NOTERLİK İŞLEMLERİNDE GÖREV, YETKİ VE 6502 SAYILI KANUN’UN UYGULANMAYACAĞI - HALUK NECDET TEKİN (TNB HUKUK DANIŞMANI)

HALUK NECDET TEKİN (T.N.B BAŞKAN DANIŞMANI) - TÜM MAKALELERİ


 

 

1- Genel olarak:

 

2- Görev - Noterlerin yapmakla görevli oldukları ve olmadıkları bazı işlemler:

 

A) Yapılabilecek işlemler:

 

 a) Taşınmaz bağışlama vaadi sözleşmelerinin noterliklerde yapılabileceği:

 

 b) Boşanma veya ayrılığın fer'i sonuçlarına ilişkin anlaşmaların noterliklerde yapılabileceği:

 c) Bağlama Kütüğüne kayıtlı gemi, deniz ve iç su araçlarının satışlarının noterliklerde de yapılabileceği:

 

 ç) Düzeltme ve cevap yazılarının ilgili basın kuruluşlarına noter aracılığı ile gönderilebileceği:

 

 d) Grev ve gerekse lokavt kararlarının ilgililere tebliğ edilmesinin noterlerin görevi içinde bulunduğu:

 

 e) Kanundan doğan önalım hakkından feragat işleminin noterliklerde yapılabileceği:

 

 f) Eczane devir sözleşmelerinin noterliklerde yapılması gerektiği:

 

B) Yapılamayacak işlemler:

 

 a) Kanuna aykırı hükümler içeren işlemlerin yapılamayacağı:

 

         b) Yurt dışında çalışan Türk vatandaşlarının daha önceden döviz cinsinden hibe olarak aldıkları paranın belgelendirilmesi yönündeki taleplerinin yerine getirilmemesi gerektiği:

 

         c) Dava sırasında, davacı veya davalı tarafların mahkemeye hitaben yazdıkları dilekçelerinin, noterlerce onaylanmasının mümkün olup olmadığı:

 

 ç) Evlat edinme sözleşmesinin noterliklerde düzenlenemeyeceği:

 

 d) Taşınmaz trampa (takas) veya trampa (takas) vaadi sözleşmelerinin noterliklerde yapılamayacağı:

 

 e) İntifa hakkı kurulmasına ya da vaadine ilişkin sözleşmelerinin noterliklerde yapılamayacağı:

 

 f) Maden ruhsat ve sertifikalarının devrine ilişkin sözleşmelerin noterliklerde yapılamayacağı:

 

 g) Spor Toto Bayiliğinin (İddaa Bayiliğinin) devrine ilişkin sözleşmelerin noterliklerde yapılamayacağı:

 

 ğ) Turizm işletme belgelerinin devrine ilişkin sözleşmelerin noterliklerde yapılamayacağı:

 

 

3- Yetki – Bazı noterlik işlemlerinde yetkili noterlikler:

 

 a) İhale sözleşmelerinin yapılmasında yetkili olan noterlik:

 

 b) Büyükşehir belediyesi sınırları içindeki noterliklerin yetkileri:

 

4- Noterlik işlemlerinin 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamına girmediği:        

 

1- Genel olarak:

 

Noterlik Kanununun 60 ıncı maddesinde noterlerin genel olarak yapacakları işler sayılmıştır. Bu madde hükmüne göre noterlerin görevleri şunlardır:

1- Yapılması kanunla başka bir makam, merci veya şahsa verilmemiş olan her nevi hukuki işlemleri düzenlemek,

2- Kanunlarda resmi olarak yapılmaları emredilen ve mercileri belirtilmemiş olan bütün hukuki işlemleri bu kanun hükümlerine göre yapmak,

3- Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapmak,

4- Bu kanuna uygun olarak dışarıda yazılıp getirilen kağıtların üzerindeki imza, mühür veya herhangi bir işareti veya tarihi onaylamak,

5- Bu kanun hükümlerine göre yapılan işlemlerin dairede kalan asıl veya örneklerinden veya getirilen kağıtlardan örnek çıkarıp vermek,

6- Belgeleri bir dilden diğer dile veya bir yazıdan başka bir yazıya çevirmek,

7- Protesto, ihbarname ve ihtarname göndermek,

8- Kanunen tescili gereken işlemleri tescil etmek,

9- Bu ve diğer kanunlarla verilmiş sair işleri yapmak.

 

Noterlik Kanunu Yönetmeliğinin 7 nci maddesinde noterlerin genel ve özel olarak yapacakları işlemler sayılmıştır. Bu işlemlerden;  

1- Evlenme sözleşmesi:

“Evlenme sözleşmesi” mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin 170 inci maddesinde yer alan “Evlilik Mukavelesi” olup, 4721 sayılı TMK’nın “Dördüncü Bölümü”nde (md. 202 vd.) “EŞLER ARASINDAKİ MAL REJİMİ” başlığı altında yer almıştır. Bu nedenle, “Evlenme sözleşmesi” ibaresi “Eşler arasındaki mal rejimi” olarak anlaşılmalıdır.

2- İrtifak hakkı vaadi sözleşmesi:

İrtifak hakkı tapu idarelerince kurulduğundan, TBK ’nın 29’uncu maddesi gereğince bir ön sözleşme olan irtifak hakkı vaadi sözleşmelerinin de tapu idarelerince yapılması gerekmektedir.

3- Sükna (oturma) hakkı:

4721 sayılı TMK’nın 823 ve 795’inci hükümleri doğrultusunda oturma (sükna) hakkı kurulması tapu sicil müdürlüklerinin görevi içinde bulunmaktadır.

4- Evlat edinme sözleşmesi:

Mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin 256’ncı maddesinde yer alan evlat edinme sözleşmesinin resmi senetle yapılacağına dair hükme, 4721 sayılı TMK ‘da yer verilmemiş, 315’inci maddesinde evlat edinme kararının, evlat edinenin oturma yeri; birlikte evlat edinmede eşlerden birinin oturma yeri mahkemesince verileceği belirtilmiştir.

 

Her ne kadar Noterlik Kanunu Yönetmeliğinin 7 nci maddesinde, irtifak hakkı vaadi, sükna (oturma) hakkı ve evlat edinme sözleşmelerinin noterliklerde yapılacağı belirtilmiş ise de, yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere bu işlemleri yapma görevi noterlere ait değildir.

 

2- Görev - Noterlerin yapmakla görevli oldukları ve olmadıkları bazı işlemler:

 

A) Yapılabilecek işlemler:

 

a) Taşınmaz bağışlama vaadi sözleşmelerinin noterliklerde yapılabileceği:

 

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Tapu Dairesi Başkanlığı 06.01.2017 tarihli ve 12171 sayılı yazıyla Adalet Bakanlığına başvurarak, taşınmaz bağışlama vaadi sözleşmelerinin, Türk Medeni Kanunu uyarınca çıkarılan ve Danıştay'ın incelemesinden geçerek 17/08/2013 tarih ve 228738 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Tapu Sicili Tüzüğünün 47 inci maddesinin (c) bendi uyarınca noterde düzenlenecek olan sözleşme gereğince tapu müdürlükleri tarafından şerhe konu edilmesi gerektiğini belirtip, bağışlama vaadi resmi senedinin (bağışlama vaadi sözleşmesinin) tapu müdürlükleri tarafından mı yoksa noterlikler tarafından mı yapılacağına ilişkin uygulamada karşılaşılan sorunların çözümlenerek uygulamanın yönlendirilebilmesi için görüş talep etmiştir.

Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü 28.02.2017 tarihli ve 2904/3758 sayılı yazısıyla Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Tapu Dairesi Başkanlığına özetle;

“….

Konuya ilişkin anılan tüm düzenlemeler dikkate alındığında, gayrimenkul bağışlama vaadi sözleşmelerinin noterlerce düzenlenebileceği ve noterlerce düzenlenen sözleşmelerin Tapu Sicil Tüzüğünün 47 nci maddesinin (c) bendi uyarınca şerhe konu edilebileceği düşünülmektedir.” yönünde görüş bildirmiştir.

 

Gerek Tapu Sicil Tüzüğü ile Noterlik Kanunu Yönetmeliğinin 7 nci maddesinde yer alan hükümler, gerekse Adalet Bakanlığı HİGM ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün Birleştirilmiş 7 sayılı genelge’de yer verilen görüşleri nedeniyle taşınmaz bağışlama vaadi sözleşmelerinin noterliklerde düzenlenebileceği anlaşıldığından, sözü edilen sözleşmelerin noterliklerde yapılması gerekmektedir.

(Açıklamanın gerekçe ve ayrıntıları için Birleştirilmiş 7 sayılı genelge’ye bakınız.)

 

b) Boşanma veya ayrılığın fer'i sonuçlarına ilişkin anlaşmaların noterliklerde yapılabileceği:

 

Boşanmanın fer’i sonuçlarına ilişkin taraflarca hazırlanan;

“1- Taraflar karşılıklı olarak maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmayacaktır.

2- Ev eşyaları ile şahıslara ait eşyalar rızaen paylaşılmış olup, bu hususta her iki tarafın da istek ve talebi olmayacaktır.

3- Menkul ve gayrimenkul, ziynet eşyası ile nişan ve düğün hediyesi ile ilgili karşılıklı olarak hiçbir istem yoktur.

4- Müşterek evlilikten doğan..................’ın velayet hakları...............’ya bırakılacaktır.”

Hükümlerini içeren anlaşmaların noterliklerde yapılıp yapılmayacağına ilişkin soru üzerine Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden gönderilen 1.2.1993 tarih ve 4318 sayılı yazıda:

“Bilindiği gibi noterlerin genel olarak yapacakları işler, 1512 sayılı Noterlik Kanununun 60 inci maddesinde sayılmıştır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 184 üncü maddesinin 5 inci bendinde (mülga MK’ nın 150 inci maddesinin 5 inci bendinde olduğu gibi), ‘Boşanma veya ayrılığın fer'i sonuçlarına ilişkin anlaşmalar, hakim tarafından onaylanmadıkça geçerli olmaz’ hükmü yer almaktadır.

4721 sayılı TMK, boşanmanın mali yönden hukuki sonuçlarını 174, 175, 176, 179 ve 181 inci maddeleri ile 184 üncü maddenin 5 inci bendi hükümleri ile düzen altına almıştır. Buna göre, tarafların istemesi halinde TMK’ nın 175 inci maddesi gereğince hakim tarafından hüküm altına alınması gereken yoksulluk nafakasının, tarafların iradeleri ile bağlı olmaksızın hakim tarafından bizzat karara bağlanması zorunludur.

Dolayısıyla tarafların karşılıklı olarak maddi ve manevi tazminat talepleri, eşyalar konusundaki rızai paylaşmalar, taşınır ve taşınmazlar ile ziynet eşyası vb. ilgilendiren hususlardaki anlaşmalarına ilişkin noterlikte yapılan sözleşmelerin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 184 üncü maddesinin 5 inci bendi hükmü gereği hakim tarafından tasdikinin gerekmesine göre, bu hususlarla ilgili olarak noterliklerin sözleşme yapmalarında yasal bir sakınca söz konusu olmayacaktır.

Ancak müşterek evlilikten doğan çocukların velayet hakkının kullanımında, 1512 sayılı Noterlik Kanununun 60 ıncı maddesinde yer alan, ‘Yapılması kanunla başka bir makam, merci veya şahsa verilmemiş olan her nev'i hukuki işlemleri düzenlemek’ biçimindeki düzenlemeyi göz önünde tutmak gerekir. Velayet hakkını düzenleyen Türk Medeni Kanununun 182 nci maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan hüküm karşısında Türk Medeni Kanununun 184 üncü maddesinin 5 inci bendi hükmünün değil, konuya ilişkin özel bir düzenlemenin yer aldığı Türk Medeni Kanununun 182 nci maddesinin dikkate alınması icap etmektedir. Tüm bu nedenlerle velayet hakkının tespitinde hakimin yetkili olduğunu kabul etmek gerekmektedir.” denilmektedir. Bu sebeple, boşanmanın veya ayrılığın fer’i sonuçlarına ilişkin olarak, hakim onayına sunulmak üzere tarafların isteği doğrultusunda noterliklerde sözleşme yapılması mümkün bulunmaktadır. (1993/10 s. Gnl.)

 

c) Bağlama Kütüğüne kayıtlı gemi, deniz ve iç su araçlarının satışlarının noterliklerde de yapılabileceği:

 

Mülga 491 sayılı Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname,  bağlama kütüğüne kayıtlı gemi, deniz ve iç su araçlarının mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin ilgili liman veya belediye başkanlıkları huzurunda yapılması zorunluluğunu içerdiğinden bu araçların alım satım işleri noterliklerde yapılmamaktaydı.

491 sayılı bu KHK, 1 Kasım 2011 tarihli ve (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 655 sayılı Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 44’üncü maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. 655 sayılı KHK’de bağlama kütüğüne kayıtlı gemi, deniz ve iç su araçlarının mülkiyetinin devrine ilişkin bir hükme yer verilmemiş, sadece 43 üncü maddenin ikinci fıkrasında, bağlama kütüğüne kayda ilişkin usul ve esaslar ile yapılacak iş ve işlemlerin nasıl ve kimler tarafından yürütüleceğinin yönetmelikle belirleneceği açıklanmıştır.

43 üncü maddede yer alan bu hüküm uyarınca da 25 Eylül 2014 tarihli ve 29130 sayılı Resmi Gazete’de BAĞLAMA KÜTÜĞÜ UYGULAMA YÖNETMELİĞİ yayımlanmıştır. Bu Yönetmeliğin 14’üncü maddesi hükmü ile bağlama kütüğüne kayıtlı gemi, deniz ve iç su araçlarının mülkiyetinin devrini gerektiren hukuki işlemlere yönelik belgelerin başkanlıklar huzurunda veya noterde düzenlenmesi zorunluluğu getirilmiş bulunduğundan, bu sözleşmelerin noterliklerde de yapılması mümkün hale getirilmiştir.

 

Sözü edilen Yönetmeliğin:

2 nci maddesi gereğince bu Yönetmelik;

a) 18 gros tonilatodan küçük ticari gemi, deniz ve iç su araçlarını,

b) Özel kullanıma mahsus gemi, deniz ve iç su araçlarını,

c) Bunların malik ve işletenlerini,

kapsar ve Milli Gemi Sicili ve Türk Uluslararası Gemi Siciline tescilli ticari gemi, deniz ve içsu araçları ile silahlı kuvvetlere ait gemi, deniz ve içsu araçları hakkında ise bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz.

