NOTERLER ALEYHİNE AÇILAN SORUMLULUK, DENETİM GÖZETİM DAVALARI - AHMET HAMDİ PAKSOY - NOTER

 

BİRİNCİ BÖLÜM

HARÇ DAMGA VERGİSİ DEĞERLİ KAĞIT BEDELLERİ NEDENİYLE NOTERLERİN SORUMLULUĞU

KENAN GÜRSEL

GEBZE 1.NOTERİ

 

Noterler, yapmış oldukları işlemler nedeni ile işlemin yasalarda ifade edilen vasfına göre ve yasalarda belirlenen tarife ve ölçülere göre harç, damga vergisi ve değerli kağıt bedeli tahsil etmektedirler.

Noterlerin tahsil etmek zorunda oldukları harç, damga vergisi ve değerli kağıt bedellerini hiç tahsil etmemeleri veya eksik tahsil etmeleri halinde, tahsil edilmeyen veya eksik tahsil edilen vergilerden sorumlulukları ve tahsil edilen vergilerin süresi içersinde ilgili kurumlara yatırılmamasının sorumlulukları yasalarımızda belirtilmiştir Ancak uygulamada bu sorumluluklarının ne şekilde olduğu ve sınırları hakkında değişik yorum ve kararlara rastlanılmaktadır.

Bu çalışma ile yasalarımızdaki harç, damga vergisi ve değerli kağıt bedellerinin tahsilinin dayanağını oluşturan kanun maddeleri ile tahsil edilmemesi veya eksik tahsil edilmesi. Tahsil edilen vergilerin yatırılmaması halinde noterlerin sorumluluğunu gösteren maddeler tespit edilmeye çalışılmıştır.

1512 SAYILI NOTERLİK KANUNU

Makbuz karşılığında tahsil ve noter hissesi

Madde 118Noterliklerde yapılan işlemler ve düzenlenen kağıtlar dolayısıyla özel kanunları uyarınca ödenmesi gereken "vergi, resim ve harçlar ile değerli kağıt bedelleri" makbuz karşılığında tahsil olunur.

Harç, vergi ve resim bedellerinin yatırılması

Madde 119Noterler 118 ine madde uyarınca tahsil ettikleri "vergi, resim ve harçlar ile değerli kağıt bedellerini" aşağıda yazılı süre içinde ilgili vergi dairesine bir beyanname ile bildirmek ve aynı süre içinde yatırmakla yükümlüdürler.

Beyannameler her ayın 1 ile 15 inci ve 16 ile sonuncu günlerine ait iki devre için hazırlanır ve her ayın 15 inci ve son gününü takip eden 7 iş günü içinde ilgili dairelere verilir.

 

Zamlı yatırma

Madde 120Noterler 119 uncu maddede gösterilen süre içinde "vergi, resim ve harçlar ile değerli kağıt " bedellerini ilgili daireye yatırmadıkları veya bu süre içinde posta veya banka aracılığı ile ilgili daireye havale etmedikleri takdirde, yatırma için tanınan son günü izleyen ilk otuz gün içindeki yatırmalarda %10,müteakip her 30 gün için ise ayrıca %2 gecikme zammı öderler. Bu zam Türkiye Noterler Birliğinin göstereceği milli bir bankadaki hesaba ödenerek alınacak 2 nüsha makbuzdan biri ilgili daireye ibraz edilmek suretiyle gecikmiş "vergi. Resim ve harçlar ile değerli kağıt" bedelleri yatırılır. Noterin bu makbuzu ibraz edememesi halinde. tahsilatı yapan memur keyfiyeti Türkiye Noterler Birliğine bildirir "Vergi, resim ve harç ile değerli kağıt bedelinin" ilgili idareye geç yatırılması veya hiç yatırılmaması hallerin ilişkin diğer kanunlar hükümleri saklıdır.

488 SAYILI DAMGA VERGİSİ KANUNU

Konu

Madde 1 Bu kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtlar Damga Vergisine tabidir.

Şümul

Madde 2 Vergiye tabi kağıtlar mahiyetinde bulunan veya onların yerini alan mektup ve şerhlerle, bu kağıtların hükümlerinin yenilemesine, uzatılmasına, değiştirilmesine, devrine veya bozulmasına ilişkin mektup ve şerhlerde Damga Vergisine tabidir.

Mükellef

Madde3Damga Vergisinin mükellefi kağıtları imza edenlerdir.

Resmi dairelerle kişiler arasındaki işlemlere ait kağıtların Damga Vergisini kişiler öder. Yabancı memleketlerle Türkiye'deki yabancı elçilik ve konsolosluklarda düzenlenen kağıtların vergisini, Türkiye'de bu kağıtları resmi dairelere ibraz eden, üzerlerinde devir veya ciro işlemleri yapanlar veya herhangi bir suretle hükümlerinden faydalananlar öderler.

Kağıtların mahiyetlerinin tayini

Madde 4 Bir kağıdın tabi olacağı verginin tayini için o kağıdın mahiyetine bakılır ve buna göre tabloda yazılı vergisi bulunur.

Kağıtların mahiyetlerinin tayininde, şekli kanunlarda belirtilmiş olanlarda kanunlardaki adlarına, belirtilmemiş olanlarda üzerlerindeki yazının tazammun ettiği hüküm ve manaya bakılır.

Mahiyeti tayin edilmek istenen kağıt üzerinde başka bir kağıda atıf yapılmışsa, atıf yapılan kağıdın hükümlerine nazaran iktisap ettiği mahiyetine göre vergi alınır.

Kağıt nüshalarının birden fazla olması

Madde 5 Bir nüshadan fazla olarak düzenlenen kağıtların her nüshası ayrı ayrı aynı miktar veya nikbette Damga vergisine tabidir. Şu kadarki, poliçe ve emre yazılı ticari senetlerin yalnız tedavüle çıkarılan nüshaları vergiye tabi tutulur.

Bir kağıtta birden fazla akit ve işlem bulunması

Madde 6Bir kağıtta birbirinden tamamen ayrı birden fazla akit ve işlem bulunduğu takdirde bunların her birinden ayrı ayrı vergi alınır.

Bir kağıtta toplanan akit ve işlemler birbirine bağlı ve bir asıldan doğma oldukları takdirde Damga Vergisi, en yüksek vergi alınmasını gerektiren akit veya işlem üzerinden alınır.

Ancak bu akit ve işlemlere asıl işlemin akitlerinden başka bir şahsın eklenen akit ve işlemi de ayrıca vergiye tabidir.

Birden fazla imzalı kağıtlar

Madde 7 Kağıtlara konulan imzanın birden fazla olması verginin tekerrürünü gerektirmez.

Ancak maktu vergiye tabi olup, müteaddit kişilerin imzasını taşıyan makbuz ve ibra senetlerinin damga vergisi imza adedine göre alınır.

Şu kadar ki; bir resmi daire veya bir gerçek veya tüzel kişi adına kağıtlara konulan birden fazla imza bir imza hükmündedir.

İstisnalar

Madde 9 Bu kanuna eki (2) sayılı tabloda yazılı kağıtlar damga vergisinden müstesnadır. Vergileme Ölçüleri

Madde 10Damga vergisi nispi veya maktu olarak alınır.

Nispi vergide, kağıtların nevi ve mahiyetine göre, bu kağıtlarda yazılı belli para, maktu vergide kağıtların mahiyetleri esastır.

Belli para terimi, kağıtların ihtiva ettiği veya bunlarda yazılı rakamların hasıl edeceği parayı ifade eder.

Belli Para Gösterme Mecburiyeti

Madde 11 Cari hesap şeklinde açılan kredilerle her türlü ikraz ata ait taahhütname ve mukavelenameler ve bunların temlik, yenileme, devir ve değiştirilmesine müteallik bütün kağıtlarda ve keza matlupların devir ve temlikine ilişkin mukavelename ve temliknamelerde ikraz veya temlik edilen para miktarının veya azami haddinin gösterilmesi mecburidir. Gösterilmediği takdirde bu kağıtların her birinden alınması gereken damga vergisi ile cezası olayın meydana çıktığı tarihte ilgili bulunduğu cari hesapta kayıtlı kredi veya ikraz at miktarına göre hesaplanır ve alınır.

Bu vergi ve cezanın ödenmesinde mukriz ve müstakrizlerle temlik eden ve adına temlik yapılan şahıslar ve müesseseler müteselsilen sorumludurlar.

Nispet

Madde 14 Kağıtların damga vergisi bu kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı nispet veya miktarlarda alınır. Şu kadarki, her bir kağıt için hesaplanacak vergi tutarı (1) sayılı tabloda yer alan sınırlamalar saklı kalmak üzere (1.1.2012 tarihinden itibaren 1.379.775,30 Türk Lirasını) aşamaz.

Belli parayı ihtiva eden mukavelenamelerin değiştirilmesi halinde artan miktar aynı nispette vergiye tabidir. Bunların devri halinde aslından alınan verginin dörtte biri alınır.

Mukavelenamelerin müddetinin uzatılması halinde aynı miktar veya nispette vergi alınır.

Akreditif mektup ve telgraflarında süre uzatıldığı takdirde verginin dörtte biri alınır.

Yabancı memleketlerden Türkiye üzerine düzenlenen kağıtlar aynı miktarda, yabancı memleketlerin birinden diğeri üzerine düzenlenip Türkiye'de tedavüle çıkarılanlar ise yarı nispette vergiye tabidir.

Cezada Sorumluluk

Madde 24 Vergiye tabi kağıtların damga vergisinin ödenmemesinden veya noksan ödenmesinden dolayı alınması lazım gelen vergi ve cezadan mükelleflere rücu hakkı olmak üzere kağıtları ibraz edenler sorumludur.

Birden fazla kişi tarafından imza edilen kağıtlara ait vergi ve cezanın tamamından imza edenler müteselsilen sorumludurlar. Bunlar arasında vergiden müstesna olanların bulunması damga vergisinin noksan ödenmesini gerektirmez. Damga vergisinden muaf kuruluşlarca kişilerin (1) sayılı tabloda yer alan işlemleriyle ilgili olarak düzenlenen ve sadece bu kurumların imzasını taşıyan kağıtlara ait verginin tamamı kişiler tarafından ödenir. Ancak bu kağıtlara ait verginin hiç ödenmemesi veya noksan ödenmesi halinde vergi ve cezanın tamamından kişilerle birlikte kurumlar müteselsilen sorumludurlar.

Resmi daireler veya noterlerce düzenlenerek kişilere verilen veya dairede bırakılan ve damga vergisi hiç alınmayan veya noksan alınan kağıtların vergisi mükelleflere cezası düzenleyenlere aittir.

Vergi ve ceza, vergi için mükelleflere rücu hakkı olmak üzere, kağıtları düzenleyenlerden alınır.

Özel Sorumluluk

Madde 25 Yabancı memleketlerle Türkiye'deki Yabancı Elçilik ve Konsolosluklarda düzenlenen ticari ve mütedavil kağıtların damga vergisi ve cezası mükelleflerine rücu hakkı saklı bulunmak üzere hamillerinden alınır.

Resmi Dairelerin Mecburiyeti

Madde 26Resmi dairelerin ilgili memurları kendilerine ibraz edilen kağıtların damga vergisini aramaya ve vergisi hiç ödenmemiş veya noksan ödenmiş olanları bir tutanakla tespit etmeye veya bunları tutanağı düzenlemek üzere, vergi dairesine göndermeye mecburdurlar.

Diğer Kurum ve Kuruluşlar ile Kişilerin Mecburiyeti

Madde 27 Noterler, damga vergisi ödenmemiş veya noksan ödenmiş kağıtları vergi ve cezası ödenmedikçe tasdik edemezler veya bunların suretlerini çıkarıp veremezler.

Birinci fıkra hükmüne aykırı olarak işlem yapılması halinde mükellef hakkında vergi usul

kanunu hükümleri uygulanmakla birlikte, noterlerden de tasdik ettikleri veya üzerinde işlem yaptıkları her kağıt için kanunen alınması gereken cezası ayrıca alınır.

Bankalar, Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve İştirakleri ile 22.maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında bulunanlar vergisi ödenmemiş veya noksan ödenmiş kağıtları usulüne uygun olarak vergi ve cezası ödenmedikçe işleme koyamazlar. Vergi ve cezası ödenmeden bu kağıtları işleme koyan kişi veya kuruluşlardan kağıdın mükelleflerinden alınacak ceza tutarınca ayrıca ceza alınır.

Madde 30 Vergi usul Kanunun damga resmine ilişkin hükümleri damga vergisi hakkında da uygulanır.

Kanuna bağlı (1) sayılı tabloda damga vergisine tabi kağıtlar ve vergi miktarı gösterilmiştir.

Kanuna bağlı (2) sayılı tabloda damga vergisinden istisna edilen kağıtlar gösterilmiştir. 492 SAYILI HARÇLAR KANUNU Kanunun Şümulü

Madde 1 Bu kanuna göre alınacak harçlar aşağıda gösterilmiştir.

         

2 Noter Harçları Mevzu

Madde 38Noter işlemlerinden bu kanuna bağlı (2) sayılı tarifede yazılı olanları noter harçlarına tabidir.

Pey akçesi, zamanı rücu, ücret tevkifi, cezai şart gibi bir akdin müeyyidesi kabilinden olan taahhütlerden, başlı başına bir akde konu olmadıkça harç alınmaz.

Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıfların kuruluş muameleleri ile bu vakıflara yapılacak bağışlamalar harca tabi tutulmaz.

Yetkili Makamların İsteyecekleri Suretler

Madde 39 Kamu hukuku ile ilgili işlerde yetkili makamların isteyecekleri suretlerden harç alınmaz.

Mükellef

Madde 40Noter harçlarını, harca mevzuu olan işlemin yapılmasını isteyen kişiler ödemekle mükelleftirler.

Harç Alma Ölçüleri

Madde 41Noter harçları (2) sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer veya ağırlık ölçüsüne göre nispi, işlemin nevi ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden alınır.

Değer Esası

Madde 42Değer veya ağırlık ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (2) sayılı tarifede yazılı değer veya ağırlık esastır.

Menkul ve gayrimenkul mallar hakkında alım, satım, taahhüt ve rehinle ilgili her nevi mukavele, senet ve kağıtlarda değer gösterilmesi mecburidir. Rehin bordoları ile kamu idarelerine verilmek üzere ilgili mevzuatla belirlenen kurallara uyulacağına ilişkin olarak düzenlenen taahhütnameler hakkında bu hüküm uygulanmaz.

Çeşitli İşlemlerde Değer

Madde 43Tarifede yazılı nispi harçların hesabında, sulh işlemlerinde sulh olunan bedel, rehin işlemlerinde rehin bedeli, kiralarda mukaveledeki süreye göre kira karşılığının toplamı, süre belli değilse bir yıllık kira tutarı, hizmet akdinde süreye göre verilecek ücretin toplamı, süre belli değilse bir yıllık ücret tutarı, sermaye şirketlerinde konulan ve ileride konulması taahhüt edilen sermayenin toplamı, kaydı hayatla irat bağlanmasında bir yıllık irat tutarı harca esas olur.

Kiralamanın devir ve feshinde geri kalan süreye, sermayenin artırılmasında yalnız artırılan kısma ve sermaye paylaşılmasında mevcut miktara göre harç alınır.

Motorlu Kara Taşıtları ile ilgili alım, satım ve taahhüt işlemlerinde gösterilecek değer; işleme konu olan taşıtın cinsi, markası, modeli, tipi ve yaşı itibari ile Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliğince tespit edilen ve işlemin yapıldığı tarihte geçerli olan kasko sigortasına esas değerinden aşağı olamaz. Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliğince düzenlenen listelerde yer almayan eski model taşıtların asgari değeri; o taşıtların listede yer alan en eski modelleri için belirlenen değerinden, her model yılı için % 10 indirim yapılmak suretiyle tespit edilir. Birlikçe düzenlenen listelerde yer almayan taşıtların değerleri, emsali taşıtların değerlerinden aşağı olamaz. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye ve Gümrük Bakanlığınca belirlenir.

Kişilerin, İmzaların, Birden Çok Olması

Madde 44 Bir kişinin, birden çok kişiyi temsil etmesi harcın artırılmasını gerektirmez. Şu kadarki, bütün imzaların tasdiki kanunen şart olan muamelelerde vekaleten imza edilmesi halinde, vekilin imzasının tasdikinden alınacak harç temsil ettiği kişilerin sayısınca çoğaltılır.

Bir işte müşterek hareket eden vekillerin ve bir borca kefalet eden müteselsil kefillerin bir kağıda koyacakları birden çok imzalar bir imza sayılır.

Ancak mümessil, haiz olduğu birden fazla sıfatlara dayanarak imza ederse sıfatları sayısınca harç çoğaltılır. Bir kişi hem kendisi için ve hem başkalarını temsil suretiyle imza ederse kendisi için ayrı, başkaları içinde yukarı ki fıkralara göre ayrı harç alınır.

Birden ziyade kimseler, bir kağıda ayrı ayrı işler için imza atıyorlarsa her birinden imza ettikleri kısım için ayrı ayrı harç alınır.

Harcın Nispeti

Madde 45Noter harcı (2) sayılı tarifede yazılı nispetler üzerinden alınır.

Bir Arada Yapılan İşler

Madde 46Birbirleriyle ilgili işler bir arada bulunursa en yüksek harç alınmasını gerektiren iş üzerinden bir harç alınır.

Yarı Harca Tabi İşler

Madde 47Sürenin uzatılması ve vadenin yenilenmesi halinde asıl senet. Mukavele ve kağıtlardan alınmış olan harcın yarısı alınır.

Ödeme Zamanı

Madde 49Noter harçları ilgili işlemin hitamından önce peşin olarak alınır.

Sorumluluk

Madde 50Düzenleme ve tasdik işlemleri noterlerin kusurundan dolayı, mahkeme tarafından hükümsüz addolunursa noter aldığı harç ve ücretler tutarını şahsen tazmin ile mükelleftir.

Harç ve Ücretlerin tazmin ettirilmiş olması ilgililerin genel hükümler dairesinde noterden ayrıca zarar ve ziyan istemelerine engel teşkil etmez.

Özel Kanunlardaki Hükümler

Madde 123Özel kanunlarla harçtan muaf tutulan kişilerle istisna edilen işlemlerden harç alınmaz.

Anonim, eshamlı komandit ve limited şirketlerin kuruluş, sermaye artırımı, birleşme, devir, bölünme ve nev'i değişiklikleri nedeniyle yapılacak işlemler ile "Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri" Bankalar, Yurtdışı Kredi Kuruluşları ve Uluslar arası Kurumlarca kullandırılacak kredilerin temini ve bunların teminatları ile geri ödenmelerine ilişkin işlemler bu kanunda yazılı harçlardan müstesnadır.

Özel Kanunlara göre Harç Mükellefi

Madde 125Bu kanunun ilgili kısımlarında mükellefiyet hakkında konulmuş hükümlerin aksine, özel kanunlarda hüküm bulunduğu takdirde özel kanun hükmü uygulanır.

İşlemin Yapılamayacağı

Madde 127Bu kanunda aksine hüküm bulunmadıkça harçların tamamı peşin olarak ödenmeden harca mevzu olan işlem yapılmaz.

Memurların Sorumluluğu

Madde 128Gerekli harçları tamamen almadan işlem yapan memurlar harcın ödenmesinden mükellefler ile müteselsilen sorumludurlar.

Çeşitli Hükümler

Madde 135Harçlar sayfa üzerine hesap edildiği hallerde 20 satır bir sayfa ve 50 harf bir satır itibar olunur. Son sayfa 20 satırdan eksik olsa da bir sayfa sayılır.

Kanuna bağlı (2) sayılı tabloda noter harçları ve miktarları gösterilmiştir.

Değerli Kağıtlar

Madde 1Bu kanuna bağlı tabloda yazılı kağıtlar ve belgeler "değerli kağıt" sayılır. Kullanma Mecburiyeti

Madde 2Değerli kağıtların ilgili bulundukları işlemlerde kullanılması mecburidir.

Değerli Kağıtların Bedeli

Madde 4Değerli kağıtlar ilgililere, bu kanuna bağlı tabloda gösterilen bedeller karşılığında satılır.

Değerli Kağıt Yerine Adi Kağıt Kullanılması

Madde 5Bu kanunda yazılı noter kağıtları yerine adi kağıt kullanılması halinde, bu evraka ait değerli kağıt bedeli noterlerce tahsil edilir.

Bu mecburiyete uymayan noterlerden birinci fıkraya göre tahsil edilecek bedelin üç katı tutarında ceza alınır.

Değerli kağıt bedelleri bu kanuna ekli tabloda gösterilmiştir.

Kanunun Şümulü

Madde 1Bu kanun hükümleri ikinci maddede yazılı olanlar dışında, genel bütçeye giren vergi, resim ve harçlar ile İl Özel İdarelerine ve Belediyelere ait vergi, resim ve harçlar hakkında uygulanır.

Yukarıda yazılı vergi, resim ve harçlara bağlı olan vergi, resim ve zamlar da bu kanuna tabidir. Bu kanunun hükümleri kaldırılan vergi, resim ve harçlar hakkında da uygulanır. Mükellef ve Vergi

Sorumlusu

Madde 8Mükellef vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek ve tüzel kişidir.

Vergi sorumlusu verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir.

Vergi kanunlarıyla kabul edilen haller müstesna olmak üzere. Mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna müteallik özel mukaveleler vergi dairelerini bağlamaz.

Bu kanunun müteakip maddelerinde geçen "mükellef tabiri vergi sorumlularına da şamildir.

Cezalar

Madde 331Vergi kanunları hükümlerine aykırı hareket edenler bu kitapta yazılı vergi cezaları (vergi zıyaı cezası ve usulsüzlük cezaları) ve diğer cezalar ile cezalandırılırlar. Damga Vergisi ve Damga

Resminde Sorumluluk

Madde 334Damga vergisi ve damga resmi uygulamalarında gerek nispi, gerek maktu vergi ve resimlerle ilgili cezadan sorumlu olanlar birden fazla olduğu takdirde yekdiğerine müracaat hakları mahfuz kalmak üzere müteselsilen sorumlu tutulurlar.

Özel Usulsüzlük ve Cezaları

Damga vergisinde

Madde 355Damga vergisi ödenmemiş veya noksan ödenmiş kağıtları. Vergi ve cezası tahsil edilmeden tasdik eden veya örneklerini çıkartıp veren noterler adına her kağıt için tahsil edilmeyen damga vergisi üzerinden maktu vergilerde %50,nispi vergilerde %10 oranında özel usulsüzlük cezası kesilir.

Hükümleri kanunlarımızda yer almaktadır.

Yukarıda değinilen kanun maddelerinin ışığında noterlerin harç, damga vergisi ve değerli kağıt bedellerini hiç almadan veya eksik alarak yapmış oldukları işlemlerdeki sorumlulukları kısaca şu şekilde özetlenebilir.

Damga Vergisi Yönünden

Damga Vergisi Kanunu açısından noterlerin sorumluluğunda işlemin şekli önem taşımaktadır. Noterce tasdik edilen işlemin düzenleme veya onaylama şeklinde olması vergi ve cezada sorumluluğu değiştirmektedir.

Düzenleme İşlemlerde Sorumluluk

Damga vergisi kanunun 24.maddesinde belirtildiği gibi noterlerce düzenlenen ve damga vergisi hiç alınmayan veya noksan alınan kağıtların vergisi mükelleflere. Cezası ise düzenleyen notere aittir.

Aynı maddede "Vergi ve ceza, vergi için mükelleflere rücu hakkı olmak üzere kağıtları düzenleyenlerden alınır.'denilmektedir. Bu hüküm nedeniyle uygulamada düzenleme işlemlerde damga vergisi hiç alınmayan veya noksan alınan kağıtların vergisi mükelleflere rücu hakkı olmak üzere öncelikle noterlerden talep edilmektedir. Damga vergisi alınmamış veya noksan alınmış düzenleme işlemlerin vergi zıyaı cezası ise noterlerin üzerinde kalmaktadır. Ancak noterin ödemek zorunda kaldığı vergi için mükellefine rücu hakkı vardır.

Onaylama İşlemlerde Sorumluluk(Tercüme ve örnek işlemleride dahil)

Damga vergisi kanunun 27.maddesi gereğince noterler damga vergisi ödenmemiş veya noksan ödenmiş kağıtları vergi ve cezası ödenmedikçe tasdik edemezler veya bunların suretlerini çıkarıp veremezler. Bu hükme aykırı işlem yapılması halinde verginin mükellefi yani, işlem ilgilisi hakkında vergi usul kanunu hükümleri uygulanacak olup, bu işlemlerde vergi ve cezadan işlem ilgilisi sorumlu olacaktır. Onaylama işlemlerde damga vergisi yönünden vergi aslı ve vergi zıyaı cezası ile ilgili noterlerin sorumluluğu bulunmamaktadır.

Noterler işlem yaptıkları her kağıt için kanunen alınması gereken cezasından sorumlu olacaklardır. Bu cezada vergi usul kanunun 355.maddesinde gösterilmiştir. Onaylama işlemlerde (Tercüme ve örnek işlemleride dahil)noterler sadece vergi usul kanunun 355. maddesi gereğince tahsil edilmeyen veya eksik tahsil edilen damga vergisi üzerinden maktu vergilerde % 50,nispi vergilerde ise % 10 oranında özel usulsüzlük cezasından sorumlu olacaklardır.

Noter Harçları Yönünden

Harçlar yönünden noterlerin sorumluluğunda işlemin onaylama ya da düzenleme olması ayrımı önem taşımamaktadır.

Harçlar kanunun 128.maddesine göre gerekli harçları tamamen almadan işlem yapan memurlar harcın ödenmesinden mükellefler ile müteselsilen sorumludurlar. Bu sorumluluk ise sadece "harcın ödenmesi" ile ilgilidir. Alınmayan veya eksik alınan noter harcının mükellefi işlem ilgilisidir. Bu husus harçlar kanunun 40.maddesinde açıkça belirtilmiştir. Noter harçlarını harca mevzu işlemin yapılmasını isteyen kişiler ödemekle mükelleftirler.

Ancak, uygulamada mükellef ile birlikte aynı usullere göre takip yapılmaktadır. Bu takip neticesinde harcın ödenmesinde müteselsil sorumluluk nedeniyle harcı ödemek zorunda kalan noter, genel hukuk kuralları çerçevesinde harcın esas mükellefine rücu edebilir.

Harçlar kanununda ve vergi usul kanununda vergi zıyaı ve özel usulsüzlük cezalarına yönelik bir düzenleme bulunmadığından, harçlar yönünden noterlerin vergi zıyaı ve özel usulsüzlük cezalan için herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır.

Harçlar kanunun 50.maddesinde ise özel bir sorumluluk düzenlenmiştir. Düzenleme ve tasdik işlemleri noterlerin kusurlarından dolayı mahkeme tarafından hükümsüz addolunursa noter aldığı harcın tutarını şahsen tazmin ile mükelleftir.

Değerli Kağıtlar Yönünden

Noterler adi kağıda yazdıkları işlemlerin değerli kağıt bedelini tahsil etmeden ya da eksik tahsil ederek işlem yaptıkları takdirde, tahsil edilmesi gereken değerli kağıt bedelinin üç katı tutarında ceza ile sorumlu olacaklardır.

Zaman Aşımı

Vergi Usul Kanunun 114.maddesinde "vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergiler zaman aşımına uğrar" hükmü bulunmaktadır.

Buna göre noterler içinde tahsil edilmeyen veya eksik tahsil edilen vergiler yönünden sorumluluk, verginin doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl geçmekle sona erer.

HUKUKİ YARDIM KOMİSYONU

ADINA

ESKİ BAŞKAN

KENAN GÜRSEL

 


 

İKİNCİ BÖLÜM

NOTERLER ALEYHİNE AÇILAN TAZMİNAT DAVALARINDA İZLENMESİ GEREKEN YOL İLE İLGİLİ AÇIKLAMALAR

NURGÜN CEYLAN

TEKİRDAĞ 2.NOTERİ

 

DAVA DİLEKÇESİNİN TEBLİĞİ

Bir noter, hakkında tazminat davası açıldığını dava dilekçesinin kendisine tebliğiyle öğrenir. Noter, dava dilekçesini aldıktan sonra;

51gorta şirketi ve Türkiye Noterler Birliği'ne davayı ihbar eder.(Bir ay içerisinde)

Halihazırda Anadolu Sigorta A.Ş. ile imzalanmış olan sözleşmenin 10. maddesinin 1 bendine göre; dava dilekçesini alan noter, sigorta poliçesinin kapsamında olan tazminat talebini havi dava dilekçesini, kendisine tebliğ tarihinden itibaren 1 ay içinde, durumu yazılı olarak sigortacının Bölge Müdürlük adresine ve Türkiye Noterler Birliğine ihbar ile yükümlüdür, denilmektedir.

Her ne kadar 1 ay içinde durumu yazılı olarak ihbar ile yükümlü olunduğuna dair hüküm bulunmakta ise de, sürelerin kaçırılmaması açısından, ihbarın mümkün olduğunca erken

yapılması hususunda dikkat gösterilmesini,          (19.04.2012 Tarihli 56

Numaralı Genel Yazı)

İhbar, hem sigortacının Bölge Müdürlük adresine ve hem de Türkiye Noterler Birliği'ne yapılacaktır.

Dava dilekçesi iyice okunup kavranmalı, davacının hangi olay, belge ya da durumla ilgili dava açtığı, dayandığı yasa maddeleri, dilekçesi ve ekinde yer alan belgelerin davayı kanıtlama gücü iyice araştırılmalıdır.

5avunmanın dayanağı olacak yasa hükümleri araştırılmalı ve ilgili yasa maddelerine ilişkin Yargıtay kararları ve doktrindeki görüşler toplanmalı, örnek kararlar ve değişik görüşler açısından meslektaşlardan yardım almaktan kaçınmamalı ve cevap dilekçesi hazırlanmalıdır.

CEVAP DİLEKÇESİ

CEVAP DİLEKÇESİNİ VERME SÜRESİ

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Yasasının 122 ve 129/2. maddesine göre; cevap dilekçesini verme süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır.

Ancak, durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkansız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, bir defaya mahsus olmak ve bir ayı geçmemek üzere ek bir süre verilebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen karar taraflara derhal bildirilir.

CEVAP DİLEKÇESİNİN VERİLMESİ 126'ncı maddeye göre;

Cevap dilekçesi davanın açılmış olduğu mahkemeye verilir. Süresi içinde, tebliğ masrafları yatırılarak, davanın açılmış olduğu mahkemeye gönderilmek üzere, başka bir yer mahkemesi aracılığıyla da verilmesi mümkündür.

Cevap dilekçesine davacı sayısı kadar örnek eklenir.

Cevap dilekçesi, havale edildiği tarihte verilmiş sayılır.

Cevap dilekçesinin bir örneği davacı ya da davacılara tebliğ edilir.

