edilmedikçe muhteviyatının mirasçıları veya kanuni temsilcileri veya vekilleri tarafından alınmasına müsaade edemezler.(Veraset ve intikal Vergisi Kanunu Madde 23)

İstanbul Noter Odası İşlem Örnekleri Komisyonu Noterlik Kanunu 61 Md.si ve HMK.NUN 401/2 hükmü gereğince yapılmıştır.

Yazılan bu tutanak okuması için kendilerine verildi. Okudular. Yazılanların gerçek isteği olduğunu beyan etmeleri üzerine ilgililer ve tarafımdan imzalandı, mühürlendi         yılı         ayının         günü         /         /        

TESBİT İSTEYEN

1)         BANKASI ANONİM ŞİRKETİ

        ŞUBESİNİ temsilen hareketle:

İMZA         İMZA

2)KUYUMCU         3)ÇİLİNGİR

İMZA         İMZA

VERGİ DAİRESİ MEMURU

İMZA

        NOTERİ Vekili İmzaya Yetkili Başkatip

DAYANAK:         Noterliğince         tarih ve         Y.no ile onaylı         BANKASI ANONİM ŞİRKETİ         sine ait imza sirkülerinden         .'in . derece imza yetkisi olduğu görüldü.         Noterliğince         tarih ve         Y.no ile onaylı         BANKASI ANONİM ŞİRKETİ         sine ait imza sirkülerinden         ın . derece imza yetkisine sahip olduğu görüldü.

İşbu dayanak Noterlik Yasasının 79.maddesine göre eklenmiştir.

        NOTERİ Vekili İmzaya Yetkili Başkatip

....Gerektiğinde müstenidat olarak yazılabilir. ....Memurun yetkili olduğunu gösterir belge. ..Kuyumcunun mesleği yaptığına dair belge.         Çilingirin mesleği yaptığına dair belge.

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu,

Esas: 2010/646,

Karar: 2010/75 İçtihat (Karar Tarihi: 17.02.2010)

"Taraflar arasındaki "Ziynet Eşyası" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Denizli 2. Aile Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 21/05/2008 gün ve 2007/380 2008/442 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 22/12/2008 gün ve 922714024 sayılı ilamı ile; (... Uyuşmazlık, ziynet eşyalarının iadesi, olmadığı takdirde bedelinin tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece, davanınkabulünekararverilmesiüzerinehükümdavalıvekilitarafındantemyizedilmiştir.

Davacı vekili, dava dilekçesinde, tarafların 04.07.2006 tarihinde evlendiklerini, düğün sırasında takılan takıların banka kasasında saklandığını, gezme bahanesi ile gidilen İzmir'de müvekkilinin terk edildiğini, ailesine sığınan müvekkilinin takılarını alamadığını, aynen, olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 5.000,00 YTL'nin tahsilini istemiş, ıslah ile talebini 12.175,00 YTL'ye çıkarmıştır. Davalı vekili, davacının dava konusu ziynetleri balayına giderken annesine verdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesi hükmü uyarınca, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.

Davacı kadın, dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla, bunların davalı tarafın zilyetlik ve korunmasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz.

Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlenmesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir.

Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, ispat yükü altındadır.

Somut olayda, davacı evlilik nedeniyle kendisine takılan ve hediye edilen dava konusu ziynetlerin iadesini istemektedir. Ne var ki, davada davacı kadının evden ayrıldığı tarih itibariyle dava konusu ziynet eşyasının götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını, daha önce de götürme fırsatı elde edemediğini tanıkların beyanı ile ispat edememiştir. Yukarıda açıklandığı üzere ispat yükümlülüğü davacıdadır. Mahkeme ise kanıtlama yükümlülüğünü yer değiştirerek 21.05.2008 tarihli oturumda kendiliğinden ziynetlerin davalıda kalıp kendisine teslim edilmediğine ilişkin davacıya yemin teklif etmiş, davacı da teklif edilen yemini eda etmiştir. Kanıtlama yükümlülüğü davacıda olup 04.12.2007 tarihli delil listesinde her türlü yasal delil demek suretiyle yemin deliline de dayanmış olduğundan davacıya, ziynetlerin elinden alındığı, götürülmesine engel olunduğu, davalı tarafta kaldığı konusunda davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ve eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir...),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, Türk Medeni Kanunu'nun 220, 222 ve 226'ncı maddelerine dayalı kişisel malların tespitiyle geri alınması, olmadığı takdirde bedelinin tahsiline ilişkindir.

Mahkemece, tanık beyanları, bankada bulunan kiralık kasa üzerine mahkemece konulan ihtiyati tedbir kararının icrasından hemen önce alışılmadık biçimde sabah erken saatte davacı tarafından kasanın açılmış olması ve bilirkişi tarafından kasa açıldığından içinde değerli bir şey bulunmamış olması, ayrıca davalıya icra ettirilen tamamlayıcı yemine dayalı olarak davanın kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Özel dairece; yukarıya aynen alınan gerekçelerle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Davacı bozmadan sonra yemin teklif etmek istemediklerini beyan etmiş, mahkeme önceki kararda direnmiştir.

Yerel mahkeme ile özel daire arasında çıkan uyuşmazlık; ziynet eşyaları yönünden ispat yükünün kimde olduğu noktasında toplanmaktadır.

TMK'nun 220. maddesine göre, karşılıksız kazanma yoluyla elde edilen mallar kişisel mal kapsamındadır. Türk Medeni Kanunu'nun 222. maddesi kişisel malın ispat şeklini düzenlemiş, 226'ncı maddesiyse bu malların iadesi usulünü belirlemiştir.

Türk Medeni Kanunu'nun 6'ncı maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.

Davacı kadın, dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla, bunların davalı tarafın zilyetlik ve korunmasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, kadının ispatlaması gerekir. Özel dairenin bu yönlere ilişkin saptaması ilke olarak doğru ve yerindedir.