 

6 ncı maddesi gereğince, 9 uncu maddenin birinci fıkrasında belirtilen gemi, deniz ve iç su araçlarının malik veya işletenleri, gemi, deniz ve iç su araçlarını bağlama kütüğüne kayıt ettirmek ve ruhsatname almak zorundadır.

 

“Mülkiyetin devri” başlıklı 14’üncü maddesi hükmü gereğince de;

a) Bağlama kütüğüne kayıtlı gemi, deniz ve iç su araçlarının mülkiyetinin devrini gerektiren hukuki işlemlere yönelik belgelerin başkanlıklar huzurunda veya noterde düzenlenmesi zorunluluğu getirilmiş, başkanlıklar veya noter dışında yapılmış mülkiyetin devrini amaçlayan işlemler geçersiz olacağı kabul edilmiştir.

b) Bağlama kütüğüne kayıtlı gemi, deniz ve iç su araçlarının mülkiyetinin devrini gerektiren hukuki işlem noterde yapılacak ise, devreden; devri yapılacak geminin üzerinde bulunan takyidatların yer aldığı ve satışın yapıldığı tarihle aynı tarihli bağlama kaydı örneğini, devralanın incelenmesi amacıyla notere sunacaktır.

c) Devir belgesinde, devralanın bağlama kaydı örneğini gördüğüne ilişkin beyanına yer verilecektir.

d) Noter işleminin ardından keyfiyetin en kısa zamanda Başkanlığa bildirilmesi gerekmektedir. Bu bildirimin noterler tarafından yapılması icap ettiğine dair maddede bir açıklık olmamakla birlikte, sorumluluğa ve hak kaybına sebebiyet verilmemesi bakımından işlemin bir örneğinin bağlama kütüğünün tutulduğu liman başkanlığına veya bağlama kütüğünü tutmakla yetkilendirilmiş belediye başkanlığına gönderilmesi uygun olacaktır. (2014/94 S. Gnl. Yz.)

 

ç) Düzeltme ve cevap yazılarının ilgili basın kuruluşlarına noter aracılığı ile gönderilebileceği:

 

Basında çıkan haberler nedeniyle ilgili basın kuruluşlarına gönderilmek istenen düzeltme ve cevap yazılarının noterlikler aracılığı ile gönderilmesine yasal bir engel olup olmadığı hususunda yaşanan tereddütler üzerine konu TNB Yönetim Kurulu’nda görüşülmüş ve 10.12.1993 tarihli ve (96) sayılı Genelge ile noterliklere gereken duyuru yapılmış ise de, bu Genelge’de belirtilen 15.7.1950 tarihli ve 5680 sayılı Basın Kanunu, 5187 sayılı Basın Kanunu  ile yürürlükten kaldırılmış bulunduğundan, konunun 5187 sayılı Basın Kanununda yer alan hükümlere göre değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bilindiği üzere; 5187 sayılı Basın Kanununun “Düzeltme ve cevap” başlıklı 14 üncü maddesi:

“Süreli yayınlarda kişilerin şeref ve haysiyetini ihlal edici veya kişilerle ilgili gerçeğe aykırı yayım yapılması halinde, bundan zarar gören kişinin yayım tarihinden itibaren iki  ay içinde göndereceği suç unsuru içermeyen, üçüncü kişilerin hukuken korunan menfaatlerine aykırı olmayan düzeltme ve cevap yazısını; sorumlu müdür hiçbir düzeltme ve ekleme yapmaksızın, günlük süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren en geç üç gün içinde, diğer süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren üç günden sonraki ilk nüshada, ilgili yayının yer aldığı sayfa ve sütunlarda, aynı puntolarla ve aynı şekilde yayımlamak zorundadır.

Düzeltme ve cevapta, buna neden olan eser belirtilir. Düzeltme ve cevap, ilgili yazıdan uzun olamaz. Düzeltme ve cevaba neden olan eserin yirmi satırdan az yazı veya resim veya karikatür olması hallerinde düzeltme ve cevap otuz satırı geçemez.

Düzeltme ve cevap hakkına sahip olan kişinin ölmesi halinde bu hak, mirasçılardan biri tarafından kullanılabilir. Bu durumda, birinci fıkradaki iki aylık düzeltme ve cevap hakkı süresine bir ay ilave edilir.” hükmünü içermektedir.

 

Maddede, sözü edilen düzeltme ve cevap yazısının noterlikler aracılığıyla gönderileceğine ya da gönderilemeyeceğine ilişkin bir hüküm yer almamaktadır. Bu itibarla, 5187 sayılı Basın Kanununun 14 üncü maddesi uyarınca hazırlanan düzeltme ve cevap yazılarının, Noterlik Kanununun 106 ve Noterlik Kanunu Yönetmeliğinin 98 inci maddeleri hükümleri doğrultusunda ilgili basın kuruluşlarına gönderilmesi mümkün bulunmaktadır. (1993/96 s. Gnl.)

 

d) Grev ve gerekse lokavt kararlarının ilgililere tebliğ edilmesinin noterlerin görevi içinde bulunduğu:

 

Bir sendikanın TNB’ye başvurarak, alınan grev kararının tebliği için noterlere başvurduklarını, ancak birçok noterin bu işlemi yapmaktan kaçındıklarını, bazılarının da bu konuda açık ve kesin yetki belgesi istemek suretiyle işlemi yapmadıklarını bildirmesi üzerine, konu TNB Yönetim Kurulu’nda görüşülmüş ve aşağıdaki hususların noterliklere duyurulmasına karar verilmiştir.

Gerek grev ve gerekse lokavt kararlarının noterlerce ilgililere tebliğ edilmesi görevi, (mülga 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununun 27 nci maddesinde olduğu gibi) yürürlükte bulunan 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 60  ncı maddesinin 5 inci fıkrası gereğince noterlere verildiğinden, bu yöndeki taleplerin noterlerce yerine getirilmesi zorunludur.

Ancak, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 60 ıncı maddesinin 1 ve 2 nci fıkraları uyarınca; grev ya da lokavt, buna ilişkin kararının alınmasından itibaren 6 iş günü önceden karşı tarafa bildirilecek tarihte uygulamaya konulabileceğinden, bildirim işleminin 6 iş günü içinde yapılıp yapılmadığının incelenmesi,

Söz konusu tebliğ işleminin de, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 9, 11, 12 ve 80 inci ile 4721 sayılı TMK’nın 85 inci maddeleri hükümlerine göre belirlenen temsilci (yönetim kurulu veya belirleyeceği kişi) tarafından yapılması,

gerekmektedir. (1987/27 s. Gnl.).

 

e) Kanundan doğan önalım hakkından feragat işleminin noterliklerde yapılabileceği:

 

TNB’ ye yapılan bir başvuruyla; Türk Medeni Kanununun 733 ncü maddesinde belirtilen “kanundan doğan önalım hakkından feragat” işleminin, 2644 sayılı Tapu Kanununun 26  ncı maddesi uyarınca tapu dairesinde yapılması ve dolayısıyla noterliklerin görevli olmaması nedeniyle buna ilişkin işlem örneğine Türkiye Noterler Birliğinin 2000 yılı İşlem Formülleri kitapçığında yer verilmediği; ancak, sözü edilen işlemin noterliklerde yapılmasının mümkün bulunmamasına rağmen, bu örneğin 2004 yılı İşlem Formülleri kitapçığında 19-c numara ile yer aldığı ileri sürülmekle, Yönetim Kurulu’nun 10.07.2007 tarihli toplantısında konu görüşülmüştür.