SÜRESİNDE CEVAP VERİLMEMESİNİN SONUCU

128'inci maddeye göre; süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar etmiş sayılır. Davayı inkar etmiş sayılan davalı, daha sonra vereceği cevap dilekçesiyle, ilk itirazlar dışında kalan savunmalarını ileri sürebilir. Hiç cevap dilekçesi verilmemesi halinde davalının inkar ile yetinmiş olduğu varsayılır, yalnızca inkar çerçevesinde savunma yapılabilir ve delil gösterilebilir.

CEVAP DİLEKÇESİNİN İÇERİĞİ

129. maddeye göre; cevap dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:

Mahkemenin adı.

Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri; davalı yurt dışında ise açılan dava ile ilgili işlemlere esas olmak üzere yurt içinde göstereceği bir adres.

Davalının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.

ç. Varsa, tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri.

Davalının savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri. Savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği. Dayanılan hukuki sebepler. Açık bir şekilde talep sonucu.

.Davalının veya varsa kanuni temsilcisinin yahut vekilinin imzası.

. 121'inci madde hükmü cevap dilekçesi hakkında da uygulanır. 121'inci madde, "Belgelerin birlikte verilmesi" başlığını taşımaktadır.

Dava dilekçesinde gösterilen ve davacının elinde bulunan belgelerin asıllarıyla birlikte harç ve vergiye tabi olmaksızın davalı sayısından bir fazla düzenlenmiş örneklerinin veya sadece örneklerinin dilekçeye eklenerek, mahkemeye verilmesi ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayıcı açıklamanın dilekçede yer alması zorunludur.

CEVAP DİLEKÇESİNDE EKSİKLİK BULUNMASI

130. maddeye göre; 129. maddenin birinci fıkrasının (a), (b), (c), (ç) ve (ğ) bentlerinin cevap dilekçesinde eksik olması halinde, bunun giderilmesi için hakim tarafından bir haftalık süre verilir; eksikliğin bu süre zarfında da giderilmemesi halinde cevap dilekçesi verilmemiş sayılır.

CEVAP DİLEKÇESİ VERİLMESİNİN SONUCU

131. maddeye göre; cevap dilekçesinin verilmesinden sonra, cevap süresi dolmamış olsa bile ilk itirazlar ileri sürülemez.

İlk itirazlar, Yasanın 116'ncı maddesine göre;

Kesin yetki kuralının bulunmadığı hallerde yetki itirazı.

Uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği itirazı.

İş bölümü itirazından ibarettir. 117 nci maddeye göre;

İlk itirazların hepsi cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi halde dinlenemez. İlk itirazlar, dava şartlarından sonra incelenir.

İlk itirazlar, ön sorunlar gibi incelenir ve karara

bağlanır.

SAVUNMANIN DAYANAKLARININ AÇIKLANMASI Cevap dilekçesinde, savunmanın dayanağı olan bütün olaylar konu başlıkları ve sıra numaralarıyla açıklanmalı, bunların dayanakları gösterilmeli, kanıtlar dilekçeye eklenmeli, celbi gerekenlerin celbi istenilmelidir. Yasal dayanaklar ve dava konusuna uyan Yargıtay kararları da dilekçede özet olarak yer almalı ve kararlar dilekçeye eklenmelidir.

Dava dilekçesinde olduğu gibi, cevap dilekçesinde de savunulan ve karşı sav olarak ileri sürülen her bir konunun hangi delillerle ispat edileceği açıklanmalıdır.

HMK'nın "İspat ve Deliller" başlıklı Dördüncü Kısım Birinci Bölümünde yer alan "Somutlaştırma yükü ve delillerin gösterilmesi" başlıklı 194 üncü maddesine göre;

Taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmalıdırlar.

Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur.

CEVAP DİLEKÇESİNDE İLERİ SÜRÜLEBİLECEK SAVUNMA

NEDENLERİ

A USULE İLİŞKİN SAVUNMALAR

Usule ilişkin itirazlar iki grupta toplanmış olup, bunlar:

İlk itirazlar

6100 sayılı HMK'nın 116'ncı maddesinde, 1086 sayılı HUMK'dan farklı olarak ilk itirazlar üçe indirilmiş olup, bunlar:

Kesin yetki kuralının bulunmadığı hallerde yetki itirazı,

Uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği itirazı,

İşbölümü itirazıdır.

Yukarıda da değinildiği gibi ilk itirazların hepsi, yasal süre olan iki hafta içinde verilmesi gereken cevap dilekçesinde ileri sürülmelidir. Aksi halde dikkate alınmaz. Çünkü bu iki haftalık süre hak düşürücü süredir. (İlgili maddeler 19/2, 117/1, 127, 317/2)

19. maddenin 4'üncü fıkrasına göre, yetkinin kesin olmadığı durumlarda, iki haftalık hak düşürücü süre içinde yetki itirazı yapılmamışsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir.

Davalının, dava şartlarının bulunmadığını ileri sürmesi 114'üncü maddeye göre,

Dava şartları şunlardır:

Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması. Yargı yolunun caiz olması.

Mahkemenin görevli olması.

Yetkinin kesin olduğu hallerde, mahkemenin yetkili bulunması.

Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu

hallerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması.

Dava takip yetkisine sahip olunması.

Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekalet ehliyetine sahip olması ve

usulüne uygun düzenlenmiş bir vekaletnamesinin bulunması.

Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması.

ğ. Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi.

Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması.

ı. Aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması.

Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması.

Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.

Dava şartları yargı yolu ile bir hak ve hukuksal sonuç elde etmek isteyen kişinin başvurusunun mahkemece kabul edilebilmesi ve davasının görülebilmesi için gerekli şartların gerçekleşmiş olmasıdır.

Davalı dava şartlarının bulunmadığı itirazını cevap dilekçesinde beyan edebileceği gibi, yargılamanın her aşamasında da ileri sürebilir. Çünkü dava şartlarına ilişkin şartlar ilk itirazlardan değildir.(md.115/1 son)

Dava şartlarının mevcut olup olmadığı mahkemece de resen araştırılacaktır, (md.115/1) İtiraz üzerine ya da kendiliğinden dava şartlarının bulunmadığı tespit edilirse usulden davanın reddine karar verilir. Dava şartı eksikliğinin giderilmesi mümkünse bunun için kesin süre verilir. Eğer bu süre içinde eksiklik giderilmemiş olursa yine usulden davanın reddine karar verilir.(md.115/2)

B ESASA İLİŞKİN SAVUNMALAR

Defiler

Defiler davalının, bir edimi ya da borcu özel bir nedenle yerine getirmekten kaçınmasına olanak veren bir haktır. Bunların başında zamanaşımı savunması gelir.

Defiler ilk itirazlardan olmamalarına karşılık, cevap süresi olan iki haftalık sürede ileri sürütmezse, savunmanın genişletilmesi yasağına girer. Örneğin cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen zamanaşımı defi, sonradan ileri sürülürse, davacı savunmanın genişletilmesine itiraz ederek bu definin dinlenmesine karşı çıkabilir. Ancak, davacının rızası olması halinde bu defiler, cevap süresi geçirilmiş olsa dahi, ileri sürülebilecektir, (md.141)

Davalı defiyi açıkça ileri sürmemişse hakim bunu resen nazara alamaz. (6100 SK. md.25, 818 Sayılı BK. md.140, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu md.161)

Cevap süresinin hakim tarafından uzatılması durumunda zamanaşımı savunması:

HMK. 127. maddesi uyarınca, davaya cevap verme süresi uzatılan davalı, uzatılan cevap süresi içinde vereceği cevap dilekçesinde zamanaşımı savunması yapabilir.

Esasa İlişkin İtirazlar

Esasa ilişkin itirazlar bir hakkın doğumuna engel olan veya bir hakkı sona erdiren olgulardır.

İKİNCİ CEVAP DİLEKÇESİ

136'ncı maddenin 1. fıkrasına göre, davalı, davacının cevaba cevap dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde ikinci cevap dilekçesini verebilir.

İkinci cevap dilekçesi mümkün olduğunca kısa ve özlü olmalıdır. Yanıtlar karşı tarafın

savunmalarıyla aynı sırayı takip etmeli ve üst başlıklarla numaralandrnimalıdır. Verilen savunmayı çürütecek yeni belgeler varsa bunlar dilekçeye eklenmeli, eklere sıra numarası verilerek dilekçede bunlara atıf yapılmalıdır.

Sonradan ortaya çıkabilecek durum ve delillere karşı açık kapı bırakılmalı, henüz elde edilmemiş olası delillerin sunulması ön inceleme aşamasına bırakılmalıdır.

CEVABA CEVAP DİLEKÇESİNİN VERİLMEMESİNİN VEYA GEÇ VERİLMESİNİN SONUÇLARI

Davacının, davalının savunmasını yanıtlaması şart değildir. Davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü iddialarını çürütecek savunma ya da başka olay ve durumlara dayanmamışsa cevap verilmesine gerek görülmeyebilir.

Ancak cevaba cevap verilmişse, davalının ikinci dilekçe hakkını kullanmasından sonra, ön inceleme öncesi ikişer dilekçeden fazla verilemeyeceği için, davacı üçüncü bir yanıt veremeyecektir.

DAVALININ İKİNCİ CEVAP DİLEKÇESİ

Davalı, davacının cevaba cevap dilekçesinin kendisine tebliğinden başlayarak iki hafta içinde ikinci cevap dilekçesi verebilir, (md. 136/1) Kıyasen ikinci cevap dilekçesi için de ek süre istenebilecektir.

Davalının, davacının cevaba cevap dilekçesini yanıtlaması şart değildir, gerekli görmüyorsa yanıt vermeyebilir.

Ancak davalının, davacının iddiaları karşısında durumunu güçlendirmek üzere, yanıt vermesi yararlı olacaktır.

Davalı daha önceki cevabını süresinden sonra verdiyse, davayı inkar etmiş olacağı için, ilk itirazlar dışında kalan savunma nedenlerini ikinci cevap dilekçesinde ileri sürebilir. Çünkü taraflar, ön inceleme başlamadan önce ve karşılıklı dilekçe verme aşamasında iddia ve savunmalarını serbestçe genişletebilir ya da değiştirebilirler, (md.141/1)

Ön inceleme aşaması 6100 sayılı yeni HMK ile hukukumuza girdiğinden, 1086 sayılı HUMK'tan farklı olarak ön inceleme başlamadan önce taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçelerinde iddia ve savunmalarını serbestçe genişletebildikleri ya da değiştirebildikleri içindir ki (md.141/1), örneğin davalı, cevap dilekçesinde unuttuğu zamanaşımı savunmasını bu kez ikinci cevap dilekçesinde ileri sürebilecek ve davacı bunun ileri sürülemeyeceğinden bahisle karşı çıkamayacaktır.

Yukarıdaki açıklamalarımız "Yazılı Yargılama Usulü"ne ilişkin olup, "Basit Yargılama Usulü"nde taraflar birer dilekçe ile yetinmek zorunda olduklarından, örneğin iş

Mahkemelerinde görülmekte olan bir dava ile ilgili olarak davalı taraf, süresi içinde vereceği cevap dilekçesinde ileri sürmediği ilk itirazlarını daha sonra ileri sürmek istediğinde, davacının, savunmanın genişletildiği itirazına maruz kalabilecektir.

ÖN İNCELEME (md.137

Hukukumuzda yeni bir yargılama aşaması olan "Ön İnceleme" aşaması, dilekçeler aşaması ile tahkikat aşaması arasında bir hazırlık evresi olup, bununla yargılamanın hızlandırılması ve davaların daha sağlıklı çözümü amaçlanmıştır.

ÖN İNCELEME AŞAMASINDA YAPILACAK İŞLEMLER

Önce dava şartları ve ilk itirazlar incelenecektir. Bu iki konuda dosya üzerinden karar verilebileceği gibi, gerekli görülürse ön inceleme duruşmasında taraflar dinlenebilecektir. (md.138). Hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve defiler incelenecek ve karara bağlanacaktır.(md. 142).Uyuşmazlık konuları tam olarak belirlenecektir. (md. 140/1)

Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda, taraflar sulhe teşvik edilecekler ve bu konuda sonuç alma olasılığı varsa yeni bir duruşma günü verilecektir, (md. 137/1, 140/2)

Tarafların dilekçelerinde açıkladıkları ancak henüz sunmadıkları belgeleri dosyaya koymaları ve başka yerlerden getirtilecek belgeler konusunda açıklama yapmaları için iki haftalık kesin süre verilecek, verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi halinde o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilecektir.(md. 140/5) Bütün bu işlemler tutanağa geçirilecektir.(md. 137/1, 140/3)

Ön inceleme bütünüyle tamamlandıktan sonra, tahkikat hazırlığı yapılacak ve taraflara duruşma günü verilecektir, (md. 137/2)

Ön inceleme aşaması tamamlandıktan sonra, hakim, tahkikata başlamadan önce, hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve defileri inceleyerek karara bağlar, (md.142)

Bu aşamadan sonra yapılacak duruşmalarda delil olarak dayanılmışsa, tanıklar dinlenecek, gerekli görülen hallerde bilirkişi incelemesi yapılacak, uzman görüşü alınabilecektir.

HÜKÜM

Dosya karar aşamasına geldiğinde hakim son kararını verecektir. 294/1'inci maddeye göre; Mahkeme usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür.

TEMYİZ

6100 sayılı HMK'nın geçici 3'üncü maddesi 1. fıkrasına göre "Bölge Adliye

Mahkemelerinin, 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca Resmi Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur." denilmektedir.

Buna göre; Bölge Adliye Mahkemeleri göreve başlamadığı sürece 01.10.2011 tarihinden sonra açılan davalarda da 1086 sayılı HUMK'daki kanun yoluna ilişkin hükümler uygulanacaktır.

Bölge Adliye Mahkemeleri kurulup 6100 sayılı HMK'nın temyize ilişkin hükümleri uygulanmaya başladığında Bölge Adliye Mahkemelerinin hukuk dairelerinden verilen kararlarına ilişkin temyiz süresi 1 (bir) ay olarak uygulanacaktır.(md.361)

Mevcut durumda eski yasaya göre temyiz süresi kararın tebliğinden itibaren 15 (onbeş) gündür.(1086 sayılı Yasa md.427)

Maktu harca tabi davaların kabul ve reddine ilişkin kararlar ile nispi harca tabi davaların reddine ilişkin kararların temyizinde maktu temyiz harcı alınacaktır. (492 sayılı Kanunun 1 sayılı tarifesinde yer alan 2012 harçlarına göre bu rakam 103,50 Türk Lirasıdır.)

Nispi harca tabi davaların kabulüne ilişkin kararların temyizinde, ilamda gösterilen karar ve ilam harcının dörtte biri (1/4) peşin olarak alınır. Temyiz yoluna başvurulurken maktu harca tabi olanlarda tamamının, nispi harca tabi olanlarda ise dörtte birinin peşin alınması ile dava dosyası Yargıtay'a gönderilir.

Yargıtay tarafından mahkeme hükmü bozulursa bundan harç alınmaz. Bu durumda yüksek Yargıtay peşin alınan harcın istek halinde iadesine karar verir. Yargıtay'ın bozması üzerine, yeniden yargılama yapan mahkeme vereceği hükümde, hiçbir harç almamışçasına son kararında karar ve ilam harcı alır. Ancak bozulan hükümden evvelce alınmış olan karar ve ilam harcı, müteakip hükme ait harçtan mahsup edilir.(492 sayılı Harçlar Kanunu md.8)

Yargıtay'ca hukuk mahkemesinden verilen ilamların onanması halinde, onama karar muhtevası Yargıtay'ca hüküm altına alınmış gibi tarifede gösterilen harçların alınacağı 9. madde gereğidir. Eğer ilk mahkemenin kararı nispi harca tabi bir dava idiyse, ki bunun dörtte biri (1/4) temyiz yoluna başvurandan peşin olarak alınmış olduğundan, geri kalan dörtte üçü (3/4) de Yargıtay tarafından temyiz harcı olarak alınacaktır. Eğer ilk mahkemenin kararı maktu harca tabi idiyse veya red ve benzeri sebeplerle maktu karar ve ilam harcı alınmış ise bu durumda da Yargıtay'ca verilen onama kararı ile ilk derece mahkemesinin kararındaki harç kadar temyiz harcı alınması gerekecek ve bu da temyiz yoluna başvurandan peşin olarak alınmış olduğundan yeniden harç alınmasına gerek kalmayacaktır.

KARAR DÜZELTME

Karar düzeltme kanun yolu Yargıtay'ın ilgili dairesinden verilen onama veya bozma kararına karşı yine aynı daireden belli sebeplerle istenen bir düzeltme yoludur. Karar düzeltme yoluna başvuru süresi 15 gündür. Bu süre Yargıtay kararının tebliğinden başlar.

6100 sayılı HMK. Geçici 3'üncü maddesinin göndermesiyle, 1086 sayılı HUMK md. 440'a göre:

Yargıtay kararlarına karşı tefhim veya tebliğden itibaren 15 gün içinde aşağıdaki sebeplerden dolayı karar düzeltilmesi istenebilir:

Temyiz dilekçesi vekanuni süresi içinde verilmiş olması şartıyla  karşı tarafın cevap dilekçesinde ileri sürülüp hükme etkisi olan itirazların kısmen veya tamamen cevapsız bırakılmış olması,

Yargıtay kararında birbirine aykırı fıkralar bulunması,

Yargıtay incelemesi sırasında hükmün esasını etkileyen belgelerde bir hile veya sahteliğin ortaya çıkması.

4  Yargıtay kararının usul ve kanuna aykırı bulunması.

Karar düzeltme yoluna başvurandan başvuru harcı alınmaz. Karar düzeltme taleplerinden peşin harç ta alınmaz. Çünkü istemin incelenmesi sonucu beliren duruma göre harç alınması gerekir.

Karar düzeltme istemi üzerine, ilk derece mahkemesinden verilen hüküm onanırsa, temyiz olunan hükümden alınmış harç kadar yeniden harç alınır. (492 SK md.9) Yalnız bu, Yargıtay'ın ilgili dairesinin ilk derece mahkemesinin kararını bozması üzerine başvurulan karar düzeltme talebi içindir. Çünkü bozma üzerine yukarıda belirtildiği gibi harç alınmamakta, peşin alınan harcında istek halinde iadesine karar verilmekte idi. İşte Yargıtay'ın bozma kararından sonra, ilk derece mahkemesinin hükmü, karar düzeltme yolu ile onanırsa daha önce alınmamış harç alınmakta, bunun miktarı da temyiz olunan hükümden alınmış olan harç kadardır. Bu harcın yükümlüsü de Karar düzeltme yoluna başvuran taraf değil, ilk hükmü temyiz etmiş olan taraftır.

Karar düzeltme istemi reddedilirse Harçlar Kanununa ekli (1) sayılı tarife A1112b'ye göre maktu harç alınacaktır. Yargıtay'ın ilgili dairesinin onama kararına karşı Karar düzeltme yoluna gidilmiş ve bu istem reddedilmiş ise, bu kararla da ilk derece mahkemesinin kararı onanmaktadır ama yeniden yukarıda belirtilen red harcından başka nispi harç alınmaz. Alınırsa bir hükümden iki defa onama harcı alınmış olur. Bu ise mümkün değildir. Karar düzeltme talebi üzerine ilk derece mahkemesinin karan bozulursa, yani dairenin verdiği onama kararı tashihi kararla kaldırılarak, bozmaya dönüşürse, bu durumda da tıpkı temyiz incelemesi sonundaki bozma gibi harç alınmayacaktır. Temyiz yoluna başvururken alınmış olan peşin maktu veya nispi harcında iadesine karar vermek gerekecektir.

Eğer Yargıtay'ın bozma kararına karşı karar düzeltme yoluna gidilmiş ve fakat bozma kararını doğru alması nedeniyle, karar düzeltme istemi reddedilmişse yukarıda üçüncü paragrafta belirtildiği gibi yalnız maktu red harcı alınacaktır.

NOTERLERİ İLGİLENDİREN BAZI TAZMİNAT DAVALARI

SAHTE BELGE KULLANILARAK

YAPILAN İŞLEMLERDEN

DOĞAN TAZMİNAT DAVALARI

1512 sayılı Noterlik Kanunu 162. maddesine göre "Stajyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa bile noterler, bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludurlar" denilmektedir.

Maddede yer alan notere ait olan sorumluluk kusursuz sorumluluktur. Noter kusursuz olmasına rağmen sorumlu olmakla birlikte bu sorumluluk mutlak ve sınırsız olmayıp, zararla eylem arasında uygun illiyet bulunması gereklidir.

İlliyet bağının kesildiği durumlarda, kusursuz sorumlu kişi sorumlu tutulamayacaktır. İlliyet bağının kesilmesi için;

Üçüncü kişinin ağır kusurunun varlığı gerekir.

Mücbir sebep veya

Zarar görenin tam kusuru ya da

Bu üç koşuldan birinin varlığı halinde kusursuz sorumlu kimse sorumluluktan kurtulmaktadır.

Noterliğe, hukuka aykırı olarak düzenlenen bir belge ibraz ederek işlem yaptıran birinin suç işleme kastını taşıyan cürüm derecesinde ağır kusurunun var olduğu tartışmasızdır. Bu düşünceden hareketle birçok Yargıtay kararında sorumluluğu gerektiren illiyet bağının kesildiğinden bahisle noterin sorumlu olmadığına hükmedildiği görülmektedir.

Yargıtay 4. HD 2002/5808 E.2002/8687 K sayılı 09.07.2002 tarihli kararında; Sahte ve İğfal kabiliyeti olan kimlik belgelerini düzenleyen davalıları eylemleri ve davacı Çalışanı'nın Eylemi ağır kusur oluşturduğundan zarar ile kararı temyiz eden 'ın eylemleri arasındaki Uygun illiyet bağı kesilmiştir, bu nedenle de anılan davalıların sorumluluğundan söz edilemez."

Yargıtay HGK 2004/4526 E.2004/589 K sayılı 10.11.2004 tarihli kararında; "... Usulsüz işlemin sahte nüfus cüzdanından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. (...) Zararlandırıcı sonucun ortaya çıkmasında bir üçüncü kişinin hukuka aykırı eyleminin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu kişinin suç teşkil eden ve ağır kusuru oluşturan eylemi açıktır. Şu haliyle sorumluluğu gerektiren illiyet bağının kesildiği kabul edilmelidir..."

Yargıtay 4. HD 2006/1956 E.2006/3585 K. Sayılı 03.04.2006 tarihli kararında; "... Davalılar Maliye Hazinesi ve noterin sorumlulukları kusursuz sorumluluktur. (...) Bu davalılar kusurları bulunmadığı savunmasının ötesinde uygun illiyet bağının kesildiğini kanıtlamalıdırlar. Kusursuz sorumlulukta illiyet bağının kesilebilmesi için zarar görenin ağır kusurunun olması veya üçüncü bir kişinin illiyet bağını kesebilecek nitelikte ağır kusurunun olması veya zararlandırıcı sonucun meydana gelmesinde öngörülmeyen bir halin bulunması gerekmektedir. Somut olayda iğfal kabiliyeti bulunan nüfus cüzdanını kullanan üçüncü kişinin bu eylemi ile illiyet bağı kesilmiştir. Şu durumda davalılardan Maliye Hazinesi ve (T.) noter hakkındaki davanın reddi gerekirken yerel mahkemece anılan davalıların da sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, karar bu nedenle bozulmalıdır."

SAHTE BELGE KULLANIMINDAN

DOĞAN ZARARLARIN TAZMİNİNE YÖNELİK

DAVALARDA İLERİ SÜRÜLEBİLECEK BAZI HUSUSLAR

Özellikle sahte belge ile noterin yanıltılarak vekaletname ya da başkaca tapuda kullanılacak bir belge tanzim ettirilmiş olması halinde ileri sürülebilecek bazı hususlar:

Davaya Bayındırlık Bakanlığı'nın dahil edilmesi istenebilir. Bu tip durumlarda tapunun sorumluluğu ile noterin sorumluluğu eşit derecede değildir. Çünkü tapu sicili tutanaklarında malikin kimlik bilgileri ve fotoğrafı mevcuttur. Noterde vekalet veren de malik olduğuna göre, işlemi yapacak olan Tapu Sicil Müdürü, malike ait olan nüfus cüzdan fotokopisi ve fotoğraf mukayesesi yapabilme olanağına sahiptir. Noterin sahip olmadığı bu mukayese imkanına haiz olan idarenin sorumluluk derecesinin daha da artacağı ortadadır.

29.0 4.2006 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu, Kimlik Paylaşım Sistemi (KPS) ve Adres Paylaşım Sisteminin (APS) kurulmasını ve çeşitli kurumların kullanımına sunulmasını öngörmüştür.

Kanunun 7. maddesinde aile kütüklerinde bulunması gereken bilgiler sayılırken,

Maddenin 1. fıkrasında

(a) Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası,

(g) Yerleşim yeri adresi ve

(ğ) fotoğrafı elektronik ortamda tutulur,

Denilmektedir. Hal böyle iken, maddenin öngördüğü şartların hala sağlanamamış olması noterin sorumluluğunu ortadan kaldırdığı gibi, idareye tazmin sorumluluğu yüklemektedir.

Keza, aynı yasanın 41/1. maddesinde belirtilen"(...) taklit, tahrif ve sahtecilikten korunmak maksadıyla nüfus cüzdanı üzerine konulacak güvenlik unsurlarını" gerçekleştirme görev ve yetkisi İçişleri Bakanlığı'na verildiği halde, aradan geçen yıllara rağmen bu yönde ciddi bir adım atılamamıştır.

Aynı maddede belirtildiği üzere, nüfus cüzdanlarının basımı ve vatandaşa teslimi aşamasında uygulanacak sistem ve teknolojinin kurulması, nüfus cüzdanının kaybı ve değiştirilmesi halinde yapılacak işlemleri tespit etme ödevi İçişleri Bakanlığı'na verildiği halde, bu noktada ortaya çıkan sorunların giderilemeyişi İçişleri Bakanlığının sorumluluğunu gerektirmektedir.

Arz edilen nedenler karşısında, yasanın emredici hükümlerini yerine getirmeyen idarenin kusurlu davranışı ve sorumluluğunun doğması karşısında, noter açısından illiyet bağı kesilmektedir, böyle durumlarda, eğer davanın davalısı değillerse davaya dahil edilmeleri istenebilir.

Nurgün CEYLAN

TEKİRDAĞ 2.NOTERİ

KAYNAKLAR

Çelik, Çelik Ahmet, Tazminat ve Alacak Davaları, Bilge Yayınevi, Ankara, 2012 Yargıtay Kararları Kanun metinleri Bir meslektaşımıza ait cevap dilekçesi

 


 

İKİNCİ BÖLÜM

NOTERLERİN CEZAİ SORUMLULUĞU

Öncelikle, Görev suçu kavramına kısaca bakmak gerekir. Kamu görevlilerinin işledikleri suçların soruşturması ve kovuşturması, bu sıfatı taşımayanlara göre farklılıklar gösterir. Kamu görevlileri "görevleri sebebiyle" suç işleyebilirler. Yani yetkilerini yasaya aykırı şekilde kullanarak veya kullanmayarak suç işleyebilirler. Bu durum GÖREV SUÇLARI nın konusunu oluşturur.

Görev suçu şu suretle de tanımlanabilir. Memurun görevindeki yetkilerini kullanması veya kullanmaması yoluyla işlediği suçtur. Suçun işlendiği yer ve zaman önemli değildir. Dolayısıyla suçun memuriyet görevinden doğmuş sayılması için memuriyet işlemi ve işlemlerinin yapılması veya yapılmaması ile ilgili olmalıdır.

Görev suçlarının oluşması için suçun görev yerinde veya görev zamanında işlenmesi şart değildir. Bu suç görev saatleri dışında veya görev yeri dışında da işlenebilir. Örneğin Noterin daire dışında ve davet edildiği bir yerde yaptığı noterlik işleminde sahtecilik yapması gibi.

Noterlik kanununun On ikinci kısmının beşinci bölümünde noterlerle ilgili suçlara ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemede sadece noterlerin işleyecekleri suçlar değil; aynı zamanda, noterlere karşı işlenecek suçlara da yer verilmiştir. Noterlik Kanunu noterleri ve katipleri memur kabul etmediği için, cezai sorumluluklarına da özel hükümler koyma gereği duymuştur.

Noterler hakkında kovuşturma yapılabilmesini Adalet Bakanlığı'nın iznine bağlayan Noterlik Kanununun 153. Maddesi, suç oluşturabilecek fiilleri ikiye ayırmıştır.

.Görevden doğan suçlar (Görev Suçları)

.Görev sırasında işlenen suçlar (Görev yapılırken işlenen şahsi suçlar)

Görev suçu kavramına yukarıda değinilmişti. Görev sırasında (görev yapılırken) işlenen şahsi suç ise, memurun göreviyle ilgili olmayan, görevle yetkilerin kullanılıp kullanılmamasına bağlı bulunmayan, ama görevin yapıldığı sırada işlenen suçlardır. Bunlarda işlenen suçla memurun görevi arasında bir nedensellik bağı yoktur. Örneğin noterin görev yaptığı veya yapabileceği sırada işlediği hakaret, tehdit, yaralama vb. suçlar.

GÖREVLE İLGİLİ SUÇLAR:

Görevle ilgili suçlar Türk Ceza Kanununda ve Noterlik Kanununda düzenlenmiş olmaları nedeniyle iki açıdan ele alınmalıdır.

Türk Ceza Kanununda Düzenlenen Suçlar :

Noterlik Kanunu'nun 151. Maddesi, noterlerin geçici yetkili noter yardımcılarının, katiplerin ve katip adaylarının noterlikteki görevleri (TNB organlarında görev alanların bu görevleri) sırasında veya görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı eylemlerinin niteliğine göre Türk Ceza Kanunu'nun Devlet Memurlarına ait hükümleri uyarınca cezalandırılmalarını öngörmektedir

Tadadı olmamakla birlikte Türk Ceza Kanununda memurların (dolayısıyla noterlerin) işleyebilecekleri bazı suçlara örnek vermek gerekirse; Zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, keyfi muamele, görevi ihmal, görevi kötüye kullanma, memuriyet sırrının ifşası, ticaret yasağı, suçu haber vermeme resmi belgede sahtecilik, mühür bozma, suç delillerini yok etme, gizleme ya da değiştirme, muhafaza görevini kötüye kullanmaya, görevi kasten yapmamak, vs. Türk Ceza kanununda bunların dışında memurların işleyebilecekleri herhangi bir suçu görev sırasında veya görevleri sebebiyle Noterlik Kanunu 151/1. Maddesinde sayılan kimselerin işlemesi durumunda, eylemin niteliğine göre T.C.K.'nun Devlet memurlarına ait hükümleri uyarınca cezalandırılırlar.