Ne var ki, bu ilkeler doğru olmakla birlikte, soyut normların olaylara uygulanması sırasında somut olayın özelliğinin gözetilmesi, hak ve adaleti gözetir bir uygulama yoluna gidilmesi gerekir.

Somut olayda, tüm dosya kapsamı ile boşanma davasında dinlenen tanık beyanlarından da anlaşılacağı gibi, davacı ve davalı Denizli'de ikamet etmekte iken bir ziyaret için İzmir'e gittikleri, İzmir'de bir kafede otururken yaptıkları tartışma sonucunda davalının davacıyı orada bırakarak Denizli'ye döndüğü, davacı kadının ise İzmir'de kaldığı anlaşılmaktadır.

Olayın oluş şekli itibarı ile davacı kadın evden boşanmayı tasarlayarak ayrılmamıştır. Bu düşünce ile evden ayrılmayan davacı kadının ziynetleri yanına alarak götürdüğünün kabulü mümkün değildir. Öte yandan, davacının talimatla dinlenen

tanığı Y         beyanında, davalının boşanma davasının devam ettiği süreçte

davacının kendisinden maddi ve manevi tazminat talep etmemesi halinde bütün ziynet eşyalarını iade edeceğini beyan ettiğini söylemiş, bu haliyle de davalı tanık huzurunda ziynetlerin kendisinde bulunduğunu zımnen kabul etmiştir.

Davacı, yargılamanın başından itibaren dava konusu ziynetlerin davalıya ait kasada saklandığı konusunda ısrarcı olmuş ve dava açılırken davalının hesabına ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiştir. Mahkemece davalıya ait hesabın bulunduğu bankaya 15.06.2007 tarihinde ihtiyati tedbir konulması konusunda müzekkere yazılmış, banka 03.07.2007 tarihli cevabi yazısında davalının hesabı üzerine ihtiyati tedbir konulduğunu, ayrıca davalının kiralık kasasının da mevcut olup, bu hesabına da ihtiyati tedbir konulup konulmayacağı hakkında bilgi verilmesini talep etmiştir. Davacının kasada keşif yapılmasını talep etmesi üzerine, mahallinde yapılan inceleme sırasında davalıya ait kasada iki adet pasaport, bir CD ve bir sigorta poliçesi bulunmuş olup, kasa açma kapama tutanağı incelendiğinde ise, kasanın davalı tarafından en son 04.07.2007 tarihinde saat: 08.45'te açıldığı görülmüştür.

Bu tarihe ve saate dikkat edildiğinde, mahkemece davalının hesabına ihtiyati tedbir konulmasının ertesi günü olduğu anlaşılmaktadır. Bunun yanı sıra, kasanın açıldığı saat itibari ile kasaya konulmuş olan eşyaların günün çok erken saatinde kasaya konulmasını gerektirecek mahiyette eşyalar da olmadığı belirgindir.

Hal böyle olunca; davacının evden kavgalı bir şekilde ve ayrılma düşüncesi ile ayrılmadığı, eşi ile birlikte İzmir'e gittikleri, İzmir'de bir kafede oturdukları sırada aralarında çıkan bir tartışma sonucunda ayrı yaşamaya başladıkları sabit olduğundan, davalı erkek kendisi lehine olan karineden yararlanamaz. Bu durumda ispat külfeti yer değiştireceğinden, artık altınların kendisinde olmadığını ispatlama külfeti davalı erkeğe düşer. Davalının hesabına konulan ihtiyati tedbirin ertesi günü, olağan olmayan bir saatte davalıya ait kasanın açıldığı ve kasada normal koşullarda banka kasasında saklanması gerekmeyen evraklar bulunduğu saptanmıştır. Bu şekilde, yerel mahkemece dava konusu ziynetlerin davalıda kaldığını önemli ölçüde ispat edecek deliller elde edilmiş olmakla birlikte, hakimin kanaatinin güçlendirilmesi amacı ile ziynetlerin miktarı ve davalıda kalıp kalmadığı konusunda re'sen davacıya yemin teklif edilmiştir.

Tüm dosya kapsamı, olayların gelişimi ve davacı tarafından icra edilen tamamlayıcı yemin de gözetildiğinde, davacının davasını ispat ettiği sonucuna varılarak, davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

Ne var ki, bozma şekline göre mahkemece hükmedilen ziynet eşyası bedeli konusundaki davalı vekilinin temyiz itirazları incelenmediğinden bu hususların incelenmesi için dosyanın özel daireye gönderilmesi gerekir.

KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin ispat yükünün davalıya düştüğü gerekçesi ile davanın kabulüne dair kurduğu hüküm yerinde olmakla birlikte, ziynet eşyalarının bedeli konusunda davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, 17.02.2010 gününde oybirliği ile karar verildi"

T.C.