 

1996/63 sayılı Genelge’de “Kanuni şuf’a hakkından kat’i feragat (önalım hakkı henüz doğmadan herkese karşı) işleminin noterliklerde yapılamayacağı, tapu sicil muhafızlıklarında yapılması düşünülmektedir” denilmiş ve buna istinaden 2004 yılına kadar uygulama bu şekilde sürdürülmüştür. Ancak, 2004 yılında bu işlemin de noterliklerde yapılacağı kabul edilmekle İşlem Formülleri kitapçığının 61 inci sayfasında 19-c numara ile işlem örneğine yer verilmiştir.

Yasanın tanıdığı bir hak olması nedeniyle kanuni önalım hakkı için bir sözleşme yapılmasına ve bunun tapu kütüğüne şerhine gerek bulunmamakla birlikte, Türk Medeni Kanununun 733 üncü maddesi gereğince bu haktan feragat edilmesi halinde bunun geçerli olabilmesi için resmi şekilde düzenlenmesi ve tapu kütüğüne şerh verilmesi gerekmektedir.

Kanunda, bu sözleşmenin “resmi şekilde” yapılacağı hususunda hüküm bulunmaktadır. Kanun koyucu, 2644 sayılı Tapu Kanununun 26 ncı maddesinde olduğu gibi, resmi şekli öngördüğü hallerde yetkili makamı da göstermiştir. Bu maddede, tapu sicil memurları tarafından yapılacağı belirtilen işlemler içinde “kanuni önalım hakkından feragat” işlemi gösterilmemiştir. Kanunlarda yetkili makamı gösteren özel bir hüküm bulunmayan hallerde, Noterlik Kanununun 60 ncı maddesi uyarınca noterler, resmi şekilde yapılması öngörülen bütün hukuki işlemleri düzenlemeye yetkili olduklarından “kanundan doğan önalım hakkından feragat” işlemini de yapabilirler.

 

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, konuya ilişkin sorumuz üzerine gönderdiği 12 Haziran 2007 tarihli ve 15 - 2412 sayılı cevap yazısında;

“Şufa hakkı, bir taşınmaz malın satılması halinde, onu diğer alıcılara nazaran öncelikle satın alabilme hakkıdır. (MK. 732, 735). Hissedarlık esasına göre tescilli taşınmaz mallarda hissedarların birbirlerine karşı şufa hakları vardır. Bu hak kanun tarafından tanındığından kanuni şufa hakkı denmektedir. Kanuni şufa hakkının tapu kütüğüne şerhine gerek yoktur. Taşınmaz malda hisse sahibi olmak bu hakka sahip olmak için yeterlidir. Hissenin çok veya az oluşunun da önemi yoktur. Şufa hakkının kullanılmasına esas olmak üzere, tapuda yapılan satışları şufa hakkı sahibine ihbar yükümlülüğü satıcıya ve yeni alıcıya aittir. Tapu Sicil Müdürlüğünün ihbar yükümlülüğü yoktur. Yapılan satış alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmelidir (MK. 733/2). Bu haktan feragat edilebilir (MK. 733). Feragat noterden yapılabileceği gibi tapu sicil müdürlüğüne başvurarak da yapılabilir. Noterden düzenlenmiş feragatname ile veya bizzat tapu sicil müdürlüğüne yapılan müracaatlarda feragat edenin müracaatı  tescil istem belgesine yazılarak tapu kütüğünün şerhler hanesine şerh edilmektedir” denilmektedir.

 

Açıklanan sebeplerle, TNB Yönetim Kurulunca;

“Kanundan doğan önalım hakkından feragate” ilişkin örneğe İşlem Formülleri kitapçığında yer verilmesinde bir usulsüzlük olmadığına,

1996/63 sayılı genelgenin de “Kanuni şuf’a hakkından kat’i feragat (önalım hakkı henüz doğmadan herkese karşı) işleminin noterliklerde yapılamayacağı, tapu sicil muhafızlıklarında yapılması” gerektiğini belirten kısmının da yürürlükten kaldırılmasına,

karar verilmiştir.

 

Yukarıda yapılan açıklamadan da anlaşılacağı üzere; kanundan doğan önalım hakkından feragat işleminin noterliklerde de yapılması mümkün bulunmaktadır. (2007/35 s. Gnl.)

 

f) Eczane devir sözleşmelerinin noterliklerde yapılması gerektiği:

 

 TNB’ ye yapılan bir başvuru ile 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkındaki Kanunun 11. maddesinde “eczane satışlarının hükümet tabibinin huzuruyla ve noterlikçe yapılacağı” hükmünün bulunmasına karşın, bazı yerlerde “devir veya satın alma” suretiyle el  değiştirme işlemlerinin noterliklerde değil, Eczacılar ve Eczaneler Hakkındaki Yönetmeliğin 19. maddesinde açıklanan usule göre yapıldığı belirtilerek, bu işlemlerde ne şekilde hareket edileceğinin bildirilmesi talep edilmekle, TNB Yönetim Kurulu’nun 22.05.2006 tarihli toplantısında konu görüşülmüş ve Sağlık Bakanlığından görüş istenmesine karar verilmiştir.

 

 Bu yerden alınan ve Yönetim Kurulu’nun 06.02.2007 tarihli toplantısında görüşülen 27.07.2006 günlü ve 38201 sayılı yazıda;

 

“Bilindiği üzere 6197 sayılı Kanun’un 11 inci maddesinde bir eczaneyi devir ve satın alan kimsenin eczane açmak için Kanun’da yazılı şartları yerine getirmesi halinde ruhsatname düzenlenebileceği açıkça ifade edilmiştir. Yine aynı maddede bu satışların hükümet tabibinin huzurunda noterlerce yapılacağı belirtilmiştir.

 

Eczanelerin satış ve devri hususunda Eczaneler ve Eczane Hizmetleri Hakkında Yönetmelikte öngörülen eczanedeki ilaçların devridir. Satılan veya devir edilen eczanede yer  alan –özellikle kırmızı ve yeşil reçeteye tabi– ilaçların mutlak suretle kayıtlarının incelenmesi ve bu tür ilaçların suiistimalinin önlenmesi bakımından sayımının yapılması, bu işlemlerin satış ve devir işlemine taraf eczacıların hazır bulunması, İl Sağlık Müdürlüğü ve Bölge Eczacı Odasından bulunan bir yetkilinin huzurunda tutanak altına alınması gerekmektedir. Belirtilen şekilde ilaçlara ilişkin devir işlemlerinin tamamlanmasını müteakip satış ve devir yapan eczacının ruhsatnamesi iptal edilmekte, eczaneyi satın ve devir alan eczacıya yeni ruhsatname düzenlenmektedir. Belirtilen bu prosedür, İllerde Valilik/İl Sağlık Müdürlüğü’nün gerekli iş ve işlemleri yapması ile gerçekleşmektedir.