Noterlik Kanununda Düzenlenen Suçlar: ANoterlik işlemlerinde Tahrifat:

Noterlik Kanunu'nun 158. Maddesinde düzenlenen bu suç aslında evrakta sahtecilik suçu olarak da nitelendirilebilir. Buna göre; eski tarihle evrak düzenleyen, yevmiye defterinde numara ayıran, harç, damga, kontrato, veya sair vergilerin ödenmelerine esas olarak düzenlenen beyannamelerde yahut bunlara eklenen makbuzlarda tahrifat yapan noter görevlileri ile katiplerine ve katip adaylarına, Türk Ceza Kanununca daha ağır bir ceza tayin edilmediği takdirde bu madde uyarınca cezalandırılacaklardır. Görüldüğü gibi burada Noterlik kanunu, Türk Ceza Kanunu'nun aynı fiilleri cezalandıran hükümlerini noterler bakımından kaldırmamakta, belirtilen fiillere TCK'de bir ceza öngörülmemiş veya daha hafif bir ceza öngörülmüş ise Noterlik Kanununun 158. Maddesinin uygulanmasını emretmektedir.

BNoterlerin Yapmaktan Yasaklı Oldukları İşler :

Noterlik Kanunu'nun 50. Maddesi, Noterlik görevi ile birleşmeyen ve noterin yapmaktan yasaklı oldukları işleri düzenlemiştir. İşte Noterlik Kanununun 157. Maddesi noterlerin yapmaktan yasaklı oldukları işleri düzenleyen 50. Maddesi üçüncü fıkrasının müeyyidesini koymakta ve ilgilileri cezalandırmaktadır.

CNoterlikler Ortak Hesabı ile ilgili Yükümlülüklerini Yerine getirmemek:

Noterlik Kanunu'nun 159. Maddesi, aynı Kanunun 109. Maddesiyle getirilen yükümlülüklere uymayan (ortak hesaba yatırılacak kısmını, süresi içinde yatırmayan noter) hakkında ve keza Noter odası Yönetim Kurulu hakkında tertip edilebilecek cezaları düzenlemektedir.

DGözetim ve Denetim Görevinin ihlali;

Noterlik Kanunu'nun 160. Maddesinde; noterlik dairesinde çalışan katiplerin ve katip adaylarının görevlerinden dolayı işledikleri suçlara iştiraki bulunmadığı takdirde noterin, bu kimseler üzerindeki gözetim ve denetim görevini yerine getirmediği sabit olmak koşuluyla, Türk Ceza Kanununun (5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun) 257'inci maddesi hükmüne göre sorumlu olacağı hususu düzenlenmiştir.

Bu suçun faili, noterlik dairesinde çalıştığı sırada suç işleyen katip veya katip adaylarının suçuna iştirak etmemekle birlikte, bu kişiler üzerindeki denetim ve gözetim görevinin gereklerini yerine getirmekte ihmal gösteren noterdir.

Noterin, katip ya da katip adaylarını denetim ve gözetim görevini yerine getirmekte ihmal gösterdiği isnadı ile ilgili olarak uygulamadaki bir sıkıntıya işaret etmek gerekmektedir. Örneğin, bir noterlik katibi hakkında görevle ilgili bir fiili nedeniyle herhangi bir kamu davası açılması halinde; peşinen denetim ve gözetim görevini ihmal ettiği kabul edilerek ilgili noter hakkında da hemen kamu davası açılmaktadır. Oysa o katibe isnat edilen suçu işlediği mahkemece verilen ve kesinleşen hükümle SABİT olduktan sonra, noter hakkında soruşturma  kovuşturma yapmak hukuka daha uygundur.

KİŞİSEL SUÇLAR

Noterin şahsi (kişisel) olarak işleyebilecekleri suçlar, Adalet Bakanlığı'nın kovuşturma iznine bağlı olmak veya olmamak yönüyle de ikiye ayrılmaktadır. Noterlerin kovuşturma yapılabilmesi Adalet Bakanlığı'nın izine bağlı olan kişisel suçları yukarıda ayrıntılı olarak açıklanmıştır.

Bir de, noterlerin işledikleri ve kovuşturma yapılması Adalet Bakanlığı iznine bağlı olmayan kişisel suçları söz konusu olabilir. Örneğin, noterin dışarıda alış veriş yaparken satıcıya hakaret veya tehdit etmesi, ya da yaralaması gibi. Bu tür kişisel suçların soruşturma ve kovuşturmalarında Adalet Bakanlığı iznine gerek duyulmamaktadır. C.M.K.'da yazılı hükümlere göre, suç yeri savcılığı gerekli soruşturmayı yapacak ve gerekirse sulh, Asliye veya Ağır Ceza mahkemelerinde dava açabilecektir.

Ayrıca TEMADİ EDEN suçlar üzerinde de durmak gerekmektedir. Örneğin noter işlediği kişisel suç için, noterliğinden telefonla talimat vermek, delillerle ilgili yönlendirmeler yapmak vs. gibi davranışlarda bulunursa, artık başlangıçta görevi sırasında işlemediği bu suç, görevi sırasında işlenmeye devam edilen, icra hareketleri sürdürülen, yani temadi eden suç olarak kabul edilecektir ki; bu durumda da suçun kovuşturması Noterlik Kanununun 154. Maddesine göre yapılacaktır.

Görüldüğü gibi şahsi suçlar, görev sırasında işlenirse usul başka olacak, görev sırasında işlenmeyen şahsi suçların soruşturulup kovuşturulması usulü ise farklı olacaktır.

NOTER HAKKINDA SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMA

SORUŞTURMA:

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 2/e maddesi soruşturmayı;"Kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre" olarak tanımlamaktadır.

a.. Noterlik Kanununa göre;

Noterler hakkında soruşturmanın nasıl yapılacağını Noterlik Kanunu'nun 124. Maddesi düzenlemiştir. Bu maddeye göre adalet Bakanlığı, bir noter hakkında soruşturma yapılmasını gerektiren hallerde, soruşturmayı Adalet Müfettişlerine veya Cumhuriyet Savcılarına yaptırır. Adalet Müfettişliği veya Cumhuriyet Savcılıklarına herhangi bir şikayet yapılır veya bu merciler noterin yolsuz bir işleminden haberdar olurlarsa, derhal gerekli soruşturmayı yaparak düzenleyecekleri evrakı Adalet Bakanlığına gönderirler. Adalet müfettişleri ve Cumhuriyet Savcılıkları gerekli görürlerse, Noterlik Kanunu 122/3 fıkrasını soruşturma halinde de uygulayabilirler. Yani noterlik dairesindeki evrak, defter ve cilbentleri daire içinde muhafaza altına alabilirler. Adalet Bakanlığı, düzenlenen soruşturma evrakının suç niteliğinde olmayıp, disiplin kovuşturmasını gerektiren eylemlerle ilgili kısımlarının bir örneğini Türkiye Noterler Birliği Disiplin Kurulunu intikal ettirir.

b)Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Yönetmeliğine göre; (24.01.2007 tarih ve 26413 sayılı Resmi Gazete)

Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Yönetmeliği'nin 107. Maddesi; noterler hakkında yapılacak soruşturma nedeniyle izlenecek yolu şöyle düzenlemiştir:

Madde 1071Noterlik Kanununun 124. Maddesi gereğince Noterler hakkında yapılan soruşturmalarda suç teşkil eden fiillerden dolayı Ceza Muhakemesi Kanununun

belirlediği usul çerçevesinde savunmaları alınır.

Disiplin cezası gerektiren hususlarda ise, düzenlenecek tutanağın altına Noterin diyeceği sorulduktan sonra sadece beyanının derciyle yetinilir.

Noterin çeşitli nedenlerden dolayı beyan vermekten çekinmesi veya beyanının alınamaması hallerinde Konu düzenlenen tutanakta ifade edilmekle iktifa olunur.

İşin mahiyeti icabı suç teşkil eden fiillerden dolayı Noterin işten el çektirilmesine gerek görüldüğü takdirde, Noterlik Kanununun 123. Maddesi gereğince ilgili evrak örnekleri, konu hakkındaki gerekçeli düşünceyi havi bir yazı ile başkanlığa gönderilir. Ayrıca soruşturma raporunda duruma ilişkin bir bilgiye yer verilir.

Keza aynı Yönetmeliğin 111/4. Maddesi de; "Noterler hakkında düzenlenecek raporların, uygulanması düşünülen işlem ve genel sonuç bölümlerinde, Noterin eylemi suç mahiyetinde görüldüğü takdirde Noterlik Kanununun 154. Maddesi uyarınca "Kovuşturma Yapılması'; sadece disiplin cezasını gerektiren halde aynı kanunun 124. Maddesi gereğince "Disiplin Kovuşturması Yapılması" şeklinde düşünce bildirilir. Suç teşkil eden fiil aynı zamanda disiplin cezası tayinini de gerektiriyorsa iki hale birlikte yer verilir, iddianın veya tahkik konusu hususların doğrulanmaması halinde ise "İşlem Yapılmasına Yer Olmadığı" görüşü yazılır" şeklinde düzenleme getirmiştir.

Görüldüğü gibi noterlerle ilgili soruşturma için izin gerekmez. (Avukatlar hakkında ise, haklarındaki soruşturma için Adalet Bakanının izini gerekir. Avukatlık Kanunu: 58)

C.Savcısı, bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenince, kamu davası açmaya yer olup olmadığına karar vermek için işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet Savcısı (ve mahkeme) maddi gerçeği araştırmakla, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplamak ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür. (C.M.K.:160)

KOVUŞTURMA

Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 2/f maddesi kovuşturmayı,"iddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evre" olarak tanımlamaktadır. aKovuşturma izni: Noterlik Kanunu'nun 153. Maddesine göre, noterlerin, görevden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlarından dolayı KOVUŞTURMA yapılabilmesi Adalet Bakanının iznine bağlıdır.

bKovuşturma Usulü: Noterler hakkındaki kovuşturmalarda izlenecek yol, Noterlik Kanununun 154. Maddesinde düzenlenmiştir.

Buna göre; Adalet Müfettişleri veya Cumhuriyet Savcısı tarafından düzenlenen dosya, Adalet Bakanlığı Ceza işleri Genel Müdürlüğü'ne tevdi olunur. İnceleme sonunda kovuşturma yapılması gerekli görüldüğü takdirde, dosya suçun işlendiği yer Ağır Ceza Mahkemesine en yakın bulunan Ağır Ceza mahkemesine gönderilir. En yakın Ağır Ceza Mahkemesi bulunduğu yerdeki Cumhuriyet Savcısı beş gün içinde iddianamesini düzenleyerek, dosyayı son soruşturma açılması ya da son soruşturmanın açılmasına yer olmadığına ilişkin karar verilmek üzere Ağır Ceza Mahkemesine verir.

İddianamenin bir örneği, Ceza Muhakemeleri Kanunu uyarınca, hakkında kovuşturma yapılan notere tebliğ olunur. Bu tebliğ üzerine noter, kanunda yazılı süre içinde bazı savunma delillerinin toplanmasını isteyebilir. (Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 177. Maddesi; "Sanık, tanık veya bilirkişinin davetini veya savunma delillerinin toplanmasını, istediğinde bunların ilişkin olduğu olayları göstermek suretiyle bu husustaki dilekçesini duruşma gününden en az 15 gün önce mahkeme başkanına veya hakime verir. Bu dilekçe üzerine verilecek karar kendisine derhal bildirilir." hükmünü getirmiş olup, aynı kanunun 178. Maddesi de, sanığın gösterdiği tanık veya bilirkişinin dinlenmesi konusundaki dilekçedeki talebinin reddedilmesi halinde, sanığın o kişileri mahkemeye getirebileceği ve duruşmada dinlenecekleri hususu da düzenlenmiştir.)

En yakın ağır Ceza Mahkemesince haklarında son soruşturmanın açılmasına karar verilerek haklarında kamu davası açılan noterlerin yargılanmaları, suçun işlendiği yer Ağır Ceza Mahkemesinde yapılır.

citiraz Hakkı: Noterlik Kanunu'nun 155. Maddesi, mahkemelerin tutuklama veya salıvermeye yahut son soruşturmanın açılmasına yer olmadığına dair kararlarına karşı Cumhuriyet Savcısı veya sanık tarafından genel hükümler uyarınca itiraz olunabileceğini, bu itirazın da, suçun işlendiği yer Ağır Ceza Mahkemesi hariç olmak üzere, itiraz edilen kararı veren mahkemeye en yakın Ağır Ceza Mahkemesinde inceleneceğini hükme

bağlamıştır.

Ceza muhakemesi Kanunu'nun 173. Maddesinde, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliği tarihinden itibaren, müştekinin de 15 gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet Savcısının yargı çevresinde görev yaptığı Ağır Ceza Mahkemesine en yakın Ağır Ceza Mahkemesine itirazda bulunabileceğini düzenlemiştir.

AĞIR CEZAYI GEREKTİREN SUÇÜSTÜ HALİ

Noterlik Kanunu'nun 156. Maddesi, Ağır Ceza Mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü halinde, soruşturmanın genel hükümlere göre yapılacağı hükmünü getirdiğinden, böyle bir durumda Noterlik Kanunu'nun soruşturma ve kovuşturmaya ilişkin yukarıda zikredilen özel hükümleri değil, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun genel hükümleri uygulanır.

Bilindiği üzere Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 2/j maddesi suçüstünü;  işlenmekte olan suç, henüz işlenmiş olan fiil ve fiilin işlenmesinden hemen sonra kolluk, suçtan zarar gören veya başkaları tarafından takip edilerek yakalanan kişinin işlediği suç, Fiilin pek az önce işlendiğini gösteren eşya veya delille yakalanan kimsenin işlediği suç olarak tanımlamaktadır.

İŞTEN EL ÇEKTİRME

Noterlik Kanunu'nun 123. Maddesi, hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmakta olan noterin, belli şartlarla işten el çektirilmesini öngörmektedir. Madde soruşturma ve kovuşturmanın selameti bakımından Adalet Bakanlığı tarafından gerekli görüldüğü takdirde soruşturma ve kovuşturma kesin bir karar veya hükümle sonuçlanıncaya kadar noterin işten el çektirileceklerini düzenlemiştir. (İşten el çektirilmiş noter, personelle ilgili disiplin kovuşturması yapamaz, bu görev Disiplin Kurulunca yerine getirilir ve kararın itiraz mercii de Adalet Bakanlığıdır. Genelge 2009/34)

SORUŞTURMA EVRESİ

DAVANIN YÜRÜTÜLMESİ: İddianamenin kabulüyle kamu davası açılmış olur ve kovuşturma evresi başlar (C.M.K: 175)

İddianame, çağrı kağıdı ile birlikte sanığa tebliğ olunur. Çağrı kağıdının tebliği ile duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunmalıdır. (C.M.K176)

Duruşmaya iddianame okunduktan sonra, sanığın açıklamada bulunmaya hazır olduğunu bildirdiğinde usulüne uygun sorgusu yapılarak başlanır. (C.M.K.191)

Hazır bulunmayan sanık hakkında (kanunun belirttiği bazı haller hariç) duruşma yapılmaz, sanık (alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç) istinabe suretiyle de sorguya çekilebilir.

Mahkeme, sorgusu yapılmış olan sanık (ya da bu konuda yetki verilmişse müdafii) isterse, sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir. (C.M.K.196)

Sanığın sorguya çekilmesinden sonra delillerin ortaya konulmasına başlanır. Delillerin ortaya konulması istemi, geç bildirilmiş olması nedeniyle reddedilemez. (207)

Hakim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş, huzurda tartışılmış ve hukuka uygun şekilde elde edilmiş delillere dayandırabilir (217)

Yüklenen suçun ispatı, ceza mahkemesinden başka bir mahkemenin görev alanına giren bir sorunun çözümüne bağlı ise, ceza mahkemesi bu sorunla ilgili olarak görevli mahkemede dava açılması veya açılmış davanın sonuçlanması ile ilgili olarak bekletici sorun kararı verebilir. (218)

Hükümden önce son söz hazır bulunan sanığa verilir. (216)

DAVANIN SONA ERMESİ:

Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Sanık hakkında verilebilecek hüküm beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkümiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi olabilir. (223)

HÜKMÜN AÇIKLANMASI:

Duruşma sonunda hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana hatlarıyla anlatılır. Sanık hazırsa başvurabileceği kanun yolları, merci ve süresi bildirilir. Beraat eden sanığa tazminat isteyebileceği bir hal varsa bu da bildirilir. Hüküm fıkrası herkes tarafından ayakta dinlenir. (231)

HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI (CMK.231) :

Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise; mahkemece (C.M.K. nun 231/6. Fıkrasındaki şartlar da mevcutsa) hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder. Sanık kabul etmez ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına (C.M.K. 268/1 uyarınca 7 gün içinde) itiraz edilebilir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulur. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere, mahkemenin belirleyeceği süreyle sanık hakkında denetimli serbestlik tedbirlerinden biri altında tutulmasına karar verilebilir.

TEMYİZ..

Temyiz ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. (CMK 288) Temyiz istemi,

hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır, beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hakime onaylattırılır. Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar (CMK 291)

Süresi içinde yapılan temyiz başvurusu, hükmün kesinleşmesini engeller. Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.

Temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirtilen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde ek bir dilekçe ile başvurularak temyiz nedenleri gösterilir.

Temyiz istemi, kanuni sürenin geçmesinden sonra yapılmış veya temyiz edilemeyecek bir hüküm (CMK 286/2) temyiz edilmiş ise, hükmü temyiz olunan mahkeme bir karar ile temyiz istemini reddeder. Ancak böyle bir durumda da temyiz talebi reddolunan, red kararının kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde Yargıtay'dan bu hususta bir karar vermesini isteyebilir. Yalnız bu nedenden dolayı da hükmün infazı ertelenemez.

TEMYİZ İNCELEMESİ..

TEMYİZ istemi ile ilgili yapılması gerekenler mahkemesince tamamlandıktan sonra, dosya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında yapılması gereken usulü işlemlerden sonra temyize ilişkin görüşünü havi tebliğ namesi ile birlikte dosya Yargıtay'a sunulur.

Yargıtay'ın ilgili dairesi de temyize ilişkin usulü işlemlerin tamam olduğunu sonucuna varırsa, temyiz talebini esastan görüşmeye başlayacaktır. Temyiz olunan hüküm Yargıtay'ca hukuka uygun bulunursa, temyiz istemi esastan reddolunacaktır. Ancak Yargıtay, temyiz edilen hükümde hükmü etkileyecek nitelikte hukuka aykırılıklar bulursa hükmün bozulmasına karar verecektir.

Onama ya da bozma kararından sonra hükmün dosyası aynı yoldan ait olduğu mahkemeye geri gönderilecektir. Yargıtay bozma kararı vermiş ise davaya yeniden bakacak olan mahkeme, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini soracaktır. İlgililerin bozmaya karşı diyecekleri alınamıyorsa, duruşmaya devamla dava yokluklarında bitirilebilir. Ancak sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise, sanığın dinlenmesi şarttır.

Yargıtay'dan verilen bozma kararına mahkemesinin direnme hakkı vardır. Ancak direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara karşı direnilemez.

OLAĞANÜSTÜ KANUN YOLLARI:

Yargıtay Ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, resen veya istem üzerine, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itiraz edilirse süre aranmaz. (CMK.308)

Adalet Bakanlığı, temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenirse, o karar veya hükmün Yargıtay'ca bozulması istemini, yasal nedenlerini de belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirir (CMK.309). Buna kanun yararına bozma denir.

Olağanüstü Kanun Yollarından birisi de Yargılamanın Yenilenmesidir:

Hükümlü lehine Yargılamanın yenilenmesi nedenleri,

Sanık veya hükümlü aleyhine yargılamanın yenilenmesi nedenleri.

Yenileme istemi hakkında uygulanacak hükümler,

Yenileme isteminin kabul ya da reddi hususu gibi yargılamanın yenilenmesine ilişkin takip edilecek yol C.M.K. nun 311 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır.

YARGILAMA GİDERLERİ..

Hüküm ve kararda yargılama giderlerinin kimlere yükletileceği, hangi hallerde giderlerin Devlet Hazinesince karşılanacağı, bağlantılı davalardaki giderlerin durumu, beraat kararında, karşılıklı hakaret hallerinde, suç uydurma ve iftira gibi haller ile kanun yollarına başvurma sonucundaki giderler hakkında uygulanacak hükümlerde, CMK'nun 324 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.

SÜRELERİN HESAPLANMASI VE ZAMANAŞIMI..

Ceza yargılamasında sürelerin nasıl hesaplanması gerektiğini CMK. nun 39. Maddesi düzenlemiştir. Buna göre;

Gün ile belirlenen süreler, tebligatın yapıldığının ertesi günü işlemeye başlar.

Süre hafta olarak belirlenmiş ise, tebligatın yapıldığı günün, son haftada isim itibariyle karşılığı olan günün mesai saati bitiminde sona erer.

Süre ay olarak belirlenmiş ise, tebligatın yapıldığı günün, son ayda sayı itibariyle karşılığı olan günün mesai saati bitiminde sona erer. Son bulduğu ayda sayı itibariyle karşılığı olan gün yoksa süre, ayın son günü mesai saati bitiminde sona erer.

Son gün bir tatile rastlarsa süre, tatilin ertesi günü biter.

C.M.K. nun 331/4 fıkrasına göre de; adli tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır.

Bir kamu davası Türk Ceza Kanunu'nun 66. Maddesinde belirtilen sürelerin geçmesiyle düşer. Keza hükmedilen cezalar da aynı kanunun 68. Maddesinde belirlenen sürelerin dolmasıyla ceza zamanaşımına uğrayıp infaz edilemez. Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suç ise 6 aylık şikayet süresine bağlıdır.

ADLİ SİCİL..

Kesinleşmiş ceza ve güvenlik tedbirlerine mahkümiyete ilişkin bilgilerin adli sicilde kayıtlarının nasıl tutulacağı, adli sicil ve arşiv bilgilerinin hangi şartlarda kaldırılacağı, yasaklanmış hakların geri verilme yöntemi 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu'nda maddeler halinde etraflıca hüküm altına alınmıştır.

ESKİ İSTANBUL 26.NOTERİ

TAHSİN DEMİRAL

KAYNAKLAR

151.2 Sayılı Noterlik Kanunu

Noterlik hukuk u (Doç. Ömer ULUKAPI / Murat ATALI)

Ceza Muhakemeleri Kanunu

Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Yönetmeliği

Uygulamada Adli Personel Soruşturmaları (Erhan GÜNAY)

Ad.B ak.Cz.İş.Gn.Md.lüğünün 01.01.2006 tarih ve 14 no.lu Genelgesi.


 

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

TEFTİŞ SONRASI YAPILMASI GEREKENLER VE VERGİ HUKUKU

GÜNAY ALTÜRK

BAKIRKÖY 30.NOTERİ

 

TEFTİŞ SONRASI YAPILMASI GEREKENLER VE VERGİ HUKUKU TEFTİŞ VE BAŞVURU

Sistematik bir şekilde hazırladığımız bu çalışmanın konusu, adalet müfettişinin yaptığı teftiş sonrasında izlenecek olan idari ve yargısal başvuru yöntemini kısaca özetlemektir.

24.01.2007 tarih ve 26413 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Yönetmeliği'nin 43/ğ maddesi uyarınca, adalet müfettişleri, noterlikler ile ilgili olarak yaptıkları denetimler sonucunda bir öneriler listesi hazırlar. Hazırlanan bu öneriler listesinde, teftişle ilgili tespit ve eleştirilere yer verilmektedir. Adalet müfettişleri ayrıca tespit ettikleri konuların mali yönünün de incelenmesi için vergi dairesine ihbarda bulunurlar.

Adalet müfettişinin yapmış olduğu teftiş nedeniyle aşağıda belirtilen yolların izlenmesi gerekir.

Adalet müfettişinin hazırladığı teftiş raporu Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığına gönderilir. Teftiş Kurulu Başkanlığının incelemesinden sonra, teftiş olunan noterlik için öneriler listesi hazırlanılarak ilgili noterliğe tebliğ edilir.

Noterliğe yapılan tebligat tarihinden itibaren öneriler listesine (24.01.2007 tarih ve 26413 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Yönetmeliği'nin 87/15 maddesi gereğince) 15 gün içinde, gerekçelerini de göstermek suretiyle, Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı nezdinde itiraz yapılabilir. Yapılan bu itiraz üzerine Teftiş Kurulu Başkanlığı noterin itirazını yerinde görürse öneriyi kaldırır. Yerinde görmediği takdirde ise noterin itirazını reddeder.

Teftiş kurulu başkanlığının itirazı reddetmesi üzerine Noter, (kendisini haklı görür ve yaptığı işlemin hukuka uygun olduğuna kanaat getirir ise) Teftiş Kurulu Başkanlığının ret kararının kaldırılması ve önerinin listeden çıkarılması için idare mahkemesi nezdinde Adalet Bakanlığı aleyhine iptal davası açabilir. Dava açma süresi, ret kararının tebliğinden itibaren 60 gündür. Zımni (susarak oluşan örtülü) ret halinde da 2577 sayılı Yasadaki süre geçerlidir.

ADALET MÜFETTİŞİNİN VERGİ DİRESİNE İHBARINDAN SONRA YAPILACAKLAR:

Vergi müfettişlerince öncelikle (Vergi Usul Kanunu 135. Md.) her türlü bilgi ve belgeyi yeniden isteyerek veya ilgili noterlik dairesine gelerek adalet müfettişinin ihbar ettiği işlem ile ilgili inceleme yapması yasal zorunluluktur. Ancak uygulamada, adalet müfettişinin ihbarı ile yetinilmekte ve genellikle yeniden bir inceleme yapılmamaktadır. Vergi müfettişleri, ihbar edilen işlem ile ilgili olarak adalet müfettişinin yapmış olduğu niteleme ile bağlı değildir. Vergi Usul Kanunu'nun 141'inci maddesi uyarınca harç ve vergi uygulaması yönü ile incelemenin vergi müfettişi tarafından yapılması gerekmektedir.

Vergi müfettişinin inceleme sonucunda;

a) ilgili noterin itirazlarını da içeren inceleme tutanağına göre noterlik işleminin usulüne uygun yapıldığı belirtilerek işlem sonlandırılabileceği gibi, b) vergi ve ceza ihbarnamesi düzenlenmesi gerektiği belirtilerek, vergi /ceza ihbarnamesi düzenlenmek üzere belge ilgili birime gönderilebilecektir.

I ) VERGİ UYUŞMAZLIKLARININ ORTAYA ÇIKMA NEDENLERİ,

Vergilendirme işleminin yetki, konu, şekil ve sebep yönleriyle hukuka aykırı olması,

Rutin vergi incelemeleri sırasında rastlanan aksaklıklar, (ör: Mükellefin defter ve belgeleri ibraz etmeye yanaşmaması vb.)

Hatalı vergi tarhiyatı ve ceza uygulaması,

Matrahın düşük beyan edilmesi,

Tahakkuk eden verginin ödenmemesi.

Vergi uyuşmazlıkları genel olarak iki aşamada çözümlenmeye çalışılır, a) İdari aşama, b)Yargı aşaması.

NOTERE VERGİ/CEZA İHBARNAMESİ GELDİĞİ ZAMAN İZLENECEK YOL:

Vergi hatalarının düzeltilmesi talebi, (Vergi Usul Kanunu 116 ve devamı. 5 yıllık genel zamanaşımına tabidir. Dava açılması gereken durumlarda Vergi Usul Kanunu 325)

Ila) Düzeltme işleminin kabulü ve gerekli düzeltmenin yapılması ile uyuşmazlık sona erer.

DÜZELTME DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ:

İlgili vergi dairesinin adı,

Düzeltme siteminde bulunanın adı, soyadı, adresi, T.C. kimlik veya vergi nosu,

Düzeltme ile ilgili vergi ve cezanın nevi, yılı, miktarı,

Tebliğ edilen ihbarnamelerin tarihi ve numarası,

Tebliğ tarihi,

Mükellef hesap nosu,

Düzeltme konusu olay,

Düzeltme talebinin yasal dayanağı,

Sonuç ve istem, tarih,

Mükellefin adı, soyadı ve imzası.

b) Düzeltme işleminin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması durumunda iki

yol vardı;

a) Şikayet yolu ile Maliye Bakanlığına başvurulması (Düzeltme işleminin reddi veya reddedilmiş sayılmasından itibaren 60gün içinde)(Vergi Usul Kanunu121 124)

ŞİKAYET YOLU İLE BAŞVURU DİLEKÇE ÖRNEĞİ (Vergi Usul Kanunu 124. MADDESİ)

Maliye Bakanlığına Ankara hitabıyla başlanmalı,

Şikayet yolu ile başvuranın adı, soyadı, adresi,

Karşı taraf (ilgili vergi dairesi müdürlüğü)

Şikayet ile ilgili vergi ve cezanın türü, miktarı ve yılı,

Şikayet konusu ihbarnamelerin tarihi ne nosu,

Tebliğ tarihi,

Mükellef hesap nosu,

Şikayet konusu olay,

Şikayetin hukuki dayanakları,

10.Deliller,

11.Sonuç ve istek, tarih,

12.Ekler (Vergi ceza ihbarnamesi, vergi dairesine verilen düzeltme dilekçesi ve ekleri fotokopisi, vergi dairesinin olumsuz cevabı)

aa) Maliye Bakanlığının şikayet başvurusunu kabul etmesi ve gerekli düzeltme işlemini yapması (Uyuşmazlık sona erer)

bb) Maliye Bakanlığının şikayet başvurusunu reddetmesi veya reddedilmiş sayılması.

b) Vergi mahkemesine iptal davası açılması (Şikayet başvurusunun reddi veya reddedilmiş sayılmasından itibaren 30 gün içinde)

2. Cezadan indirim müessesesi (Vergi Usul Kanunu 376)

Tarhiyatın türü bakımından Vergi Usul Kanunu 29. madde gereği imalen Tarhiyatın türü bakımından Vergi Usul Kanunu 30. madde gereği resen

CEZALARDA İNDİRİM DİLEKÇE ÖRNEĞİ:

İlgili vergi dairesi müdürlüğüne hitaben yazılacak,

Dairenizin ... Sicil nolu mükellefiyim. Aşağıda tarih ve nosu yazılı vergi ve ceza ihbarnamelerini tarihinde tebellüğ ettim. Vergi Usul Kanunu 376. Maddesi gereğince işlemin

yapılmasını arz ederim.

Mükellefin adı soyadı, tarih ve imza.

Mükellefin adresi,

Eklerde ise vergi ve cezanın nev'i ile ihbarnamenin tarih ve nosu bulunmalıdır. Ayrıca

TEMİNAT GÖSTERMEK SURETİYLE SÜREYİ 3 AY UZATAN CEZADA İNDİRİM DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ:

İlgili vergi dairesi müdürlüğüne hitaben yazılacak.

Dairenizin          Sicil nolu mükellefiyim. Aşağıda tarih ve sayısı yazılı vergi ve ceza

İhbarnamesini          tarihinde tebellüğ ettim.

Amme Alacaklarının tahsili usulü hakkındaki kanunda belirtilen nevi'den teminat göstererek,vadenin bitiminden itibaren vergi aslını ve kalan cezayı ödeyeceğim.

Vergi Usul Kanunu 376. maddesine göre gerekli işlemlerin yapılmasını arz ederim.

Adı soyadı, tarih, imza

mükellefin adresi,

7..Eklerde ise vergi ve cezanın nev'i, ihbarnamenin tarh ve nosu, gösterilen teminat bulunmalıdır.