Yargıtay

11. Hukuk Dairesi Esas: 2010/5265 Karar: 2010/8128 Tarih: 08.07.2010

Yargıtay İLAMI

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 24.07.2007 gün ve 2005/121  2007/170 sayılı kararı onayan Daire'nin 16.11.2009 gün ve 2009/13118  2009/11859 sayılı kararı aleyhinde davalı banka vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkilinin 1978 yılında kiralık kasa sözleşmesi ile davalı bankada kasa kiralayarak ziynet eşyaları ile kıymetli evrakını koyduğunu, şube personelinin müvekkilini iyi tanıdığını, müvekkilinin yanında bir süre çalışan yardımcısının kızı olan diğer davalının müvekkilinin kasası olduğunu öğrenince aynı bankada kasa kiraladığını, müvekkilinin çantasından kasanın anahtarını çalarak kasayı açıp, içerisindekileri çaldığını, banka personelinin olayda dikkatsiz davrandığını, kasa sorumlusu elemanın kimlik kartını görmeden kasayı açmaması gerektiğini, sahte imzanın da üstünün karalanmış olduğunu, diğer davalının ceza yargılamasında suçunu ikrar ettiğini, müvekkilinin hatıra olan ziynet eşyalarının çalınması nedeniyle büyük üzüntü yaşadığını, bankanın basiretli davranmadığını ileri sürerek, şimdilik 10.000 TL maddi, 2.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında ıslah ile, yargılama sırasında zarar olarak tespit edilen 100 adet cumhuriyet altını ile 2 adet reşat altının aynen iadesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Banka vekili, taraflar arasındaki sözleşmenin 3. maddesi uyarınca müvekkilinin sorumlu olmadığını, kasanın iki anahtarından birinin vefat eden         kardeşinde kalmasına         rağmen         bu anahtarın         iade edilmediğini,

davacının kasa anahtarını saklamakta gereken özeni göstermediğini, kendi kusuru ile zarara sebep olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davalı bankanın tacir olması nedeniyle özel sorumluluğunun derecesinin ağırlaştırılmış olduğu, olayda 6/8 oranında kusurlu olduğu, davacının ise, güvenmediği kişiye kasası olduğunu söyleyerek müterafik kusurlu olduğu, davacının vücut tamlığına zarar verilmediği gibi, kişisel haklarına da saldırı olmadığı, manevi tazminat şartları bulunmadığı gerekçesiyle, davalı Kıymet

Kaya hakkındaki davanın atiye bırakılmasına, davalı banka hakkındaki davanın kısmen kabulü ile 75 adet cumhuriyet altını ile 1,5 adet reşat altınının aynen davalı bankadan tahsiline dair verilen kararın davacı vekili ile davalı banka tarafından temyizi üzerine karar Dairemizin 2009/13118 E, 2009/11859 K sayılı onanmıştır.

Davalı banka vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davalı banka vekilinin HUMK'nun 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı banka vekilinin karar düzeltme isteğinin HUMK'nun 442. maddesi gereğince REDDİNE, alınması gereken 35,50 TL karar düzeltme harcı peşin ödenmiş olduğundan yeniden alınmasına yer olmadığına, 3506 sayılı Yasa ile değiştirilen HUMK'nun 442/3. maddesi hükmü uyarınca, takdiren 172,00TL para cezasının karar düzeltilmesini isteyenden alınarak Hazine'ye gelir kaydedilmesine, 08.07.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

Yargıtay

11. Hukuk Dairesi Esas: 2008/11922 Karar: 2010/2863 Tarih: 15.03.2010

Yargıtay İLAMI

Taraflar arasında görülen davada İstanbul (Kapanan) Asliye 8. Hukuk Mahkemesi'nce verilen 25.06.2008 tarih ve 2004/752008/168 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı Beyhan Demir mirasçısı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Sultan Gümüş Başaran tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkilinin 06.04.2001 tarihinde davalı nezdinde kiraladığı kasasını 23.06.2003 tarihinde anahtar zayiinden dolayı açtırdığında kasadaki 100 milyar değerinde zümrütlü pırlantalı Rolex marka kol saati, 300 milyar değerinde pırlanta taşlı bir adet yüzük, 5 milyar değerinde 22 ayar altın kolye, 20 milyar değerinde Cartier marka 22 ayar bilezik, kolye ve zincir ile 70.000 ABD Doları'nın olmadığını gördüğünü, suç duyurusunda bulunduğunu, kasa ziyaret çizelgesindeki 11.03.2002 tarihli imzanın müvekkiline ait olmadığını, imzanın kime ait olduğunu bankanın da bilmediğini, toplam 495.000.000.000 TL zararı doğduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 50.000.000.000 TL'nin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, kiralık kasa sözleşmesi uyarınca davacının kasa anahtarını kaybettikten sonra üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmediğini, davacının kiralık kasanın eşi tarafından kullanılabileceğine dair talimatı olduğunu, kasa içerisinde davacının iddia ettiği değerde eşya olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının davalı ile yaptığı sözleşme uyarınca kendisine teslim olunan anahtarların kaybolması halinde durumu bankaya bildirmek mecburiyetinde olduğu, davacı müteveffanın bu görevini yerine getirmediği, sözleşme şartlarına aykırı davrandığı, davacının kasaya ne koyduğuna ilişkin davalı bankanın kabulünde olan kanıtlayıcı bir belge bulunmadığı, bu konuda ispat yükünün davacıda olduğu, davalı banka çalışanları hakkında açılan davanın beraatle, davacının eşi hakkında yürütülen soruşturmanın takipsizlikle sonuçlandığı, davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı Beyhan Demir mirasçısı vekili temyiz etmiştir.

Dava, kasa kira sözleşmesinden kaynaklanmakta olup yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere davalı banka ile davacı mümeyyizin annesi arasında kasa kira sözleşmesi imzalandığı, kasanın son kez 11.03.2002 tarihinde açıldığı ihtilafsız olduğu gibi,sonkezkasaaçmatutanağmdakiimzanınmümeyyizdavaanmmurisineaitolmadığı da çekişmesizdir. Yanlar arasında imzalanan sözleşme uyarınca hafif kusurlarından dahi sorumlu bulunan davalı banka kasanın başkalarınca açılmasını engellemekle yükümlü olup,davaanınanahtarınıiyimuhafazaetmemesidavaatarafyönündenancakmüterafik kusur teşkil edebilir. Taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davacı, davalı bankadan kasa kiraladığına göre ve kasanın da davacının izni dışında açıldığı sabit olduğuna göre, mahkemece sözleşmenin kendine özgü niteliği de nazara alınarak, davacının sosyal durumu itibariyle kasada iddia edilenler çerçevesinde nelerin bulunabileceği uzman bilirkişiden de yararlanılıp değerlendirilip tarafların kusur durumları da nazara alınarak buna göre bir hüküm kurulmak gerekirken, mahkemece "mümeyyiz davacının annesinin kasaya ne koyduğuna ilişkin bankanın kabulünde olan kanıtlayıcı bir belge bulunmadığı" şeklindeki sözleşmenin kendine özgü özelliğine ters düşen bir gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle mümeyyiz davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın mümeyyiz davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 15.03.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2005/4858 K. 2006/4863 T. 1.5.2006