 

 Eczanelerin satışına ilişkin işlemlerin 6197 sayılı Kanun’un 11 inci maddesi hükmü gereğince noter huzurunda İl  Sağlık Müdürlüklerinin yetkililerinin de bulunması kaydıyla yapılmasının gerektiği açık olup, bu hususta İl Sağlık Müdürlükleri ve Bölge Eczacı Odası yetkilileri huzurunda tamamen özel hukuk hükümleri çerçevesinde ve bu yönde sonuçlar doğuran satış işleminin yapılması söz konusu değildir. Konuyla ilgili olarak 81 İl Valiliğine ve Türk Eczacılar Birliğine göndermiş olduğumuz yazı ilişiktedir.”  denilmektedir.

 

 İlgi (a) ve (b) genelgelerimizle açıklanan hususlarda bir değişiklik olmadığı anlaşılmış olup, Sağlık Bakanlığının 81 İl Valiliğine ve Türk Eczacılar Birliğine gönderdiği yazı ekte sunulmuştur. (1985/81, 1987/19 s. Genelgeler ve 2007/20 s. Gnl Yazı.)        

 

 

B) Yapılamayacak işlemler:

 

a) Kanuna aykırı hükümler içeren işlemlerin yapılamayacağı:

 

 Türk Hava kurumunun pilot eğitimi görecek kimselerden istediği taahhütnameler konusunda doğan bir tereddüt üzerine Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden TNB’ ye gönderilen 10.10.1990 tarih ve 43653 sayılı yazıda:

 

“Türk Hava kurumunda pilot eğitimi görecek kimseler tarafından anılan Kuruma verilmesi istenen taahhütname başlıklı kağıt muhtevasının kanunlara aykırı olduğundan söz edilerek bununla ilgili işlemin noterlikte yapılıp yapılmayacağı hususunda Bakanlığımız görüşü sorulmaktadır.

 Yazınız ekindeki taahhütname başlıklı kağıtta pilot eğitimi görmek isteyen kimse, bu eğitim sırasında yaralanması veya ölümü halinde Kurumun sorumlu olmayacağını, ayrıca kendisinin veya mirasçılarının Kurumdan her hangi bir hak talep etmeyeceklerini taahhüt etmektedir.

 Burada üç hususa değinilmektedir.

 1) Kendisinin yaralanması veya ölümü halinde Kurumun sorumlu olmayacağı:

 Yaralanma veya ölüm vukuunda Kurumun hadisedeki kusur ve ihmali ölçüsünde kanun hükümlerine göre doğacak sorumluluğu ilgililerin bertaraf etmesi mümkün değildir. Zira bu sorumluluk sadece hukuki değil cezai de olabilecek niteliktedir. Bu itibarla taahhütnamenin bu bölümü hukuken geçerli değildir.

 2) Ölümü halinde mirasçıların Kurumdan hak talep etmeyecekleri hususu:

 Bu da geçersizdir. Zira kişinin kendi ölümünden sonra mirasçılar lehine doğabilecek bir haktan, onlar adına önceden feragat etmesi hukuken bir hüküm ifade etmemektedir.

 3) Yaralanması veya malul kalması halinde Kurumdan bir hak talep etmeyeceği hususu:

 Kural olarak doğmamış bir haktan feragat etmek mümkün bulunmamaktadır. Öte yandan kişinin, kendi bedenine cismani zarar ika edilmesini tecvize hakkı yoktur. Başka bir deyişle kişi bedeni üzerinde aleyhte bir tasarrufa salahiyetli değildir.

 Medeni Kanunun 23/1 maddesinde “kimse medeni haklardan ve onları kullanmaktan kısmen olsun feragat edemez) hükmü yer almaktadır. (4721 – 23/1 “Kimse hak ve fiil ehliyetlerinden kısmen de olsa vazgeçemez.” )

 Kişilik haklarının medeni haklardan olduğu, bedeni tamamiyetinde kişilik haklarına dahil bulunduğu doktrinde kabul edilmektedir. Bu nedenle kişi medeni haklarından sayılan konularda feragatine yasal imkan bulunmamaktadır.

 

Bu açıklamaların ışığı altında 1512 sayılı Noterlik kanununun 53 üncü maddesi hükmü de nazara alınarak noterin taahhütname başlıklı sözü edilen kağıtla ilgili işlem yapmaması gerekeceği düşünülmektedir.” denildiğinden, yukarıda belirtilen kanuna aykırılıkları içeren işlemlerin yapılmaması gerekmektedir. (1990/72 s. Gnl.)

 

 b) Yurt dışında çalışan Türk vatandaşlarının daha önceden döviz cinsinden hibe olarak aldıkları paranın belgelendirilmesi yönündeki taleplerinin yerine getirilmemesi gerektiği:

 

Yurt dışında çalışan Türk vatandaşlarının daha önceden döviz cinsinden hibe olarak aldıkları bir miktar paranın ve söz konusu durumun belgelendirilmesi yönündeki talepleri üzerine ne şekilde hareket edilmesi gerektiğinin bir noterlikçe sorulması üzerine konuya ilişkin olarak Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden görüş istenmiştir. Adı geçen Genel Müdürlükçe gönderilen ve TNB Yönetim Kurulu’nun 15.01.2007 tarihli toplantısında görüşülerek duyurulmasına karar verilen 08.12.2006 tarihli ve 25177 sayılı yazıda;

“Bilindiği üzere; 1512 sayılı Noterlik Kanununun 60 ve 61. maddelerinde noterlerin genel ve özel olarak görevli oldukları işler belirtilmiş olup, Noterlik Kanunu Yönetmeliğinin 7. maddesinde söz konusu işler daha somut olarak sayılmıştır. Sözü edilen Yönetmeliğin 7. maddesinde menkul mallarla ilgili hibe sözleşmesinin noterler tarafından düzenleneceği hükme bağlanmış ise de, daha evvel yapılmış bir hibenin belgelendirilmesinden bahsedilmemektedir. Belirtildiği şekilde tanzim edilecek bir belgenin hangi hukuki zorunluluk sonucu talep olunduğu bilinmemekle birlikte, ibraz edileceği mahkemeler ile diğer gerçek ve tüzel kişiler nezdinde ihtiva ettiği işlemin ispatı konusunda belge niteliği taşımayacaktır. Bu yönüyle talep olunan belgenin tanzimi, noterlerin 1512 sayılı Noterlik Kanununun 1. maddesinde belirtilen hukuki güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendirme görevi içinde de mütalaa edilemeyecektir.

Bu itibarla; yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde kaynağı konusunda makul açıklama getirilemeyen dövizle ilgili belgelendirme taleplerinin, yerine getirilmesinde hukuki yararın bulunmaması, muhtemel sakıncaları bünyesinde barındırması karşısında yerine getirilmemesi gerektiği düşünülmektedir” denilmektedir. (2007/2 S. Gnl.)

 

 c) Dava sırasında, davacı veya davalı tarafların mahkemeye hitaben yazdıkları dilekçelerinin, noterlerce onaylanmasının mümkün olup olmadığı:

 

Dava sırasında, davacı veya davalı tarafların mahkemeye hitaben yazdıkları dilekçelerinin, noterlerce onaylanmasının mümkün olup olmadığı konusunda Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden görüş istenmesi üzerine, adı geçen Genel Müdürlükçe TNB’ ye gönderilen 29.1.1993 tarih ve 4049 sayılı yazıda:

"İlgi yazınızla görüş istenmiş olmakla konu incelendi:

a) Noterlik Kanununun 90 ıncı maddesi uyarınca, noterlik dairesi dışında hazırlanan hukuki işlemler, noterler tarafından onaylanabilmektedir.

b) Dava süresi içinde, taraflar mahkemeye çeşitli konularda dilekçe verebilmektedirler. Örneğin, dava dilekçesi, cevap dilekçesi, ilk itiraz dilekçesi, davayı yenileme dilekçesi, feragat-kabul dilekçeleri, tedbir istekleri, temyiz dilekçeleri gibi...