3.Pişmanlık ve ıslah talebi (Vergi Usul Kanunu 371)(Pişmanlık Vergi Usul Kanunu 341359)

PİŞMANLIK VE ISLAH DİLEKÇE ÖRNEĞİ:

İlgili vergi dairesi müdürlüğünün adı,

Vergi mükellefinin vergi numarası ve vergi kaydı (Dairenizin .. ..sicil numarasında kayıtlı vergi Mükellefiyim)

İlgili vergi dönemine ilişkin (ör. KDV Beyannamesi) beyannameyi yasal süresi içinde vergi dairesine vermemiş olmak nedeniyle, ilişikte sunulan beyannameyi Vergi Usul Kanunu 371. Maddesi ne göre kabulünü talep ederi m. Saygılarımla.

Mükellefin Adı soyadı adresi

Ekte ise ilgili vergi beyannamesi bulunmalıdır.

Uzlaşma, (Vergi Usul Kanunu Ek 1 md)

Tarhiyat öncesi uzlaşma işleminde, tarhiyat sonrası uzlaşma isteyemez, bu durumda uzlaşmanın gerçekleşmemesi halinde dava açma süresi uzlaşmanın gerçekleşmediğine dair tutanağın tebliği tarihi değil, vergi ve ceza ihbarnamesinin tebliği tarihinden itibaren 30 gün içinde vergi mahkemesine dava açılması gerekir.(Yönetmelik 9.md)

Tarhiyat sonrası uzlaşmada ise, uzlaşmanın gerçekleşmediğine dair tutanağın tebliği tarihinden itibaren 15 gün içerisinde vergi mahkemesinde dava açılabilir.(uzlaşma Yönetmeliği 2'inci madde)

TARHİYAT SONRASI UZLAŞMA DİLEKÇESİNDE OLMASI GEREKENLER:

Uzlaşma komisyonu başkanlığının adı

Uzlaşma isteminde bulunanın adı, soyadı, vergi veya T.C. no, adresi.

Varsa vekili (Avukat olması şart değildir. Noterden alınan vekaletname yeterlidir.)

Karşı taraf (ilgili vergi dairesi müdürlüğü)

Uzlaşma          konusu vergi ve cezanın türü, miktarı, dönemi,

Tebliğ edilen ihbarnamenin türü, miktarı, numarası tebliğ tarihi,

Mükellef          hesap no

Uzlaşma          isteminin konusu,

Uzlaşma          isteminin yasal dayanağı

Sonuç ve istem

Tarih ve imza.

VERGİ DAVASI:

VERGİ CEZA İHBARNAMESİ NOTERE TEBLİĞ EDİLDİĞİ ZAMAN VERGİ DAVASI AÇILABİLİR:

(Vergi Usul Kanunu 377) Vergi Usul Kanunu'nda yer alan özel dava açma süreleri (Vergi Usul Kanunu 293149. maddeler gereği dava açma süresi 15 gündür) ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun'unda yer alan özel dava açma süreleri (AATUHK md. 15.20.58.187.188.189. maddeler gereğince dava açma süresi 7 gündür) dışında kalan davalar için vergi mahkemelerinde dava açma süresi 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu'nun 7/1 maddesi gereğince otuz gündür. (İdare mahkemelerinde dava açma süresi 60 gündür) Salınan verginin kaldırılması ve vergi/ceza ihbarnamesinin iptali için dava açılması ile birlikte vergi ceza ihbarnamesinin tahsil işlemleri kendiliğinden durur. (2577 sayılı İYUK 27/4)

Vergi uyuşmazlıklarında yetki 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 37. maddesine göre belirlenir. Söz konusu kanunun 37. maddesi şöyledir.

Vergi uyuşmazlıklarında yetkili mahkeme, Uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümleri tarh ve tahakkuk ettiren, zam ve cezaları kesen, Gümrük Kanununa göre alınması gereken vergilerle Vergi Usul Kanunu gereğince şikayet yoluyla vergi düzeltme taleplerinin reddine ilişkin işlemlerde; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümleri tarh ve tahakkuk ettiren, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasında, ödeme emrini düzenleyen, diğer uyuşmazlıklarda ise dava konusu işlemi yapan, dairenin bulunduğu yerdeki vergi mahkemesidir.

A) Vergi/Ceza İhbarnamesinin Tebliği Nedeniyle Açılacak Dava Dilekçelerinin İçeriği:

Mahkemenin adı

Varsa duruşma, keşif, bilirkişi incelemesi yaptırma istekleri

Davacı (AdıSoyadı, vatandaşlık no, adresi)

Varsa vekili

İlgili vergi dairesi müdürlüğü

Dava konusu verginin türü, miktarı ve dönemi

Dava konusu cezanın türü, miktarı ve dönemi

Mükellef hesap nosu

İhtarnamenin tarihi ve numarası

Tebliğ tarihi

Davanın özeti

Dava nedenleri

İstek ve sonuç

Dava dilekçesine eklenmesi gereken belgeler

Davacının veya varsa vekilinin imzası.

Vergi daireleri genel olarak vergi ceza ve ihbarnamelerini, asıl vergi mükellefine değil de; en kolay ulaşabileceği noterlere tebliğ etmeyi adet haline getirmişlerdir. Bu gibi durumlarda İYUK 31'inci maddesinin yollaması ile HMK'nun DAVANIN İHBARI yolun kullanılarak, asıl vergi mükelleflerine davanın ihbar edilmesi gerektiği kanaatindeyim.

B) Vergi mahkemesi kararına karşı kanun yolları:

) Vergi mahkemesi kararlarına karşı itiraz:

sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri Ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu Ve Görevleri Hakkında Kanun 7/2 maddesi gereğince; uyuşmazlık miktarı yirmibeşbin (25.000TL) Lirayı geçmeyen ve 2576 ayılı Yasanın 6/ab maddesinde belirtilen davalar tek hakim tarafından çözülür. Tek hakimle çözülen vergi davaları ile ilgili olarak 2576 sayılı Yasanın 8. Maddesi gereğince Bölge İdare Mahkemesine itiraz edilebilir. Yani toplam değeri 25.000TL'ya kadar olan vergi uyuşmazlıkları hakkında karar tek hakim tarafından verilmektedir. Tek hakim tarafından verilen bu kararlara karşı temyiz yoluna gidilemez.

sayılı İYUK 15/4 maddesinde belirtilen " İlk inceleme üzerine Danıştay veya mahkemelerce verilen; bu maddenin l/a bendinde belirtilen idari yargının görevli olduğu konularda davanın görev ve yetki yönünden reddine ilişkin kararlarla, l/c bendinde yazılı gerçek hasma tebliğ ve l/d bendindeki dilekçe red kararları" dışında kalan kararlara ancak bağlı bulundukları Bölge İdare Mahkemesinde İYUK 45 madde gereğince kararın tebliğinden itibaren30 günlük süre içinde İTİRAZ YOLUNA gidilebilir.

İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir. İYUK 48/3 maddesi gereği usulüne uygun dilekçe verilmediği hususu davacıya tebliğ yolu ile bildirilirken, tebliğden itibaren 15 gün içinde dilekçenin düzeltilmesi gerektiği aksi halde davanın açılmamış sayılacağı ilgiliye bildirilir.

TEK HAKİMLE VERİLEN KARARLARA KARŞI BÖLGE İDARE MAHKEMESİNE İTİRAZ BAŞVURU DİLEKÇE ÖRNEĞİ:

Bölge İdare Mahkemesi Başkanlığına Sunulmak üzere vergi Mahkemesi Başkanlığına

Yürütmenin durdurulması istemi ile duruşma isteği varsa yazılacak,

Dosya No

İtiraz eden (Adı soyadı, vatandaşlık veya vergi numarası, adresi) varsa vekili

Karşı taraf (ilgili vergi dairesi)varsa vekili

Dava konusu verginin Türü Miktarı Dönemi,

Dava konusu cezanın Türü Miktar Dönemi,

Mükellef hesap no,

Mahkeme kararının tebliği tarihi,

İtiraz konusu,

Olaylar,

Bozma nedenleri,

Yürütmenin durdurulması (bu istek varsa) sebepleri,

Sonuç ve istek,

İtiraz edenin adı soyadı, tarih ve imza

Varsa ekler.

İtiraz dilekçesi İYUK 45/3 madde yollaması ile İYUK 48/3 maddesi gereği ilgili vergi mahkemesine verileceği gibi, davacının bulunduğu yer idare ve vergi mahkemesine veya davacının bulunduğu yerde bu mahkemeler yok ise o yer Asliye hukuk hakimliğine, yabancı ülkelerde Türk Konsolosluğuna verilebilir.

İtiraz başvurusunun karara bağlanması üç şekilde olmaktadır, a) Bölge İdare Mahkemesi ilk derece Vergi Mahkemesi kararını onaylayarak uyuşmazlığı kesin olarak sonuçlandırabilir.

b) Bölge idare Mahkemesi ilk derece Vergi Mahkemesinin kararını bozar (ancak kural olarak) işin esası hakkında kendisi karar vererek uyuşmazlığı kesin olarak sonuçlandırabilir.

c) Bölge İdare Mahkemesi bazı özellikli durumlarda (İYUK 45/4) yani ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan itirazı haklı bulduğu veya davaya görevsiz hakim tarafından bakılmış olması hallerinde kararı bozmakla birlikte dosyayı geri göndermek zorundadır.

Ayrıca İYUK 48/6 maddesi gereğince;

İtiraz dilekçesinin usule aykırılığı nedeniyle itiraz edilmemiş sayılması kararı,

Harç ve posta ücretlerindeki eksikliğin 15 gün içerisinde tamamlanmaması nedeniyle verilen karara itiraz edilmemiş sayılması,

İtiraz başvurusunun süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin karar söz konusu ise, bu üç halde temyiz ve itiraz süresi 7 gündür. Karar düzeltme yoluna gidilebilir.

) Vergi mahkemesi kararını temyiz:

İYUK 15/4 maddesi gereği Danıştay'ın ilk derece mahkemesi sıfatı ile baktığı davalar ile vergi mahkemelerince dava değeri 25.000TL üzerinde ve tek hakim tarafından verilmemiş olan kararlar temyize tabidir. Temyiz süresi kararın tebliğinden itibaren 30 gündür. (İYUK 46) Temyiz başvuru yeri ise Danıştay'dır.

Temyiz nedenleri ise, Vergi Mahkemesinin kendi görev ve yetki alanı dışında bir işe bakmış olması, Vergi Mahkemesi kararının hukuka aykırı olması (Örneğin; Hukuk kuralının yanlış uygulanması, olayın tespitinde veya nitelendirilmesinde yanlışlık yapılması) ve usul kurallarına aykırılık halleridir.

Danıştay'a temyiz için başvurulmuş olması kural olarak kararın infazını önlemediği için, mutlaka yürütmenin durdurulmasını istemek gerekmektedir. Davanın durumuna göre teminat gösterilmesi gerekebilir. İYUK 46. madde gereğince Vergi Mahkemelerince verilen nihai kararlar Danıştay'da temyiz edilir. Temyiz süresi aynı madde gereğince, Vergi Mahkemesi kararının tebliğ tarihinden itibaren 30 gündür.

TEMYİZ DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ:

Danıştay          Daire başkanlığına sunulmak üzere          Vergi Mahkemesi

Başkanlığına başlığı ile,

Yürütmeyi durdurma ve (isteğe bağlı olmak üzere) duruşma isteği,

Dosya no,

Temyiz edenin adı, soyadı kimlik veya vergi sicil no, adresi,

Karşı taraf (İlgili vergi dairesi müdürlüğü)

Dava konusu verginin türü, miktarı ve dönemi,

Dava konusu cezanın türü, miktarı, dönemi,

Mahkeme kararının tebliğ tarihi,

Temyiz ve bozma nedenleri,

Yürütmeyi durdurma nedenleri,

11  Sonuç ve istek,

Temyiz eden adı, soyadı, imzası,

Ekler.

Temyiz dilekçesinde eksiklik ve yanlışlık varsa, bu durumda mahkeme eksiklik ve yanlışlığı düzeltmesi için ilgiliye 15 günlük süre verir. Bu süre içerisinde eksiklik ve yanlışlık düzeltilmez ise ilgilinin temyiz isteminde bulunmamış sayılmasına karar verilir. Temyiz dilekçesinde şekle aykırılık varsa bu durumda Danıştay dilekçenin reddine karar verir. Temyiz isteminin süresi içinde yapılmaması durumunda temyize konu kararı veren mahkeme veya Danıştay dairesi temyiz isteminin reddine karar verir. Bu red kararı, tebliği izleyen 7 gün içinde temyiz edilebilir. Karşı tarafın gösterilmemesi veya yanlış gösterilmesi halinde de İYUK 15/c maddesi gereğince mahkeme dilekçeyi doğru hasma göndererek eksikliği tamamlayabilir.

Bir taraf temyiz süresini geçirmiş olsa bile, diğer tarafın temyiz dilekçesi kendisine tebliğ edildiğinde, bu dilekçeye cevap verme süresi (İYUK 48/3) olan 30 gün içinde temyiz isteminde bulunulabilir.

Temyiz incelemesi sonucunda Danıştay Vergi Mahkemesi kararını a) onaylar veya b) düzelterek onaylar ya da c) vergi mahkemesi kararını kısmen onaylar kısmen bozar yahut d) vergi mahkemesi kararını esastan bozar.

İlgililer isterlerse ve İYUK 54'üncü maddedeki şartlar varsa, tarafların talepleri ile bağlı olmaları şartı ile karar düzeltme talebinde bulunabilirler. Karar düzeltme talebini inceleyen yargı yeri, kendiliğinden düzeltme sebebi araştıramaz. Tarafların ileri sürdüğü konularda inceleme yapar. Karar düzeltme talebinde bulunabilecek olan kişiler davanın tarafları ile (yanında müdahil olduğu kişinin karar düzeltme yoluna başvurmuş olması koşulu ile) müdahil de bu yola başvurabilir. Karar düzeltme yoluna ancak bir defa gidilebilir. Karar düzeltme talebi yürütmeyi kendiliğinden durdurmadığı için yürütmeyi durdurma isteğini açıkça yazmak gerekir.

C) Vergi Davasına Konu Edilemeyecek İşlemler:

1 ) Özelgeler (Muktezalar)

) Genel Tebliğ, iç genelge ve genel yazılar,

) Vergi inceleme raporları,

) Vergi dairesi yazısı ile zarar mahsubu, yatırım indirimi, KDV indirimi, vb.

) Vergi borcu ya da gecikme zammı istenilmesine ilişkin yazı,

) Re'sen mükellefiyet tesisi,

) Yurt dışına çıkma yasağı,

) Vergi dairesinin cevap yazısı. Bu sayılan işlemler nedeniyle vergi mahkemesinde dava açılamayacağı yüksek yargı organlarının kararları ile belirlenmiştir.

DANIŞTAY'DA İLK DERECE MAHKEMESİ SIFATI İLE AÇILAN DAVALAR:

20.01.1982 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2575 sayılı Danıştay Kanunu'nun "İlk derece mahkemesi olarak Danıştay'da görülecek davalar" kenar başlığı altındaki 24. maddesinin 1. fıkrası uyarınca "(...) Danıştay ilk derece mahkemesi olarak;

Bakanlar Kurulu kararlarına,

Başbakanlık, bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının müsteşarlarıyla ilgili müşterek kararnamelere,

Bakanlıklar ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlere,

Danıştay İdari Dairesince veya İdari İşler Kurulunca verilen kararlar üzerine uygulanan eylem ve işlemlere,

Birden çok idare veya vergi mahkemesinin yetki alanına giren işlere,

Danıştay Yüksek Disiplin Kurulu kararları ile bu Kurulun görev alanı ile ilgili Danıştay Başkanlığı işlemlerine, karşı açılacak iptal ve tam yargı davaları ile tahkim yolu öngörülmeyen kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan idari davaları karara bağlar" denilmektedir.

Türkiye Noterler Birliği tarafından çıkarılan genelgeler için, 2575 sayılı Danıştay Kanunu'nun 24/1c maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesi sıfatı ile genelgenin öğrenilme tarihinden itibaren 60 gün içerisinde, Danıştay'da iptal davası açılabilir.

Vergi mahkemelerinde vergi ceza ihbarnamesinin iptali istenirken, bu konu ile ilgili genelgenin iptali de istenebilir. Buna engel bir durum yoktur. Vergi mahkemelerinin bazıları bu talepleri kabul etmektedir. Bazı vergi mahkemeleri de genelge kısmını ayırıp, vergi konusunda karar vermektedir.

İdari yargı yerleri arasında bu noktada uygulama birliği sağlanamamışsa da, karşılaşılan hukuki ve idari sorunların yargıya taşınması ve adeta vergi terörüne dönüşen haksız ve hukuka aykırı uygulamaların önüne geçilebilmesi için, hak arama çabalarının yaygınlaşması gerektiği tabiidir.

"Herkes kendi evinin önünü temizlerse, şehir tertemiz olur"sözü, boşuna sarf edilmemiştir. İdarenin hukuka aykırı uygulamaları ve hukuk tanımazlıkların önüne geçilebilmesi için, bütün mahalleli (bütün meslek camiası) müşterek bir sorumlulukla yüz yüzedir.

Teftiş/denetim adı altında yaşanan ağır hukuk ihlalleri karşısında kendimizi savunmak, aslında hukuku savunmaktır. Mesleki sorumluluk duygusunun paylaşılması dileği ile saygılarımı sunarım.

GÜNAY ALTÜRK

BAKIRKÖY 30. NOTERİ

YARARLANILAN KAYNAKLAR:

Vergi Hukuku Şükrü Kızılot

Danıştay Kararları

Yargıtay kararları,

Yasal Düzenlemeler.

 


BEŞİNCİ BÖLÜM

GÖREVİN KÖTÜYE KULLANILMASI, GÖZETİM VE DENETİM YÜKÜMLÜLÜĞÜ

İBRAHİM GÜVENÇ İBRİŞİM

ESKİ BEŞİKTAŞ 8.NOTERİ

 

Kamu Hizmeti ile ilgili görevlerini sürdüren noterlerin, kanun ve ilgili mevzuat hükümlerine uygun hareket etmesi ve kamunun güvenini sarsacak eylemlerden uzak durarak, mesleğin onur ve haysiyetini kollayarak görevini ifa etmesi esastır. Aksi durumlarda yasaların öngördüğü cezai sorumlulukların ve disiplin cezası uygulamalarının tatbik edileceği tabidir ve bu konuda hiçbir tereddüt yoktur.

Ancak bazen, noterlerimizin tüm iyi niyet ve çabalarına rağmen bu sorumlulukları neticesi haksız ithamlar karşısında mağdur oldukları da bir vakıadır. Bu nedenle noterlerimizin yakınmalarına kulak vermek ve bu sorunların çözümü için bir gayret göstermek gerekmekte ve İstanbul Noter Odası tarafından düzenlenen "Noterlerin Cezai Sorumluluğu" konulu sempozyumda bu hususa ağırlık verilerek derinlemesine bir incelemeye ihtiyaç vardır.

Hepimizin bildiği ve herkesinde bilmesi gerektiği gibi, noterler, hukuki güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendirirken ve kanunlarla verilen başka görevleri yaparlarken birçok kişi ile muhatap olmak durumundadırlar. Toplumun her kesiminden, her çeşit niyet, her çeşit ahlaki değer ve karakter taşıyan bu kişileri ayırma, seçme ve tanıma gibi bir şansları yoktur. İşte bu noktada noter, kötü niyetli olup, toplum içinde başkalarının zararına, kendi çıkarları için her türlü kötülüğü yapabilecek karakterdeki bazı kişilerin hedefi olmaktadır. Kendilerine sahtekarlığı ve dolandırıcılığı meslek edinmiş ve bu konuda ustalaşmış kişilerin artması, işlemlerin yapılışları hakkında bilgi sahibi olmaları ve teknolojinin nimetlerinden yararlanmaları da göz önüne alındığında tehlikenin boyutları görülecektir. Bu tür sahtekarlık ve dolandırıcılıklara karşı alınan önlemler yetersiz olup çok geç kalınmaktadır. Taklit edilmesi zor ve güvenilir bir Nüfus Hüviyet Cüzdanına halen sahip olamadığımız gibi, ruhsat, diploma ve buna benzer resmi belgelerde de güvenli bir şekil sağlanamamıştır. Bütün bu olumsuzluklar doğrudan doğruya bu belgelere dayanarak işlem yapmaya çalışan noterleri ilgilendirmekte ve noterlerin kabusu olmaktadır. Noterlerin bu konuda gösterdikleri dikkat ve özen bazen yeterli olamamaktadır.

Bazen, sorumluluk duygusu ile gösterilen aşırı dikkat ve özen, iyi niyetli kişiler tarafından kendilerine suçlu gibi muamele yapıldığı şeklinde algılanıp şikayetlere ve münakaşalara sebebiyet vermekte ve toplumdaki olması gereken karşılıklı saygı ve güven zedelenmektedir. Kötü niyetli azınlığın, İyi niyetli çoğunluğa verdiği diğer bir zararda budur.

Noterler ve noter çalışanlarının en çok karşılaştıkları durum, T.C.K.nun Görevi Kötüye Kullanma başlığı altında düzenlenen 257. Maddesinde yer alan hükümlerdir. Bu nedenle bu kanun hükmünün incelenmesi ve içinde yer alan kavramların açıklanması yerinde olacaktır. Noter veya noter çalışanlarının, görevin gereklerine aykırı hareket etmek sureti ile işlediği suçlarla ilgili olarak 257. Maddede yer alan kavramların açıklanmasında yarar vardır. Bunlar;

Soru: Görev ve Görevin gereklerine aykırı hareket nedir?

Soru: Görevin gereklerini yerine getirmede ihmal ve gecikme nedir?

Soru: Gözetim ve Denetim görevi ile bunların sınırları nedir?

Soru: Mağduriyet, zarar ve kazanç sağlama nedir? Nasıl belirlenir?

Soru: Suçun Kanuni Unsurları nelerdir?

T.C.K nun 257/1 md. gereğince takibat yapılan ve en çok görülen durum şunlardır;

Üçüncü kişiler tarafından, sahte olarak haricen hazırlanarak notere sunulan, kimlik belgeleri veya sair sahte belgeler ile noterde bir işlem yaptırılmasının sağlanması halinde dahi, noter tarafından onaylanan bu işlem noterlik açıcından aksi sabit oluncaya kadar geçerli olan bir belge niteliğindedir. (Noterlik Kanunu Md 82) Görevli noter tarafından tamamlanıp, kayıtlara geçirilerek resmiyet kazandırılan bu belgenin kendisi sahte bir belge diye adlandırılamaz. Noterin eylemi sahtecilik eylemi değildir. Görevi icabı bir belgenin onaylanması işlemidir. Bu durumda sadece, sahte bir belgeye dayandırılarak tedarik edilmiş bir noterlik işleminden bahsedilebilir. Aksi sabit olması halinde ise bu belgenin geçerliliği kaldırılır. Çünkü buradaki sahtecilik eylemi, notere gelmeden önce, dayanak olarak kullanılacak bazı belgeleri sahte olarak hazırlayan ve bu belgeleri kullanan kişilerin eylemindedir. Sahtecilik fiilinin failleri aslında bu kişilerdir.

Burada, kamu görevlisi noterin, üçüncü kişilerce yanıltılıp noterlik işlemi yaptırılması söz konusudur. Bir tarafta suçun icra i hareketlerini gerçekleştiren kişiler varken, diğer tarafta yanılgıya düşürülen hatta aldatılarak mağdur edilen bir kamu görevlisi vardır. Aslında bu yanılgı, suçun teşekkülü açısından gerekli olan kasıt unsurunu bertaraf etmelidir.

Burada, aldatılmış noterin eylemi icra i bir eylem olmadığından, olsa olsa gerekli dikkat ve özenin gösterilmediği hususu ileri sürülebilir. Bu durumda da ancak, diğer kanuni unsurların var olması halinde T.C.K.nun 257/1 değil, 257/2. Md. sinden söz edilebilir.

Soru: Açıklamaya çalıştığımız bu hususlara katılıyor musunuz?

Soru: Bu konuyu sizde açıklar mısınız?

Soru: Bu konuda başkaca hangi savlar ileri sürülebilir?

Diğer önemli bir konuda, Maddi Hukuka ait normun uygulanmasında hataya düşülmesi konusudur. Bu husus, Hukukun Üstünlüğü prensibinin bir sonucu olarak, üzerinde durulması icap eden önemli bir konudur. Bu nedenle Sempozyumda öncelikle ele alınarak irdelenmesi gerekmektedir.

Bilindiği gibi, "Noterler, geçici yetkili noter yardımcıları, noter vekilleri ile katiplerin ve katip adaylarının işleyecekleri ve bunlara karşı işlenecek suçlar la ilgili hükümler',

1512 sayılı Noterlik Kanunun 5. Bölüm'ünde 151.maddesi ile 161. Maddeleri arasında düzenlenmiş bulunmaktadır.

"Gözetim ve denetimden doğan ceza sorumluluğu " başlığı altındaki 160. Maddesinde aynen;

Madde 160 Noterlik dairesinde çalışan katiplerin ve katip adaylarının görevlerinden dolayı işledikleri suçlara iştiraki bulunmayan hallerde noter, bu kimseler üzerindeki gözetim ve denetim görevini yerine getirmediği sabit olduğu takdirde, Türk Ceza Kanununun (5728 sayılı Yasa ile değiştirildi 8 Şubat 2008 R.G.) 257 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmüne göre cezalandırılır. Denmektedir.

Ancak bu hükmün yanlış yorumlanması ile hatalı uygulamalarında yapıldığı bilinmektedir. Çünkü noterlik dairesinde çalışan personel hakkında görevlerinden dolayı yaptıkları fillerin suç olup olmadığının tespit edilebilmesi ve yargılanması için soruşturmanın başlaması ile birlikte eş zamanlı olarak noter hakkında da "gözetim ve denetim" görevini yapmadığı iddiası ile T.C.K.nun 257/2 md. Gereğince görevi ihmal suçuna dayalı olarak takibata başlanmakta, gerekli izinler alınarak yargılamaya geçilmektedir. Bu durumda dahi, noterlik çalışanı ile ilgili yargılama devam etmektedir. Noterlik çalışanı hakkında bir suçun işlendiği kanıtlanmadan, suçlu olarak varsayılarak ve buna bağlı olarak noter hakkında da soruşturma ve yargılama yapılmaktadır. Bu husus aşağıdaki gibi irdelenmeli ve hatalar giderilmelidir. Şöyle ki:

Görüldüğü gibi Kanun hükmü,"katiplerin ve katip adaylarının görevlerinden Dolayı İŞLEDİKLERİ SUÇLARA iştiraki bulunmayan hallerde noter... şeklinde düzenlenmiştir. Burada hiçbir şüphe ve yoruma gerek kalmadan açıkça yer alan ifade İŞLEDİKLERİ SUÇLARA ilişkindir. "Suçlanma"ile"suçlu olma"farklı şeylerdir. Kanun hükmü açıktır ve suçun işlenmiş olması şartına bağlanmıştır. Bu hüküm, Kanun Koyucu tarafından bir teminat olarak konmuştur. 1512 sayılı Noterlik Kanununun hazırlanması safhasında ortaya konulan gerekçeler ortadadır. T.B.M.M tutanaklarından da görüleceği gibi; Millet Meclisi S.Sayısı: 130 (EK:1)

Bu tutanakta; " Beşinci bölümde yer alan maddeler getirdikleri bazı yeni hükümlerle, noterlere daha resmi bir kimlik ve bazı teminatlar sağlamış bulunmaktadır." Denmektedir. Ancak bu husus göz ardı edilmekte ve yanlış uygulamalar yapılmaktadır. Buradaki kanun hükmünün gerekçesi açıktır ve 160. Madde bu amaç doğrultusunda değerlendirilmelidir. Diğer taraftan;

Hükümde yer alan "İŞLEDİKLERİ SUÇLARA" ifadesi, yargılama sonucu, " SUÇUN İŞLENDİĞİ'NİN" kabulü dür. O halde ortaya çıkan soru;

Soru: "SUÇUN İŞLENDİĞİ" kavramı, bir maddi vakıa olduğuna göre, buna kim karar verecektir?

Bu kararı verme görevinin kime ait olduğunu tekrar etmeye aslında gerek dahi yoktur.

" Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır." (T.C.Anayasası Madde:

9)

Memur hakkındaki soruşturmanın ve yargılamanın devam etmesi durumunda ve ortada henüz bir kesin yargı kararı olmaması halinde, SUÇUN İŞLENDİĞİ ni kabul edebilme imkanımız yoktur. Ayni soruşturma kapsamında, eş zamanlı olarak noter hakkında da

soruşturma başlatıp yargılamaya geçmenin ilgili kanun hükmüne ve hukuka uygun olup olmadığı araştırılmalıdır.

"Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır." (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Madde 6/2)

Bu husus Evrensel Hukuk Prensiplerinin en önemli unsurlarından birisidir. Ayrıca, "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz." (T.C. Anayasası madde: 38/4)

Burada ele aldığımız konu, Noterlik Kanununun 160. Maddesidir. Yukarıda arz etmeye çalıştığımız husus, noteri hakkında gözetim ve denetim görevini ihmal suçunun soruşturmasının açılabilmesinin esas şartı, memurun " İŞLEDİĞİ SUÇ "olgusudur.

Soru: Suçun işlendiğini kim tespit etmiştir?

Soru: Mahkeme kararı olmaksızın suçun işlendiğini öngörme hakkı bağımsız mahkemeler dışında başka bir makam ve merci ye verilmiş midir?

Soru: Ortada kesinleşmiş bir suçtan bahsetmek mümkün değilken, memur hakkında, masumiyet ilkesi karinesinin temel hak ve özgürlükleri içinde olduğu gözetilmeden, suçun varlığı kabul edilerek noterlik çalışammn"İŞLEDİĞİ SUÇLARDAN"bahsedilmesi ve buna dayalı olarak ve YARGILAMANIN SONUCU BEKLENMEDEN, noter hakkında görevi ihmal iddiası ile soruşturmaya başlayıp devam edilebilir mi?

Diğer taraftan Noterlik Kanununun 160. Maddesinde yer alan önemli unsurlardan biriside, "...suçlara iştiraki bulunmayan hallerde noter..." ifadesidir. Kanunun eski metninde gönderme yapılan madde T.C.K. nun 230. Maddesi idi. Bilindiği gibi kanunun ilk düzenlemesi 230. Md. Hükmüne göre "tehlike suçu" olarak ta ifade edebileceğimiz bir hükmü işaret etmekte idi. Bu hükümde, ihmali durumun varlığı maddi unsur olarak başlı başına yeterli görülmekte idi. Noterlik Kanunu da bu hükme uygun olarak hazırlanmış idi. Ancak, 5237 sayılı T.C.K.nun değişik 257/2 maddesi ile mağduriyet, zarar ve çıkar sağlama gibi asli unsurlar ilave edilmiş, suçun maddi unsurları daraltılarak bazı sonuçların varlığı aranmış ve "zarar suçu" olarak ta adlandıracağımız bir şekil almıştır. Bu durumda zarar ile fiil arasında bir ilişki ve nedensellik bağının bulunması gerekli olmuştur.