BANKACILIK İŞLEMİNDEN KAYNAKLANAN ALACAĞIN TAHSİLİ (

Kasada Bulunan Kişisel Mücevherin Bedelinin Tahsili İstemi  Kiralık Kasanın Anahtarı Davacının Elinde Olduğu Nazara Alınarak Anahtarın Kasaya Ait Orjinal Anahtar Olup Olmadığı Araştırılarak Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gereği )

BANKADA BULUNAN KİRALIK KASADAKİ KİŞİSEL MÜCEVHER BEDELİNİN TAHSİLİ ( Bankacılık İşleminden Kaynaklanan Alacağın Tahsili  Bankadan Kiralanan Kasada Bulunduğu İddia Edilen Mücevher Kasada Bulunmadığına Göre Davacıda Bulunan Kasa Anahtarı Araştırılarak Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gereği )

ÖZET: Dava, bankacılık işlemlerinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir

DAVA: Taraflar arasında görülen davada Düzce Asliye 1. Hukuk Mahkemesi'nce verilen 29.06.2004 tarih ve 2001/5112004/421 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ata Durak tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR: Davacı vekili, müvekkilinin bankada bulunan (177 ) no'lu kiralık kasasının 1995 yılında bir müşterinin yaptığı yanlışlık sonucu kırılarak açıldığını, içindekilerin müvekkiline ait olduğunun anlaşılması üzerine müvekkilinin çağrıldığını ve tüm eşyaları tamam olarak ( 117 ) no'lu kasanın müvekkiline tahsis edildiğini, 1999 Düzce depreminde davalı bankanın Düzce Şubesi'nin yıkılması üzerine diğer kasaların Bolu'ya taşındığı halde müvekkiline (177 ) no'lu kasanın kendisine ait ve boş olduğunun bildirildiğini, müvekkilinin kasasının numarasının ( 117 ) olduğunu söylemesi üzerine bu kez ( 117 ) nolu kasanın kimse adına işlem görmediğinin bildirildiğini, oysa ( 117 ) no'lu kasa anahtarının halen müvekkilinde olduğunu ve bu kasada toplam ( 11.750.000.000 ) TL. değerinde kişisel mücevheri bulunduğunu ileri sürerek, anılan meblağın temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacı adına kayıtlı kasanın ( 117 ) no'lu değil, ( 177 ) no'lu kasa olup davacıya ait kasa içinde hiçbir kıymetli eşyanın bulunmadığını, kasaların depremden sonra yetkili makamlar huzuru ile açıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanan kanıtlara dayanılarak, 12 Kasım 1999 depreminde Türk Ticaret Bankası Düzce Şubesi'nin yıkılarak enkaz haline geldiği, davacının 1992 yılında ( 177

) no'lu kasayı kiraladığı, 1995 yılında yapılan yanlışlıkta bu kasanın kırıldığını, ancak davacıya ( 117 ) no'lu yeni bir kasa tahsis edildiğinin kanıtlanamadığı, bu durumda davacının 1995 yılında kasasında bulunan kıymetli eşyalarını aldığı ancak kasa kiralama işlemini sonlandırmadığından anahtarın davacıda kaldığı kanaatinin oluştuğu, enkazdan sonra kasalarla ilgili yapılan işlemler ve bu işlemlerin zapta geçirildiği dikkate alınırsa, davacının iddialarını ispatlayamadığının kabul edileceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, bankacılık işlemlerinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkilinin önce davalı banka şubesinde bulunan ( 177 ) no'lu kasayı kiraladığını, sonra bir müşteri tarafından bu kasanın kendi kasası sanılarak, yanlışlıkla banka görevlileri nezaretinde kırılarak açıldığını, kasanın müvekkiline ait olduğunun anlaşılması üzerine içindeki eşyaların eksiksiz olarak müvekkiline teslim edildiğini ve bu kez ( 117 ) no'lu kasanın müvekkiline tahsisi edildiğini ve müvekkilinin 1995 yılından itibaren (117 ) no'lu kasayı kullandığını ileri sürerek iş bu davayı açmıştır. Davalı banka ise, bu değiştirme olayını inkar etmiştir. Ancak davalı tanıkları dahi bu olayı doğruladığından, kasaların değiştirildiğinin kabulü gerekir. Kaldı ki davacı, ( 117 ) no'lu kasanın anahtarının elinde olduğunu beyan etmektedir.