Dava ile ilgili bütün işlemler süreye bağlıdır. Süre, dilekçenin mahkemeye verilmesi ile kesilir. Süre geçirilirse dilekçe verilmemiş sayılır ve buna göre işlem yapılır. Böylece ilgili; dilekçe hakkını yitirmiş olur. Bu nedenle usul hukuku düzenimiz, dilekçelerin mahkemeye verilmesi esası üzerine kurulmuştur. Dilekçe ya ilgili mahkemeye, ya da ilgili mahkemeye gönderilmek üzere en yakın mahkemeye verilmelidir.

Bu; hem pratiktir, hem güvenlidir, hem de ucuzdur. Dilekçelerin noterde onaylanması durumunda ise, onaylama süreyi kesmediğinden, postanın geç ulaşması halinde dilekçe verme hakkı yitirilebilmektedir ve ayrıca noter masrafı da söz konusu olduğundan, pahalı bir yoldur.

Bu nedenle; dava ile ilgili dilekçelerin ilgili mahkemeye verilmesinin ya da ilgili mahkemeye gönderilmek üzere, en yakın mahkemeye verilmesinin hukuk düzenimize ve kanunlarımıza uygun olduğu, noterlerce onaylanmasının ise yasal sürelerin kaçırılmasına sebep olabilmesi ve  ayrıca masraflı olması nedeniyle pratik ve yararlı olmadığı düşünülmektedir." denildiğinden bu hususların göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bu tür dilekçelerin, noterin sorumluluğuna yol açmaması bakımından ilgili mahkemelere verilmesi ve noter tarafından onaylanmaması daha uygun olacaktır. (1993/11 s. Gnl.)

 

Kararın verilmesinden sonra, kesinleşmesine kadar yapılacak sulh anlaşmalarının noterliklerde de onaylanabileceği:

 

1 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Sulh” başlıklı 313 üncü maddesinde “Sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir.” 314 üncü maddesinde de “Sulh, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir” hükümlerine yer verilmiştir. Bu maddeler yeni olup, mülga HUMK’ da karşılıkları bulunmamaktadır.

Yargıtay 5. HD nin 16.05.2013 tarihli, E: 2013/3545 ve  K: 2013/9778 sayılı kararında “Karar kesinleşinceye kadar yapılan her türlü sulh anlaşması mahkeme huzurunda yapılmış sulh olarak kabul edilir.” denildiği için, kararın verilmesinden sonra, kesinleşmesine kadar ilgili mahkemeye sunulmak üzere noterliklerde de sulh anlaşması yapılması mümkün bulunmaktadır.

 

ç) Evlat edinme sözleşmesinin noterliklerde düzenlenemeyeceği:

 

Mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin 256 ncı maddesinde yer alan evlat edinme sözleşmesinin resmi senetle yapılacağına dair hükme, 4721 sayılı TMK ‘da yer verilmemesi ve  315 inci maddesinde de evlat edinme kararının, evlat edinenin oturma yeri; birlikte evlat edinmede eşlerden birinin oturma yeri mahkemesince verileceğinin belirtilmesi nedeniyle bu sözleşmeler noterliklerde yapılmamaktadır.

 

Ayrıca, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden önce evlat edinmeye izin kararı alınmış olup noterde sözleşme yapılmamış ise, bu  karara istinaden noterlikte sözleşme yapılıp yapılmayacağı hususunda Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden görüş istenmesi üzerine, adı geçen Genel Müdürlükçe gönderilen ve TNB Yönetim Kurulu'nun 08.11.2002 günlü toplantısında da görüşülen 08.10.2002 tarih ve 020333 sayılı yazıda özetle;

“1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 315/1.maddesinde “Evlat edinme kararı, evlat edinenin oturma yeri; birlikte evlat edinmede eşlerden birinin oturma yeri; mahkemesince verilir. Mahkeme kararıyla birlikte evlatlık ilişkisi kurulmuş olur” ifadesi yer almış, böylelikle resmi senet düzenlenmesi de kaldırılmıştır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihinden sonra, Yüksek Yargıtay’ın konu hakkındaki uygulamaları göz önüne alınarak; 1.1.2002 tarihinden önce evlat edinmeye izin kararı alınmış, ancak noterde sözleşme yapılmamış ise, işlem hukuki sonuç doğurmayacağından ve evlat edinmeye izin  kararı ile ilgili hükümler yürürlükten kaldırıldığından, evlat edinme kararı yeni Türk Medeni Kanununa tabi olacaktır” denildiğinden, 01.01.2002 tarihinden önce evlat edinmeye izin kararı alınmış olup noterde sözleşme yapılmamış ise, bu karara istinaden noterlikte sözleşme yapılması da mümkün bulunmamaktadır. (2002/45 s. Gnl.)

 

d) Taşınmaz trampa (takas) veya trampa (takas) vaadi sözleşmelerinin noterliklerde yapılamayacağı:

 

“Feragatname” ve “Taahhütname” başlıklı iki işlemin hukuki mahiyetinin ve noterliklerde onaylanıp onaylanmayacağının Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden sorulması üzerine, adı geçen Genel Müdürlükçe TNB’ ye gönderilen 16.04.1997 günlü 6945 sayılı yazıda:

“Söz konusu her iki işlem hukuki niteliği itibariyle trampa işlemidir.

Bilindiği gibi, trampa; nesnelerin, hakların hak niteliğini kazanmamış ekonomik değerlerin birbiriyle değiştirilmesidir. Tam iki yanlı (karşılıklı) borç yükleyen bir sözleşmedir. (MK ‘nın 634 ncü) 4721 sayılı TMK ‘nın 706 ncı maddesine göre, trampada değiştirilen mallardan yalnızca biri taşınmaz olsa bile, resmi şekle uyulması gerekir. Bu konuda resmi senet ise, tapu sicil müdürü tarafından düzenlenir ki, buradaki şekil, sözleşmenin geçerlik şartıdır.

1512 sayılı Noterlik Kanununun 60 ıncı maddesi hükmü gereğince noterler yalnızca taşınmaz satış vaadi sözleşmesi düzenleyebilirler. Taşınmaz trampa vaadi sözleşmesi düzenlemelerine hukuken imkan bulunmamaktadır.

Bu itibarla, ilgi sayılı yazınız ekinde gönderilen feragatname ve taahhütname başlıklı işlemlerin hukuki niteliği itibariyle trampa sözleşmesi niteliğinde oldukları anlaşıldığından, noterliklerde yapılmasının mümkün olmadığı düşünülmektedir.” denilmiştir.

 

TNB Yönetim Kurulu’nca, söz konusu işlemin bir “taahhütname” niteliğinde görüldüğünden bahisle konunun yeniden incelenmesi istenmiş ise de; Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü, yukarıda yer alan görüşünde ısrar ettiğini belirttiği 02.09.1997 günlü 13626 sayılı cevabi yazısıyla;

“Feragatname ve taahhütname başlıklı işlemlerin hukuki niteliği konusunda Bakanlığımız görüşünde herhangi bir değişiklik olmamıştır.