TCK. da yapılan bu değişikliğe uygunluk sağlamak üzere, Noterlik Kanununda da değişiklilik yapılmış ve Noterlik Kanunu 160. maddesindeki T.C.K. na yapılan atıf 257/2 maddesi olarak değiştirilmiştir. Durum böyle olunca da ortaya büyük bir tenakuz çıkmıştır. Şöyle ki:

Yukarıda da izah etmeye çalıştığımız gibi, Noterlik Kanunu 160. Maddesinde yer alan asli unsur, "... suçlara iştiraki bulunmayan hallerde noter..." şeklinde yer alan ifadedir. Bu madde hükmüne göre gözetim ve denetim görevini ihmal iddiası ile T.C.K.nun 257/2 maddesine göre yapılacak takibat için "suça iştirakin bulunmadığının" önceden tespit edilmiş olduğu kabul edilmektedir. Bu durumda, uygulanacak ceza hükmünün maddi unsuru, mağduriyet ve zarar şartları ile noterin eylemsizliğinin hukuki ve fiili bir bağının olmadığı da kabul edilmiş sayılır. Çünkü suça iştirak yoksa sonucundan sorumlu tutulmak için nedensellik bağı ve ilişkinin de bulunmadığı kabul edilmelidir. Bu duruma rağmen, noterin yargılanması sırasında, mağduriyet iddiasında bulunan şikayetçinin, noter katibinin fiili ile gerçekleşen zarar ve mağduriyete dayanarak, C.M.K.nun 237 maddesine göre, noterin olası ihmaline dayalı davaya müdahale taleplerinin kabul edilip edilmemesi hususu önem kazanmaktadır ve incelenmelidir. Çünkü bir tarafta icra i bir suç isnadı varken diğer tarafta, noterin Noterlik Kanunundan doğan ve noter çalışanı üzerinde gözetim ve denetim görevinin yerine getirilip getirilmemesinin araştırılması durumu vardır. Bu sorumluluk ile mağduriyet arasındaki illiyet bağının her zaman mevcut olduğu söylenememelidir. Bu hususta gerek "suçların kişiselliği ve gerekse illiyet bağı açısından da durum irdelenmeli, evrensel hukukun genel prensipleri ve hatta Anayasaya aykırılık olup olmadığı da gözden geçirilmelidir.

Soru: Açıklamaya çalıştığımız bu hususlara katılıyor musunuz?

Soru: Bu konuyu sizde açıklar mısınız?

Soru: Bu konuda başkaca hangi savlar ileri sürülebilir?

Görüldüğü gibi T.C.K.nun 257. Maddesinde yer alan görevi kötüye kullanma başlığı altındaki, görevin gereklerine aykırı hareketler ile görevin gereklerini yapmada ihmal ve gecikme ile ilgili konular ve Noterlik Kanunu 160. maddesinde yer alan hususlar geniş ve önemli bir alanı kapsamakta ve öncelikli olarak irdelenmesi gerekli konulardandır. T.C.K. nu açısından sempozyum konusu olarak değerlendirilmesinin gerekli bulunduğu kanaatindeyim. Saygı ile bilgilerinize arz ederim.

İbrahim Güvenç İBRİŞİM  - EMEKLİ NOTER


ALTINCI BÖLÜM

 

DÜZENLEME İŞLEMLERE AİT EKSİK VEYA HİÇ ALINMAYAN DAMGA VERGİSİNİN ADALET MÜFETTİŞİNCE TAMAMLANMASININ İSTENMESİ HALİNDE YAPILACAKLAR

HALİL KÖSE

BEŞİKTAŞ 7.NOTERİ

 

Damga Vergisi Kanunu 24/son maddesi'.... Noterlerce düzenlenerek kişilere verilen veya dairede bırakılan ve Damga vergisi hiç alınmayan veya noksan alınan kağıtların vergisi mükelleflere, cezası düzenleyenlere aittir.

Vergi ve ceza, vergi için mükelleflere rücu hakkı olmak üzere kağıtları düzenleyenlerden alınır' şeklindedir.

Adalet Müfettişi hiç alınmayan veya noksan alınan Damga Vergisi tespit ettiğinde;

Öncelikle ilgili ile irtibata geçilerek, durum anlatılmalı ve eksikliği gidermesi talep edilmelidir. Bundan sonra bu verginin haksız alındığını düşünüyorsa Vergi Mahkemesinde dava açma hakkının bulunduğu kendisine hatırlatılmalıdır. İlgili öderse sorun ortadan kalkacaktır.

İlgili görüşmeye gelmezse, kendisine bir ihtarname çekilerek, hiç alınamayan veya noksan alınan Damga vergisini tamamlamasını, aksi halde tarafımızdan tamamlanarak, aleyhine icra takibi ve dava yoluna gidileceği ihtar edilmelidir.

İlgili görüşmeye rağmen ödemeyi kabul etmezse;

aİlgili adına Noter kendisi ikmal makbuzu keserek, makbuzun üzerine 'ihtirazı kayıtla ' ödendiğini belirterek makbuzu keser. Bu durumda müfettiş makbuzları alarak kendi işlemini tamamlamış olacaktır. Bu durum ilgiliye yine bir ihtarla bildirilmeli ve kendisi adına Noter Makbuzu kesilen damga vergisini ödemesi talep edilmelidir. EK. 1

bNoter makbuzu kesip ve 15 günlük harç, Damga vs. beyannamesini verirken, ekteki bilgisayar çıktılarındaki gibi ebeyannamede, ilgili bölümden ihtirazı kayıt bölümü seçilmelidir.

cAynı gün vergi dairesine bir dilekçe ile eksik damga vergisi miktarı yazılarak bu kısmın ihtirazı kayıtla yatırıldığı belirtilmelidir. EK 2

İhtirazı kayıtla yatırıldığı tarihten itibaren ilgilinin 1 aylık süre içinde Vergi Mahkemesine dava açma hakkı vardır. Bu durum kendisine bir ihtarname ile bildirilmeli ve dava açma hakkının bulunduğu ve ödemenin Noterliğe yapılması gerektiği, aksi halde icra takibi yapılacağı ve dava açılacağı, faiziyle birlikte tüm masrafların kendisine ait olacağı bildirilmelidir. EK 3

Burada esas olan, ilgilinin, Vergi Mahkemesinde dava açma hakkının ihtar çekilmeyerek ve haber verilmeyerek elinden alınmamasıdır. Aksi halde ilgili aleyhine açılacak davalarda mahkemeler, ilgilinin dava açma hakkının elinden alındığı gerekçesi ile Noter aleyhine karar verebilmektedir.

İlgili tüm yukarıdaki işlemlere rağmen ödemeyi yapmaz ise, öncelikle icra takibine gidilmeli, takibe itiraz edilmesi halinde Damga Vergisi kanunu 24/son fıkra gereğince rücu davası açılarak, ilgili adına tarafımızdan yatırılan damga vergisi faiziyle birlikte geri alınabilecektir. Mahkeme Kararı. EK 4

HALİL KÖSE

NOTER

İHTARNAME EK..1

İHTAR EDEN:          NOTERİ

İHTAR OLUNAN:

Sayın Muhatap;

Noterliğimize ait          tarih ve          yevmiye nolu işlemde, Adalet Müfettişince

yapılan denetim sonucunda, Borçlar Kanunu 110. ve Damga vergisi kanunu 6.maddelerine göre garantörlerden garantör başına binde 7.5 oranında ayrı ayrı damga vergisi istenmiştir.

Bunun üzerine          noterliğinden          tarih ve          yevmiye no ile tarafınıza

ihbar çekilerek 3 gün içinde ödenmesi istenmiş, ancak tarafınızca ödenmesi yoluna gidilmemiştir..

Bu kere bu meblağ muhataplar adına          TL. Olarak tarafımdan 01.02.2010

tarih ve AF 782792 makbuz no ile Noterlik makbuzu kesilerek ödenmiştir.

Damga vergisi kanununa göre damga vergisinin mükellefi işleme imza koyanlardır. Aynı kanunun 24.Maddesine göre bu işlemdeki damga vergisini ödeyen noterler, ilgililere rücu ederek damga vergisini geri alabilmektedir.

Bu verginin haksız olduğu kanaatinde iseniz, bu meblağın yatırıldıktan sonra, Noterlik Makbuzu ile ilgili vergi mahkemesinde 1 ay içinde dava açarak hakkınızı arayabileceğinizi,yatırdığınız vergiyi derhal geri alabileceğinizi, ödeme yapmamanız halinde dava hakkınız bulunmakta, ayrıca ödeme yapmanız halinde şirketinizde bu miktarı gider gösterebilme hakkınız bulunmaktadır.

Tarafımdan yatırılan          TL.ile ihbar masrafı olan          TL. ile yine bu

ihtarname masrafının da, 3 (üç) gün içinde Beşiktaş 7.Noterliğine gelerek ödenmesini, aksi takdirde icra ve dava takibatına gidileceğini icra inkarı halinde yüzde 40 icra inkar tazminatı isteneceğini, tüm bu işlemler için sarfına mecbur kalacağım mahkeme masrafı, icra masrafları,avukat, vekalet ücreti, ve sair ücretler ile 01 .02.2010 tarihinden itibaren yasal faizlerinin tarafınıza ait olacağını ihtar en bildiririm.

İHTAR EDEN          

EKİ; Tamamlama makbuz fotokopisi

Sayı: 2010/98

Konu: İhtirazı kayıtla beyanı hk.

         VERGİ DAİRESİ Müdürlüğüne

İSTANBUL

tarihinde 20)00224014050C000)0 Nolu tahakkuk /işi ile beyan ettiğimiz 815.420.46. TL. Tutarındaki DAMGA VERGİSİNİN 443.670.00. TL. Tutarına ihtirazı kayıtla beyan ettiğimizin bilinmesini arz ederim.

Saygılarımla.

Noteri

İHTARNAME EK...3

İHTAR EDEN :          Noterliği

İHTAR OLUNAN:          

KONU :          Noterliğinin          tarih ve          yevmiye nolu

İşlemdeki damga vergisi eksiği

İLGİ :          terliğinin          tarih ve          yevmiye nolu ihbarname ile

         tarihli ve          yevmiye nolu ihtarname

Sayın Muhataplar

Yukarıda yazılı ihbar ve ihtarlar tarafınıza çekilmiş, ancak herhangi bir cevap alınamamıştır.

Bu kere, söz konusu          TL. Damga Vergisi 24.02.2010 Tarihindeki beyanname

ile "ihtirazı kayıt "şartıyla verilmiş, dava açma hakkınızın korunması için Beşiktaş Vergi dairesine bu miktar için ihtirazı kayıtla yatırdığıma dair yazı yazılarak aynı gün Beşiktaş Vergi Dairesi Hesabına yatırılmıştır.

tarihinden itibaren, söz konusu damga vergisini Noterliğe gelerek tarafıma

yada          Şubesindeki          iban nolu hesabıma yatırarak,

tarihinden itibaren 1 (bir) mahkemesine dava açma hakkınız Bulunmaktadır.

Yatırmamanız halinde, hakkınızda yasal yollara başvurulacak olup, tüm icra, mahkeme, avukat ve sair ücretler ile yasal avans faizi tarafınızdan isteneceğini, ayrıca alacak likit hale geldiğinden icra inkarı halinde o/o40 icra inkar tazminatı da isteneceğini ihtar en bildiririm.

Sayın Noter;

lş bu ihtarnamenin bir nüshasının PTT ile muhataba tebliğini, bir nüshasının tarafıma verilerek, bir nüshasının da daireniz dosyasında saklanmasını talep ederim.

İHTAR EDEN

Eki: 1          vergi dairesine 24.02.2010 tarihli itirazı kayıtlı tahakkuk fişi

2          vergi dairesine yazılan 24.02.2010 tarih ve 20l0/98 sayılı itirazı kayıt beyanı

EK...: 04


T.C.

KADIKÖY

4.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO :2007/1021 KARAR NO: 2008/779

TÜRK ULUSU ADINA

YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ KADIKÖY 4.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARARIDIR.

BAŞKAN 20919          ÜYE 35278          ÜYE 38545

BİLGİ YILMAZ          NURAY YILMAZ          FATMA DERE GÜZELOĞLU

KATİP

PERİHAN ÖZDEMİR

HAYDAR YILMAZ

AV.ERGİN KULAÇOĞLU : Nailbey Sokak 24/4 BahariyeKadıköy BİLİM BOYA VE KİMYA SAN.TİC.LTD.ŞTİ.

(ESKİ ÜNVANI BOSKEM KİMYASAL ÜRÜNLER SAN.VE TİC.LTD.ŞTİ.)

AV.GÜLEN CEYLAN KAYGUSUZ : Düğmeciler Mh.Sultan Center No:2 Kat:2 Da:22 Eyüp/İSTANBUL

ALACAK

18.12.2007

25.11.2008

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan devamlı mahkememizde yapılan açık yargılaması sonucunda,

DAVA:          Davacı Vekili dilekçesinde özetle: Kartal 10 uncu Noterliği'ni yapan müvekkilinin

davalı şirkete ait 13 adet işlemi tasdik ederken bunları vekalet gibi kabul ederek harçları ve damga vergisini hesaplayıp tahsil ettiğini, ancak Adalet Bakanlığı Müfettişleri'nce yapılan incelemede bunları vekaletname gibi kabul edilmesinin mümkün olmadığının belirtildiğini, Teftiş Kurulu inceleme tutanağının 3 ve 4 üncü sayfalarında "... solvent adı verilen ürünlerin ithalinde verilecek her yetki belgesinde cins ve miktarlar ayrı ayrı belirtilmiş olup, bu ürünlerin davalı şirket adına ithali içinde davalının yapmış olduğu satım sözleşmesine atıfta bulunulmuştur" dendiğini, müfettişlerin Kartal Cumhuriyet Başsavcılığı İdari İşler Müdürlüğü kanalı ile yaptığı yazışmalar neticesinde kimyasalların birim fiyatlarını tespit ettiğini, buna göre her bir işlemin sözleşme değerini belirleyerek

nisbi noter harcı ve nisbi damga vergisini hesapladıklarını, evvelce tahsil edilen vekalet maktu harçlarını da bu tutarlardan düşerek ikmali gereken harç ve damga vergisini tutanağa yazdıklarını, Teftiş İnceleme Tutanağı'nda Maliye Bakanlığı'nın 20.11.1997 tarihli ve 49777 sayılı muktezasına göre hazırlanan Türkiye Noterler Birliği'nin 1999/13 Sayılı Genelgesi'nin esas alındığını, ayrıca Bakanlığın görüş değiştirmeyeceğini bildiren Türkiye Noterler Birliği'nin 2006/60 Sayılı genelgesinin de aynı mahiyette olduğunu, neticede 1512 Sayılı noterlik Kanunu'na göre teftişin emir ve talimatına uygun olarak ikmal noterlik makbuzlarının kesildiğini, harç ve damga vergisi tarifesine göre hesaplamaların yapıldığını, tüm bunları görmesi açısından davalı şirket yetkilisinin noter dairesine davet edildiğini, kendisinin ödemeye yanaşmadığını, bu yüzden müvekkilimin toplam 55.038,33 YTL sını davalı adına Tuzla Vergi Dairesine yatırmak zorunda kaldığını, tahsili içinde Tuzla İcra Müdürlüğünün 2006/3573 esas sayılı dosyası üzerinden davalı aleyhine icra takibine geçildiğini, davalının takibe itiraz ettiğini, Tuzla İcra Hukuk Mahkemesi'nin 17.06.2006 tarihli kararı ile itirazı kaldırdığını, fakat Yargıtay 12 inci Hukuk Dairesi'nin 22.12.2006 tarihli kararında belirtilen "noter makbuzlarının ve Adalet Bakanlığı Müfettiş Raporu'nun İcra İflas Kanunu'nun 68 inci maddesi bağlamında resmi makamın düzenlendiği makbuz ve belge olmadığı, yargılamayı gerektirir." Gerekçesiyle kararın bozulduğunu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'na göre bu vergilerin mükellefinin işlem sahibi olduğunu, rücu davalarının da adli yargıda açılması gerektiğinden davalı şirket aleyhine alacak davası açıldığını, davalının borcunu ödememek için mal kaçırmaya teşebbüs edebileceğini iddia ederek: davalının mal varlığı üzerine ihtiyati tedbir mahiyetinde haciz konulmasına, müvekkilimin 55.038.33 YTL. Alacağının en yüksek reeskont faizi, mahkeme masrafı ve vekalet ücreti ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesine talep etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle davanın zaman aşımına uğradığını, ayrıca idari yargıda ve Maliye Bakanlığı adına açılması gerektiğini öne sürerek, görev ve yetki yönünden reddini talep etmiştir. Devamında ise özetle müvekkilimin davacıya harcı eksik ödemediğini öyle olsa bile 488 sayılı Damga vergisi Kanunu'nun 3 üncü maddesine göre damga vergisi mükellefinin kağıtları imza edenler olduğun, aynı yasanın 24 üncü maddesinde de vergiye tabi kağıtların damga vergisinin ödenmemesinden veya noksan ödenmesinden dolayı alınması gereken vergi ve cezadan kağıtları ibraz edenlerin sorumlu olacağının belirtildiğini, açıklanan söz konusu madde hükümlerine istinaden eksik ödendiği iddia edilen vergi ve harcın muhatabının davacı noter olmadığını, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre eksik ödenen vergi ve harcın ikmalen tarhiyat yoluyla mükelleften istenmesi gerektiğini: mükelleflerin de 2577 Sayılı Yasa uyarınca dava açma hakkı bulunduğunu, bu işlemlerin hiç biri yapılmadan davacının kendiliğinden ve müvekkilin muvafakati olmadan onun yerine ödeme yaptığını, olayda eksik ödenen vergi ve harç tutarları Adalet Müfettişleri'nin teftiş tutanağında belirtildiğini, Adalet bakanlığı Teftiş Kurulu Yönetmeliği'nin 38 inci maddesinin "d" fıkrasında "Beyannamede gösterilen harç vergi ve değerli kağıt bedelinin merciine eksik yatırıldığının tespiti halinde durum vergi dairesine yazı ile bildirilir. İş kağıtlarının incelenmesinde hata sonucu noksan harç vergi ve değerli kağıt bedeli tahakkuk ve tahsil edildiğinin tespiti halinde de işlemlerin numaraları ve harcının mahiyeti de belirtilerek düzenlenecek tutanak vergi dairesine gönderilir" denildiğini, bu yönetmelik hükmüne göre Adalet Bakanlığı Müfettişleri'nin görevinin eksik tahsil edildiği düşünülen vergi ve harca ilişkin işlemleri vergi dairesine bildirmekte sınırlı olduğunu, söz konusu tutarları da mükelleften isteme hakkının vergi dairesine ait bulunduğunu, müvekkilinin oluru alınmadan ödenen vergi ve harçtan dolayı kendisine rücu edilemeyeceğini savunarak; davanın öncelikle görev ve usul yönünden reddine, esasa girilmesi halinde esasları reddine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Dava; sehven noksan alınan noter harç ve damga vergisinin tahsiline ilişkindir.

Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları resen belirlenerek kanıtları toplanmış ve bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle sonuçlandırılmıştır.

Taraflara ait deliller toplanmış ve dosya üzerinde yapılan bilirkişi inceleme suretiyle düzenlenen raporuyla;

Davacı Noter'in davalıya ait işlemler sırasında noter tarafından tahsil edilerek vergi dairesine beyanla ödenecek olan noter harç ve damga vergisinin sehven noksan hesaplandığı, bunun Müfettiş raporunda: Kimyasal ürünlerin birim fiyatları belirlendikten sonra harç ve damga vergilerinin matrahlarının bulunduğu bu matrah üzerinden nisbi harç ve damga vergilerinin hesaplandığı, bu hesaplardan daha önce maktuen ödenmiş olan tutarların düşülmesiyle neticede ödenmesi gereken harç ve vergi tutarları belirlendiği buna göre davalıya ait 13 işlem için 5.853.92 YTL harç tutarı 49.184,37 YTL. Damga vergisi olmak üzere toplam 55.038,29 YTL eksik ödemede bulunulduğundan anlaşıldığı,

Bunun üzerine davacının 13 adet noterlik makbuzu düzenlediği ve Tuzla Vergi Dairesine 09.06.2006 tarihinde ödemede bulunduğu, davacının bu bedeli davalıdan talep edebileceği belirlenmekle bilirkişi raporu gerekçeli ve denetime elverişli bulunmakla hükme esas alınmıştır.

Bu itibarla:

Toplanan deliller, mahkememizce benimsenen bilirkişi raporu, tarafların iddia ve savunmaları birlikte değerlendirildiğinde, davacının davalının noterlik işlemlerinde noter harcı ve damga vergisinin sehven noksan hesaplandığı, Müfettiş raporu ile noksan hesaplanan davalıya ait 55.038,29 YTL. noter harç v damga vergisini davacının mevzuat hükümlerine göre ödediği belirlenmekte, davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda izah edildiği üzere:

DAVANIN KABULÜNE,

55.038,33 YTL. Alacağın dava tarihinden itibaren değişen ve değişecek olan avans faiz oranları uygulanmak suretiyle hesaplanacak faizi ile birlikte davalıdan tahsiline,

Alınması gerekli 2.970.00 YTL harç dava açılırken peşin alınan 743,10 YTL. Harçtan mahsubu ile bakiye 2.226,9 YTL. Harcın davalıdan alınmasına,

Davacı vekili için takdir olunan 5,500 YTL. Nispi vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,

Davacı tarafından sarf edilen 766,40 YTL. Harçlar toplamı, 4 teb. Gideri 18.00 YTL. Bilirkişi ücreti 1.000.00 YTL. Olmak üzere toplam 1.784.4 YTL. Yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,

Taraf vekillerinin yüzlerine karşı Yasal Yollar açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar usulen ve açıkça okunup anlatıldı. 25.11.2008

BAŞKAN 20919          ÜYE 35278          ÜYE 38545

KATİP

İlgili karar Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 24.04.2009 tarihli 2009/4445 esas ve 2009/7192 karar sayılı ilamı oybirliği ile onanmıştır.

Başkan Üye Üye Üye Üye A.Özdemir

 


 

YEDİNCİ BÖLÜM

.... NOTERLİĞİNE AİT PERSONEL GÖREVLENDİRME İLE İLGİLİ PERSONELE YAPILAN BİLDİRİM

HİKMET KAPLAN

KADIKÖY 17.NOTERİ

 

 

Bu bilgilendirme, Noterlik dairesinde çalışırken personelin uyması gereken kurallar topluluğudur.

Notere işlem yapmak için gelenlerinden, ilk önce hassas ve nazik bir ifade ile bir kimlik belgesi istenecektir.

İbraz edilen kimlik,(Noterlik kanunun ve Yönetmeliğinin aradığı belgelerden olacaktır.) kontrol edilip eski ve yıpranmış, bilgilerde silinti kazıntı varsa  fotoğraf ilgiliye benzemiyorsa, fotoğraf yapışmasında kaymalar varsa, ilgiliyi kesin ve net olarak tanımlamıyorsa açıkça kimlik ilgiliyi işaret etmiyorsa;

Yani ilgili kimlik, ilgiliyi tanımlamıyor ve kimlikte ilgiliyi tanımada zorluk varsa, ilk önce uygun bir dille nazikçe başka bir kimlik istenecek,

Başka kimlik yoksa durum Servisten sorumlu elaman          .'E bildirilecek,Kimlikleri bir kere daha kontrol edecek,gerekirse kimlik paylaşım sistemine girerek,

İlgiliye soru sorarak kimlikle ilgili tereddütleri gidermeye çalışacak, tereddütleri gideremiyorsa durum,

BAŞKATİP          bildirilecek, oda kontrolleri yaparak tereddütleri

gidermeye çalışacak, tereddütleri gideremiyorsa durum NOTER 'e bildirilecek. Noter araştırmasını yaparak işlemin yapılıp yapılmayacağına karar verecektir.

İşlemin yapılmasına karar verildiğinde veya ilk kimlik tanımlamasında kimlik ilgiliyi işaret ediyorsa;

İlgili personel, ilgiliye, ne işlem yaptırmak istediğini ,

Okuma yazma bilip bilmediği, sorulup, İlgilinin istek ve arzuları hiçbir yoruma gerek kalmayacak şekilde net olarak anlayacak ve işlem yasalara uygun olduğu takdirde yapılacaktır.

Kanun, Yönetmelik ve genelgelere aykırı hiçbir işlem yapılmayacaktır. Personel yaptığı takdirde Hukuki ve cezai sorumluluk kendisine aittir.

İlgili hiç bir tereddüde, şüpheye mahal bırakmayacak, Çok açık bir şekilde isteklerini ifade edebiliyorsa (okuryazarlık durumuna göre)işlemi hazırlanacak ve işlemi yapan PERSONEL işlemin altına kendi parafını kapsayan işaret koyacaktır. Şifreli bilgisayar, harf tanımlaması da olabilir.

İmza için Notere gelecek işlemi mutlaka ilgilisi getirecektir. Noterde;

İşlemle,

Kimliğin,

İlgilinin,

Aynı kişiler olduğu karşılaştırmasını yapıp, işlemin içeriği hakkında ilgiliye bilgi verdikten sonra en ufak bir tereddüt olmaması halinde işlemi imzaya çaktır. Noter olmadığında İmza yetkililerince imzalanacak olan evraklarda aynı prosedür uygulanacaktır.

Noterlikte yapılan Tüm işlemler, Yazışmalar (önemli önemsiz ayrımı yapılmadan) işlemi yapan personel tarafından Kontrol edildikten sonra tamamlanacaktır. Notere imza için gelen evrak hatasız ve tamamlanmış olarak gelecektir.

Mesai bitiminde Başkatip, olmadığında derece sırasına göre imza yetkili elaman veznenin kapatılacağını, ellerinde kayda girmeyen evrak bulunup, bulunmadığın bir kere daha elamanlardan soracak ve evrak olmadığı anlaşıldığında vezneye, veznenin kapatılması talimatını verecektir. Vezne kapatıldıktan sonra veznedar grup listeleri alınmış ve evrak makbuzları yapıştırılmış olarak, yevmiye defteri ile birlikte Kontrol için BAŞKATİP          YE teslim edecektir..

BAŞKATİP          İşlemleri, Grup listelerini ve Yevmiye defterini kontrol

ettikten sonra Cilbentlere yapıştırma işlemlerine geçilecektir.

A İşlemleri          

B İşlemleri          

C İşlemleri          

Tarafından cilt bentlere günlük olarak yapıştırılacak,.Cilbentlerin günlük evrak listesi altına, yapıştıran ilgili kişi " Listedeki günlük işler bu cilt bende ,tarafımdan kontrol edilerek yapıştırılmıştır." şeklinde yazarak imzalayacaktır,(Genel olarak cilbentlere evrakların yapıştırılması, PTT evraklarının yazılması, bankalardaki işlemlerin yapılması gibi benzer işlemler müşterilerin olmadığı noterliğin boş olduğu saatlerde gecikmeksizin yapılacaktır).

Günlük yevmiye dökümleri mesai bitiminde Veznedar          tarafından alınacaktır.

Yevmiye dökümü ertesi güne KESİNLİKLE bırakılmayacaktır. Vezne açıklarından veznedar sorumlu olacaktır. Günlük toplam vezne paralarını mesai bitiminden evvel Bankaya gönderecektir. Kasada mümkün olduğunca az para bırakılacaktır. Ve ayrıca gün içinde veznedar yeterli bozuk para bulundurmak zorundadır.

Kasa sorumluluğu BAŞKATİP          .'ın başkanlığında,

Veznedar,          ve vezneye baktığı günlerle sınırlı olmak üzere          

...a aittir.

Yanlış makbuz kesildiğinde; Yanlış kesilen makbuzun ilgiliye verilen ve noterde kalan her iki nüshası da üzerine İptal yazıp İmzalanarak; doğru kesilen makbuza eklenecektir. (iptal sebebi makbuz üzerine yazılacak).

Arşive ve bank arkalarına müşteri kesinlikle sokulmayacaktır. Arşivden evrak istendiğinde notere, imza yetkililere bilgi verilerek gereği yapılacaktır. Yevmiye defteri veya cilbentler kesinlikle daire dışına çıkarılmayacaktır. Aksi durumun cezai sorumluluğu doğuracağı bilinmelidir.

PTT evraklar, zarflan          .. Tarafından hazırlanıp İmzalanarak Görevli

         Tarafından PTT'ye verilecektir.

PTT listelerinin altına hazırlayan personelce "Tarafımdan hazırlanıp ADRESLERİ(Yev. No ve muhatap adlan) Kontrol edilerek PTT'ye verilmiştir" diyerek imzalayacaktır."

PTT'ye verilen listelerin altına PTT görevlisinin Ad Soyadı + İmza + mührü alınacaktır. PTT evraklarından İADE (Bila Tebliğ) gelirse

Bu evrak öncelikle BAŞKATİP          .' YE evrakı alan personel tarafından Derhal

bildirilecek.(Adreste yanlışlık yapılmışsa bu evrak Acilen tekrar tebliğe çıkarılaçaktır).

Her ayın sonunda PTT'ye verilen evrakların listesi ile yevmiye defterlerindeki PTT

listelerinin birbirleri ile Aynı olduğu hususu          tarafından kontrol edilerek;

Her ayın son PTT evrakını içeren evrak altına örneğin!"2011 Yılı Mart ayına ilişkin PTT listeleri ile yevmiye defterindeki PTT listeleri aynıdır. Şeklinde yazılarak imzalanacaktır.ve aylık kontrol BAŞKATİP          tarafından yapılacaktır..

PTT evraklarına ait tebligat mazbatalarının gelen parçaları İmza yetkili personeller tarafından kontrol edilerek teslim alınıp, (Tarafımdan kontrol edilip teslim alınmıştır.) şeklinde İmzalanacaktır.(PTT görevlisinin getireceği zimmet defterinin ilgili sayfasının fotokopisi çekilerek, tebligat sayılan ve yevmi yeleri kontrol edilecek ve bu fotokopinin altına yukarıdaki şekilde yazılıp imzalanacaktır).Tebliğ işlemlerini yapan personel azilleride işleyeçektir.Vasiyet bildirimleri vasiyetname üzerine yapıştırılaçaktır.

PTT görevlisi ayrı bir tebligat listesi getirirse kontrol ve yukarıdaki işlemler buna göre yapılacaktır.

Protesto edilen senetler Protesto defterine           tarafından Yevmiye no ismi

borç tutan vs biçimde Yevmiye sırasına göre derhal kaydedilecektir ve banka görevlisine imzalatılacaktır.,

Bankalardan gelen senetler işlem bitmezse dahi fotokopileri çekilip imza karşılığı senet asılları banka görevlisine verilecektir. Noterlik dairesinde senet kalmayacaktır.

İşlemlere ait İstisnasız tüm fotokopiler noterlikte çekilecektir. Noterliğimizde yapılan işlemden örnek istendiğinde ilgililerin getirdiği evraktan değil; noterliğimizdeki asıl işlemden fotokopisi tarafımızdan çekilerek Tasdik işlemi yapılacaktır.