Mahkemece bu husus üzerinde yeterince durulmamıştır. Bu durum karşısında mahkemece, öncelikle davacı elindeki kasa anahtarı incelenerek, bu anahtarın gerçekten ( 117 ) no'lu kasaya ait orijinal anahtar olup olmadığının belirlenmesi, orijinal ve ( 117 ) no'lu kasaya ait anahtar olduğunun belirlenmesi halinde, gerekirse bankacılık ve kiralık kasa işlemlerinde uzman bir bilirkişi incelemesi yaptırılarak tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış,

Bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 01.05.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

Yargıtay

11. Hukuk Dairesi Esas no: 2004/1586 Karar no: 2004/11038 Tarih: 09.11.2004

TAZMİNAT DAVASI ( Kiralık Kasa Sözleşmesine Dayalı Olarak Kiralanan Kasanın Haksız Olarak Boşaltılması Nedeniyle )

KİRALIK KASA SÖZLEŞMESİ ( Bankanın Kiraladığı Kasanın İçi Yine Banka Çalışanınca Haksız Olarak Boşaltıldığından Bankanın Yardımcı Şahsın Fiilinden Sorumluluk Hükümleri Çerçevesinde Sorumlu Olması )

KASANIN İÇİNİN BOŞALTILMASI ( Bankanın Kiralamış Olduğu Kasanın Banka Çalışanınca Haksız Olarak Boşaltılması Halinde Bankanın Yardımcı Şahsın Fiilinden Sorumluluk Hükümleri Çerçevesinde Sorumlu Olması )

        KUSURSUZ SORUMLULUK ( Kiralık Kasa Sözleşmesine Dayalı Olarak Kasanın Banka Çalışanınca Boşaltılmasından Bankanın Yardımcı Şahsın Fiilinden Sorumluluk Hükümleri Çerçevesinde Sorumlu Olması )

        YARDIMCI ŞAHSIN FİİLİNDEN SORUMLULUK ( Bankanın Kiralamış Olduğu Kasanın Banka Çalışanınca Boşaltılması Halinde Bankanın D. Zarardan Sorumlu Olması )

HAKSIZ FİİL SORUMLULUĞU ( Banka Çalışanının Bankanın Üçüncü Şahsa Kiraladığı Kasanın İçini Boşaltması Halinde Verilen Zarardan

ÖZET         :

Davalı hakkında açılan ve mahkemece celp edilen ceza davasına ilişkin dosyada toplanan kanıtlar, gerekse sözleşme kurulduktan sonra davacının iki yıl boyunca kiralık kasaya hiç uğramamış olması, anahtar tesliminde görevli veznedar olan bu davalının olayın ortaya çıkmasından kısa bir süre önce emekli olması, giderken de bankaya uydurma bir adres bildirmesi ve sonuçta üç yıla yakın sürece bulunamaması hep birlikte değerlendirildiğinde, davalıların sorumlu olduklarının kabulü gerekir. Mahkemece, davalı bankanın yardımcı kişi çalıştırma hükümleri çerçevesinde ve diğer davalının haksız eylem sorumluluğu ilkelerince sorumlu olduklarının kabulü ile zarar miktarının tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

DAVA: Taraflar arasında görülen davada Balıkesir Asliye I.Ticaret Mahkemesi'nce verilen 11.12.2002 tarih ve 2002/332002/812 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi R.Ö.tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

ZARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı banka ile 23.08.1995 tarihinde kiralık kasa sözleşmesi yaptıklarını ve kıymetli eşyasını kiralık kasaya koyduğunu, sözleşme gereği kendisine 2 adet kasanın sağ kilidinin anahtarının verildiğini, 15.8.1997 tarihinde bankaya geldiğinde anahtarlarından birinin kasayı açmadığını, diğer sağ kilit anahtarı ile kasayı açtığında kasanın boş olduğunu gördüğünü, müvekkiline iki anahtardan birinin doğru, diğerinin bir başka kasanın anahtarı olarak verildiğini, diğer anahtarın da bankada alıkonulduğu ve bu anahtarla kasanın açılarak içinin boşaltıldığını, bankanın kiralayan sıfatıyla eşyanın korunmasında gereken özeni göstermediğini, diğer davalının ise veznedar ve kasa görevlisi sıfatıyla sorumlu olduğunu ileri sürerek, 2.500.000.000. TL.nın davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı banka vekili, anahtarların usulüne uygun olarak denenerek davacıya verildiğini, denemeden almış ise, kendisinin kusurlu olduğunu, sözleşme uyarınca sözleşmeyi imzaladığı anda kiralık kasanın anahtarını teslim aldığını beyan ettiğini, bu nedenle müvekkilinin sorumlu olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Diğer davalı, yargılamaya katılmamıştır.

Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre, kasanın davacıya teslim edilen anahtarlardan birisi ile kilitlendiğinin tartışmasız olduğu, anahtarlardan birinin işlevini yapmadığı davacı yanca iddia edilmiş ise de anahtarın işlevini yapıp yapmadığının sözleşme anında davacı tarafça kontrol edilmemiş olmasından sözleşmenin 5 nci maddesi uyarınca davalı bankanın sorumlu olmadığı, diğer anahtarın davalılarca alıkonulduğu ve davacıya işlevi olmayan anahtar verildiğini davacı iddia etmiş ise de bu iddianın kanıtlanamadığı, davacının kendisine düşen özeni göstermediğinden iyi niyetli sayılamayacağı, BK.nun 264 ncü maddesi karşısında davanın kanıtlanamadığı gerekçesiyle, reddine karar verilmiş, karar Dairemizce bozulmuş, mahkemece bozmaya uyulmuş, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, kiralık kasa sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, yazılı gerekçelerle, davalıların sorumluluğunun bulunmadığı sonucuna varılarak, davanın reddine karar verilmiştir. Oysa somut olayda, sözleşme yapıldıktan sonra, davalılardan banka görevlisi tarafından davacıya anahtar teslim edilirken, kendisine verilmesi gereken iki anahtardan birinin, farklı bir başka anahtar verilmek suretiyle, bu davalıda saklı tutulduğu iddia edilmektedir. Bu hususta gerek bu davalı hakkında açılan ve mahkemece celp edilen ceza davasına ilişkin dosyada toplanan kanıtlar, gerekse sözleşme kurulduktan sonra davacının iki yıl boyunca kiralık kasaya hiç uğramamış olması, anahtar tesliminde görevli veznedar olan bu davalının olayın ortaya çıkmasından kısa bir süre önce emekli olması, giderken de bankaya uydurma bir adres bildirmesi ve sonuçta üç yıla yakın sürece bulunamaması hep birlikte değerlendirildiğinde, davalıların sorumlu olduklarının kabulü gerekir.