Maliye Bakanlığının harç ve damga vergisi uygulaması konusunda mütalaa makamı olması nedeniyle, yazısında söz konusu işlemlerden ne şekilde harç ve damga vergisi alınacağını belirtmiş olması doğal karşılanmalıdır.

Bu itibarla, trampa akdi niteliğindeki söz konusu işlemlerin noterliklerde yapılamayacağı, dolayısıyla harç ve damga vergisi yönünden değerlendirmeye gerek bulunmadığı düşünülmektedir.” yönünde görüş bildirmiştir. (1997/59 s. Gnl.)

 

e) İntifa hakkı kurulmasına ya da vaadine ilişkin sözleşmelerinin noterliklerde yapılamayacağı:

 

TNB’ nin sorusu üzerine Maliye ve Gümrük Bakanlığından gönderilen 1.10.1992 tarih ve 75120 sayılı yazıda:

"… Diğer irtifak haklarının kurulmasında olduğu gibi intifa hakkının te­sisinde de tescilden önce Tapu Sicil Müdürlüğü tarafından resmi senet düzenlenmesi zorunluluğu vardır.

Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 12.6.1978 gün ve 1977/10065 Esas 1977/7841 sayılı kararı ile {noterin intifa hakkı tesisi vaadine ilişkin belge düzenlemeye yetkisi yoktur. O halde böyle bir belgenin geçerliliği olamaz.} şeklindeki kararıyla da intifa hakkının tesisine ilişkin sözleşmeler ve bu meyanda diğer belgelerin düzenlenmesinde yetki hususuna açıklık getirilmiştir.

Bu nedenle, intifa hakkı sözleşmesi ve bu kapsamda hak tesisi gerektiren benzeri belgelerin 1512 sayılı Noterlik Kanununun 89 ncu maddesi kapsamında noterlerce düzenlenmesi mümkün bulunmamakta olup, doğrudan tapuda düzenlenmesi gerekmektedir.” denilmiştir.

Türk Medeni Kanununun 794 üncü maddesi hükmünce taşınırlar, taşınmazlar, haklar veya bir mal varlığı üzerinde kurulabilen ve aksine düzenleme olmadıkça hak sahibine konusu üzerinde tam yararlanma yetkisi sağlayan intifa hakkı, aynı Kanunun 795 inci maddesine göre taşınmazlarda tapu kütüğüne tescil ile kurulur.

6098 sayılı TBK ’nın 29 uncu maddesi gereğince de intifa hakkının vaadine ilişkin sözleşmeler de ileride yapılacak intifa hakkı kurulmasına dair sözleşmenin şekline tabidir. Bu sebeple, intifa hakkı kurulmasına veya vaadine ilişkin sözleşmelerin noterliklerde değil, tapu idarelerinde yapılması gerekir. (1992/50 s. Gnl.)

 

f) Maden ruhsat ve sertifikalarının devrine ilişkin sözleşmelerin noterliklerde yapılamayacağı:

 

3213 sayılı Maden Kanununun 5 inci maddesinin ikinci fıkrası:

“(Değişik fıkra: 4/2/2015-6592/3 md.) Maden ruhsatları ve buluculuk hakkı devredilebilir. Devir yapılmadan önce arama ve işletme ruhsatlarının devredildiği tarihteki ruhsat bedelinin iki katı tutarında devir bedeli alınır. Devir Bakanlık onayı ile gerçekleşir.”

 

21.09.2017 tarihli ve 30187 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Maden Yönetmeliğinin 82 nci maddesinin (1) ve (3) fıkraları da:

“(1) Maden ruhsatları ve sertifikaları talep halinde, hukuki bir sakınca bulunmadığı takdirde, Kanunun 6 ncı maddesindeki maden haklarını kullanma ile ilgili şartları taşıyan gerçek veya tüzel kişilere devredilebilir. Devir Bakanlık onayı ile gerçekleşir. Devir işlemi maden siciline şerh edilmesi ile tamamlanır. Buluculuk hakkı sahibi, bu hakkını ruhsat ile birlikte devredebilir.

(3) Ruhsatı veya sertifikayı devralacak kişinin; devralacağı ruhsata/sertifikaya ait Kanundan doğan bütün hak ve vecibelerini, ruhsata uygulanmış yaptırımlar ile yükümlülükleri kabul ettiğini; ruhsat sahibinin de ruhsatını bütün hak ve vecibeleri ile devretmek isteğini belirten Ek-21’deki örnek dilekçe ile Genel Müdürlüğe müracaat etmeleri gerekir.”

Hükümlerini içermektedir.

2006/44 sayılı Genelge’de yer alan Enerji ve Tabii kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nün 13.03.2006 tarihli ve 33208 sayılı yazılarında belirtildiği ve yukarıdaki maddelerde açıklandığı üzere maden ruhsatları ve sertifikalarının devir işlemleri Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılmaktadır. Bu nedenle, bunların devrine ilişkin sözleşmelerin noterliklerde yapılmaması gerekmektedir.

 

g) Spor Toto Bayiliğinin (İddaa Bayiliğinin) devrine ilişkin sözleşmelerin noterliklerde yapılamayacağı:

 

T.C. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Spor Toto Teşkilat Müdürlüğünün TNB’ ye gönderdiği “her türlü Spor Toto bayiliği (İddia bayiliği olarak da zikredilmektedir.) devrinde teşkilatlarının yazılı izninin aranması gerektiğini” bildiren yazısı 2006/67 sayılı genelge ile duyurulmuş ve noterliklerde 2009 yılına kadar buna göre devir sözleşmeleri yapılmıştır.

Ancak,        T.C. Başbakanlık Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Spor Toto Teşkilat Başkanlığınca TNB’ ye gönderilen ve Yönetim Kurulu’nun 14.04.2009 tarihli toplantısında görüşülen 03.04.2009 tarihli ve 1568 sayılı yazısında;

“İlgi yazımızla anılan tarihte Başkanlığımız spor toto bayilerinin noter kanalı ile yapılacak bayilik devir işlemlerinde Teşkilatımızın yazılı izninin aranması hususunu bildirmiştik.

Bayilerimizin Kurumumuzdan onay almadan ve noter aracılığını kullanmadan protokol yaparak yasa dışı devir yaptıkları gözlemlenmiş, bunun üzerine 28/02/2009 tarih ve 27155 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren "Spor Müsabakalarına Dayalı Sabit İhtimalli ve Müşterek Bahis Oyunları Uygulama Yönetmeliği" ile bayilik devirlerinin Başkanlığımız onayı ile yapılacağına dair değişiklik yapılmıştır.

Bu nedenle devir işlemlerinde bayilerden Başkanlığımıza hitaben isteyeceğimiz devir dilekçelerinin noter tasdikli olmasını talep edeceğimizden Birliğinize bağlı noterlerin bilgilendirilmesi hususunda gereğini arz ederim.” denilmiştir.

 

Spor Müsabakalarına Dayalı Sabit İhtimalli ve Müşterek Bahis Oyunları Uygulama Yönetmeliği’nin 38’inci maddesi ile 2006/67 sayılı genelgede belirtilen Futbolda Müşterek Bahis Oyunları Uygulama Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır.