Dairedeki diğer işlemler, defterlerin yazılması (Muvazene, Tescil, Mülkiyeti Muhafaza,

Finansal kiralama, Rehin, Vasiyetname, ihale tescili vs. gibi) hususlarda          

sorumlu ve yetkilidir ilgili olarak daha sonra görev dağılımı yapılabilir.

İşlemin hazırlanmasında Öncelikle işlemi hazırlayan sorumlu olduğundan;

(ÖR; nüfus cüzdanları,

Satış vekaletleri,

Araç satışları V.S.tüm işlemlere) ilişkin evrak yapıldıktan sonra hazırlayan personel tarafından 2.kez tamamen baştan sona kontrol edildikten sonra işlemin altına ad soyadının Baş harflerini yazarak + baş harflerinin yanını İmzalayarak işlemi tamamlayacaktır.

(Yapılan işlemlere ait hatalar sık sık tekrar ederse, personel eğitime tabi tutulacak ve yine olay çözülemezse ilgili ile ortak karar alınarak sorun giderilecektir.)

Noterliğin Resmi Daire olması sebebi ile evrakların " Resmi Evrak" olduğu ve Evrak tamamlandıktan sonra dönüşünün mümkün olmaması ve telafisi olmayan hukuku ve cezai sorumluluğun doğabileceği düşünülerek; Buna uymayan personelin İŞ AKDİ FESİH SEBEBİ olacağı unutulmamalıdır.

Araç satışlarında TEYİT alan kişi KİMDEN, hangi saatte teyit aldığını kırmızı kalemle noterde kalacak satış sözleşmesinin altına yazıp imzalayacaktır.

Noter olmadığında

1.inci derecede BAŞKATİP.          ,

2.inci derecede olarak,          ,

üncü derecede          

üncü derecede          

üncü derecede          

6.inci derecede          

Tam olarak imza yetkilidir.

Bir üst imza yetkili varken,

üst yetkilinin bilgisi dahilinde iş yoğunluğundan dolayı alt derece yetkili imza atabilir. Noter olmadığında personel buna göre çalışacaktır, Dairenin iç düzeni, temizlik, dışarıdaki İşlerin yapılması Vs ile ilgili olarak. BAŞKATİP tam yetkilidir,

Dairenin Temizlik işlerinden          sorumludur.

Ayrıca Arşiv tamamen BAŞKATİP

Personel izinde olduğu veya büroda olmadığı zamanlarda Başkatibe tarafından bazı işlerin yapılmasını diğer personelden istenebilir.Ayrıca Başkatip ayda 1.saat personel eğitimi yapaçaktır

Burada belirtilmeyen hususlarda Noterlik Kanun ve Yönetmeliği, İş Kanunu ve Yönetmeliği hükümleri geçerlidir.

İlgilinin işlemi büro dışında yapılacak ve imzası büro dışında alınacak ise, işleme başlanmadan önce Notere, Noter olmadığında sıra ile imza yetkilisine bilgi verilecektir.

Mesai saatleri dışında ve tatil günlerinde noterin bilgisi olmadan KESİNİKLE NOTERLİK DAİRESİ AÇ ILM AYAC AK,YAN İ İŞ KABUL EDİLMEYECECEK ,BAŞKATİP BAŞKATİP

         EKSİK İŞLERİN TAMALANMASI, TEKNİK TAMİRAT , GÜVENLİK GİBİ İŞLER

İÇİN HER ZAMAN YETKİLİ OLARAK AÇABİLECEKTİR..

Noterlik işlemlerinde düzeltme yapılacaksa İLGİLİLER NOTERLİK DAİRESİNDE HAZIR İSELER DÜZELTME İŞLEMİ YAPILACAKTIR. İlgili olmadan KESİNLİKLE DÜZELTME İŞLEMİ YAPILMAYACAK, Evraka herhangi bir mühür vurulmayacaktır.(Düzeltme işlemi NK.81 maddedeki açıklamalar ışığında yapılacaktır.)

İhtar vs deki tebliğ şerhlerine TÜM PERSONEL BAKMAYA YETKİLİ OLU , bakıp, tebliğ şerhini yazan PERSONEL işlemin altına kendi parafını kapsayan işaret koyacaktır, ayrıca noter ya da imzaya yetkili katip tarafından mühürlenip, imzalanacaktır.

Personel kendi yapmakla açıkça görevli olmadığı bir işi yapmışsa bile; BU İŞİN KANUN VE YÖNETMELİKLERİ UYGUN, DOĞRU YAPILMASINDAN SORUMLUDUR.

Elamanlar kendilerine zimmetlenen bilgisayarlarda yasa ve yönetmeliklere aykırı program yüklemeyecektir. Suç teşkil edecek bilgisayar eylem ve davranışlarında bulunmayacaktır. Bulundukları takdirde sorumluluk kendilerine aittir. Lisansı olmayan hiçbir programı bilgisayarına yüklemeyecektir. Yüklediği takdirde cezai ve hukuki sorumluluğu kendisine aittir.

Noterlik dairesi ve Arşivde yangın çıktığı takdirde derhal Notere ve Başkatibe ye haber verilecek ve yangın talimatnamesi doğrultusunda yangın söndürme çalışlarına katılacaktır. Üç ayda bir yangın talimatı okunarak yapılacak işlemler hatırlanacaktır. Yangın sönümünde derhal Savcılık bilgilendirilecektir. Eğer ki hasar gören evrak varsa Savcılıktan tespiti istenecektir.

Hırsızlık durumunda ise, durumu fark eden personel Noter ve Baş katibeyi bilgilendirip, onların emirleri doğrultusunda hareket ederken, emniyet ve savcılıkta bilgilendirilir. Hiç bir eşya ve malzemeye dokunulmamalıdır. Delillerin kaybolmasına ve karartılmasına sebep olunmamalıdır.

Tüm personel Noterlik kanunu ve yönetmeliğinin kendilerine yüklediği görevleri yerine getirmekle yükümlüdür. Evrakların tanziminden, kontrollerinin yapılmasından, çiltbentlere takılmasından, korunmasından müşterekenmüteselsilen sorumludur.

Personel, Noterin belirlediği bankaya hesap açtırarak, hesap iban numaralarını notere vermek zorundadır. Noter personelinin maaşı ay sonunda işlemiş (kazanılmış) olarak bankaya yatırılacaktır. Hiç bir şekilde avans verilmez. Ancak, Ölüm, evlenme ve hastalık halinde durumu noter değerlendirebilir.

KANUNA, YÖNETMELİĞE aykırı talepler noter tarafından da yapılmış olsa dahi KESİNLİKLE YAPILMAYACAKTİR

29 1512 sayılı Noterlik Kanununa göre; MESLEK SIRRI: Madde 54  Noter ve noterlik katipleri, görevleri dolayısıyla öğrendikleri sırları, kanunların emrettiği haller dışında açıklayamazlar. Hükmü doğrultusunda İşlemler için kullanılan Noterlik Dairesindeki bilgisayarlardan;

Bilişim sisteminin bütünü veya bir kısmına hukuka aykırı olarak giren veya herhangi bir şekilde sistemde kalmaya devam etmek,

Bir bilişim sistemine girerek, hukuka aykırı veri veya program elde etmek,

Bilişim ağındaki verileri hukuka aykırı şekilde izlemek.

Sistemdeki veri veya programları bozmak, silmek, değiştirmek, yok etmek, erişilmez kılmak veya sisteme veri veya program yerleştirmek, programlara zarar vermek,

Bir bilişim sisteminin çalışmasını veya işleyişini tamamen veya kısmen engellemek, erişilmez kılmak, .

Sahtecilik için bilişim sistemindeki verileri silmek, değiştirmek, yeni veri girmek,

Bilişim ağıyla haksız yarar sağlamaya kalkışmak,

Bir başkası gibi davranarak yarar sağlamak veya zarar vermek amacıyla kişileri yanıltarak bilgi toplamak,

Kamu kurumlarıyla gerçek ve tüzel kişilerin hizmet veya kimliğini taklit veya Noterlik

işlemi dışında kullanmak:

h) Toplu yaramaz ileti göndermek,sosyal paylaşım sitelerinde hukuka aykırı veri paylaşmak

İlgili personelin hukuki ve cezai sorumluluğunu gerektirdiği unutulmamalıdır.

TEBLİĞ EDEN          NOTERİ

TEBELLÜĞ EDENLER;

ELAMAN BAŞKATİBE ELAMAN İMZA YETKİLİ VEZNEDAR ELAMAN ELAMAN ELAMAN ELAMAN ELAMAN


SEKİZİNCİ BÖLÜM

DAMGA VERGİSİ KANUNU GENEL TEBLİĞİ

(SERİ NO:48)

 

2 Nisan 2007 PERŞEMBE Resmi Gazete Sayı: 26491

TEBLİĞ

Maliye Bakanlığından:

DAMGA VERGİSİ KANUNU GENEL TEBLİĞİ

(SERİ NO: 48)

488 sayılı Damga Vergisi Kanununun uygulamasına ilişkin olarak yayımlanan 23.10.1964 tarihli (1) Seri No.lu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin "Noterlerin mecburiyeti" başlıklı VB bölümünde, 5.9.1969 tarihli ve 210110175/34502 sayılı ve 12.11.1973 tarihli ve 210110175/6835157 sayılı yazılarımızla yapılan düzenlemeler üzerine uygulamada meydana gelen tereddütlerin giderilmesine yönelik açıklamalar bu Tebliğin konusunu oluşturmaktadır.

Yasal Düzenleme

Damga Vergisi Kanununun 27 nci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ile 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 355 inci maddesi aşağıdaki gibidir:

"Madde 27  Noterler, damga vergisi ödenmemiş veya noksan ödenmiş kağıtları vergi ve cezası ödenmedikçe tasdik edemezler veya bunların suretlerini çıkarıp veremezler.

Birinci fıkra hükmüne aykırı olarak işlem yapılması halinde, mükellef hakkında Vergi Usul Kanunu hükümleri uygulanmakla birlikte, noterlerden de tasdik ettikleri veya üzerinde işlem yaptıkları her kağıt için kanunen alınması gereken cezası ayrıca alınır."

"Madde 355  Damga Vergisi ödenmemiş veya noksan ödenmiş kağıtları, vergi ve cezası tahsil edilmeden tasdik eden veya örneklerini çıkarıp veren noterler adına her kağıt için tahsil edilmeyen Damga Vergisi üzerinden maktu vergilerde % 50, nispi vergilerde % 10 oranında özel usulsüzlük cezası kesilir. Ancak, bu madde kapsamında kesilecek özel usulsüzlük cezaları her bir kağıt için 1 Yeni Türk Lirasından az olamaz."

Damga Vergisi Kanununun 27 nci Maddesinin Birinci ve İkinci Fıkralarına Göre Vergi ve Ceza Uygulaması

Damga Vergisi Kanununun 27 nci maddesinin birinci fıkra hükmü gereğince noterlerin, kendilerine tasdik edilmesi veya suret çıkarılması için getirilen kağıtlara ilişkin damga vergisinin ve cezasının tam olarak ödenip ödenmediğini araştırma mecburiyetleri bulunmaktadır.

Noterlerin yukarıda belirtilen mecburiyete uymamaları halinde, mükelleflerden, bu kağıtlara ait damga vergisi ile cezasının aranmasının yanı sıra noterlerden de,

Kağıdın mükelleflerinden alınması gereken ceza tutarı kadar bir cezanın, ayrıca

Vergi Usul Kanununun 355 inci madde hükmüne istinaden özel usulsüzlük cezasının,

Aranması gerekmektedir.

Tebliğ olunur.


T.C.

DANIŞTAY

YEDİNCİ DAİRE

Esas No           : 2007/2358

Karar No          :          2009/499

Karar Tarihi          : 27.01.2009

Davacı          :          Müberra ŞAHBAZ..Eskişehir Altıncı Noteri..ESKİŞEHİR

Davalı          :          Maliye Bakanlığı ANKARA

Davanın Özeti: Maliye Bakanlığınca hazırlanarak 12.4.2007 gün ve 26491 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 48 seri nolu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin 2. maddesinde yer alan; Damga Vergisi Kanununun 27. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca vergi ve ceza uygulaması ile ilgili, noterlerce, kendilerine tasdik edilmesi veya suret çıkarılması için getirilen kağıtlara ilişkin damga vergisi ve cezasının tam olarak ödenip ödenmediğinin araştırılması mecburiyetine uyulmaması halinde, mükelleflerden, bu kağıtlara ait damga vergisi ile cezasının aranmasının yanı sıra, noterlerden de, "kağıdın mükelleflerinden alınması gereken ceza tutarı kadar bir cezanın" aranması gerektiğine ilişkin ibarenin; kanunlarda öngörülmeyen bir cezanın tebliğ ile getirilemeyeceği, 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre, damga vergisi ve cezasının ödenip ödenmediği araştırılmadan bir kağıdın tasdik edilmesi veya suretinin çıkarılması durumunda, noterler adına sadece usulsüzlük cezası kesilebileceği ileri sürülerek iptali istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Damga Vergisi Kanununun 27. maddesinde yer alan "kanunen alınması gereken cezanın" ibaresinden, Vergi Usul Kanununda öngörülen vergi zıyaı cezasının anlaşılması gerektiği; usule ilişkin bir ceza olan özel usulsüzlük cezasının zaten 213 sayılı Kanunun 355'inci maddesi uyarınca kesileceği; damga vergisinin tahsilinin sağlanabilmesi açısından öngörülen oto kontrol sisteminde, gerekli kontrolleri yapmalarını sağlamak için noterlerin cezai sorumluluk tehdidi altında bırakıldıkları; Tebliğ ile yapılan düzenlemenin, Kanunda öngörülen cezai sorumluluğa açıklık getirme mahiyetinde olduğu, bu nedenlerle davanın reddi gerektiği savunulmuştur.

Tetkik Hakimi Çağlar IŞIK'IN Düşüncesi: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2. maddesinde,'Hukuk Devleti ilkesi, Cumhuriyetin niteliklerinden biri olarak sayılmıştır. Hukuk devletinde idareye tanınan hiçbir yetki sınırsız değildir. İdare, yetkisini, hukuk kurallarına uygun olarak kullanmak zorundadır. Anayasanın, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğunu söyleyen 125'inci maddesi, bu zorunluluğun anayasal kanıtıdır. Öte yandan; Anayasanın 38'inci maddesinin 3'üncü fıkrasında da, ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerinin ancak kanunla konulabileceği öngörülmüştür. "Cezada Kanunilik İlkesi" denilen bu anayasal kurala göre, ceza niteliğindeki yaptırımların idari metinlerle konulması ya da bu konuda düzenleme yapmak üzere Bakanlar Kuruluna yasayla yetki verilmesi olanaklı değildir.

488 sayılı Damga Vergisi Kanununda, noterler tarafından tasdik edilen ve vergisi ödenmeyen kağıtlar için, bu Kanunun 27. maddesi ile yollamada bulunulan 213 sayılı

Vergi Usul Kanununun 355'inci maddesi uyarınca kesilmesi gereken özel usulsüzlük cezası dışında; mükelleflerden alınması gereken ceza kadar cezanın noterlerden de alınacağına dair bir düzenleme yoktur. Bu bakımdan; davaya konu 48 seri nolu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin, noterlerin söz konusu mecburiyete uymamaları halinde, mükelleflerden, bu kağıtlara ait damga vergisi ile cezasının aranmasının yanı sıra; noterlerden de, kağıda ait vergiyi ödemekle mükellef kişinin ödeyeceği ceza kadar bir cezanın alınması yolundaki düzenlemesi, yukarıda sözü edilen anayasal kurala açık aykırılık oluşturmaktadır.

Açıklanan nedenle, dava konusu işlemin iptal edilmesi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı H.Hüseyin TOK' un Düşüncesi: Dava, Maliye Bakanlığınca hazırlanarak 12.4.2007 gün ve 26491 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 48 Seri Nolu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin iptali istemiyle açılmıştır.

488 Sayılı Damga Vergisi Kanununun 27. maddesinin 1. ve 2. fıkraları ve 213 sayılı Vergi Usul kanununun 355'inci maddesi esas alınarak çıkarılan dava konusu Tebliğde; 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu'nun 27. maddesinde öngörülen, "kendilerine tasdik edilmesi veya suret çıkarılması için getirilen kağıtlara ilişkin damga vergisinin ve cezasının tam olarak ödenip ödenmediğini araştırma" mecburiyetlerine uymamaları halinde, noterlerden; kağıdın mükelleflerden alınması gereken ceza tutarı kadar bir cezanın, ayrıca Vergi Usul Kanununun 355'inci maddesi hükmüne istinaden özel usulsüzlük cezasının aranması gerektiği düzenlemesine yer verilmiştir.

488 sayılı Damga Vergisi Kanununun "Diğer kurum ve kuruluşlar ile kişilerin mecburiyeti" başlıklı 27. maddesinin 1. fıkrasında; noterlerin damga vergisi ödenmemiş veya noksan ödenmiş kağıtları vergi ve cezası ödenmedikçe tasdik edemeyecekleri, 2. fıkrasında; 1'inci fıkra hükmüne aykırı olarak işlem yapılması halinde mükellef hakkında Vergi Usul Kanunu hükümleri uygulanmakla birlikte, noterlerden de tasdik ettikleri veya üzerinde işlem yaptıkları her kağıt için kanunen alınması gereken cezasının ayrıca alınacağı, hükümlerine yer verilmiş, 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun özel usulsüzlük cezaları ile ilgili "Damga vergisinde" başlığını taşıyan 355'inci maddesinde de, damga vergisi ödenmemiş veya noksan ödenmiş kağıtları, vergi ve cezası tahsil edilmeden tasdik eden veya örneklerini çıkarıp yeren noterle adına her kağıt için tahsil edilmeyen damga vergisi üzerinden maktu vergilerde %5.0, nispi vergilerde % 10 oranında özel usulsüzlük cezası kesileceği hükme bağlanmıştır. 488 Sayılı Damga Vergisi Kanununun 24'üncü maddesinin 3'üncü ve 4'üncü 'fıkralarına göre noterin bizzat düzenlediği işlemlerde mükellef tarafından ödenmesi gereken damga vergisinden dolayı mükelleflere rücu hakkı tanıyan bir sorumluluk getirilirken, bu vergiye ait cezadan ise doğrudan sorumlu tutulmaktadır. Aynı kanunun 27. maddesinin 2. fıkrasına göre tasdik işlemlerinin yerine getirilmesi sırasında ise noterin; ne mükellefin

Ödemesi gereken damga vergisinden, ne de bu vergiye ilişkin cezadan sorumlu tutulması mümkün değildir. Kaldı ki aynı maddenin son fıkrasında bankalar ve bu fıkrada diğer sayılanların damga vergisi ödenmemiş kağıtları işleme koymaları halinde kağıdın mükelleflerden alınması gereken ceza "tutarı kadar ceza alınacağını açıkça öngörmüş olmasına karşın, aynı maddenin noterlerle ilgili 2. fıkrasında buna benzer bir hükme yer verilmemiştir. Dolayısıyla, bu maddenin Tebliğe dayanak alınan 2. fıkrasında belirtilen kanunen alınması öngörülen cezadan amaçlananın mükellefin ödemesi gereken vergi cezası kadar bir cezanın değil, Vergi Usul Kanununun 355'inci maddesinde yazılı özel usulsüzlük cezasının anlaşılması gerekmektedir.

Öte yandan vergisi ödenmeden tasdik_edilen kağıtlar için 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 27. maddesinin 2. fıkrasında atıf yapılan Vergi Usul Kanununun 355'inci maddesinde yazılı özel usulsüzlük cezası dışında, mükelleflerden alınması gereken ceza kadar bir cezanın noterlerden de ayrıca alınacağına dair yasal bir düzenleme de bulunmamaktadır.

Dolayısıyla, noterlerin damga vergisi ödenmemiş veya noksan ödenmiş kağıtları vergi ve cezası ödenmeden tasdik etmeleri ya da örnek vermeleri halinde yalnız özel hüküm niteliğindeki Vergi Usul Kanununun 355'inci maddesinde. Öngörülen cezanın alınacağı ve noterlerin bu maddede belirtilen özel usulsüzlük cezası dışında başka bir cezaya muhatap tutulamayacakları sonucuna varılmaktadır.

Diğer taraftan; Anayasanın 38'inci maddesinin 3'üncü fıkrasında yer alan ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerinin ancak kanunla konulacağı yönündeki Anayasa kuralı gereğince yasal dayanağı bulunmayan bir cezanın idari metinlerle uygulamaya konulması mümkün olmadığı gibi, bu konuda Bakanlar kuruluna yetki verilmesi de söz konusu olamaz.

Bu durumda davaya konu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin, noterlerin belirtilen mecburiyete uymamaları halinde, kağıdın mükelleflerinden alınması gereken ceza tutarı kadar bir cezanın noterlerden alınması gerekeceği yönündeki kısmının yasal dayanağı bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davaya konu 48 seri nolu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin, "Kağıdın mükelleflerinden alınması gereken ceza tutarı kadar bir cezanın aranması Gerektiğine ilişkin kısmı yönünden iptaline, diğer kısımları yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekliği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince duruşma için belirlenen günde, davacının gelmediği görüldü. Davalı Maliye Bakanlığını temsilen geldiğini bildiren, ancak yetki belgesi olmadığını beyan eden Hukuk Müşavirleri Nuray KARANFİLOĞLU ile İlknur YAMAK duruşmaya kabul edilmeyerek Danıştay Savcısının katılmasıyla duruşma yapıldı. Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra Tetkik Hakiminin açıklamaları da dinlenilerek işin gereği görüşüldü:

Dava, Maliye Bakanlığınca hazırlanarak 12.4.2007 gün ve 26491 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 48 seri nolu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin 2. maddesinde yer alan Damga Vergisi Kanununun 27. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca vergi ve ceza uygulaması ile ilgili, noterlerce, kendilerine tasdik edilmesi veya suret çıkarılması için getirile 'kağıtlara ilişkin damga vergisi ve cezasının tam olarak ödenip ödenmediğinin araştırılması mecburiyetine uyulmaması halinde, mükelleflerden, bu kağıtlara ait damga vergisi ile cezasının aranmasının yanı sıra, noterlerden de, "kağıdın mükelleflerinden alınması gereken ceza tutarı kadar bir cezanın" aranması gerektiğine ilişkin bölümün iptali istemiyle açılmıştır.

Maliye Bakanlığınca hazırlanan söz konusu Tebliğ ile noterlerin, 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 27. maddesinde öngörülen, "kendilerine tasdik edilmesi veya suret çıkarılması için getirilen kağıtlara ilişkin damga vergisinin ve cezasının tam olarak ödenip ödenmediğini araştırma" mecburiyetlerine uymamaları halinde, noterlerden, kağıdın mükelleflerinden alınması gereken ceza tutarı kadar bir cezanın; ayrıca, Vergi Usul Kanununun 355'inci maddesi hükmüne istinaden özel usulsüzlük cezasının aranması gerektiği kuralı getirilmiştir. "

488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1. maddesinde, Kanuna ekli 1 sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olduğu; 3'üncü maddesinde, kağıtları imza edenlerin damga vergisinin mükellefi olacağı belirtildikten sonra, "Noterlerin, bankaların, kamu iktisadi teşebbüslerinin mecburiyeti"başlıklı 27. maddesinin 1. fıkrasında, noterlerin pulsuz veya noksan pullu kağıtları, usulen vergi ve cezası tahsil edilmedikçe tasdik etmekten veya bunların suretlerini çıkarıp vermekten memnu oldukları; 3'üncü fıkrasında ise, birinci fıkra hükmüne aykırı olarak işlem yapılması halinde, mükellefler hakkında Vergi Usul Kanunu hükümleri tatbik edilmekle beraber, noterlerden de tasdik veya üzerinde muamele icra ettikleri her kağıt için kanunen alınması gereken cezanın ayrıcaalınacağı hükme bağlanmıştır, öte yandan; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 355'inci maddesinde de, damga vergisi ödenmemiş veya noksan ödenmiş kağıtları, vergi ve cezası tahsil edilmeden tasdik eden veya örneklerini çıkarıp veren noterler adına, her kağıt için tahsil edilmeyen damga vergisi üzerinden maktu vergilerde %50, nispi vergilerde %10 oranında özel usulsüzlük cezası kesileceği hüküm altına alınmıştır.

Damga Vergisi Kanununun yukarıda yer verilen 27. maddesi incelendiğinde Noterlerce yapılan, onaylama ve suret çıkarılması işlemlerinde, damga vergisinin hiç alınmaması veya noksan alınması sebebiyle noterler adına yukarıda belirtilen hal ve oranlarda sadece özel usulsüzlük cezası kesilebileceği; diğer bir deyişle, bu oranları aşan miktardaki cezadan dolayı noterlerin sorumlu tutulamayacağı; bu gibi hallerde, söz konusu damga vergisi ve gerektirdiği cezanın 213 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde mükellefinden aranacağı; noter hakkında ise, yalnızca bu Kanunun öngördüğü cezanın uygulanabileceği sonucuna ulaşılmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2. maddesinde, Hukuk Devleti İlkesi, Cumhuriyetin niteliklerinden biri olarak sayılmıştır. Hukuk Devletinde, idareye tanınan hiçbir yetki sınırsız değildir, idare, yetkisini, hukuk kurallarına uygun olarak kullanmak zorundadır. Anayasanın idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğunu söyleyen 125'inci maddesi, bu zorunluluğun anayasal kanıtıdır, öte yandan; Anayasanın 38'inci maddesinin 3'üncü fıkrasında da, ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerinin ancak kanunla konulabileceği öngörülmüştür. "Cezada Kanunilik İlkesi" denilen bu anayasal kurala göre, ceza niteliğindeki yaptırımların idari metinlerle konulması ya da bu konuda düzenleme yapmak üzere Bakanlar Kuruluna yasayla yetki verilmesi olanaklı değildir.

488 sayılı Damga Vergisi Kanununda, noterler tarafından tasdik edilen ve vergisi ödenmeyen kağıtlar için, bu Kanunun 27.nci maddesinde belirtilen hallerde ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 355'inci maddesi uyarınca kesilmesi gereken özel usulsüzlük cezası dışında; mükelleflerden alınması gereken ceza kadar cezanın noterlerden de alınacağına dair bir düzenleme yoktur. Bu bakımdan; davaya konu 48 seri nolu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin, noterlerin söz konusu mecburiyete uymamaları halinde, mükelleflerden, bu kağıtlara ait damga vergisi ile cezasının aranmasının yanı sıra; noterlerden de, kağıda ait vergiyi ödemekle mükellef olanın ödeyeceği ceza kadar bir cezanın alınması yolundaki düzenlemesi, yukarıda sözü edilen anayasal kurala açık aykırılık oluşturmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, 48 seri nolu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin 2. maddesinde yer alan, "kağıdın mükelleflerinden alınması gereken ceza tutarı kadar bir cezanın" aranması gerektiğine ilişkin bölümünün iptaline, aşağıda dökümü gösterilen 120,00 Türk lirası yargılama giderlerinin davalı İdareden alınarak davacıya verilmesine; artan 11,00 Türk lirası posta giderinin istemi halinde davacıya iadesine, 27.1.2009 gününde oy çokluğu ile karar verildi.

Başkan Turgut Candan

Üye Özden Şar

Üye Emel Cengiz

Üye Eren Sonbay

Üye E.Fahrünnise Tunca

Yargılama Giderleri:

Başvuru Harcı ve Karar Harcı : 54,00 TL Posta Gideri          : 39,00 TL

Y.D Harcı          : 27,00 TL

Toplam :120,00 TL

X AYRIŞIK OY

Maliye Bakanlığınca hazırlanan dava konusu Tebliğin, noterlerden, Damga Vergisi Kanununun 27. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca vergi ve ceza uygulaması ile ilgili, noterlerce, kendilerine tasdik edilmesi veya suret çıkarılması için getirilen kağıtlara ilişkin damga vergisi ve cezasının tam olarak ödenip ödenmediğinin araştırılması mecburiyetine uyulmaması halinde, mükelleflerden, bu kağıtlara ait damga vergisi ile cezasının aranmasının yanı sıra, noterlerden de, "kağıdın mükelleflerinden alınması gereken ceza tutarı kadar bir cezanın" aranması gerektiğine ilişkin bölümü, çoğunluk kararında gerekçesi açıklandığı üzere, yetki unsuru yönünden ağır sakatlıkla malül bulunmaktadır.

İdarenin idare Hukuku alanında yapmış olduğu tek yanlı işlemlerden olan dava konusu işlemin yetki unsurundaki bu ağır hukuka aykırılık hali, onun yok hükmünde "keenlemyekün"; yani, hukuk düzeninde hiç doğmamış sayılmasını gerektirecek niteliktedir, idarenin yok hükmündeki bir işleminin ise, hukuk düzeninde değişiklik oluşturması ve, haksız fiil niteliğindeki kimi fiili durumlar dışında, kişilerin öznel haklarını olumsuz yönde etkilemesi; başka bir deyişle, uygulanabilmesi olanaklı değildir. Bu bakımdan; iptal davasına konu olabilecek idari işlemlerde bulunması zorunlu uygulanabilirlik "icrailik" niteliğinden yoksun bulunan dava konusu işlemin iptali söz konusu olamaz.

Açıklanan nedenle, davanın incelenmeksizin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.

Başkan Turgut Candan

 


T.C.

DANIŞTAY

VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU

Esas No          :          2010/218

Karar No          :          2010/309

Karar Tarihi          :          25.06.2010

Kararın Düzeltilmesini isteyen..; Maliye BakanlığıANKARA

Karşı Taraf          : Türkiye Noterler Birliği

Vekili          :          Av.Reyhan GÜNEŞ

Söğütözü Cad. No:4 ANKARA

İstemin Özeti: Dava; 12.4.2007 gün ve 26491 sayılı Resmi Gazete'de

Yayımlanan 48 sayılı Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin 2. maddesinde yer alan; Damga Vergisi Kanununun 27'nci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca vergi ve ceza uygulaması hakkında, ilgili noterlerce, kendilerine tasdik edilmesi veya suret çıkarılması için getirilen kağıtlara ilişkin damga vergisi ve cezasının tam olarak ödenip ödenmediğinin araştırılması mecburiyetine uyulmaması halinde, mükelleflerden, bu kağıtlara ait damga vergisi ile cezasının aranmasının yanı sıra, noterlerden de, "kağıdın mükelleflerinden alınması gereken ceza tutarı kadar bir cezanın" aranması gerektiğine ilişkin düzenlemenin iptali istemiyle dava açılmıştır.

Davayı inceleyen Danıştay Yedinci Dairesi, 27.1.2009 günlü ve E:2007/3115, K:2009/504 sayılı kararıyla; Dairelerinin 27.1.2009 gün ve &2007/2358, K.2009/499 sayılı kararı ile dava konusu ibare iptal edildiğinden aynı istem hakkında ayrıca karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.