O halde mahkemece, davalı bankanın BK.nun 100 ncü maddesi hükmüne dayalı olarak ve diğer davalının haksız eylem sorumluluğu ilkelerince sorumlu olduklarının kabulü ile gerektiğinde BK.nun 42 vd. maddeleri çerçevesinde, zarar miktarının tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 09.11.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

SAYI :B.07.1.GİB.0.60/60002392

ANKARA 14.02.2007 / 12882

KONU: Murisle beraber ortak kullanılan kiralık kasayı murisin ölümünden sonra ölüm olayını bankaya bildirmeksizin açarak kasa muhteviyatının alınması durumunda veraset ve intikal vergisi yönünden yapılacak işlem hakkında.

        VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

(Mükellef Hizmetleri Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü Diğer Vergiler Müdürlüğü)

İLGİ: 08/09/2006 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.18.01/52.366.2204540 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınızın incelenmesinden, 08/05/2006 tarihinde vefat eden         'nın

mirasçıları tarafından Başkanlığınıza verilen 10/08/2006 tarihli dilekçede,          

Şubesinde murisle beraber ortak kullandıkları kiralık kasayı murisin ölümünden sonra ölüm olayını bankaya bildirmeksizin açarak kasa muhteviyatını aldıkları belirtilerek, konunun Başkanlığımızca incelenerek veraset ve intikal vergisi yönünden yapılacak işlemin bildirilmesi istenilmektedir.

Bilindiği üzere, 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 1 inci maddesine göre, Türkiye Cumhuriyeti uyruğunda bulunan şahıslara ait mallar ile Türkiye'de bulunan malların veraset yoluyla veya herhangi bir suretle ivazsız bir şekilde bir şahıstan diğer şahsa intikalinin veraset ve intikal vergisine tabi olduğu hükme bağlanmıştır.

Aynı Kanunun 23 üncü maddesinde de, bankalar nezdindeki kiralık kasa sahiplerinden birinin ölümü halinde (Sulh hakimi tarafından yapılacak tespit hariç) vergi dairesinin yetkili bir memuru hazır bulunmadıkça kasanın açılmasına ve bu memur huzurunda tespit edilmedikçe muhteviyatının mirasçıları veya kanuni temsilcileri veya vekilleri tarafından alınmasına izin verilmeyeceği belirlenmiştir.

Bu hükümlere göre, malların veraset yoluyla veya her ne suretle olursa olsun karşılıksız bir şekilde bir şahıstan diğer şahsa intikalinin veraset ve intikal vergisine tabi tutulması gerekir. Veraset yoluyla veya ivazsız bir şekilde bir şahıstan diğer şahsa intikal etmeyen malların anılan vergiye tabi tutulması mümkün bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 688 nci maddesinde, "Paylı mülkiyette birden çok kimse, maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla maliktir.

Başka türlü belirlenmedikçe, paylar eşit sayılır.

Paydaşlardan her biri kendi payı bakımından malik hak ve yükümlülüklerine sahip olur. Pay devredilebilir, rehnedilebilir ve alacaklılar tarafından haczettirilebilir" denilmektedir.

Buna göre olayda, murisin eşi ve çocukları ile birlikte ortaklaşa kullandıkları kiralık kasada bulunan ve mirasçılar tarafından Başkanlığınıza verilen dilekçede belirtilen ziynet eşyalarının aksine bir hüküm bulunmadığı sürece kime ait olduğu belirtilmediğinden kasayı ortaklaşa kullananlar eşit paylara sahiptirler.

Bu nedenle,         .'nın 08/05/2006 tarihinde vefatı üzerine müşterek kullandıkları

kiralık kasanın mirasçıları tarafından açılması sonucu kasadan çıkan ziynet eşyalarından payına düşen kısmın veraset yoluyla intikal ettiği kabul edilerek, Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 1 inci maddesi gereğince bu kısım üzerinden veraset ve intikal vergisinin hesaplanması gerekmektedir.

Ancak, söz konusu dilekçede         ve         .'ya ait olduğu iddia edilen bebeklik

künyelerinin kendilerine ait olduğunu ispat etmeleri halinde, söz konusu künyelerin veraset yolu ile intikalinden söz edilemeyeceği, aksi halde veraset yoluyla intikal ettiğinin kabulü gerekir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

T.C.

MALİYE BAKANLIĞI

Gelirler Genel Müdürlüğü

SAYI : B.07.0.GEL.0.60/60002313

Tarih..31.05.2004

ANKARA

KONU: Eşlerin müşterek kullandıkları kiralık kasanın eşlerden birinin ölümü nedeniyle açılması sonucu kasadan çıkan ziynet eşyasının, veraset ve intikal vergisinin matrahına dahil edilmemesi gerektiği hakkında

        VALİLİĞİNE

(Defterdarlık: Vasıtalı Vergiler Gelir Müdürlüğüne)

İLGİ:         gün ve         sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınızda,         .'ın 10/08/2003 tarihinde vefatı nedeniyle eşi         ile birlikte

ortak kullandıkları         Bankası Şubesinde bulunan         numaralı kiralık kasanın

açılması üzerine, içerisinde bulunan ve eşine ait olduğunu iddia ettiği ziynet eşyasının, veraset ve intikal vergisinin matrahına dahil edilip edilmeyeceği hususundaki Bakanlığımız görüşü sorulmaktadır.

Bilindiği üzere, 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu'nun 1'inci maddesine göre, Türkiye Cumhuriyeti uyruğunda bulunan şahıslara ait mallar ile Türkiye'de bulunan malların veraset yoluyla veya herhangi bir suretle ivazsız bir şekilde bir şahıstan diğer şahsa intikalinin veraset ve intikal vergisine tabi olduğu hükme bağlanmıştır.