Yukarıda yer alan Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Spor Toto Teşkilat Başkanlığının 03.04.2009 tarihli ve 1568 sayılı yazısı uyarınca, devir işlemleri bu Başkanlıkta yapılmaktadır. Sadece bayilerden Başkanlığa hitaben yazılacak devir dilekçelerinin noter tasdikli olması istendiğinden, sözü edilen devir sözleşmelerinin noterliklerde yapılmaması gerekmektedir. (2009/28 sayılı Genel Yazı)

 

ğ) Turizm işletme belgelerinin devrine ilişkin sözleşmelerin noterliklerde yapılamayacağı:

 

1991/21, 2001/20 sayılı Genelgeler ile 1998/68 ve 2002/75 sayılı Genel Yazılar ile 1618 sayılı Seyahat Acenteleri ve Seyahat Acenteleri Birliği Kanunu’nun 4 üncü maddesinde yer alan (belgeler kişiseldir ve bir işletmeye mahsus olmak üzere verilir. İşletme belgeleri Bakanlığın izni olmadan devredilemez) hükmü nedeniyle, Bakanlık izni bulunduğu takdirde noterliklerde turizm işletme belgelerinin devri sözleşmelerinin yapılabileceği duyurulmuş ise de;

Sözü edilen Kanun’un “İşletme Belgeleri” başlıklı 4 üncü maddesinde 5571 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle bir işletmeye mahsus olmak üzere tüzel kişilere verilen “işletme belgelerinin devir edilemeyeceği” hükmü getirilmiş bulunduğundan, bu belgelerin devrine ilişkin sözleşmeler noterliklerde yapılamaz.

 

 

3- Yetki – Bazı noterlik işlemlerinde yetkili noterlikler:

 

a) İhale sözleşmelerinin yapılmasında yetkili olan noterlik:

 

2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 53 ve 57 nci maddeleri gereğince, bu Kanun’a tabi ihale sözleşmelerinin noterliklerde yapılması zorunluluğu bulunmasına karşılık, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 46 ıncı maddesi gereğince bu Kanuna tabi ihale sözleşmelerinin ihale dokümanında aksi belirtilmedikçe notere tescili ve onaylattırılması zorunlu değildir.

İhale sözleşmelerinin noterliklerde yapılması halinde, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 53 üncü ile 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 46 ncı maddelerinde yetkili noterlik hususunda açık bir hüküm ve düzenleme bulunmadığından bu konuda Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden görüş istenmiştir.

Adı geçen Genel Müdürlükçe gönderilen 9 Kasım 1984 gün ve 30582 sayılı yazı ile TNB Yönetim Kurulu'nun 19.03.2003 günlü toplantısında görüşülen 17.02.2003 tarih ve 003768 sayılı yazıda özetle;

“…noterlikte onay ve tescili aşamasında gereksiz külfet yüklememek, usul ekonomisi açısından idarenin en  kolay ulaşabileceği noterlikte onay ve tescilin yapılabilmesine olanak sağlamak açısından, ihale sözleşmesinin ihaleyi yapan kamu kurum ve kuruluşunun bulunduğu yer noterliğinde, kamu kurum ve kuruluşunun bulunduğu yer belediye sınırları içerisinde birden çok noterlik var ise bu noterliklerden her hangi birinde onaylanarak tescil edilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.” denildiğinden buna göre işlem yapılması gerekmektedir. (2003/12, 1985/8 s. Genelgeler.)

 

b) Büyükşehir belediyesi sınırları içindeki noterliklerin yetkileri:

 

Bilindiği üzere;

1512 sayılı Noterlik Kanununun 2 nci maddesinin üçüncü fıkrası “Şu kadar ki, bir ilin belediye sınırları içinde birden fazla noterlik bulunduğu takdirde, her noterlik, bağlı olduğu asliye mahkemesinin yargı çevresi ile sınırlı olmaksızın, il belediyesi sınırları içindeki bütün noterlik işlerini görmeye yetkilidir.” hükmünü içermektedir.

6360 sayılı Kanun’un 1 inci maddesiyle büyükşehir belediyelerinin sınırları değiştirilmiş ve gerek yeni kurulan gerekse daha önce kurulmuş büyükşehir belediyelerinin sınırları da il mülki sınırları olarak belirlenmiş; 6’ncı maddesiyle de 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 5 inci maddesi buna paralel olarak “Büyükşehir belediyelerinin sınırları, il mülki sınırlarıdır. İlçe belediyelerinin sınırları, bu ilçelerin mülki sınırlarıdır.” şeklinde değiştirilmiştir.

 

5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun yürürlüğe girmesi ile noterliklerde yetki yönünden tereddütler yaşanması üzerine konu Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğüne iletilerek görüş sorulmuştur. Adı geçen Genel Müdürlükçe gönderilen ve TNB Yönetim Kurulu'nun 08.02.2005 tarihli toplantısında görüşülen 03.02.2005 tarihli ve 2456 sayılı yazıda sonuç olarak;

“5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu uyarınca büyükşehir belediyesi sınırları içerisine alınan bütün yer noterliklerinin 1512 sayılı Noterlik Kanununun 2. maddesi gereğince o yerdeki noterlik işlemlerini yapmaya yetkili olacağı düşünülmektedir.” denildiğinden, büyükşehir belediyeleri sınırları içinde (o ilin sınırları içinde) bulunan tüm noterlikler istisnasız tüm noterlik işlemlerini yapabilirler. (2013/10 s. Gnl.)

 

4- Noterlik işlemlerinin 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamına girmediği:

 

Bir noterliğimizde yapılan işlem nedeniyle ilgilisinin tüketici sıfatıyla şikayette bulunması üzerine, alınan ücretin tüketiciye geri ödenmesine Tüketici (Sorunları) Hakem Heyeti'nce karar verildiği anlaşıldığından, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3  üncü, 1512 sayılı Noterlik Kanununun 1 inci maddeleri hükümleri karşısında noterlerin satıcı olarak değerlendirilemeyeceği ve anılan Kanunun noterler ve noterlikler için uygulanamayacağı düşüncesi belirtilerek, konu hakkında görüşleri sorulan Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü’nden alınan ve TNB Yönetim Kurulu'nun 03.06.2002 günlü toplantısında görüşülen 10.05.2002 tarih, 11063 sayılı yazıyla;

 

“Bilindiği gibi; 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (d) bendinde ‘Hizmet: Bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan ya  da yapılması taahhüt edilen mal sağlama dışındaki her türlü tüketici işleminin konusu’, (k) bendinde  ‘Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi’, (i) bendinde de ‘Satıcı: Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişi’ olarak tanımlanmıştır.

Noterlik Kanununun 1 inci maddesine göre, noterlik bir kamu hizmetidir ve noterler, hukuki güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendirir ve kanunlarla verilen başka görevleri yaparlar. Ancak, noterlerin yapmış oldukları işlemler incelendiğinde, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun anlamında, yapılan işlemin, mal veya hizmet, noterlerin satıcı ve işlem ilgilisinin de tüketici olarak değerlendirilemeyeceğinin düşünüldüğü” bildirilmiştir. (2002/22 s. Gnl.)

 

Haluk Necdet TEKİN

TNB Eğitim, Sağlık,

Sosyal Güvenlik ve Yardımlaşma Vakfı

Hukuk Danışmanı