Maliye Bakanlığının temyiz istemi, Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 22.1.2010 günlü ve E:2009/431, K2010/17 sayılı kararıyla reddedilmiştir.

Maliye Bakanlığı tarafından damga vergisi ödenmemiş veya noksan ödenmiş kağıtları tasdik eden veya bunların suretini çıkarıp veren noterlere Vergi Usul Kanununun 355'inci maddesi uyarınca özel usulsüzlük cezası ve Damga Vergisi Kanununun 27'nci maddesi uyarınca kanunen mükelleften alınması gereken tutarda vergi zıyaı cezası olmak üzere iki ayrı cezai müeyyide öngörüldüğü, buna göre dava konusu Gene! Tebliğde kanunda olmayan cezai nitelikte bir yaptırım getirilmediği, kanunda öngörülen cezaya ilişkin açıklama yapıldığı, dolayısıyla Anayasaya aykırılıktan söz edilemeyeceği ileri sürülerek kararın düzeltilmesi istenmiştir.

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi Selda GÜRSOYTRAK GÜLSEVEN'in Düşüncesi : 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanununun 54'üncü maddesinde yazılı sebepler bulunmadığından, karar düzeltme isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı H.Hüseyin TOK' un Düşüncesi:          Kararın düzeltilmesi

dilekçesinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanununun 54'üncü maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, tebligat işlemlerinin tamamlanması nedeniyle yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmesine gerek görülmeyerek, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanununun 54 üncü maddesinde, Danıştay dava daireleri ve İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarının temyiz üzerine verdikleri kararlar hakkında, bu maddede yazılı sebeplerle kararın düzeltilmesinin istenebileceği kurala bağlandığından ve dilekçede ileri sürülen sebepler bunlardan hiçbirine uymadığından, karar düzeltme isteminin reddine, 25.6.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.

Danıştay Başkanvekili Semra KAYIR 4. Daire Başkanı M.Engin KUMRULU 9. Daire Başkanı Cengiz DİVANLIOĞLU

Daire Başkanı S. Nilgün AKPINAR

Daire Üyesi Serap AKSOYLU 9. Daire Üyesi Ayper GÜKTUNA

4. Daire Üyesi M.Zeki ÇELEBİOĞLU 9. Daire Üyesi H.Ceyda KERMAN 9. Daire Üyesi Yakup KAYA 4. Daire Üyesi M.Fatih HAKÇI 3. Daire Üyesi Nilgün İPEK 3. Daire Üyesi Zerrin GÜNGÖR 3. Daire Üyesi İlyas ARLİ

 


T.C.

DANIŞTAY

VERGİ DAVA DAİRELERİ

Esas No          :          2010/359

Karar No          :          2010/598

Karar Tarihi          : 24.12.2010

Temyiz eden          : Maliye Bakanlığı  ANKARA,

Karsı Taraf          : Handan BAYKAM

Ankara 48.Noteri  ANKARA

İstemin Özeti          :

Dava 12.4.2007 gün ve 26491 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 48 sayılı Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin 2'nci maddesinde yer alan:

Damga ergisi Kanununun 2. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca vergi ve ceza uygulaması hakkında, ilgili noterlerce, kendilerine tasdik edilmesi veya suret çıkarılması için getirilen kağıtlara ilişkin damga vergisi ve cezasının tam olarak ödenip ödenmediğinin araştırılması mecburiyetine uyulmaması halinde, mükelleflerden, bu kağıtlara ait damga vergisi ile cezasının aranmasının yanı sıra, noterlerden de, "kağıdın mükelleflerinden alınması gereken ceza tutarı kadar bir cezanın" aranması gerektiğine ilişkin ibarenin iptali istemiyle açılmıştı.

Davayı inceleyen Danıştay Yedinci Dairesi, 22.12.2009 günlü ve E:2007/2830, K:2009/5 98 sayılı kararıyla; davada iptali istenen 48 sayılı Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin 2'nci maddesinde yer alan, "kağıdın mükelleflerinden alınması gereken ceza tutarı kadar bir cezanın" aranması gerektiğine ilişkin ibarenin, Dairelerinin 27.1.2009 günlü ve E2007/2358, K:2009/499 sayılı kararıyla iptal edilmesi nedeniyle aynı istem hakkında ayrıca karar verilmesine gerek bulunmadığına karar vermiştir.

Karar, Maliye Bakanlığı tarafından temyiz edilmiş ve yasada öngörülen cezanın eksik ödenen vergiye ilişkin vergi zıyaı cezası olduğu, noterlerin kağıtları onaylayarak resmi nitelik kazandırmaları nedeniyle diğer kurumlara göre hukuki sorumluluklarının daha fazla olması ve Damga ergisi Kanununun uygulanması bakımından yeterli kontrolün sağlanması için özel usulsüzlük cezası dışında ceza kesilmesi gerektiği, düzenlemede yasaya aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.

Danıştay Tetkik Hakimi Murat GÜNGÖR' ün Düşüncesi:

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmediğinden istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Mukaddes ARAS' ın düşüncesi :

Danıştay dava dairelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Danıştay Yedinci Dairesince verilen kararın onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü

Davaya konu 48 sayılı Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin, noterlerden; kağıdın Mükelleflerinden alınması gereken ceza tutarı kadar bir cezanın aranması gerektiğine ilişkin düzenlemesi, Danıştay Yedinci Dairesinin 27.1.2009 günlü ve E:2007/2358, K:2009/499 sayılı kararıyla; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2'nci maddesi ve 38'inci maddesinin 3'üncü fıkrasındaki düzenlemelerden dolayı, idareye tanınan hiçbir yetkinin sınırsız olmadığı ve hukuk kurallarına uygun olarak kullanılması gerektiği, ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerinin ancak kanunla konulabileceği, davaya konu düzenlemenin, 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 27'nci maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarına ve dolayısıyla değinilen anayasal kurallara açık aykırılık oluşturduğu gerekçesiyle iptal edildiği ve bu karara yöneltilen temyiz istemi Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 22.1.2010 günlü ve E:2009/436, K:20101 6 sayılı kararıyla; karar düzeltme istemi 25.6.2010 gönlü ve E:2010/217, K:2010/308 sayılı kararıyla reddedildiğinden, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Danıştay Yedinci Dairesinin 22.12.2009 günlü ve E:2007/2830, K;2009/5498 sayılı kararı: aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş ve temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir.

Bu nedenlerle, temyiz isteminin reddine, 24.12.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.

Danıştay Başkanvekili Semra KAYIR 4. Daire Başkanı M.Engin KUMRULU 9. Daire Başkanı Cengiz DİVANLIOĞLU

Daire Başkanı S. Nilgün AKPINAR

Daire BaşkanıF. Anıl GENÇ

9. Daire Başkanı Ayper GÖKTÜN A 4. Daire Üyesi M.Zeki ÇELEBİOĞLU 9. Daire Üyesi H.Ceyda KERMAN 9.Daire Üyesi Yakup KAYA 4. Daire Üyesi M. Fatih HAKÇI 3. Daire Üyesi Zerrin GÜNGÖR 3.DaireÜyesi İlyas ARLI 3. Daire Üyesi Mehmet SOLGUN

 


T.C.

DANIŞTAY YEDİNCİ DAİRESİ

Esas No          : 2007/3115

Karar No          : 2009/504

Tarihi          : 27.01.2009

Davacı          : Türkiye Noterler Birliği

Mithatpaşa Cad. No. 12 Kızılay/ANKARA Vekili          : Av.Reyhan GÜNEŞ (Aynı adreste)

Davalı          : Maliye Bakanlığı ANKARA

Davanın Özeti: Maliye Bakanlığınca hazırlanarak 12.4.2007 gün ve 26491 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 48 seri nolu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin 2'nci maddesinde yer alan; Damga Vergisi Kanununun 27'nci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca vergi ve ceza uygulaması ile ilgili, noterlerce, kendilerine tasdik edilmesi veya suret çıkarılması için getirilen kağıtlara ilişkin damga vergisi ve cezasının tam olarak ödenip ödenmediğinin araştırılması mecburiyetine uyulmaması halinde, mükelleflerden, bu kağıtlara ait damga vergisi ile cezasının aranmasının yanı sıra, noterlerden de, "kağıdın mükelleflerinden alınması gereken ceza tutarı kadar bir cezanın" aranması gerektiğine ilişkin ibarenin; kanunlarda öngörülmeyen bir cezanın tebliğ ile getirilemeyeceği, 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre, damga vergisi ve cezasının ödenip ödenmediği araştırılmadan bir kağıdın tasdik edilmesi veya suretinin çıkarılması durumunda, noterler adına sadece usulsüzlük cezası kesilebileceği ileri sürülerek iptali istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Damga Vergisi Kanununun 27'nci maddesinde yer alan "kanunen alınması gereken cezanın" İbaresinden, Vergi Usul Kanununda öngörülen, vergi zıyaı cezasının anlaşılması gerektiği; usule ilişkin bir ceza olan özel usulsüzlük cezasının' zaten 213 sayılı Kanunun 355'lnci maddesi uyarınca kesileceği; damga vergisinin tahsilinin sağlanabilmesi açısından öngörülen oto kontrol sisteminde, gerekli kontrolleri yapmalarını sağlamak için noterlerin cezai sorumluluk tehdidi altında bırakıldıkları; Tebliğ ile yapılan düzenlemenin, Kanunda öngörülen cezai sorumluluğa açıklık getirme mahiyetinde olduğu, bu nedenlerle davanın reddi gerektiği savunulmuştur.

Tetkik Hakimi Çağlar IŞIK'IN Düşüncesi : Dava konusu edilerek iptali istenilen, 48 seri nolu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin 2'nci maddesinde yer alan, "kağıdın mükelleflerinden alınması gereken ceza tutarı kadar bir cezanın" aranması gerektiğine İlişkin ibare, Dairemizin 27.1.2009 gün ve E:2007/2358; K:2009/499 sayılı kararıyla iptal edildiğinden, aynı istem hakkında ayrıca karar verilmesine gerek bulunmadığına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı H.Hüseyin TOK' un Düşüncesi : Dava, Maliye Bakanlığınca hazırlanarak 12.4.2007 gün ve 26491 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 48 Seri Nolu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin iptali istemiyle açılmıştır.

488 Sayılı Damga Vergisi Kanununun 27'nci maddesinin 1. ve 2'nci fıkraları ve 213 sayılı Vergi Usul kanununun 355'inci maddesi esas alınarak çıkarılan dava konusu Tebliğde; 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu'nun 27'nci maddesinde öngörülen, "kendilerine tasdik edilmesi veya suret çıkarılması için getirilen kağıtlara ilişkin damga vergisinin ve cezasının tam olarak ödenip ödenmediğini araştırma" mecburiyetlerine uymamaları halinde, noterlerden; kağıdın mükelleflerden alınması gereken ceza tutarı kadar bir cezanın, ayrıca Vergi Usul Kanununun 355'inci maddesi hükmüne istinaden özel usulsüzlük cezasının aranması gerektiği düzenlemesine yer verilmiştir.

Davada iptali istenilen, 48 seri nolu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin 2'nci maddesinde yer alan, "kağıdın mükelleflerinden alınması gereken ceza tutarı kadar bir cezanın" aranması gerektiğine ilişkin ibare, Dairemizin 27.1.2009 gün ve E:2007/2358; K:2009/499 sayılı kararıyla iptal edildiğinden,

Aynı istem hakkında ayrıca karar verilmesine gerek bulunmadığına; 1.250,00 (Binikiyüzelii) Türk lirası vekalet ücreti ile aşağıda dökümü gösterilen 135.(Yüzotuzbeş) Türk lirası yargılama giderlerinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine; artan 39,50 Türk lirası posta giderinin istemi halinde davacıya iadesine, 27.1.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.

Başkan          Üye          Üye

Üye

Turgut Özden          E. Fahrünnisa          Emel Eren CENGİZ SONBAY

Üye

Candan Şar Tunca


 

T.C.

DANIŞTAY

YEDİNCİ DAİRE

Esas No          : 2007/3115

Karar No : 2009/504

TARİHLİ

: Türkiye Noterler Birliği Mithatpaşa Caddesi, No: 12 Kızılav/ANKARA

: AV.Reyhan GÜNEŞ (Aynı adreste)

: Maliye Bakanlığı ANKARA

Davanın Özeti: Maliye Bakanlığınca hazırlanarak 12.4.2007 gün ve 26491 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 48 seri nolu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin 2'nci maddesinde yer alan; Damga Vergisi Kanununun 27'nci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca vergi ve ceza uygulaması ile ilgili, noterlerce, kendilerine tasdik edilmesi veya suret çıkarılması için getirilen kağıtlara ilişkin damga vergisi ve cezasının tam olarak ödenip ödenmediğinin araştırılması mecburiyetine uyulmaması halinde, mükelleflerden, bu kağıtlara ait damga vergisi ile cezasının aranmasının yanı sıra, noterlerden de, "kağıdın mükelleflerinden alınması gereken ceza tutarı kadar bir cezanın" aranması gerektiğine ilişkin ibarenin; kanunlarda öngörülmeyen bir cezanın tebliğ ile getirilemeyeceği, 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre, damga vergisi ve cezasının ödenip ödenmediği araştırılmadan bir kağıdın tasdik edilmesi veya suretinin çıkarılması durumunda, noterler adına sadece usulsüzlük cezası kesilebileceği ileri sürülerek iptali istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Damga Vergisi Kanununun 27'nci maddesinde: yer alan "kanunen alınması gereken cezanın" ibaresinden, Vergi Usul Kanununda öngörülen. Vergi" zıyaı cezasının anlaşılması gerektiği; usule ilişkin bir ceza olan özel usulsüzlük' cezasının' zaten 213 sayılı Kanunun 355'inci maddesi uyarınca kesileceği; damga vergisinin tahsilinin sağlanabilmesi açısından öngörülen oto kontrol sisteminde, gerekli kontrolleri yapmalarını sağlamak için noterlerin cezai sorumluluk tehdidi altında bırakıldıkları; Tebliğ ile yapılan düzenlemenin, Kanunda öngörülen cezai sorumluluğa açıklık getirme mahiyetinde olduğu, bu nedenlerle davanın reddi gerektiği savunulmuştur.

Tetkik Hakimi Çağlar IŞIK'ın Düşüncesi: Dava konusu edilerek iptali istenilen, 48 seri nolu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin 2'nci maddesinde yer alan, "kağıdın mükelleflerinden alınması gereken ceza tutarı kadar bir cezanın" aranması gerektiğine ilişkin ibare, Dairemizin 27.1.2009 gün ve E:2007/2358; K:2009/499 sayılı kararıyla iptal edildiğinden, aynı istem hakkında ayrıca karar verilmesine gerek bulunmadığına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı H.Hüseyin TOK'un Düşüncesi: Dava, Maliye Bakanlığınca," hazırlanarak 12.4.2007 gün ve 26491 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 48 seri nolu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin iptali istemiyle açılmıştır.'

488 Sayılı Damga Vergisi Kanununun 27'nci maddesinin 1. ve 2'nci fıkraları ve 213 

. ~ f sayılı Vergi Usul kanununun 355'inci maddesi esas alınarak çıkarılan dava konusu Tebliğde;

488 sayılı Damga Vergisi Kanunu'nun 27'nci maddesinde öngörülen, "kendilerine tasdik edilmesi veya suret çıkarılması için getirilen kağıtlara ilişkin damga vergisinin ve cezasının tam olarak ödenip ödenmediğini araştırma" mecburiyetlerine uymamaları halinde, noterlerden; kağıdın mükelleflerden alınması gereken ceza tutarı kadar bir cezanın, ayrıca Vergi Usul Kanununun 355'inci maddesi hükmüne istinaden özel usulsüzlük cezasının aranması gerektiği düzenlemesine yer verilmiştir.

488 sayllı Damga Vergisi Kanununun "Diğer kurum ve kuruluşlar ile kişilerin mecburiyeti" başlıklı 27'nci maddesinin 1. fıkrasında; noterlerin damga vergisi ödenmemiş veya noksan ödenmiş kağıtları vergi ve cezası ödenmedikçe tasdik edemeyecekleri, 2'nci fıkrasında; 1. fıkra hükmüne aykırı olarak işlem yapılması halinde mükellef hakkında Vergi Usul Kanunu hükümleri uygulanmakla birlikte, noterlerden de tasdik ettikleri veya üzerinde işlem yaptıkları her kağıt için kanunen alınması gereken cezasının ayrıca alınacağı, hükümlerine yer verilmiş, 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun özel usulsüzlük cezaları ile ilgili "Damga vergisinde" başlığını taşıyan 355'inci maddesinde de, damga vergisi ödenmemiş veya noksan ödenmiş kağıtları, vergi ve cezası tahsil edilmeden tasdik eden veya örneklerini çıkarıp veren noterler adına her kağıt için tahsil edilmeyen damga vergisi üzerinden maktu vergilerde %50, nispi vergi/erde % 10 oranında özel usulsüzlük cezası kesileceği hükme bağlanmıştır

488 Sayılı Damga Vergisi Kanununun 24'üncü maddesinin 3'üncü ve 4'üncü fıkralarına göre noterin bizzat düzenlediği işlemlerde mükellef tarafından ödenmesi gereken damga vergisinden dolayı mükelleflere rücu hakkı tanıyan bir sorumluluk getirilirken, bu vergiye ait cezadan ise doğrudan sorumlu tutulmaktadır. Aynı kanunun 27'nci maddesinin 2'nci fıkrasına göre tasdik işlemlerinin yerine getirilmesi sırasında ise noterin; ne mükellefin ödemesi gereken damga vergisinden, ne de bu vergiye ilişkin cezadan sorumlu tutulması mümkün değildir. Kaldı ki aynı maddenin son fıkrasında bankalar ve bu fıkrada diğer sayılanların damga vergisi Ödenmemiş kağıtları işleme koymaları halinde kağıdın mükelleflerden alınması gereken ceza tutarı kadar ceza alınacağını açıkça öngörmüş olmasına karşın, aynı maddenin noterlerle ilgili 2'nci fıkrasında buna benzer bir hükme yer verilmemiştir. Dolayısıyla, bu maddenin Tebliğe dayanak alınan 2'nci fıkrasında belirtilen kanunen alınması öngörülen cezadan amaçlananın mükellefin ödemesi gereken vergi cezası kadar bir cezanın değil, Vergi Usul Kanununun 355'inci maddesinde yazılı özel usulsüzlük cezasının anlaşılması gerekmektedir.

Öte yandan vergisi ödenmeden tasdik edilen kağıtlar için 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 27'nci maddesinin 2'nci fıkrasında atıf yapılan Vergi Usul Kanununun 355'inci maddesinde yazılı özel usulsüzlük cezası dışında, mükelleflerden alınması gereken ceza kadar bir cezanın noterlerden de ayrıca alınacağına dair yasal bir düzenleme de bulunmamaktadır.

Dolayısıyla, noterlerin damga vergisi ödenmemiş veya noksan ödenmiş kağıtları vergi ve cezası ödenmeden tasdik etmeleri ya da örnek vermeleri halinde yalnız özel hüküm niteliğindeki Vergi Usul Kanununun 355'inci maddesinde öngörülen cezanın alınacağı ve noterlerin bu maddede belirtilen özel usulsüzlük cezası dışında başka bir cezaya muhatap tutulamayacakları sonucuna varılmaktadır.

Diğer taraftan; Anayasanın 38'inci maddesinin 3'üncü fıkrasında yer alan ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerinin ancak kanunla konulacağı yönündeki Anayasa kuralı gereğince yasal dayanağı bulunmayan bir cezanın idari metinlerle uygulamaya konulması mümkün olmadığı gibi, bu konuda Bakanlar kuruluna yetki verilmesi de söz konusu olamaz.

Bu durumda davaya konu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin, noterlerin belirtilen mecburiyete uymamaları halinde, kağıdın mükelleflerinden alınması gereken ceza tutarı kadar bir cezanın noterlerden alınması gerekeceği yönündeki kısmının yasal dayanağı bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davaya konu 48 seri nolu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin, "Kağıdın mükelleflerinden alınması gereken ceza tutarı kadar bir cezanın aranması gerektiğine" ilişkin kısmı yönünden iptaline, diğer kısımları yönünden davanın reddini karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince duruşma için belirlenen günde,

Davacı vekilleri Av. Reyhan GÜNEŞ ve Av. Aylin ARIKAN'IN geldiği görüldü. Davalı Maliye Bakanlığını temsilen geldiğini bildiren, ancak yetki belgesi olmadığını beyan eden Hukuk Müşavirleri Nuray KARANFİLOGLU ile İlknur YAMAK duruşmaya kabul edilmeyerek Danıştay Savcısının katılmasıyla duruşma yapıldı. Duruşmaya katılan tarafa usulüne uygun olarak söz verilip dinlendikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra Tetkik Hakiminin açıklamaları da dinlenilerek işin gereği görüşüldü:

VL Davada iptali istenilen, 48 seri nolu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin 2'nci maddesinde yer alan, "kağıdın mükelleflerinden alınması gereken ceza tutarı kadar bir cezanın" aranması gerektiğine ilişkin ibare, Dairemizin 27.1.2009 gün ve E:2007/2358; K:2009/499 sayılı kararıyla iptal edildiğinden, aynı istem hakkında ayrıca karar verilmesine gerek bulunmadığına; 1.250,00 (Binikiyüzelli) Türk lirası vekalet ücreti ile aşağıda dökümü gösterilen 135.(yüzotuzbeş) Türk lirası yargılama giderlerinin davalı İdareden alınarak davacıya verilmesine; artan 39,50 Türk lirası posta giderinin istemi halinde davacıya iadesine, 27.1.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.

Başkan          Üye          Üye

Üye

Turgut Özden          E. Fahrünnisa          Emel Eren CENGİZ SONBAY

Üye

Candan Şar Tunca


T.C.

DANIŞTAY YEDİNCİ DAİRESİ ESAS : 2001/1505 KARAR : 2004/2726 03.11.2004 TARİHLİ

NOTERCE, SADECE ONAYLANAN SÖZLEŞMENİN DAMGA VERGİSİ VE CEZASINDAN NOTERLERİN SORUMLU OLMADIĞI HK.

Temyiz İsteminde Bulunan: Gökalp Vergi Dairesi Müdürlüğü Karşı Taraf: ... Vekili: Av.

İstemin Özeti:

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (DİSKİ) Genel Müdürlüğü ile ... Şirketi arasında yapılan sözleşmenin eki protokolün onaylanması sırasında noksan damga vergisi hesaplandığından bahisle, Adalet Başmüfettişliğinin yazısına dayanılarak, 1999/ Temmuz dönemi için, ek protokolü onaylayan davacı Noter adına salınan damga vergisi ile kesilen vergi zıyaı cezasına ilişkin işlemi; 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 24 ve 27'nci maddelerinin birlikte değerlendirilmesinden, noterlerce düzenlenen kağıda ilişkin olup, hiç alınmayan veya noksan alınan damga vergisi ve cezasının, vergi için mükellefe rücu hakkı olmak üzere, kağıdı düzenleyen noterlerden alınacağı; noterlerce düzenlenmeyip sadece tasdik olunan kağıtlara ilişkin olup, ödenmeyen veya eksik ödenen damga vergisinden dolayı noterlerin sorumlu tutulamayacağı; bu halde, söz konusu damga vergisi ve cezasının 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümleri çerçevesinde mükelleflerinden aranacağı; noter hakkında ise, yalnızca, 213 sayılı Kanunun 356'ncı maddesinin 3'üncü fıkrasında öngörülen cezanın uygulanabileceği sonucuna ulaşıldığı; olayda ise, 14.7.1999 tarih ve 32556 yevmiye sayılı ek protokolün noterce düzenlenmediği; sadece, sözleşmenin altındaki imzaların ilgili kişilere ait olduğunun onaylandığı hususunun, noterin onay yazısındaki "Haricen tanzim edilip tasdiki istenilen işbu ek protokol ..." ibaresinden açıkça anlaşıldığı; yapılan bu saptamalara göre, ortada noter tarafından düzenlenen bir sözleşme bulunmadığından, sözü edilen sözleşmenin noksan hesaplanan vergisinden ve buna isabet eden cezadan sorumlu tutulması suretiyle, sözleşmeyi sadece onaylayan noter adına tesis edilen dava konusu tarh ve ceza kesme işleminde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden Diyarbakır Vergi Mahkemesinin 7.11.2000 gün ve E:2000/331; K:2000/463 sayılı kararının; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 356'ncı maddesinin tahakkuk hatalarını kapsamadığı; Diyarbakır 2'nci Noterliğinin Adalet Müfettişince teftişi sonucunda düzenlenen yazıya istinaden tesis edilen tarh ve ceza kesme işleminin yasal olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti:

Savunma verilmemiştir.

Tetkik Hakimi Ergün Gökdam'ın Düşüncesi:

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Bilgin Arısan'ın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1'inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü: Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanmış bulunan mahkeme kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine; kararın onanmasına, 3.11.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.


T.C.

İSTANBUL

9.VERGİ MAHKEMESİ

ESAS NO          :          2010 / 3128

KARAR NO          :          2012 / 677

DAVACI          :          MEHMET ASAF ARAS

VEKİLİ          :          Av.ATİLA TEKİNYER

Terzihane sokak.Uğurlu Han.No :13 / 2425 Sultanahmet /Eminönü / İST KARAR TARİHİ          : 29.02.2012

DAVALI          :          HOCAPAŞA VERGİ DAİRESİ MÜDÜRLÜĞÜ/İSTANBUL

DAVANIN ÖZETİ          : İstanbul 4. Noteri olan davacı hakkında 2006/ 0307 dönemleri için Adalet Müfettişliği yazılarına istinaden yaptığı işlemlerde eksik damga vergisi tahsili yapıldığından bahisle 488 sayılı Damga Vergisi kanunun; 24. maddesi gereğince yapılan vergi zıyaı cezalı damga vergisi tarhiyatlarının terkini istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ: Vergiye tabi kağıtların damga vergisinin ödenmesinden dolayı alınması lazım gelen vergi ve cezadan mükelleflere rücu hakkı olmak üzere kağıtları ibraz edenlerin sorumlu olduğu, yapılan işlemlerde yasal bir isabetsizlik bulunmadığı öne sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur.

TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren İstanbul 9. Vergi Mahkemesince, dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü. Dava, davacı hakkında yaptığı işlemlerde eksik damga vergisi tahsil ettiğinden bahisle Damga Vergisi Kanununun 24. maddesi gereğince yapılan cezalı damga vergisi tarhiyatının terkini istemiyle açılmıştır.

488 sayılı Damga Vergisi Kaim tunum 24.maddesinde, "Vergiye tabi kağıtların damga vergisinin ödenmesinden veya noksan ödenmesinden dolayı, alınması lazım gelen vergi cezadan, mükelleflere rücu hakkı olmak üzere, kağıtları ibraz edenlerin sorumlu olduğu, resmi daireler veya noterlerce düzenlenecek kişilere verilen veya dairede bırakılan ve damga vergisi hiç alınmayan veya noksan alınan kağıtların vergisi mükelleflere, cezası düzenleyenlere aittir Vergi ve ceza, vergi için mükelleflere rücu hakkı olmak üzere, kağıtları düzenleyenlerden alınır."

27/3 . Maddesinde de "Birinci fıkra hükmüne aykırı olarak işlem yapılması halinde mükellef hakkında Vargı Usul Kanunu hükümleri tatbik edilmekle beraber, noterden " de tasdik veya üzerinde muamele icra ettikleri her kağıt İçin kanunen alınması gereken cezası ayrıca alınır hükümlerine yer verilmiştir.488 sayılı Damga Vergisi Kanunun 24 ve 27.Maddelerinin birlikte değerlendirilmesinden, bu hükümlerin noterce düzenlenen kağıda ilişkin olup, hiç alınmayan veya noksan alınan damga vergisi ve cezasının, vergi için mükellefe rücu hakkı olmak üzere, kağıdı düzenleyen noterden alınacağı,Noterce düzenlenmeyip sadece tasdikolunan kağıtlara ilişkin olup, ödenmeyen veya eksik ödenen damga vergisinden dolayı; Noterlerin sorumlu tutulamayacağı; Bu halde söz konusu damga vergisi ve cezasının 213 sayılı vergi usul kanunu hükümleri çerçevesinde mükelleflerinden aranacağı anlaşılmaktadır.Dava dosyasının incelenmesinden; davacı hakkında 2006/38 dönemi için. Adalet Müfettişliğinin yazısına istinaden sözleşmelerin onaylanmasına ilişkin işlemin incelenmesi sonucu eksik damga vergisi tahsilatı yapıldığından bahisle yukarıda anılan Damga Vergisi Kanunun 24 ve 27, maddesi gereğince vergi zıyaı cezalı damga vergisi tarhiyatı yapıldığı, anlaşılmıştır. Raporda bahsi geçen sözleşmelerin noterce düzenlenmediği, sadece sözleşmenin altındaki imzaların ilgili kişilere ait olduğunun onaylandığı hususunun açık olduğu ve ortada noter tarafından düzenlenen bir sözleşme bulunmadığından. Sözü edilen sözleşmenin noksan ödenen vergiden ve buna isabet eden cezadan sorumlu tutulması suretiyle, sözleşmeyi sadece onaylayan noter adına tesis edilen dava konusu tarh ve ceza kesme işleminde hukuka uyarlık bulunmamaktadır."'

Açıklanan nedenlerle; davanın kabulüne, dava konusu vergi zıyaı cezalı damga vergisinin kaldırılmasına, aşağıda dökümü yapılan, yargılama giderinin ve 600,00 TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya ödenmesine, artan posta avansının İstemi halinde davacıya iadesine, bu kararını tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 30 gün içinde Danıştay Başkanlığı nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere, 29.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

BAŞKAN          ÜYE          ÜYE

SALİH BULDUK ERKAN AHMET BAHATTİN KARAŞLAR OSMAN ERKAN

37916          97733          103145


 

NOTERDE KALAN NÜSHADAN

DAMGA

VERGİSİ ALINMAYACAĞI

DAVA DİLEKÇESİ

DAVACI : SAİT DOĞAN DAVALI

AÇIKLAMALAR          :

Noterliğimizce onaması yapılan bazı taahhütnamelerin içinde NÜSHA kelimesi geçtiği için (sadece bu kelimeye dayanılarak); taahhütnamelerin bir nüshasından harç ve damga vergisinin alındığını, diğer nüshalarından ise, harç ve damga vergisinin alınmadığını, bu vergiyi süresinde yatırmadığımız iddiasıyla, Davalı Fevzipaşa Vergi Dairesi tarafından düzenlenen aşağıda tarih, numara ve dönemleri yazılı

gün ve 20.091.019.135.030.000.003 nolu (09/2008  09/2008 2.aylık dilim) 22.571,56 T.L. lık 1 adet Vergi /Ceza İhbarnamesi 22.10.2009 tarihinde tarafıma tebliğ edilmiştir. (Ek 1)

Gerçekte olmayan diğer nüshalar için, harç ve damga vergisi ile nasıl hesaplandığı anlaşılamayan bir tarhiyat yapılmıştır.