Aynı Kanun'un 23'üncü maddesinde de, bankalar nezdindeki kiralık kasa sahiplerinden birinin ölümü halinde (Sulh hakimi tarafından yapılacak tespit hariç) vergi dairesinin yetkili bir memuru hazır bulunmadıkça kasanın açılmasına ve bu memur huzurunda tespit edilmedikçe muhteviyatının mirasçıları veya kanuni temsilcileri veya vekilleri tarafından alınmasına izin verilmeyeceği belirlenmiştir.

Bu hükümlere göre, malların veraset yoluyla veya her ne suretle olursa olsun karşılıksız bir şekilde bir şahıstan diğer şahsa intikalinin veraset ve intikal vergisine tabi tutulması gerekir. Ancak, veraset yoluyla veya ivazsız bir şekilde bir şahıstan diğer şahsa intikal etmeyen malların anılan vergiye tabi tutulması mümkün bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, Türk Medeni Kanunu'nun 220. maddesinin birinci bendinde, eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşyanın kişisel malı olduğu hükme bağlanmıştır. Bu maddenin gerekçesinde, eşlerin sadece kişisel kullanımına yarayan eşya kişisel mal sayılmakta ve eşlerin giysileri, saati, çantası, spor alet ve malzemeleri ile ziynet eşyasının da kişisel mal kapsamına girdiği belirtilmiştir. Dolayısıyla, olayda muris ile eşinin birlikte ortaklaşa kullandıkları kiralık kasada bulunan ziynet eşyasının aksine bir karine bulunmadığı sürece vefat edenin eşinin kişisel malı olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.

Buna göre, 10/08/2003 tarihinde vefat eden .....'ın eşi         ile birlikte müşterek

kullandıkları kiralık kasanın açılması sonucu kasadan çıkan ziynet eşyasının, veraset ve intikal vergisinin matrahına dahil edilmemesi gerekmektedir.

Bilgi edinilmesi ve gereğini rica ederim.

Bakan a.

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Mükellef Hizmetleri Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü

Diğer Vergiler Müdürlüğü

Sayı : B.07.1.GİB.4.34.18.01/2112693 Konu :

ADALAR VERGİ DAİRESİ MÜDÜRLÜĞÜNE

İlgi : 05/08/2005 tarihli ve B.07.4.DEF.4.34..23.30/3231 sayılı yazınız.

İlgi sayılı yazınızda, Bankalarda bulunan kiralık kasa sahiplerinin ölümü halinde, varisleri tespit edilemeyen veya tespit edilip ulaşılamayan mükelleflerle ilgili olarak yapılacak işlemler hakkında bilgi verilmesi istenilmektedir.

Bilindiği üzere, 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti tabiiyetinde bulunan şahıslara ait mallar ile Türkiye'de bulunan malların veraset tarikiyle veya herhangi bir suretle olursa olsun ivazsız bir tarzda bir şahıstan diğer bir şahsa intikalinin Veraset ve İntikal Vergisine tabi olduğu belirtilmiştir.

Kanunun 5 inci maddesinde verginin mükellefi tespit edilmiş, aynı Kanunun 7 nci maddesinde veraset yoluyla veya sair suretle ivazsız mal iktisap edenlerin iktisap ettikleri malları bir beyanname ile bildirmeye mecbur oldukları belirtilmiş, 14 üncü maddesinde de veraset ve intikal vergisinin mükellef tarafından verilecek beyannameye istinaden tarh olunacağı hükme bağlanmıştır.

Aynı Kanunun 23 üncü maddesinde, "Bankalar nezdinde bulunan kiralık kasa sahibinin ölümü halinde(Sulh hakimi tarafından yapılacak tespit hariç) , vergi dairesinin salahiyetli bir memuru hazır bulunmadıkça kasanın açılmasına ve bu memur huzurunda tespit edilmedikçe muhteviyatının mirasçıları veya kanuni temsilcileri veya vekilleri tarafından alınmasına müsaade edemezler." denilmektedir.

Yine Veraset ve İntikal Vergisi Kanun hükümlerinin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların belirlendiği 1 seri no.lu Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu Genel Tebliğinde, söz konusu 23 üncü madde hükmünün uygulanması ile ilgili olarak da "kiralık kasanın bulunduğu banka tarafından vaki olacak iş'ar veya mükellefin müracaatı üzerine banka ile temas edilip mutabakata varıldıktan sonra tayin edilecek gün ve saatte, alakalıların da huzuruyla kasa açılarak muhteviyatı birer birer tadat edildikten ve nevi ve mahiyetleri tayin olunduktan sonra iki nüsha zabıt varakası tanzim olunacaktır. Kasada bulunan malların nevi ve mahiyetleri ve kıymetleri itibariyle tahvil, hisse senedi, mücevherat, altın ve saire gibi mühim kıymetler olabileceği göz önünde bulundurularak tespit sırasında dikkatli davranılması lazımdır. Bu mallara ileride takdir komisyonunca kıymet takdiri cihetine gidileceğinden takdirde her hangi bir hataya düşülmemesi için lüzum hasıl olduğu hallerde tespit esnasında uzman bulundurulması ve hatta takdir komisyonunun hazır bulundurularak takdir işinin orada yapılması, işin ehemmiyetine binaen muvafık olur. Şu kadar ki; bu işlerin mümkün olduğu kadar süratle yapılması hususunun mutlak temini icap eder" açıklamalarına yer verilmiştir.