Dava konusu işlemler; düzenleme işlemleri olmayıp, onama işlemleridir. Noterler; sadece düzenleme işlemlerin harç, damga ve diğer vergilerin eksik tahsil edilmesinden sorumludur. Onaylama işlemlerin vergilerinden ise, sadece işlem ilgilisi sorumludur. İşlemin ilgisi, yani işlemde imzası olan taahhütname metnini okuyup kabul etmiş ve diğer tarafın şartlarını kabul etmiş, her iki taraf anlaşmışlardır. Taahhütnamenin kaç asıl, kaç suret olarak düzenlenmiş olduğu konusu, Noterliğimizi bağlamaz ve kesinlikle herhangi bir yükümlülük altına sokamaz.

Taraflar kendi aralarında, taahhütnameyi, sözleşmeyi, 10 asıl olarak da düzenleyebilir. Noterlik dışında düzenlenen bu asıl ve suretler, noterliğimize getirilmedikçe ve üzerinde Noterlik işlemi yapılmadıkça; noterliğimizi bağlamaz. Noter, sadece kendisine sunulan ve üzerinde işlem yaptığı evrakın niteliğiyle ve içeriğiyle ilgilenir. Noterliğimizce, tarafların orijinal imzaları (ıslak imzaları) bulunan işlem imzalanmış, onaylanmıştır. Nitekim sözleşmenin Noterliğimizce onanmasına ilişkin şerhimizde: " İş bu taahhütname  sözleşme altındaki imzaların..." denilmektedir. Birden çok taahhütnamenin veya sözleşmenin onaylanması söz konusu olsaydı, o zaman "iş bu taahhütnameler veya sözleşmeler altındaki imzaların. " diye yazmamız gerekirdi.

Damga vergisi Kanunda Nüsha Kavramı, sözleşmenin "aslı" olarak, orijinal metin asıl sözleşme sayısı anlamında, kullanılmaktadır. Oysa, gerek noterlik dairelerinde, gerekse halk arasında bu anlamın dışında suret, kopya anlamında kullanılmaktadır.

"Nüsha" sözcüğü bilindiği üzere, Arapça kökenli bir sözcük olup, Türk Dil Kurumu Sözlüğünde karşılığı olarak:

Birbirinin tıpkısı olan yazılı şeylerin her biri"

Gazete, dergi vb. sayı

Sıfat, benzer, aynı, Kopya" anlamları verilmiştir.

Türk Dil Kurumu tarafından, "Nüsha" sözcüğünün anlamlarından birisinin "Benzer" birisinin de "Kopya" olduğu gerçeğine rağmen, bu tür cezalarla karşı karşıya getirilmek adalete ve hakkaniyete aykırıdır.

Noterlik Kanununun 115. Maddesinde: " Kesin giderin dökümü, işleme ait kağıtların dairede kalan aslı ve örnekleri ile ilgilisine verilen asıl nüshasına, asıl nüsha dairede kalmışsa verilen örneklerden birine yazılır ve Maliye ve Gümrük Bakanlığınca bastırılacak seri numaralı özel makbuzdan iki nüsha düzenlenir. Gider dökümü asıl ve örnekler için ayrı ayrı gösterilir. Makbuzun birinci nüshası masrafı ödeyen ilgilisine verilir; ikinci nüshası dairede saklanılır " demektedir. Dolayısıyla yasa gereği düzenlenen resmi makbuzda yapılan işlemin kaç asıl ve kaç suretten ibaret olduğu da açıkça görülmesi gerekmektedir.

Noterliğimizce düzenlenen resmi makbuzlarda, dava konusu ihbarnamelerin dayanağı işlemde geçen nüsha kelimesinin açılımının, 1 (bir) asıl olarak düzenlendiği ve dolayısı ile yasa gereği bir örneğinin de harca tabi olmaksızın dairemizde saklandığı açıkça anlaşılmaktadır.

Ayrıca; 27.02.2004 gün ve 253 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan tebliğ nedeniyle bazı taahhütnameler, döviz kazandırıcı faaliyet yani ihracat yapan maden firmaları tarafından imzalandığı için de harç ve damga muafiyeti vardır.

Sonuç olarak dava konusu ihbarnamelerin dayanağı olan sözleşmelerdeki "nüsha " kelimesinin sözleşme içerisinde Damga Vergisi Kanununun 5.maddesinde geçen nüsha anlamında değil; " adet, benzer, kopya " anlamında kullanıldığı Noterlik Kanunu 115.maddesi gereği düzenlenen resmi belgelerden de masraf dökümünün yapıldığı işlemin kaç asıl, kaç suret olarak gösterildiği masraf tahakkuk belge ve makbuzlardan da açıkça belli olduğu ortadadır.

Bu hususla ilgili benzer Ankara 4. Vergi Mahkemesinin 2004/ 578 E. ve 2004/1223 Karar sayılı kararını vermiştir.

Takdiri sayın Mahkemenize ait olmak üzere, bu karar bu ve benzeri davalar için örnek bir karar niteliği taşımaktadır. Ankara 4. Vergi Mahkemesi: 2004/578 Esas, 2004/1223 karar sayılı kararında: "... Ayrıca; noterce onaylanan sözleşmede kullanılan nüsha kavramının, 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 5. Maddesinde geçen nüsha kavramından farklı olarak 'benzer, kopya' anlamında kullanıldığı, noterce onaylama işleminin tek bir sözleşme üzerinde yapıldığı sonucuna varılmaktadır.

Yapılan bu saptamalara göre, ortada noter tarafından düzenlenen bir kağıt (sözleşme) bulunmayıp, sözü edilen sözleşme noter tarafından sadece onaylandığından, yapılan bir tasdik işleminden dolayı noter tarafından tasdik edilen sözleşme ile çıkartılan surete ilişkin damga vergisinin tahsil edildiği anlaşıldığından ve 542 sayılı Noterlik Kanunu gereğince noterde saklanması gereken nüsha ise damga vergisi ve harçtan istisna tutulduğundan, her nüshadan damga vergisi alınmadan tasdik işlemi yapıldığı nedeniyle kesilen cezada hukuka uyarlık görülmemiştir... Cezalı harç tarhiyatında da isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle davanın kabulüne, dava konusu vergi ve cezanın iptaline...28.12.2004 günü oybirliğiyle karar verildi" denilmektedir. Bu kararın, ilgili vergi dairesince temyiz edilmesi üzerine, Danıştay 9. Dairesi 2005/2121 esas, 2007/3630 karar sayılı kararı ile: " Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle, gerekçesi yukarıda açıklanmış bulunan mahkeme kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle uygun görülmüş olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine; kararın onanmasına 1.11.2007 günüde oybirliği ile karar verildi" denilmiştir.

Yukarıda açıklanan harç ve damga vergisi tarhiyatları, vergi ziyaı cezaları ile özel usulsüzlük cezaları, aşağıda detaylıca sunacağımız yasal gerekçelerden de anlaşılacağı üzere, hukuka, hakkaniyete ve yerleşik uygulamaya ve Yargı kararlarına aykırı olduğundan, iptali istemiyle bu davanın açılması zarureti doğmuştur.

SONUÇ VE İSTEM :

Yukarıda açıklanan nedenlerle; sadece işlemlerin içeriğindeki nüsha sözcüğüne dayanılarak davalı tarafından düzenlenen toplam 19.10.2009 gün ve 20.091.019.135.030.000.003 nolu (09/2009  09/2009 1.aylık dilim) 22.571,56 T.L. lık (bir) adet vergi ve ceza ihbarnamesinin, 27.02.2004 gün ve 253 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan tebliğ göz önüne alındığında işlemlerde imzası olan ilgililerden bazılarının harç ve damga muafiyetine tabi olması ve noterlerin sadece düzenleme işlemlerin harç, damga ve diğer vergilerden sorumlu olması, onaylama işlemlerin vergilerinden sadece işlem ilgilisinin sorumlu olması, noterin sorumlu olmaması nedenleri ile de; iptaline, ortadan kaldırılmasına, yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini, saygılarımla arz ve talep ederim. 31 Ocak 2011 Pazartesi

 


T.C.

SİVAS

VERGİ MAHKEMESİ ESAS NO          : 2009/764

KARAR NO          : 2010/643

KARAR TARİHİ :17.09.2010

DAVACI : SAİT DOĞAN  Ordu Cad. No:61/B Merkez/ERZİNCAN DAVALI : FEVZİPAŞA VERGİ DAİRESİ MÜDÜRLÜĞÜ Merkez/ERZİNCAN

DAVANIN ÖZETİ : Sözleşmenin taraflarınca düzenlenmesinden sonra, noterlikçe onaylanan ve bir nüsha üzerinden damga vergisi ve noter harcı alınan sözleşmelerin diğer iki nüshası için ayrıca noter harcı ve damga vergisinin alınmadığı, bazı sözleşmelerde sözleşme bedelinin düşük alındığı, Adalet Başmüfettişliğince düzenlenen 17.07.2009 tarih ve 07/1715 sayılı ihbar ile bildirilmesine istinaden 2009/1 dönemi için tarh edilen vergi zıyaı cezalı noter harcı ve damga vergisinin; dava konusu tarhiyatın dayanağı olan sözleşmelerin kendisi tarafından düzenlenmeyip sadece onandığı, onanan sözleşmelerde ise nüshaların üzerinde kendilerince işlem yapılmadığından bu nüshalardan vergi alınamayacağı, noterlerin sadece düzenleme işlemlerinin harç, damga ve diğer vergilerin ödenmemesinden sorumlu olduğu, onaylama işlemlerinin vergilerinden ise sadece ilgililerinin sorumlu oldukları ileri sürülerek kaldırılması istenmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ: 492 sayılı Harçlar Kanunu ve 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu'nun ilgili maddeleri gereğince harç ve damga vergilerini tahsil etmeden işlem yapanlar, noter harcının ve damga vergisinin ödenmesinden mükellefler ile müteselsilen sorumlu olacaklarından, Adalet Başmüfettişi tarafından yapılan denetim sonucu noter harcı ve damga vergisinin eksik tahsil edildiğinin bildirilmesi üzerine düzenlenen takdir komisyonu kararı ile yapılan dava konusu vergi ziyaı cezalı tarhiyatın hukuka uygun olduğu ve davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Sivas Vergi Mahkemesi Hakimliğince, dava dosyası incelenerek işin gereği düşünüldü:

Dava, Sözleşmenin taraflarınca düzenlenmesinden sonra, noterlikçe onaylanan ve bir nüsha üzerinden damga vergisi ve noter harcı alınan sözleşmelerin diğer iki nüshası için ayrıca noter harcı ve damga vergisinin alınmadığı, bazı sözleşmelerde sözleşme bedelinin düşük alındığı hususlarının Adalet Başmüfettişliğince düzenlenen 17.07.2009 tarih ve 07/1715 sayılı ihbar ile bildirilmesine istinaden 2009/1 dönemi için tarh edilen vergi zıyaı cezalı noter harcı ve damga vergisinin kaldırılması istemiyle açılmıştır.

488 sayılı Damga Vergisi Kanunu'nun 1. maddesinde Kanuna ekli 1 sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olduğu, 3. maddesinde, kağıtları imza edenlerin damga vergisinin mükellefi olacağı belirtildikten sonra, vergi ve cezada sorumluluk başlıklı 24. maddesinin 3. fıkrasında, resmi daireler ve noterlerce düzenlenerek kişilere verilen veya dairede bırakılan ve damga vergisi hiç alınmayan veya noksan alman kağıtların vergisinin mükelleflere, cezasının düzenleyenlere ait olduğu, 4. fıkrasında da, vergi için mükelleflere rücu hakkı olmak üzere vergi ve cezanın kağıtları düzenleyenlerden alınacağı, noterlerin, bankaların, kamu iktisadi teşebbüslerinin mecburiyeti başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında, noterlerin pulsuz veya noksan pullu kağıtları usulen vergi ve cezası tahsil edilmedikçe tasdik etmekten veya bunların suretlerini çıkarıp vermekten memnu oldukları, 3. fıkrasında, birinci fıkra hükmüne aykırı olarak işlem yapılması halinde, mükellefler hakkında Vergi Usul Kanunu'nun hükümleri tatbik edilmekle beraber, noterlerden de tasdik veya üzerinde muamele icra ettikleri her kağıt için kanunen alınması gereken cezanın ayrıca alınacağı hükme bağlanmıştır.

1512 sayılı Noterlik Kanununun 60. maddesinde, yapılması kanunla başka bir makam merci veya şahsa verilmemiş olan her nevi hukuki işlemleri düzenlemek; kanuna uygun olarak dışarıdan yazılı getirilen kağıtların üzerindeki imza, mühür veya herhangi bir işaret veya tarihi onaylamak, noterlerin görevleri arasında sayılmış, noterlerce yapılacak düzenleme şeklindeki hukuki işlemler 84. maddede, onaylama şeklinde yapılacak hukuki işlemler ise 90. Maddede düzenlenmiş, bu maddenin 2. fıkrasında, "imzası onaylanan iş kağıdının aslı ilgilisine verilir ve imzalı bir örneği dairede saklanır. Bu örnek harca tabi değildir" hükmü yer almıştır.

Ayrıca noterce onaylanan sözleşmede kullanılan nüsha kavramının, 488. Sayılı Damga Vergisi Kanununun 5. maddesinde geçen nüsha kavramından farklı olarak "benzer, kopya" anlamında kullanıldığı, noterce onaylama işleminin tek bir sözleşme üzerinden yapıldığı sonucuna varılmaktadır.

Damga vergisi Kanununun yukarıda yer verilen 24 ve 27. maddeleri incelendiğinde, damga vergisinin hiç alınmaması veya noksan alınması sebebiyle noterlerin bu vergiden sorumlu tutulabilmelerinin, vergiye tabi kağıdın noterce düzenlenmiş olması şartına bağlı bulunduğu diğer bir deyişle, noterce düzenlenen kağıda ilişkin olup, hiç alınmayan veya noksan alınan damga vergisi ve cezasının, verginin mükellefe rücu hakkı olmak üzere noterden alınacağı; noterlerce düzenlenmeyip sadece tasdik olunan kağıtlara ilişkin olup, ödenmeyen veya eksik ödenen damga vergisinden dolayı noterlerin sorumlu tutulamayacağı, bu gibi hallerde, söz konusu damga vergisi ve gerektirdiği cezanın 213 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde mükellefinden aranacağı, noter hakkında ise yalnızca kanunun öngördüğü cezanın uygulanacağı sonucuna ulaşılmaktadır.

492 sayılı Harçlar Kanununun Noter harçlarına ilişkin 2 sayılı Tarifesinde, değer üzerinden alınan harç miktarlarının liradan az ve  lira çok olmayacağı belirtilmiş ise de,bu kayıt noterin "yaptığı işlemlerdeki her bir imza için olmayıp o anda noterin yaptığı işlemin tamamını hedef tuttuğu sonucuna varılmaktadır. Anılan yasaya bağlı (2) sayılı tarifenin "maktu harçlar" başlıklı bölümünün 5/a maddesinde, ilgililere veya ibraz edenlere verilecek her türlü mukavele, senet, yazılı ve kayıt suretlerinin ve fotokopilerinin maktu harca tabi olduğu belirtilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden, Erzincan 3. Noterliği tarafından 12.01.2009 tarih ve 168 yevmiye numaralı sözleşme ile 15.01.2009 tarih ve 240 yevmiye numaralı sözleşmenin noter haricinde düzenlendiği, daha soma bu sözleşmelerin davacı noter tarafından tasdikinin yapıldığı, tasdiki yapılan sözleşmenin iki nüsha bir suret olarak düzenlendiği, sözleşmenin bir asıl ve bir suretinin, taraflara verildiği, bir nüshasının ise noterlikte saklandığı, bu sözleşmelere ilişkin asıl ve suret harçları ile damga vergilerinin tahsil edildiği, davalı idare tarafından ise söz konusu sözleşmelerin bedellerinin düşük hesaplandığı ve

tarih ve 240 yevmiye numaralı sözleşmenin ayrıca tüm nüshalarının her birinin ayrı ayrı harca ve damga vergisine tabi tutulması gerektiği iddiası ile davacı adına vergi zıyaı cezalı damga vergisi ve noter harcı tarhiyatı yapıldığı ve buna karşı bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Olayda, ortada noter tarafından düzenlenen bir kağıt (sözleşme) bulunmayıp sözü edilen sözleşmelerin noter tarafından sadece onaylandığından, yapılan bir tasdik işleminden dolayı noter tarafından tasdik edilen sözleşmeler ile çıkartılan surete ilişkin damga vergisinin tahsil edildiği anlaşıldığından ve yukarıda 1512 sayılı Noterlik Kanunu gereği noterde saklanması gereken nüsha ise damga vergisi ve harçtan istisna tutulduğundan, her nüshadan damga vergisi alınmadan tasdik işlemi yapıldığı nedeniyle yapılan damga vergisi tarhiyatında hukuka uygunluk görülmemiştir.

Öte yandan, 492 sayılı kanuna bağlı (2) sayılı tarifenin 1. maddesine göre değer üzerinden alınacak harem alt ve üst sınırını belirleyen tutarın imzayı değil, noterin yaptığı işlemin tamamını hedef tuttuğuna ve davacı noterce yapılan işlem için tarifedeki en üst sınır üzerinden harç alındığına, ayrıca suret olarak çıkartılan sözleşme içinde anılan tarifenin 2. maddesine göre maktu harç alındığına ve kendisinde kalan nüshada harca tabi olmadığına göre bunlar dışında asıl olarak düzenlenen herhangi bir sözleşme olduğuna ilişkin bir tespit de olmaksızın yapılan cezalı harç tarhiyatında da yasal isabet görülmemiştir.

Ayrıca, dava konusu cezalı tarhiyatın dayanağı Adalet Başmüfettişliğince düzenlenen

tarih ve 07/1715 sayılı ihbarda yer verilen 12.0İ.2009 tarih ve 168 sayılı sözleşme ile 15.01.2009 tarih ve 240 sayılı sözleşmede sözleşme bedelinin yanlış hesaplandığı iddiasına gelince, davacı noter tarafından onaylanan 12.01.2009 tarih ve 168 sayılı sözleşmede teminat olarak 250,00 TL teminat bedeli kararlaştırıldığı ve bu miktara uygulanacak binde 0,9 oranının (24.12.2008 tarih ve 27090 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 58 seri nolu Harçlar Kanunu Genel Tebliği'nin 2 sayılı tarifede yer verilen oran ve miktarlar) 32,30 TL'den aşağıda olması nedeniyle 32,30 TL olarak alınması gerektiği ve dava konusu olayda da bu miktarda harç alındığı, aynı şekilde damga vergisinde de, 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu uyarınca çıkarılan 31.12.2009 tarih ve 27449 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 53 seri nolu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinde belirtilen miktarda damga vergisi alındığı, davacı noter tarafından onaylanan 15.01.2009 tarih ve 240 sayılı sözleşmede ise her hangi bir bedel belirlenmediği ve yine yukarıda açıklandığı şekilde 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu ile 492 sayılı Harçlar Kanunun yukarıda açıklanan ilgili hükümleri ve bu Kanunlar uyarınca çıkarılan Genel Tebliğlerde belirlenen harç ve damga vergisi miktarları uygulanarak harç ve damga vergisi miktarı tahsil edildiği görüldüğünden, yapılan cezalı harç ve damga vergisi tarhiyatında bu yönden de yasal isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle; davanın KABULÜNE, 2009/1 dönemi için davacı adına yapılan noter harcı ve damga vergisi tarhiyatı ile kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılmasına, aşağıda dökümüyapılan 58,45 TL yargılama giderinin davalı idareden alınarak davacıya ödenmesine, davacıdan fazla alınmış olan 15,60 TL harcın istemi halinde yerel saymanlık tarafından kendisine ödenmesine artan posta avansının istemi halinde Mahkememiz veznesince davacıya iadesine, iş bu kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içinde Sivas Bölge İdare Mahkemesine itiraz yolu açık olmak üzere, 17.09.2010 tarihinde karar verildi.

 


BÖLGE İDARE MAHKEMESİ ESAS NO: 2010/637 KARAR NO: 2010/642 Karar Tarihi: 23.12.2010

İTİRAZ EDEN (Davalı) : FEVZİPAŞ A VERGİ DAİRESİ MÜDÜRLÜĞÜ KARŞI TARAF          : SAİT DOĞAN

İSTEMİN ÖZETİ: Davacının sözleşmenin taraflarınca düzenlenmesinden sonra, noterlikçe onaylanan ve bir nüsha üzerinden damga vergisi ve noter harcı alınan sözleşmelerin diğer iki nüshası için ayrıca noter harcı ve damga vergisinin alınmadığı, bazı sözleşmelerde sözleşme bedelinin düşük alındığı hususlarının Adalet Başmüfettişliğince düzenlenen

tarih ve 07/1715 sayılı ihbar ile bildirilmesine istinaden 2009/1 dönemi için tarh edilen vergi ziyaı cezalı noter harcı ve damga vergisinin kaldırılması istemiyle açtığı davada; damga vergisi Kanununun 24 ve 27. maddeleri incelendiğinde, damga vergisinin hiç alınmaması veya noksan alınması sebebiyle noterlerin bu vergiden sorumlu tutulabilmelerinin, vergiye tabi kağıdın noterce düzenlenmiş olması şartına bağlı bulunduğu diğer bir deyişle, noterce düzenlenen kağıda ilişkin olup, hiç alınmayan veya noksan alınan damga vergisi ve cezasının, verginin mükellefe rücu hakkı olmak üzere noterden alınacağı, noterlerce düzenlenmeyip sadece tasdik olunan kağıtlara ilişkin olup, ödenmeyen veya eksik ödenen damga vergisinden dolayı noterlerin sorumlu tutulamayacağı, bu gibi hallerde, söz konusu damga vergisi ve gerektirdiği cezanın 213 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde mükellefinden aranacağı, noter hakkında ise yalnızca kanunun öngördüğü cezanın uygulanacağı, olayda, ortada noter tarafından düzenlenen bir kağıt (sözleşme) bulunmayıp sözü edilen sözleşmelerin noter tarafından sadece onaylandığından, yapılan bir tasdik işleminden dolayı noter tarafından tasdik edilen sözleşmeler ile çıkartılan surete ilişkin damga vergisinin tahsil edildiği, 1512 sayılı Noterlik Kanunu gereği noterde saklanması gereken nüsha ise damga vergisi ve harçtan istisna tutulduğundan, her nüshadan damga vergisi alınmadan tasdik işlemi yapıldığı nedeniyle yapılan cezalı damga vergisi tarhiyatında hukuka uygunluk görülmediği, öte yandan, 492 sayılı kanuna bağlı (2) sayılı tarifenin 1. maddesine göre değer üzerinden alınacak harcın alt ve üst sınırını belirleyen tutarın imzayı değil, noterin yaptığı işlemin tamamını hedef tuttuğu, noterce yapılan işlem için tarifedeki en üst sınır üzerinden harç alındığı, ayrıca suret olarak çıkartılan sözleşme içinde anılan tarifenin 2. maddesine göre de maktu harç alındığı, kendisinde kalan nüshada harca tabi olmadığı gibi bunlar dışında asıl olarak düzenlenen herhangi bir sözleşme olduğuna ilişkin bir tespit de olmaksızın yapılan cezalı harç tarhiyatında da yasal isabet görülmediği gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin Sivas Vergi Mahkemesi'nin 17.09.2010 tarih ve E:2009/764, K:2010/643 sayılı kararının; bir nüshadan fazla düzenlenen kağıtların her bir nüshası için ayrı ayrı aynı miktar ve nispette damga vergisi alınacağının kanun gereği olduğu, dolayısıyla dava konusu tarhiyatın mevzuata uygun olduğu ileri sürülerek, bozulmasına karar verilmesi istenmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ: Savunma verilmemiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Sivas Bölge İdare Mahkemesi'nce dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü;

Yapılan değerlendirmede, gerekçesi yukarıda açıklanan mahkeme kararında 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbiri bulunmadığından itirazın REDDİNE, anılan mahkeme kararının aynı gerekçeyle ONANMASINA, yargılama giderlerinin itiraz eden üzerinde bırakılmasına, artan posta avansının istem halinde itiraz edene iadesine 23.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükelef Hizmetleri KDV Ve Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü)

Sayı :B.07.1.GİB.4.06.17.02155(5/2011/1820)184          09/02/2012

Konu : Sözleşmenin noterde kalan nüshasına ait damga vergisi hk.

İlgi : .... tarih ve .... evrak kayıt sayılı özelge talep formu.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden, firmanız ile           Bölge Müdürlüğü arasında 2 (iki) nüsha olarak 16/12/2005 tarihinde imzalanan sözleşmenin 1 (bir) nüshasının sözleşmenin tasdiki esnasında          Noterliğince alıkonulduğu, 1 (bir) nüshasının ise idare ve tarafınıza verildiği, bir nüshaya ilişkin damga vergisinin adı geçen noterce tahsil edildiği, ancak bağlı olduğunuz          Vergi Dairesi Müdürlüğü ile yapmış olduğunuz şifahi görüşmelerde noter tarafından alıkonulan sözleşme nüshasının da damga vergisine tabi olduğu ve bu nüshaya ilişkin damga vergisinin tarafınızca ödenmesi gerektiğinin belirtildiğinden bahisle, noter tarafından alıkonulan sözleşme nüshası için damga vergisinin ödenip ödenmeyeceği, damga vergisinin ödenecek olması halinde damga vergisi tarhiyatının ... Noteri adına mı yoksa firmanız adına mı yapılacağı hususlarında Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmaktadır.

488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde, bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olduğu; 5 inci maddesinde, bir nüshadan fazla olarak düzenlenen kağıtların her nüshasının ayrı ayrı aynı miktar veya nispette damga vergisine tabi olduğu; 27 nci maddesinde, noterlerin, damga vergisi ödenmemiş veya noksan ödenmiş kağıtları vergi ve cezası ödenmedikçe tasdik edemeyecekleri veya bunların suretlerini çıkarıp veremeyecekleri, bu hükümlere aykırı olarak işlem yapmaları halinde, mükellef hakkında Vergi Usul Kanunu hükümleri uygulanmakla birlikte, noterlerden de tasdik ettikleri veya üzerinde işlem yaptıkları her kağıt için kanunen alınması gereken cezanın ayrıca alınacağı hüküm altına alınmıştır.

Mezkur Kanuna ekli (1) sayılı tablonun, "I.Akitlerle ilgili kağıtlar" başlıklı bölümünün A/1 fıkrasında belli parayı ihtiva eden mukavelenameler, taahhütnameler ve temliknamelerin binde 7,5 nispetinde damga vergisine tabi olduğu hükme bağlanmış; 2009/15725 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 01/01/2010 tarihinden geçerli olmak üzere Kanuna ekli (1) sayılı tablonun I/A1 fıkrasındaki kağıtlara ilişkin damga vergisi oranı binde 8,25 olarak belirlenmiştir..

Aynı Kanuna ekli (2) sayılı tablonun, "I.Resmi işlerle ilgili kağıtlar" başlıklı bölümünün 5766 sayılı Kanunun 10/d maddesiyle 06.06.2008 tarihinde değiştirilmeden önceki C/11 fıkrasında, kişiler tarafından hariçte düzenlenerek imza ve tarihleri tasdik veyahut suret ve tercümelerinin verilmesi için noterlere getirilen kağıtların noter dairelerinde saklanacak nüshalarının damga vergisinden istisna olduğu hüküm altına alınmıştır.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuz eklerinde, iş ortaklığınız ile .... Bölge Müdürlüğü

arasında          arası Toprak İşleri, Sanat yapıları ve Üstyapı işleri (Altemel, Plentmiks temel

yapılması, sathi kaplama mıcırı temini) yapılması işi" ile ilgili olarak düzenlenen ve .... Noterliği tarafından .... tarih ve .... yevmiye numarası ile tasdiki yapılan sözleşmenin 61 inci maddesinde 2 (iki) nüsha olarak düzenlenen sözleşmenin 1 (bir) nüshasının taraflarca alıkonulduğu belirlemesine yer verilmiştir.

Buna göre, 06.06.2008 tarihinden önce düzenlenen ve noter tasdikine getirilen söz konusu sözleşmenin nüshalarından birisinin tasdik eden noterlik tarafından saklanmış olması halinde, noterde saklanacak sözleşme nüshası için, Damga Vergisi Kanununa ekli (2) sayılı tablonun, "I.Resmi işlerle ilgili kağıtlar" başlıklı bölümünün 5766 sayılı Kanunun değiştirilmeden önceki C/11 fıkrası gereğince damga vergisi aranılmaması gerekmektedir. Bilgi edinilmesini rica ederim.

... Vergi Dairesi Başkanı a. Grup Müdürü V.


GİRİŞ

Bireyler veya meslek toplulukları, mesleki yaşamlarında çeşitli olaylar nedeniyle bazı sorunlarla karşılaşabilmektedir. Hukuki, cezai ve idari nitelikteki bir sorunla karşılaşıldığında, hangi makama, hangi taleple ve hangi süre içinde başvurulacağı, çok büyük bir önem taşımaktadır. Bu noktada usul, esasın önüne geçmektedir.

Bu nedenle "HarçDamga Vergisi ve Değerli Kağıt Bedelleri Nedeniyle Noterlerin Sorumluluğu "Konusu Gebze 1.Noteri KENAN GÜRSEL tarafından,Meslektaşlarımızın karşılaşabileceği bu tür problemlerde hangi usullere başvurabilecekleri konusu Tekirdağ 2.Noteri NURGÜN CEYLAN'IN hazırladığı "Noterler Aleyhine Açılan Tazminat Davalarında İzlenmesi Gereken Yol ile İlgili Açıklamalar'"

İstanbul 26. Noteri TAHSİN DEMİRAL'IN hazırladığı "Noterlerin Cezai Sorumluluğu"

Bakırköy 30.Noteri GÜNAY ALTÜRK ile Beşiktaş 7.Noteri HALİL Köse'nin hazırladığı "Teftiş Sonrası Yapılması Gerekenler ve Vergi Hukuku" ve Eski Beşiktaş 8.Noteri İBRAHİM GÜVENÇ İBRİŞİM'İN hazırladığı "Görevin Kötüye Kullanılması, Gözetim ve Denetim Yükümlülüğü" ana başlıkları altında ele alınmıştır.

Bu çalışmayı hazırlamanın amacı, noterlerin karşılaşabileceği sorunların çözümünde anahtar niteliğindeki temel noktaların, meslektaşlarımızın bilgisine sunulmasıdır. Çalışmalar hazırlanırken çok detaya girilmemiş olup konuların daha kolaylıkla kavranabilmesini sağlamak amacıyla ana hususlar belertilmeye çalışılmıştır. Konu hakkındaki bilgiler beş ana başlık altında şematik bir yaklaşımla, kısa ve özlü bir şekilde meslektaşlarımıza sunulmuştur.

Faydalı olması dileği ile          


 

Düzenleyen

AHMET HAMDİ PAKSOY

BEYOĞLU 22.NOTERİ

HUKUK KOMİSYONU BAŞKANI

İSTANBUL NOTER ODASI

HUKUKİ YARDIM KOMİSYONU