Yukarıda belirtilen Kanun ve Tebliğ hükümlerinin incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, bankalar nezdindeki kiralık kasa sahiplerinden birinin ölümü halinde (Sulh Hakimi tarafından yapılacak tespit hariç) alakalıların ve vergi dairesinin yetkili bir memuru hazır bulunmadıkça kasanın açılmasına ve bu memur huzurunda tespit edilmedikçe muhteviyatının mirasçıları veya kanuni temsilcileri veya vekilleri tarafından alınmasına izin verilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Diğer taraftan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 10 uncu maddesinin 4 üncü fıkrasında 'Bankalar nezdindeki her türlü mevduat, emanet ve alacaklardan en son talep, işlem veya mudiin herhangi bir şekilde yazılı talimatı tarihinden başlayarak on yıl içinde aranmayanlar zamanaşımına tabidir. Zamanaşımına uğrayan mevduat, emanet ve alacaklar Fona gelir kaydedilir. Bununla ilgili esas ve usuller Fon Kurulunca belirlenir.'hükmü yer almaktadır.

27 Haziran 2001 tarih ve 24445 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Bankaların Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmeliğin, "Zamanaşımına Uğrayan Mevduat, Emanet ve Alacaklar" başlıklı 35 inci maddesinde ise;

1.         Bankalar nezdindeki her türlü mevduat, emanet ve alacaklardan, son talep, işlem veya mudiin herhangi bir şekilde yazılı bir talimatı tarihinden başlayarak on yıl geçtiği halde hak sahiplerince aranılmamış olanlar zamanaşımına uğrar.

2.         Bankalar zamanaşımı süresinin dolmasına üç ay kala, mevduat, emanet ve

alacaklardan, tutarı kırk milyon liranın üzerinde bulunanlar ile kıymeti bilinemeyen emanetlerin hak sahiplerini, hesaplarının zamanaşımına uğrayacağı hususunda iadeli taahhütlü mektupla uyarmak zorundadırlar. Yazılı uyarıya rağmen üç aylık süre zarfında sahipleri tarafından aranmayan ve zamanaşımına uğrayan mevduat, emanet ve alacaklar sahiplerinin kimlik bilgileri, adresleri ve haklarının faizleriyle birlikte ulaştıkları tutarlar gösterilmek suretiyle düzenlenecek bir liste ile zamanaşımı tarihini izleyen takvim yılının ilk üç ayı içinde, Fonun, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdindeki hesabına alacak kaydedilmek üzere gönderilir. Bankalar durumu liste ile birlikte Fona bildirir         " denilmektedir.

Bu itibarla, ilgili banka şubelerince şifaen öğrenilen kiralık kasa sahiplerinin ölümüne dair bilgilerin dairenize bildirilmesi halinde adres ve kimlik bilgileri tespit edilen varislerin Veraset ve intikal Vergisi Kanunu ve bu Kanuna ilişkin olarak yayımlanmış olan Genel Tebliğ ve İç Genelgeler ile Vergi Daireleri İşlem Yönergesi'nde açıklanan genel hükümler uyarınca beyana çağrılarak gerekli işlemlerin yapılacağı tabiidir.

Ancak beyana çağrılmış olmalarına rağmen vergiyle ilgili ödev ve sorumluluklarını yerine getirmeyen veya adres ve kimlik bilgileri tespit edilemeyen kanuni veya mensup mirasçılara herhangi bir servet intikali söz konusu olmayacağından bu aşamada dairenizce Veraset ve İntikal Vergisi yönünden yapılacak bir işlem bulunmamaktadır.

Ayrıca, Bankalar Kanununun 15 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında da, Fonun her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olduğu belirtildiğinden yukarıda yer alan Bankalar Kanununun 35 inci maddesine göre zamanaşımı süresi sonunda Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen emanetten dolayı Veraset ve İntikal Vergisinin aranılması da mümkün değildir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

AHMET HAMDİ PAKSOY BEYOĞLU - NOTER 

İstanbul Noter Odası Hukuk Komisyonu

2013

SUNUŞ

2009/20102010/20112011/2012 ve 2012/2013 dönemlerinde başkanlığını Beyoğlu 22.Noteri Ahmet Hamdi PAKSOY' UN yaptığı, İstanbul Noter Odası Hukuk Komisyonu bu güne kadar;

        Yurt Dışı Tebligat,

        Noterlik Kanunları,

        Türk Borçlar Kanunu,

        Apostil ve Yabancı İşlemleri,

        Mal Rejimleri, mal rejimlerinin tasfiyesi ,

        Kimlik Tespitinde Dikkat Edilecek Hususlar,

        Kimlik Belgeleri Mavi Kart ve İkamet Tezkeresi,

        Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri,

        6012 Sayılı Yeni Türk Ticaret Kanununun Noterlere İlişkin Hükümleri,

        6012 Sayılı Türk Ticaret Kanunu, Madde Gerekçeleri, Yorum ve Değerlendirmeler,

        Noterlerin Gelir Gider ve Muvazene Defterleri ve Yıllık Gelir Vergisi Beyannamesi ile ilgili faydalı bilgiler.Gibi         hepsi         ayrı bir         emek ürünü olan         çalışmaları         yapmış         ve  bunlar basılı         hale         getirilerek, yararlanmanız         amacıyla         sizlere         ulaştırılmış. Bu günlerde sıkça talep edilen "Kiralık Banka Kasalarının Açılmasının Noterlerce Tespiti "ile İlgili son değişiklik ve yargı kararlarının da işlenildiği yeni çalışmasında Noterlerin uygulamada sık kullanacağı kısımlar renkli yazılarak kullanım kolaylığı sağlanmıştır. Her noterin elinin altında bulunacağı bu çalışması ve diğer çalışmalarından dolayı İstanbul Noter Odası Hukuk Komisyonunu Başkanı Sayın Ahmet Hamdi Paksoy'a yaptıkları bu hizmetlerden dolayı Yönetim Kurulu adına şükranlarımızı sunarım.

Saygılarımla

İstanbul Noter Odası Başkanı

HİKMET KAPLAN

KADIKÖY 17. NOTERİ